• time dergisinin yuzyilin insani anketinde en iyi sanatci kategorisi dahil her dalda birincilige kadar yukseltilmesi ve daha da kotusu bu basit organizasyonun gerzek medya ve egitimli essekler tarafindan milli dava haline getirilip anketi takip eden herkese illallah dedirtilmesidir ataturku abartmak. (yani o kadar bikmislar ki dunyanin dort bir yanindaki insanlar dile gelip, "illallah" demisler)

    ataturkun silah arkadaslarinin, uvey kardeslerinin, hayatina girmis kadinlarin, etkilendigi avrupali dusunurlerin, evlat edindigi onca cocugun birinin bile ismi bilmeden, her firsatta ataturku cok sevdigini soylemektir ataturku abartmak.

    kurtulus savasinda turklerin vatansever duygularla yekvucut oldugunu sanmak ve orduya bagis yapmayanlarin idamla cezalandirildigini, 10 yildir kesintisiz savasan ve yoksulluktan beli bukulmus milletin buyuk cogunlugunun gonulsuzce destek verdigini, milliyetcilik ve vatanseverlik kavramlarinin halk tabanina sehitlik kadar yayilmamis oldugunu unutmaktir ataturku abartmak.

    yine kurtulus savasinda, batiyi da gucunun zirvesinde yekvucut bir dusman gibi gormek; ekonomik guclerinin ve askeri kaynaklarinin onemli kisminin 1. dunya savasinda bizden uzak cephelerde tukenmis oldugunu ve bizzat o batililarin birbirlerini defalarca arkadan bicaklayip bize savas boyunca maddi destek sagladiklarini bilmemek, gormemek, anlatana da kin kusmaktir ataturku abartmak.

    her defasinda yedi duvele karsi galip geldiginden dem vurup aslinda kurtulus savasi boyunca sadece ve sadece lloyd georgeun * maddi/manevi destegiyle diklenen yunanlilarla genis capta savastigimizi, bilakis ustteki madde dogrultusunda italyanlar ve fransizlar tarafindan bir miktar, ruslar * tarafindan ise epey bir destek gordugumuzden bihaber olmaktir ataturku abartmak.

    turkiye cumhuriyetinin hic dis borc almadan kalkindigini **, kendi kendine yettigini ve hicbir kanit sunulamadigi halde hazinenin altinla dolup tastigini iddia etmektir * ataturku abartmak.

    ben size savasmayi degil olmeyi emrediyorum sozunun ilk defa, canakkale savasindan tam 3 sene sonra, bir harp mecmuasinin 120. sayfasinda cikacak roportajda bizzat kendi beyani uzerine ortaya ciktigi, o gunden beri bunu gercekten dogrulayabilecek bir kisinin bile cikmis olmadigi, o gune kadar da birakin halk kahramani olup ulusal direnisin lideri konumuna gelmesini, halkin zerre tanimadigi ve hatta ordu ve saray cevrelerinde dahi, ingiliz istihbaratinin 1918 yilina kadar degerlendirmeye almaya gerek gormedigi kadar taninmamis ve siradan oldugu gercegi ilgili baslikta kaynaklari da gosterilerek dile getirildiginde dahi, merak edecegi yerde hazimsizliktan saldirganlasmak, sevdigini sandigi insanin ataturkle ilgisi olmadigini idrak edemeyecek kadar gozu kararmaktir ataturku abartmak.

    amerikan mandasinin amerika tarafindan onerilip de ataturk tarafindan karizmatik bicimde reddedildigi hayaliyle yasamak, aslinda bu onerinin bizzat amerikan senatosunda reddedildigini hic umursamamaktir ataturku abartmak.

    ataturk hukumetinin musul konusunda ingiltereye karsi bizi desteklemeleri icin amerikaya demiryollari tekeli ve hatta bu demiryollari boyunca 100 metrelik (yanilmiyorsam) alandaki her turlu dogal kaynagin ayricalikli isletmesini onerdigini ve bunun da bizzat amerikan senatosu tarafindan reddedildigini ogrenmemekte israra edecek kadar devekusu beyinli olmaktir ataturku abartmak. (halbuki bu manevrayi elestiren de yok, belli ki musulun elde tutulmasi amerikaya verilecek bu imtiyazlara degerdi, ama herhalde amerikaya bagimliligimizin tarihini ozalla baslatacak kadar dangalak olup ustune ataturk olsa da tamamen bagimsiz olsaydik diyenler "ataturkculuklerinin" kof cikmasina delleniyorlar)

    makyavelist manevralarini gormezden gelip, ataturku isa gibi tasvir edecek kadar gercekle ilisigini kesmektir ataturku abartmak. halbuki izmir suikastini bahane edip, kendine rakip gordugu vatansever liberalleri astirmamis miydi; rusyadan gelip turkiyede komunist hareketini organize etmek isteyen grubu once alikoyup sonra oldurtmemis miydi, yahut ceteleri ve mafyalari buna benzer sekillerde rakiplerini sindirmek icin son damlalarina kadar kullandiktan sonra (cankayadaki yerleskesine ozel koruma bile yapmisti topal bilmem kim ve adamlarini, trabzonun en belali, zorba tiplerini yani) zamani gelince de ayni sekilde onlardan kurtulmamis miydi, doguya mufettislik icin gitmisken istanbul hukumeti tarafindan gorevinden alindiktan sonra bile (istifa degildi bu, kovuldugu belliydi zaten) kendisini tutuklattirmakla gorevlendirilen ama bunun yerine tamamen gonullu olarak onun emrine giren ve sonradan yollari ayrilan kazim karabekirin, kurtulus savasini ve hayatini anlattigi anilarini bir turlu yayinlattirmadi mi ve hatta ilgili yayinevi esrarengiz bicimde kundaklanmadi mi (neyse ki bildigim kadariyla ironiye bakiniz ki karabekir bir kopyayi ataturke vermek icin ayirmisti ve o kopya yangindan kurtuldu, cok yillar sonra bu anilarin yayinlanabilmesine yardimci oldu)

    [edit:pesanin sayesinde ayrintilari hatirlayalim; topal arkadasin adi topal osman aga, kendisi trabzonlu degil giresunlu. kurtulus savasinda cetesi sayesinde rumlarla catismis fakat ayni cetesi halkin da bir bolumunu epey bezdirmis anlatilana gore. ataturkun musamahasi, trabzon milletvekili ali sukrunun topal osman tarafindan oldurulmesiyle bitiyor. muhtemelen hic kanitlanmayacak olan ama en gercekci aciklama, ataturkun rakibi ali sukruyu safdisi birakmak istedigi, ataturke cok bagli olan topal osmanin buna dunden razi oldugu, fakat giderek ataturke daha cok yuk olan bu cetecinin bu suikast sonrasinda ali sukru yandaslarina gunah kecisi olarak atildigidir. boylece ataturk bir tasla iki kus vurmustur. topal osman, daha kisa bir zaman once ataturkun kisisel korumasiyken, bu olayin hemen ardindan cesedi meclisin onunde gunlerce sallandirilmis]

    nutuku, ataturkun bu yukarda ornekledigimiz taktiklerini, sonunda ortaya cikan eseri * gostererek mesrulastirmak, yuksek idealleri ugruna izlemek zorunda kaldigi yolun tek secenek oldugunu aciklamak, istiklal mahkemelerinin kararlarini savunmak ve liderligiyle cevresindekilerin sadakatini guvence altina almak icin yazilmis bir yari itiraf/yari politik malzeme olarak degil de, cumhuriyet tarihini birebir dogrulukla anlatmak amaciyla giristigi bir nevi kutsal kitap olarak gorme cahilliginde bogulmaktir ataturku abartmak.

    ataturke hakaretin ayri bir kanunla cezalandirilmasi gibi hic ama hicbir kalkinmis ulkenin anayasasinda (edit: hukukunda) bulunmayan kisiye ozel kanun seklindeki (onlarin da washingtonlari, lincolnleri, napolyonlari, bismarcklari, churchilleri var) akil almaz bir cagdisiligi halen devam ettirmektir ataturku abartmak. ataturkle lincoln bir mi diyen relativite ozurluler, benzer uygulamalarin kuzey korede, cinde, suudi arabistanda, iranda tezahur ettigini ogrenirlerse, gerekli tumdengelime ulasabilirler mi acaba? israrla ve siddetle (bkz: 5816)

    "hayatta en hakiki mursit ilimdir" ve "sanatsiz kalan bir milletin hayat damarlarindan biri kopmus demektir" demis olan bir liderin bustu ve resmi her kose basina kondurulurken -ki bunlar da cogu zaman zerre kadar bir sanat kaygisi ve yetenegi olmadan yapiliyor-, bir tane bile bilimadaminin veya sanatcimizin bustunu ise yahut okula giderken gorememek; onlarin isimlerini tasiyan bir buyuk bulvar hatirlayamazken ataturk bulvarlarindan, meydanlarindan, caddelerinden sapmadan anadoluyu bir bastan bir basa gececek duruma gelmektir ataturku abartmak.

    "ben size hicbir dogma birakmadim" diyen biri hakkinda utanmadan, cekinmeden, hayasizca "elbetteki abartilmalidir... yok yetmez, tanrilastirilmasi normal olmalidir" seklinde "dusunmektir" ataturku abartmak.

    hayir arkadasim, bunlar ataturku abartmaktan da otedir; tarihinle ilgilenecegine resmi tarihi kendine yeterli gorecek tembelligi ve ahlaksizligi utanmadan bir de savunarak gecmis nesillere ihanet etmek gelecek nesilleri karanliga mahkum etmektir, insan olmanin arti degerlerine sahip olmayan bir hayvan gibi yasayip gitmektir, koskoca bir toplumun sosyal evrimini yavaslatmaktir. utancinizdan yerin dibine girin ve mumkunse oradan hic cikmayin...
  • birkac gun once bu basliga madde madde birkac sey yazmistim, haftanin en begenilen entryleri arasina girmisti. (bkz: #8268379). sukelalarla birlikte tepkiler de geldi tabii ve daha da guzeli birkac kisa tartisma yaptim, yeni seyler ogrendim. lakin bir tepki geldi ki, ilk defa kendimi caresiz hissettim, sinirlendim. okumaya inanan (ve epey de bir sabri olan) anlar neden bahsettigimi. *

    hem kendimi dogru duzgun ifade edememis olmam, hem bazi tarihi gerceklerin yanlis anlasilma korkusu, ama en cok da iddia etmedigim bir suru seyin iddia etmisim gibi aksettirilmesi hakli olarak beni cok rahatsiz etti. bu sonuncusu -eger kasten yapilmissa- terbiyesizliktir. mevzubahis tepkinin formatina uygun olarak, her "iddia-yanit" ikilisine karsilik gelecek maddelerle yazalim, acikliga kavusturalim ataturku abartmak hususunu.

    1) time dergisinin duzenledigi yuzyilin insani yarismasinin her kategorisinde birincilige oturmasi insanlarin ataturkten bir sey anlamadiginin en guzel gostergesidir. daha aci olani her turlu medya organinda bu isin promosyonunun yapilmasi olmustur, hincal ulucun yuzde 15i bogazi dahi gormemis istanbullulari ciragan kempinskiyi boykot kampanyasina dahil etmesine benzer sekilde. hayir kardesim, ciragan kempinskiyi de boykot etmiyorum, ataturku de yuzyila damgasini vurmus insanlar siralamasinda einsteinin onune koymuyorum, cunku yuzyil tarihi 1915-38 arasindan ve turkiye cografyasindan ibaret degil. cunku bir isi yaparken sorgularim, dusunurum, suphe ederim; koyun gibi gudulmek, en etkin bilimadami anketinde dahi einsteinin hakkini yemek, en hakiki mursit ilimdir diyen bir insani sevmek olamaz.

    2) bir insani anlamadan sevmenin bir degeri yoktur diye dusunmusumdur hep. ikili iliskiler baglaminda bu umrumda olmazdi, kimsenin neyi nasil sevecegine karismazdim ama konu toplumu ilgilendiren, sosyal evrimi etkileyen unsurlar olunca, ornegin ataturk olunca isler degisir. idollestirmek, anlamini yitirtmek, dolu ideallerin ve vizyonlarin icini oymak.. bunlar hep anlayis ve kavrayis eksikliginden ileri gelirler. dolayisiyla bunu "isin sevgi kismi kimseyi ilgilendirmez" naifligiyle degerlendirirsek, ataturk hakkinda zerre bilgisi olmayan ama iki ayak iyi dort ayak kotu sloganlariyla akli ve mantigi ezen bir guruhun yetismesine ses cikarmayi da "baskasiyla dalga gecmek" olarak goruruz.

    peki sevgimizi (pardon anlayisimizi) uvey kardeslerinin, evlatliklarinin isimlerini ezberlemekle mi gostermeliyiz? hayir hayir bin kere hayir. durumun vehameti burada degil. imkani olan her turk evladinin ataturkun bir degil en az uc biyografisini okumus olmasi lazim ve bu imkani olanlar kistasina eminim ki sozluk yazarlari uyuyordur. simdi sozluge bakiyoruz, ataturk hakkinda atip tutandan gecilmiyor, ugruna maniler duzuluyor, vs. sonra ayni insanlar kalkip uvey kardesi mi vardi diyorlar. e demek ki bir tane dahi kitap okumamissin; konu hakkinda bilgin yoksa ve daha onemlisi ogrenmene de izin vermeyecek bir onyargiyla yaklasiyorsan ne degeri var o methiyelerin? bos saksakciliktan ne farki var bunlarin? hele ki is silah arkadaslarina geldi mi orada hic taviz vermemek lazim; nedeni ise bizzat bu silah arkadaslariyla olan ittifaklari, cekismeleri, savaslaridir cumhuriyet tarihimizi yazan. ben ataturk-kazim karabekir iliskisini bilmeyen bir insanin ataturku samimi olarak anlayabilecegine inanmiyorum, puzzlein cok onemli bir parcasidir eksik kalan.

    bir de bunlari dile getiren birine, "ona sen uvey kardeslerinin, silah arkadaslarinin isimlerini biliyormusun diye sormak gerekir" gibi yuzlerce yildir bilinen bir "tartismayi pic etme" yontemiyle karsi cikmanin dayanilmaz hafifligi var tabii. (bkz: ad hominem)(artik her entryde bu bkzi veriyormusum gibi bir hisse kapildim) bir bilgi eksikligine isaret etmek icin o eksiklikten muzdarip olmama gibi bir onkosul olamaz. ama merak eden varsa soyleyeyim, ataturkun uvey kardesleri hakkinda da, silah arkadaslari hakkinda da entrylerim vardir.

    3) ataturkun butun turk milletini, ordusuyla yekvucut hale getirip, kuvayi milliye ruhuyla dusmani yurttan atmis oldugu gorusu, koca bir ulkenin tarihini masala cevirmektir. bu masal, kemalizm icin de, milliyetcilik nosyonunun islamin yerini almasi icin de zamaninda gerekli olabilirdi, zaten bunu sorgulayan yok. ama en azindan bizim aramizda, isin icyuzunun anlasilmasi lazim. kac kere bkz verdim, mustafa kemalin corinne lutfuye yazdigi mektuplari yazdim (corinne lutfu kim ki?), oradan bakarsiniz bu vatanseverlik, milliyetcilik hususunun icyuzune. kendi agzindan duyarsiniz, askerlerinin sehitlik icin, cennetteki huriler icin bu kadar cesaretli olmalarinin onlara komuta eden kendisi icin ne kadar buyuk bir sans oldugunu soylemesine. lakin boyle tutanaklara da yaslanmaya gerek yok; fransiz devrimi ideallerinin ve milliyetcilik anlayisinin 19.yyin sonunda sadece elit kesimde ve askeriyedeki subaylar arasinda yayginlastigi aciktir. cunku bizim bir voltaireimiz, rousseaumuz olmadi, o degisimin yedirerek gerceklesmesi icin zamanimiz da yoktu tonla savasin arasinda. mustafa kemal cephede o rousseaunun toplum sozlesmesini okuyordu ama halkin ezici cogunlugu birak bu sekilde vatanseverlik, esitlik ideallerini okuyarak ozumsemeyi, okuma yazma bilmiyordu. benim dedigim de budur, daha fazlasi degil, daha azi degil. ataturk de politikasi geregi vatansever subaylarla beraber, zaman zaman hacilarla, hocalarla, seyhlerle de ittifaklar kurmustur halkin dine bagliligini avantajina kullanabilmek icin, bu seyhlerin nufuzlarindan yararlanmak icin. (savasi bitirip, kendi kontrolunu meclise iyice yayana kadar hilafete karsi acik durus almadi pek sik zaten. turkiye cumhuriyetinin resmen laik olmasi da sonralari gerceklesmistir) kisacasi, tabana yayilmamis bir birliktelik harcini, yani milliyetcilik idealini, yoktan varetmis de tum turklerin yuregine bir anda yerlestirmis gibi bahsedilmesi, ataturkun insanustu bir varlikmiscasina tasvir edilmesii degil de nedir, bilemiyorum. olaya allah turk milleti birlessin diye bu laik peygamberi yollamistir seklinde bakanlar bile gorduk daha onceden.

    bu ordu-millet birlikteligi masalinin catlaklarindan sizintilar olunca, "orduya bağış yapmayanların idamla cezalandırıldığını ilk defa duyuyorum" naifligine yatilabilir tabii. peki yardim yapmayanlarin hangi cezaya carptirildiklarini dusunuyorsunuz, kirbac mi, hapis mi? hangi hapishanede, kimin kontrolunde? sonucta tutanaklar zaten "bu adam orduya bagis yapmadi" diye tutulmaz, "vatana ihanet", "dusmanla isbirlikcilik"dir bu suclarin tanimi. orada yazdiklarimi her ne kadar kendisinin kisa kose yazilari uzerine temellendirmedimse de engin ardic bu konuyu epey basit ozetlemistir: "evet, doğrudur, “ayın altında kağnılar gidiyordu akşehir üstünden afyon’a doğru” ama, tekâlif-i milliye kanunu’nun “amir hükmü mucibince” gidiyordu... çamaşır ve malzeme vermeyen, cepheye mermi taşımayan kendini istiklal mahkemesi’nde bulacaktı. bu mahkemenin iki çeşit kararı vardı, beraat ya da idam. kararlar da “gayrı kabil-i temyiz” idiler, itiraz edilecek bir üst mahkeme yoktu.."

    kaldi ki hic aktif muhalefet yapmamis, yapmaya da niyeti olmayacak kadar organize veya gozupek olmayan liberal aydinlarin da bu mahkemelerce idama mahkum olduklari bilinmiyor mu? istiklal mahkemelerinin idama mahkum ettigi insanlarin sayisindan cikarim da mi yapilamiyor, yahu herhalde bunlarin hepsi de dinci asi liderleri olamazdi diye? sonucta bu mahkemelerin amacini, icraatlarini ogrenmemizin yarari "turklerin hepsi vatanlarini canlari pahasina koruyordu, halkla asker elele vermisti, butun isyankarlar kurtler, islamcilar filandi" gibi mitleri asarak ataturkun ne kadar riskli manevralarla, hangi akilli politikalarla o 18 senelik periyodda ulkemizi ayakta tuttugunun anlasilmasidir. faydaci bir ahlak anlayisinin uygulanmasidir yani burada gordugumuz; cogunlugun ve gelecek nesillerin iyiligi icin zor kararlar verebilmek. zira ayni akilciliga simdi de muhtaciz.(evet, anahtar kelime akilcilik)

    4) herhalde aklibasinda kimse kurtulus savasinda ingilizlerin bize yardim etmis olmasini savunacak degil (gerci zihnimizi cok zorlarsak, ingilizlerin yunan sevdasinin, italyan ve fransiz emelleriyle cakismasinin bize dolayli yoldan yardim etmis oldugu savini osurabiliriz) benim de hicbir zaman zikretmedigim, yazmadigim, aksine daha iki satir altinda tersini savundugum bir iddiadir ama bu savunup, "koca bir yalan" soylemis gibi gosterilmisiz. ne dedik? fransa ve italya tukenmis kaynaklarini ve organize olan turk birliklerinin gucunu degerlendirip, orada savasmanin anlamsiz olduguna kanaat getirerek cekilmisler, bunu yaparken de bize yardim etmislerdir dedik. aslen italya, isgal halindeyken dahi, ingiliz destekli yunanlilarin bati akdenizde kendilerininkiyle catisan emellerini baltalamak icin gizlice muhimmat yardimi yapmistir, silah satmistir. ruslar bildiginiz uzere bolsevik devriminden sonra bize onemli olcude silah, muhimmat, altin yardimi yapiyorlar.

    peki bunu niye isitip isitip onunuze koyuyoruz? cunku ataturk asker oldugundan daha da iyi bir diplomatti, bunu anlatabilmek icin. bolseviklere yazdigi mektuplari, kullandigi dili gormek lazim, yoldaslar diye telgrafina baslarken, ote yanda avrupalilara gulumsemeyi basarabilmesidir bugun ayakta kalmamizin nedeni; yoksa bu dengeyi kurabilecek ic dinamiklere, koz olabilecek kaynaklara sahip degildi turkiye. e simdi herseyi tek basimiza yaptik dersek, "kuvai milliye ruhu" diye kestirip atarsak, diplomatik basarilarimizi nasil anlatacagiz? sahsen ataturku gelecek nesillere abartilmis bir bicimde yenilmez bir savasci, esi benzer olmayan bir askeri deha olarak anlatmaktansa, iyi bir asker, daha da iyi bir diplomat, devlet adami ve devrimci olarak anlatmayi yeglerim.

    5) gelelim yedi duvel hususuna. "genis capta baska kimseyle savasmamistir" dememin bir sebebi vardi elbet ama bazilari bunu "sadece yunanlilarla savastik" olarak algilayip bu uydurma tespiti elestirmisler, onlemimizi alalim. tekrar edebiliriz ki, biz duzenli ordular seviyesinde sadece ve sadece yunanlilarla savastik; ermenilerle de kurtulus savasi yillarindaki mucadelemiz hayatta kalma mucadelesi degildi. kurtulus mucadelesi izmirden ankaraya kadar ki hat uzerinde ingiltere finansmanindaki yunanistana karsi verildi, duzenli ordular burada carpisti, savaslar burada oldu. fransizlarla da kisa bir carpisma yapip onlari kacirmamiz (dedigimiz gibi fransizlarin geri cekilmeleri daha ziyade uzun vadede bir cikar gorememelerine, bizle mucadele etmenin onlara pahaliya malolacagina karar vermeleriyle gerceklesmistir; yoksa 2000 kisilik bir carpismadan sonra koca ulke, ingilitere ve rusyayla 100 senedir oynadigi ve kaybetmesinin kesinlesmeye yakin oldugu great gamein stratejisini degistirecek degil) bu iddiaya engel teskil etmez. gerci bu konu ataturkun abartilmasindan ziyade kurtulus savasi destaninin abartilmasidir; sonucta yedi duvel daha guzel geliyor kulaga, atmisken icine uc bes devlet daha at, tum dunyayi yendik olsun. (birinci dunya savasi, balkan savasi ve kurtulus savasi ayni savaslar degildir)

    6)ataturkun 30lu yillarin basinda dis borclari reddettigini herkes bilir; oysa ki turkiye dis borc almadan kalkinmamistir lafina kiziyorum cunku bu bakis acisi sonunda 21.yyda kendi kendine yeten ulke sacmaligina yolaciyor; makroekonomik gercekler yerine hamaset edebiyatini getiriyor. (ruslarin savas finansmanina yardimci olan altinlarini bir kenara koyuyoruz) 30lardaki great depressionda ulke ekonomisi ozellikle tahil fiyatlarindaki degisikliklerle coktugunde, tekrardan kalkinma hamleleri yapmamiz gerekti. ataturkun cumhurbaskanliginin son yili olan 38de de, tekrar guclenen ve 2. dunya savasi oncesi stratejik ittifaklar\lojistik destek planlari yapan ingilizler ve almanlarin, hakkimizdaki planlarini birbirine dengelemek icin ikisinden de borc alma konusunda gorusmeler yaptik ve sonunda ingiltereden 16 milyon pound, almanyadan da 150 milyon mark borc aldik. bu kredilerin amaclari epey cesitlidir, silah alimindan, celik endustrisinin gelistirilmesine kadar. (lira, pound, mark paritelerini savarona basligina yazmistim) bu gidisat neredeyse kacinilmazdir, bu donemin ataturkun hayatinin sonuna rastlamis olmasi, "ondan sonrakiler bozdu iste" cikarimina mahal verdigi icin ve bahsettigimiz hamaset edebiyatinin yolunu actigi icin ataturku abartmak baglaminda incelenmelidir. hatta sunu soyleyerek daha da acayim konuyu; 1980lere kadar ulkeyi yonetecek bir ataturkun klonunun turkiyeyi dis borcsuz idare edebilecegine mi inaniyordunuz? dis borc almak, her durumda vatana ihanet midir yoksa bazen ekonomik olarak avantajli bir karar, bazen de bizim zamaninda yaptigimiz gibi dis gucleri dengelemek adina kullanilacak bir koz mu? bu manevralari hic mi yapmayacaktik idealist tarihciler? soguk savasin dev gucleri arasinda hic mi ezilmeyecektik?

    7) yine yine yine yanlis bir alinti ve tarih bilgisiyle, mustafa kemalin canakkale savasindan sonraki yukselisinin idealizasyonu elestirmemiz tasak konusu olmus. mustafa kemali saray taniyordu elbet, bilakis saraya evlilik sayesinde girmis olan enver pasanin rakiplerindendir mustafa kemal. enver de bal gibi tanimiyor muydu ataturku? (o zamanlar daha tek rakibi degildi) fakat 1918e kadar da ittihatci subaylar arasinda mustafa kemal liderlige, ust gruba dahil olamamistir, nokta. birakin triumviratei, onlarin sag kollarinin arasinda dahi degildir. bunun icin zaten canakkaleden dondukten sonra istanbuldaki genc turkler cevresinde tutunamayacagini anlayip sofyaya gitmek istemedi mi? ben size savasmayi degil olmeyi emrediyorumbasliginda, uc entry boyunca bu konuyu dolu dolu yazdim, ustune 20 kusur da kaynak verdim, bu konuyu merak eden oradan bakar. halen 1918 oncesi, ingiliz istihbarat belgelerinde mustafa kemalin tehdit olarak gorulmedigi asikarken, neye dayanarak "ingilizler mustafa kemal hakkinda ayrintili bilgiye sahiptiler, bu döneme ait raporlarını okuyan biri, durumu hemen anlayabilir" denilebilir?

    ingilizlerin ataturk hakkindaki ilk genel farkindaligi onun mufettislik gorevine baslamasiyla ortaya cikar. war tribunallarindaki resmi ilk aciklamalari ise cok sonralari, ataturk cumhurbaskani olduktan sonra yazilmistir. yani hani o bircok ingiliz gorevlinin ataturk hakkinda ettigi etkileyici laflar var ya; samimiyetlerini bilemem elbette ama o laflar baska turlu yazilmis olsalardi zaten diplomatik krize neden olunurdu. bunu alinti yapmayi pek seven arkadaslar icin soyluyorum, muhtemelen bu ayrintiyi bilmiyorlardir. bilmeleri gereken ayrinti ise lloyd georgeun kariyerini yunanlilar uzerine kumar oynayarak mahvettigi ve winston churchillin de canakkaledeki basarili geri cekilme operasyonu olmasaydi muhtemelen gorevinden alinacagidir. canakkale cikarmasinin beklenenden cok daha uzun surdugu ve bir cikmaza girdigi gunler, butun politika hayati boyunca gecirdigi en zor ve riskli gunlerinin onemli bir kismina tekabul eder. ha, elbette ataturk etkileyici bir adamdir ve gerek sik sik hata yaptigi fransizcasiyla, gerek vals gibi pek cok sosyal yetenegiyle, gerekse zekasiyla bircok liderin kisiligini ezmis, onlari mahcup etmis ve kendine hayran birakmistir ama ozellikle ingilizlerin soylemlerine mevzubahis nedenlerden oturu kendimizi pek kaptirmasak iyi olur

    8) bu noktada isi zivanadan cikarip "ataturk amerikan mandası altına girmek istemiş" demisim demek. hmmm. bunu hangi alternatif evrende yazdim, hangi illuminati toplantisinda zikrettim allah bilir. acik secik bicimde demis oldugum, manda onerisini destekleyen amerikalilar konuyu senato gundemine getirdiklerinde, daha orada kaybediyorlar (hatirladigim kadariyla 1 oy farkla, emin degilim) bize ise bu, amerikanin resmi olarak manda teklif ettigi, ataturkun ise cikip bunu redettigi ve amerikaya ayari verdigi sacmaligi olarak anlatiliyor.

    bu tutumu da kalkip elestiriyorsun, ataturku boyle abartmayin diyorsun, sonra da biri(bircok kisi aslinda) cikiyor "abartalim efendim, az bile" diyor. cok buyuk lider, "abartma sikiyorsa" deniyor. ulan cok buyuk liderken, en buyuk lider yaparsin yine bir nebze anlarim ama bu baska, tarihi gozgore gore yeniden yazmak ve sacmalamak baska sey yahu, bu nasil savunulabilir?

    9) ataturkun musul konusunda amerikaya teklif ettigi imtiyazlar hakkinda da daha once birkac entryde yazmistim ama insanlar demek ki buna bakip, "vallahi ilk defa duyuyorum" diyerek iddialari curutme yetenegine sahipler. (zaten bir iddiayi "ilk defa duyuyorum" diye yanitlamak bastan kendine guvensizlige dalalettir, tartisma kulturunde de bunun yeri yoktur. madem ilk defa duyuyoruz, o zaman yanit vermeden once arastirip ogrenmeliyiz degil mi, illa her iddaya o anda karsilik verme zorunlulugu hissetmeyelim)

    neyse, ilk defa duydugunuz bu konunun adi chester ayricaliklaridir, adini da sanirim william chester isimli bir amerikan envoyundan alir, unuttum ayrintilari simdi. (edit: amiral colby chestermis, william nereden cikti) neyse, bu imtiyazlar amerikaya ilk defa 1911 yilinda onerilmis fakat savaslar nedeniyleren ilerleme saglanamamis. yillar sonra ataturk hukumeti chestera bu imtiyazlari tekrar onermistir. chester da ulkesine muthis bir sevincle (ve turkler hakkinda binbir turlu iyi hikayeyle) donmus, yatirimcilarini cesaretlendirmeye calismis. ataturkun hayran oldugum diplomatik yetenegi sayesinde amerikalilar onceleri buradaki hidden agendayi goremediler [muhtemelen o yatirimcilarin, siyasi kararvericiler uzerinde bir baski olusturmasi amaclanmisti] ama bu imtiyazlarin karsiliginda bekledigimiz seyin musul konusu er gec belli olunca, abd de muhtemelen ingiltereyle karsi karsiya gelmeyi goze alamayarak bu oneriyi reddetti (edit: bir yerlerde once tc hukumeti tarafindan yan cizilip sonra buna sinirlenen amerika tarafindan reddedildigini okumustum ama kaynak gosterilmiyordu)

    haa, kabul edilseydi ataturk fikrini degistirir miydi, yani sadece blof mu yapmisti, bunun arkasinda daha ince bir diplomatik oyun mu vardi bilmiyorum, ogretenin de kirk yil kolesi olurum.

    10) kazim karabekirin, mustafa kemalle ayri dustukten sonra kurtulus mucadelesi hakkindaki kendi goruslerini, anilarini anlatmaya karar verip yazdigi kitaplarinin basiminin defalarca engellenmesi, matbaa sahiplerinin bu ise yanasmamasi, en sonunda yayinevinin kundaklanmasi olayi gercektir. ilgili baslikta da belirtmistim, kesin olarak belli olmayan sey ataturkun bu konuda direkt emir verdigidir ama konjunktur bunu olasi yapiyor. daha sonralari kirpilmis versiyonlari parca parca yayinlandi bildigim kadariyla.

    izmir suikasti konusu da apayri bir inceleme konusudur diyerek bu isin icinden siyrilinmaz. anlattigim herseyi, ataturku kucumsemek icin degil anlamak icin dile getirdim, nitekim ayni durumlarda kalmis olsaydim, ayni kararlari da vermekte tereddut etmezdim. lakin izmir suikasti sonrasi yaptiklari icin ayni seyleri soyleyemem. suikastla zerre alakasi olmayan, kendisine ali sukru boyutunda bir tehdit de olusturmayan vatansever liberalleri ezmis, gazetelerini bir gunde kapatmistir. koskoca istanbuldaki toplam tiraj 49bine dusmustu, bunu biliyor muydunuz? neyse, bu idamlar icin bizzat kendisine af icin basvurulmus, onun tutumu ise "beni bu ise karistirmayin ama gerekeni yapin" olmustur.

    simdi elbette biz tarihe hindsight ile bakiyoruz, yani yanlis kararlarin tum sonuclarini gorme luksumuz var. zaten bu luksu kullanarak dusunuyorum ki bu insanlarin idaminin getirdigi fayda --ornegin ali sukrunun durumunun aksine-- idamin gerekliligini mesru yapmaya yeterli degil. ama o durumda ben olsaydim bu durumu bu kadar rahat, bu kadar kesin bilgilere dayanarak degerlendiremezdim. ataturk de muneccim olmadigina gore, bu elestirimde hakli dahi olsam onu suclayamam.

    topal osmanin ali sukruyu ataturkun direkt emriyle mi, tamamen kendi basina mi oldurdugunu saniyorum hic bir zaman kesin ogrenemeyecegiz. (bunu ogretebilenin kirk degil elli yil kolesi olurum) yapabilecegimiz mantiksal cikarimlardan oteye gidemez. ve eldeki bilgilere dayanan en mantikli yaklasim da gercegin bu iki ucun arasinda bir yerde oldugu. yani ali sukrunun ortadan kalkmasi ataturkun isine gelidigi gibi osmandan kurtulmanin da faydasi vardi. daha az riskli durumlarda daha tereddutsuz davranabilen birinin, ali sukrunun oldurulmesine topal osmandan kurtulmaya degecek kadar sinirlenmesine inanmak biraz zor. ataturkun bu isin perde arkasindan, sanki ertesi sabah gazeteden okuyup ogrenmis gibi bihaber oldugunu dusunmek, yanlisligi kanitlanamayan ama fazla olasi olmayan bir iddiadir kanimca.

    10) diger tarih kitaplariyla birlikte degerlendirdigimde, nutuku, ataturkun tek adamligini diktator olmak icin degil bir an once bir milleti ayaga kaldirmak icin kullandigini dunyaya anlatma girisimi olarak goruyorum. (bu subjektif bir gorustur, isteyen istedigini anlayabilir nutuktan) buradaki alt metin, "zamaninda cok dusmanlar edindim, cok alavare dalavere yaptim ama hepsi milletin iyiligi icindi ve cok onemli bir nokta olarak, bu alavere dalaverelere zorunda olmadikca hic basvurmadim"dir. 300 sayfa ek belgesi var dogrudur ama bunlar yanlidir, onun sectikleridir. bu ataturku haksiz yapmaz, sadece nutuk'un tarihi konularda nihai bir referans olarak alinmasinin sacmaligini gozler onune serer ki iddiamin da temeli zaten budur. bunun kutsal kitap yapilmasidir.

    kim mi kutsal kitap yapiyor? "nutuk, okuma-yazma bilen her türkiye cumhuriyeti vatandaşının kesinlikle okuması ve düşünmesi gereken tek kitaptır" dusuncesini savunanlar yapiyor. cumhuriyetin nereden gelip nereye gittigi, nutuk dahi olsa, hicbir zaman tek bir kaynaga basvurularak ogrenilmemelidir; boyle bir idealizm, objektif tarih anlayisinin ve ataturkun hayati boyunca yaymaya calistigi sorgulayici, supheci, bilimsel bakis acisinin kokunu dinamitlemektir. bu kadar bariz bir tutarsizlik gorulemiyor mu?

    11) ataturke hakaret sucu anayasada yeralmaz, benim essekligimdir bu iddia. aslen suclar, ceza yasasi hukukunca belirlenir ve ifade edilir. ama, ornegin, almanyada nazi propagandasi yapmanin suc olmasiyla, herhangi bir kisinin adina ayri kanun duzenlenmesi birbirinin muadili degildir.

    bu mantigin dogrusu ve konumuza uyarlanmis hali, turkiyede laiklik, cumhuriyet karsiti propaganda yapmanin suc olmasidir ki bu da zaten halihazirda vardir. ustune bir de ataturkun ayriyeten korunmasinin amaci nedir, yarari nedir? "kutsal degerler korunmali, oyleyse ataturku de koruyalim" ne demektir hem? peygarmber mi bu adam, o degil miydi dusuncelerimi anlamaniz yeterlidir diyen, naciz vucudum toprak olacaktir diyen, en hakiki rehberiniz bilimdir, akildir diyen. aklibasinda bir insanin boyle sacma bir ozdeslestirme yapmasi mumkun mu?

    anlasilamiyor mu bu adam kutsal deger gibi goruldukce iki turlu zarari oluyor; hem bu dinciler tarafindan putperestlik olarak goruluyor, nefret korukleniyor hem de ataturkcu genclik aptallastiriliyor, cahillestiriliyor.

    iddiamda belirtitigim gibi, hicbir gelismis demokraside boyle birsey yoktur; her turlu carpik totaliter rejimde ise vardir; bunun bize birseyler anlatmasi gerek diyorum, kutsal degerler deniyor. (haa sakin ola ki bu "ikonolastirmanin" sorumlusu olarak ataturku gordugum sanilmasin, alakasi yok. ne de olsa o degildi kendini ebedi sef ilan eden.

    12) nerede sanatci, nerede tarihci, nerede filozof, nerede bilimadami? bunlarin isminin yerine caddelere, meydanlara, hastanelere, okullara surekli askerlerin isminin verilmesini dile getirmenin, ataturkun isminin verilmesinden rahatsizlik duymakla esdeger gorulmesi uygulamali demogoji sanati dersi degil de nedir? cadde ve sokaklara ataturk adi verilmesin diyen burada kim, var mi oyle biri? ve bunun dusunce ozgurluguyle ne alakasi var? ornegin bir tarih kitabinda surekli ataturkten bahsedilmesine "yahu bu tarihte ataturk disinda birsey olmadi mi" diye karsi cikarsam buna tipatip ayni demogojiyle "dusunce ozgurlugu var kardesim, istedigin tarihi dusun ama kitap boyle olacak. hem ben de tarih kitabinda ataturkten "hic" bahsedilmesin diyenleri sevmiyorum" mu denilecek?

    13) bircok ulkedeki otellerde, isyerlerinde 13. kat yok da, burada maddesi mi olacak, hadi canim.

    14) butun bu debelenmelerimiz sonucunda tarih, resmi tarihten ibaret olmasin, en azindan imkani olan bizler daha sorgulayici olalim diyen birine "belli ki sen tarih nosyonundan yoksunsun" demek nasil bir cevaptir, nasil alaka kurulmustur belli degil. halbuki dedigimiz apacik ve anlasilir: turkiye cumhuriyeti genclerine artik almanya yenilince biz de yenilmis sayildiklar ogretilmesin, canakkale savasinda 250 bin sehit verdik ve dusmani bozguna ugrattik gibi sacmaliklar anlatilmasin (gercek sayi 55 bindir, kacak sayimizdan on bin az) diyoruz. bunu savunmak tarih nosyonunun eksikligine mi dalalettir?

    ustelik, hicbir tarihciye uzerinde yogunlastigi doneme bagli olarak etiket yapistirmiyoruz, cumhuriyet tarihcisi fasizandir, sovenisttir diye genelleme yapmiyoruz, osmanli donemi tarihcisi ataturk dusmanidir diyen hic yok; aslinda konunun bununla uzaktan yakindan alakasi da yok, ama bir sekilde demogoji yine galip cikmis.

    sonuc: ya yanlis seyler yazilmis, ya onceden soylenilenler carpitilarak zayif argumanlara temel olusturulmus ya da dogru gozuken karsi iddialar konuya teget geciyorlar. insallah eski gunlerdeki gibi mertce carpistirilsin fikirler, verilsin ayarlar diyerekten boyle formata yari uygun bicimde, affiniza siginarak entryi tamamliyorum. insallah bir iki ayrinti verdik de bosa gitmedi zamaniniz; insallah derdimizi anlatabildik de, ataturku abartmamakla kucumsemek arasindaki fark yeterince acik kaldi.

    [aklima gelmisken bir de ufak dip not vereyim: bir kisiyi abartmak, haketmedigi konularda, alanlarda, haketmedigi ovguleri duzmektir. dolayisiyla abartmayi haketmek gibi bir kavram olamaz; kelimenin tanimina aykiridir. turkcemizin icine etmeyelim]

    son edit: luzumsuzca yaptigimiz sinirimiz yatistigindan (ozenle yazilmis, zaman harcanmis koca koca entrylerin hemen altina girilmis "yok oyle sey"den ibaret pacavralar icin sinirlenmeye degmeyecegini de yeni yeni anliyoruz), uslup azicik yumusatilmistir; her rotusladigim noktaya tek tek edit yapamadigimdan bu sekilde duyuruyorum. edit ahlakindan haberi olmayanlar ise bu aciklamaya aval aval bakabilirler, sakincasi yok.
  • tüm paraların ön yüzüne onu koymaktır.

    aslında sadece bunu yazmak istiyordum. ama entrynin kötülenebilme ihtimali* beni açıklamak zorunda bırakıyor.
    bugün dünya paralarını incelediğinizde, (vaktiniz varsa lütfen inceleyin, mesela http://store.banknotes.com/home.php), sadece totaliter rejimlerin bazılarında paraların üzerinde tek bir insan olduğunu görürsünüz.
    birçok ülkenin paralarının üzerinde sanatçılarını görebilirsiniz. bizim paralarımızın en azından arka yüzünde bir dönem mehmet akif, mimar sinan gibi şahsiyetlere yer verilmişti. ne yazık ki yeni türk liralarımızda onlar da kalmadı.
    bizim paramızda sadece atatürk'ü görürsünüz. atatürkü sevmek ve onu anlamakla, para biriminizin üzerine sadece onu koymak tamamen farklı şeylerdir. bu atatürk'ü abartmaktır.
    ytl'ye geçiş bu açıdan büyük bir fırsattı ama mevcut iktidarın böyle bir girişimde bulunması, gerilimden başka birşey yaratmazdı. memleketim...

    belki de bu yazdığım atatürk'ü abartmak değil, sadece basit bir alışkanlıktır. kimbilir.
  • babaeski'de yeni bir atatürk büstünün açılışı yapılıyor:
    - şu anda kurdelesini kesmekte olduğum büstün vatana ve millete hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum!!

    herhalde böyle bir şey atatürk'ü abartmak.
    (bir büstün vatana millete ne hayrı olacaksa?)
  • ataturku abartmak,onun arkasina siginip kendi menfaatleriyle ilgilenmek $eklinde vuku bulmaktadir ulkemiz cografyasinda. sizin ataturkunuz $oyleydi boyleydi denerek hayallerde ya$ayan bir nesil meydana gelmi$tir,hayirli olsundur.

    kesinlikle bilinmeden ya da a$iri sevgi yuzunden yapilmami$tir ataturkun abartilmasi, acik ve net oynanan bir oyundur.
  • bugün görevli olduğum açık lise sınavında orta yaşlı bir kadın kağıdını teslim ederken ingilizce testindeki bir soruyu boş bıraktığını söyleyip, bunun bir mahsuru olup olmadığını sordu bana. mahsuru yok ama, boş bırakmak yerine kafadan sallayın belki tutar dediğimde, soruda atatürk'ten bahsedildiğini, ama ingilizcesi iyi olmadığı için ne dendiğini anlamadığını, olur da bilmeden atatürk hakkında yanlış bir bilgi içeren şıkkı işaretlerse, istemeden atatürk'e hakaret eder konuma düşmekten çekindiğini söyledi.
    biz bir yerde yanlış yaptık ama nerede atam, nerede?
  • ataturk u normal, kafasi calisan, ileri goruslu ve zeki bir insan olmasinin disinda abuk sabuk iltifatlarla onu putlastiran eylem.
  • erbakanın yıllar evvel "ataturk yaşasaydı refah partisine üye olurdu" diyerek gerçekleştirdiği eylem
  • dede - yaa işte caner ben ufakken atatürk'le karşılaşmıştım, ben diyim 3 metre sen de 4 metre, o kadar büyüktü.
    torun - dede abartma...
  • sadece bize özgü olmayan tutum. bakalım dış mihraklar neler demişler:

    "herseyi hesap ettik bir tek seyi mustafa kemal atatürk'ü hesap edemedik "
    winston chirchill - ingiltere başbakanı, 1938

    "arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. şu talihsizliğimize bakın ki o büyük dahi çağımızda türk milleti'ne nasip oldu. mustafa kemâl'in dehasına karşı elden ne gelirdi."
    david lloyd george - ingiltere başbakanı, 1922

    yeni türk devleti ile ankara andlaşması'nın imzalanması nedeniyle; "bizi arkadan vurdu, dağ başındaki haydutlarla, mustafa kemallerle anlaştı" diyenlere fransız başbakanının mecliste verdiği cevap: "dağ başındaki haydutlar diye isimlendirdiğiniz kahraman mustafa kemal ve o'nun tüm askerleri burada olsalardı, teker teker hepsinin heykellerini dikerdik. böylesine kahraman bir andlaşma imzalamaktan gurur duyuyorum."
    aristide briand - fransız başbakanı, 1921

    "ben şimdiye kadar on beş hükümdar ve cumhurbaşkanı ile özel ve resmi konuşmalar yaptım. bu geceki kadar ezildiğimi hatırlamıyorum. mustafa kemal'de büyük bir ruh kudretinin esrarı var."
    sir charles townshend - ingiliz generali, 1922

    "paşa, size nasıl hayran olmayayım? ben fransa'da laik bir hükümet kurmuştum. bu hükümeti papa'nın paris'teki temsilcisinin yardımı ile papazlar devirdi. sizse bir halifeyi kovdunuz ve gerçek anlamıyla laik bir devlet kurdunuz. siz, bu taassup içinde laikliği bu topluma nasıl kabul ettirdiniz? dehanızın büyük eseri laik bir türkiye yaratmak olmuştur."
    edouard herriot - fransa eski başbakanı, 1933

    "bir ulusun hayatında bu kadar az sürede bu denli kökten değişiklik pek seyrek gerçekleşir... bu olağanüstü işleri yapanlar, hiç kuşkusuz kelimenin tam anlamıyla büyük adam niteliğine hak kazanmışlardır. ve bundan dolayı türkiye övünebilir."
    eleftherios venizelos - yunanistan başbakanı, 1933

    "bir insanın değerinin en belirli ölçüsü kendi alanındaki üstünlüğünü dostuna düşmanına kabul ettirebilmesindedir. işte atatürk bu yüceliğe ermiş dâhilerden biridir. bir ihtilâlci olarak modern türkiye'yi yaratmış, davasında muzaffer olmuş ve yüzyılımızın büyük devlet adamları arasına katılmıştır."
    w. somerset maugham - ingiliz romancı, yazar, 1953

    "atatürk, tarih boyunca gelip geçmiş en büyük devlet adamlarından biridir. hiç bir zaman yaşadığı zamanın üzerinde durmamış, ileriyi görerek ona göre iş yapmıştır. atatürk'ü mussolini ve hitler gibi yöneticilerden ayıran nokta işte bu niteliktir. onlar her yaptıklannda kendilerini düşünerek hareket ediyorlardı. atatürk, kendisinden ötesini, 20-30 yıl ilerisini görerek hareket ederdi."
    lord kinross - ingiliz devlet adamı, 1960

    "atatürk adı insana bu yüzyılın büyük insalarından birinin tarihi başarılarını, türk ulusuna ilham veren önderliğini, modern dünyayı anlayışındaki ileri görüşlülüğü ve bir askeri önder olarak kudret ve cesaretini hatırlatmaktadır. şüphesiz ki, türkiye cumhuriyeti'nin doğuşu ve o zamandan beri atatürk'ün ve türkiye'nin giriştiği derin ve geniş devrimler kadar bir ulusun kendisine olan güvenini daha başarı ile belirten bir başka örnek gösterilemez."
    john f. kennedy - abd başkanı, 1963

    (bkz: abartma istersen)
hesabın var mı? giriş yap