• murat menteş'in ikinci harikası "korkma ben varım"daki karizmatik karakterlerden biri.

    --- spoiler ---

    lisede okurken afili filintalar"a katılmayı reddedip ara sıra yaptığı isimsiz bireysel eylemlerle yetindiği için nuh tufan ondan "nafile filinta" diye bahseder. yazılılardan hep 10 aldığı için sınıf arkadaşları tarafından müntekim gıcırbeyon diye adlandırıldığı da söylenir.

    --- spoiler ---
  • şebnem şibumiye aşık, kara sevdalı korkma ben varım karakteri.
    akılda yer eden bir isimdir aynı zamanda.
  • karanlık, mutsuz karakter. bir mutluluğu vardı; şebnem şibumi. onu da atın tekine kaptırdı. hayat kendisine orantısız kuvvet uyguladı adeta.
  • nuh tufan'ın teklif sunup afili filintalar'a dahil edemediği, sınıfı organize edip çok çalışkan olan müntekim gıcırbeyon diyerek alkış kıyamet kopartarak aklını çelmeye çalıştığı kişi. maalesef afili filinta olmayı kabul etmez. belki bu sayede dublörün dilemması, korkma ben varım'la uzamıştır. iyilik timsalidir. ayakkabı alacak parası olmayan arkadaşlarına gıcır gıcır ayakkabılar hediye etmeyi -tabii ki gizli gizli- ihmal etmez ayakkabıcı olan babası aracılığıyla.

    kendisi şebnem şibumi'ye âşık olur. ama kızımız tutup efendi adam yerine piç tercihinde bulunur. her ne kadar kızın aklını çelmeye çalışsa da cinler dahi fayda etmez. dünyanın kanunu mu bu lan!
  • efendi adamdır müntekim.

    sevgisini afili sözlerle dile getirir , sever sever ölürcesine sever , hayatının merkezidir şibumi

    bir türlü gözüne giremez şibumi'nin ne yapsa ne etse yaranamaz

    hani sizi sevmeyecek olan birine , gözlerini size kapatan birine ; dünyayı ayaklarına serseniz de fayda etmez ya.

    müntekim'in aşkı da böyle .. yazdıkları mektuplar nedir öyle ! üzülürsünüz istemsiz haline..
  • şebnem: namık mıknatısın canı bedeninden kaça çıkacak?

    tecrübe dosyalarım komple silinmişti. aşk bütün hücrelerimi şiddetle işgal ediyordu. alev almam an meselesiydi: "bilmem?" diyebildim, "gönlünden ne koparsa?" işte, bir kölenin kafasıyla düşünmeye, dilenci ağzıyla konuşmaya başlamıştım.

    beynim, kalbim, dilim tutukluk yapmıştı. şebnem'e tutulmuştum. işim bitikti. vücudumdaki tüm kimyasallar çalkalanıyordu. bir sigara yaktım. "izninle, ellerimi yıkayıp hemen döneceğim, tamam mı?" deyip erkekler tuvaletine yollandım. lekeli aynaya bakarken musluğu açtım, avucumdan taşan suyu yüzüme çarpınca ağzımdaki sigara ıslak elimle yanağomın arasında sıkışarak "cosss" diye söndü.

    kalbimden yükselen çığlıklara kulaklarımı tıkamalıydım. nefesimi tuttum. pattadak şebnem'in yanına vardım: "bir ölü ne yapamaz?"

    şebnem: ne?
    müntekim: konuşamaz, gülemez, insan içine çıkamaz.
    şebnem: eee?
    müntekim: namık mıknatıs da öyle olacak. fakat bir farkla.
    şebnem: neymiş?
    müntekim: ölmeyecek.
  • "sekoya ağacının içi alev geçirmezmiş, sekoya ormanında yangınlar ağaçların içinde olup bitermiş.
    şebnem, alevleri görmezden gelerek yangını söndüremeyiz " demiş bir mektubunda.
hesabın var mı? giriş yap