ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
en iyi arkadaşlıkların dayandığı temel
-
(bkz: yaşanmışlık)
bu da ancak yakın kafa yapısı ile olur. aynı şeylere gülüyorsanız büyük ölçüde temeli atmışsınızdır.
cep telefonu rehberinde kayıtlı fantastik isimler
recep tayyip erdoğan
-
gerçekten nasıl bir algı dünyasında yaşıyor, hayatı nasıl, hangi şekilde idrak ediyor kısacası neyin kafasını yaşıyor merak ettiğim insandır. özellikle gezi olaylarından sonra giymiş olduğu görünmez dünya lideri kaftanından sonra her sözü gündem, her hareketi olay olan bir insan nasıl bu kadar istikrarlı olabilir şaşıyorum. abi neden bu adam bu kadar hayatımızın içine girdi. neden bugün de ben rüyamda tayyip'i gördüm mesela paris'te bir binada fransız balkonundan ayaklarını sarkıtmış şekilde şiir okuyordu.
nasıl bir hayal dünyasının içinde olduğunun acaba kendisi de farkında mı. ve en son şunu fark ettim adam oynadığımız bütün bilgisayar oyunlarının gerçeğini oynuyor resmen. yani sokaklarda gezip sen sigara içme, sen de dövme yapma olmaz derken diğer yandan vatandaşın birini boğazlayıp yumruk sallıyor puan topluyor. gta vice city'de sanki canlı bir karakter. yani bir gün bir arabayı durdursa sonra arka kapıyı açıp içeri girse sonra tekrar çıksa sonra arabanın etrafında dönerken elinde bir sopa belirip ön kapıyı açsa ve herifi ölümüne tekmelese yerde bile tekmelese bu ülkede artık kaç kişi şaşırır buna.
ya da gidip buraya topçu kışlası kuracağım bu parkı da aynen alıp başka yere kuracağım. zeytinburnun'daki gökdelenler biraz fazla uzun traşlamak lazım onu. isteseniz de istemeseniz de köprü inşa edeceğim diyor ve yapılıyor. adam simcity oynuyor alalen. adamın mayor'ları da akraba. her sözüne evet diyor öyle ekranın dibinden fırt diye çıkıp kızamıyorlar da.
canı sıkılıyor adamın gidip faal ya da eski futbolcuları topluyor, fatih terim'i falan getiriyor stad açmış futbol oynuyor. difficulty derecesini de beginner yapmış. aşırtma gol atıyor, kaleci ile karşı karşıya kaldığında kaleci ters köşeye yatıyor. rakip forvet kendisine arapası atıyor. sonra tayyip'in takımı galip geliyor dünyaya mesaj veriyor adam sanki sanırsın pes'te kariyer modu oynuyor.
en son saray yaptı kale gibi görme şerefine nail oldum geçen ay uzaktan da olsa ama nerden tahmin ederdim ki adam kale'nin içinde paso halberdier basmış meğerse, yetmemiş men-at arms basmış pikemanlar selam veriyor. garibim filistin başbakanı abbas da şaşkın nereye yürüyeceğini bilmiyor etrafında 13.yüzyıldan sakallı, zırhlı adamlar hatta 2.yüzyıldan çekik gözlü okçular gözlerini belertmiş bakıyor. tayyip'in etrafında yaverler yaparım, usta emrin! onu geçtim perslerden yardım istiyor falan gold please! haritada amerikayı müslümanlar açtı diyor hüloloğ diye destekleyenler. age of empires'tan çıkıp medieval total war kafasına ulaşmış. hayret ediyorum. attan düşmeseydi eğer at üstünde kavuk, zırh elinde kılıç poz da verirdi kesin. ben yine bekliyorum bir g20 zirvesine böyle gidecek diye.
şimdi esas ülkede nükleer santral projesi var. hell march eşliğinde kırmızı butona basacağı günler de yakındır. sırada red alert var sanırım. adam saldıracak beyler artık. anası da yok ki recep evladım kapa şu bilgisayarı yemeğin soğuyacak hadi desin. ve tüm bunlardan en çok etkilenen de biz oluyoruz yine. resmen bir insan evladının oynadığı oyunları içindeyiz maalesef gta, simcity'deki gibi şehrin figüran sakinleriyiz, pes'teki gereksiz taraftarlar gibiyiz, age of'taki işçi, oduncu, madenciyiz biz sonumuz meçhul.
akp öncesi türkiye
-
yol yoktu, duble yol hiç yoktu.
akp öncesini bilmeyen bilmez, biz 90'lı yıllarda yazın antalya'ya falan eşek sırtında giderdik. bir defa izmir'e at arabalarına otostop yaparak gitmiştik, yol yoktu ya, ah gençlik!
bursa-istanbul arasında kayıklar çalışırdı, gidiş geliş 1 gün sürerdi.
ankara'ya trenle gitmek için vagonda kömür çuvallarının yanında yatar, lokomotif kazanına kömür atmak için yolcular olarak sıraya girerdik. elektrikli tren de yoktu çünkü, bunlar yaptı hep.
türkiye'de 3 tane üniversite vardı. istanbul, izmir ve ankara'da. sonra'da bir tane bursa'da açıldı sanırım. her sene sınavla 300-400 kişi girebilirdi üniversiteye, öyle herkes giremezdi. sonra akp geldi, her şehirde her kasabada adeta harvard, mit, oxford, stanford kalitesinde üniversiteler açıldı. artık hiç kimse "oxford vardı da biz mi okumadık" diyemezdi, vardı çünkü.
bir artuklu olsun, ahi evran olsun, bezmialem üniversitesi olsun, hepsi adeta birer cambridge kalitesinde eğitim vermeye başladı. bütün dünya türkiye'yi bu nedenle hayranlıkla izliyor.
sonra yerli otomobil yoktu mesela, yabancıların bize kakaladığı otomobilleri montaj fabrikalarında üretip yerli araca biniyormuş gibi hissediyorduk. sonra akp geldi, türkiye'nin ilk yerli otomobili olan imza'yı üreten değerli iş adamı fadıl akgündüz'ü milletvekili yaparak dürüstlüğe, girişimciliğe verdiği değeri gösterdi.
şimdi baktığınızda yerli otomobil üretimi son sürat devam ediyor, prototip demek işin %80'i demektir. yakında herkes uygun fiyata, son teknoloji yerli otomobile binecek. alman otomobil sanayii telaşta, bu teknoloji ile nasıl mücadele edeceğini bilemiyor adamlar. zaten angela merkel'in türklere karşı tavrı bu yüzen hep. türkiye üretimi arttırdıkça alman otomotiv endüstrisi krize saplanıyor.
ondan sonra, türkiye'de havaalanı yoktu, yine bunlar yaptı. koskoca istanbul'da 2 tane havaalanı vardı inanabiliyor musunuz? koskoca istanbul'da 2 havaalanı ve sadece 2 tane boğaz köprüsü! akp'den sonra bunların sayısı epeyce arttı. istanbul'a pek gitmediğim için sayısını bilmiyorum ama şimdi bir sürü var. sırf istanbul'a yapılan havaalanları için bizim memleketteki ilçe belediye başkanlığı seçiminde akp'ye oy verdim ben. oraya yapılan hizmet buraya da gelir elbet.
istanbul'u bilen yoktu. millet uçuşta aktarma yapmak için frankfurt'u kullanırdı, şimdi tüm aktarmalar istanbul'da yapılıyor. zaten ha frankfurt ha istanbul, yakın şehirler olduğundan tüm havayolu şirketleri aktarma güzergahlarını istanbul'a kaydırmış. hepsi yeni havaalanının açılmasını bekliyormuş.
doğru düzgün cep telefonu yoktu be! tuşlu muşlu telefonları, hep eskilerini bize kakalardı avrupalı. avrupalının, amerikalının elinden düşürmediği kaydıraklı ekrana sahip telefonlar da hep akp zamanında geldi. eskiden arama geldiğinde tuşa basıp cevaplarken şimdi parmakla kaydırıp açıyoruz. akıllı telefon diye boşuna dememişler, parmak hareketinden telefonu açmak istediğini anlıyor. hayatımız değişti resmen!
dış politikamız rezil haldeydi. o zamanlar bize efelenen israil, rusya, almanya falan şimdi dizimizin dibinden gitmiyor. her gün reisimizden randevu istiyorlar akıl danışmak için ama reisin programı yoğun olduğu için 6 ay sonrasına sıra veriyor.
koskoca cumhurbaşkanının sarayı yoktu. önceki cumhurbaşkanları ankara'da apartman dairesinde yaşıyor, konuklarını 120 m2'lik ufacık dairesinde kabul ediyordu. ayıp be! ahmet necdet sezer'in eşi mesela gelen konuklara davul fırında açma, börek hazırlar ikram ederdi. süleyman demirel'in eşi nazmiye hanım gelen yüzlerce konuğa limonata hazırlamaktan akli dengesini yitirdi. apartmana gelen zimbabve heyetini kol saati satıcı sanan kapıcı ihsan efendi hepsini sopayla kovalamıştı da siyasi bir krizin kıyısından dönmüştük. şimdi koskoca saray var, 1030 odalı. her gün her bir odasında ayrı görüşme, ayrı siyasi temas, ayrı antlaşma yapılıyor. yetmiyormuş 1030 oda, bir o kadar daha lazımmış.
akp öncesinde vesayet vardı, paralel devlet vardı. akp geldi önce vesayetçi subayları içeri aldı ama sonra yanlışlık olmuş, kandırmışlar bunları. subayları saldı, asıl paralel yapıya yöneldi. zaten aslında reis bu fethullah gülen'i hiç sevmezmiş eskiden beri de, yumuşak huylu bir devlet adamı olduğundan ses de etmezmiş. ama içten içe hep kandırmışlar reisi, iyi niyetini kullanıp odasını falan dinlemişler. bir de montaj yaptırmışlar amerika'da. allah'tan millet akıllı da yemedi bu yalanları, büyük resmi gördü, oyunu bozdu.
yine akp öncesinde hiç kimsenin evi yoktu. biz mesela çadırda yaşardık, yazın yaylak, kışın kışlak. bizim komşular vardı yine, onlar yerleşik hayata geçmişti, derme çatma bir evleri vardı. bugün sor bakalım nerede yaşıyorlar? halkalı çöplüğünün oradaki tokilerin 28. katında enfes manzaralı bir evleri var. devlet bunların derme çatma evin bulunduğu 500 m2 araziye karşılık 80 m2'lik o müthiş evi verdi bunlara. hem de aradaki fark 20 yıl geri ödemeli, düşük faizle, kira öder gibi. en azından para devlete gidiyor, onun bunun cebine girmiyor.
okul yoktu okul. mahalle mektebinde eğitim gördük biz. sıktı efendi sopasını çıkardı mı hepimiz saklanır, pısar kalırdık. o kadar kalabalıktı ki sınıflar, hocalar aynı isimde iki kişi karışmasın diye takma isim kullanırdı. bana matematik hocam recep derdi mesela, kendi adı da recep'miş karışmasın diye. şimdi her köşede özel okul, kolej, eğitim kalitesi zirve yapmış, imkanlar harika. bizim mahalle mektebi bile mektebim koleji olmuş. herkesin özel okula gönderecek maddi imkanı da var ne de olsa. şu anki çocuklar çok şanslı, veliler daha da şanslı.
avm yoktu memlekette. alışveriş yapmak için yurt dışından gemilerin gelmesini, mal indirmesini beklerdik. pantolon yoktu, ayakkabı yoktu, eritme peynir, şokella yoktu. tüpü, sigarayı sıraya girip alırdık. ekmek karneyle dağıtılırdı.
cami yoktu, ibadet edemezdik. bütün camiler ahıra, depoya döndürülmüştü. bizim mahalledeki merkez camii mesela, sera yapılmıştı. devlet orda sihirli mantar yetiştirirdi.
şimdi bu yazdıklarıma itiraz edenler olacaktır. bunların hepsi geri kafalı, devletçi, halk düşmanı, elitist, faiz lobisi mensubu tiplerdir. aralarından vatan haini ve çok afedersiniz ermeni olanlar bile çıkabilir. gider ayak ermeni mermeni, kötü söz söylettiniz bana...
kadınların kayda değer felsefe üretememe nedeni
-
1925'de henüz en saygın astrofizikçiler, yıldızların ağır elementlerden oluştuğunu iddia ederlerken, cecılıa payne adında 25 yaşındaki bir genç ingiliz doktora öğrencisi, devrim niteliğinde bir doktora tezine imza attı. tezinde, güneşin, tüm yıldızların ve haliyle evrenin temel olarak hıdrojen'den meydana geldiğini iddia ediyordu.
zamanın astrofizik ve uzay bilimleri uzman heyeti başkanı henry norris russel, genç kadının tezini "imkansız" diyerek reddetti. ancak aradan 4 yıl geçmeden, kendisi de tamamen aynı sonuçlara varan bir çalışma yayınlamak zorunda kaldı.
payne, daha sonra tezini, gökbilimcilerin saygıyla andığı stellar atmospheres adlı kitaba dönüştürdü. birkaç yıl içinde, vardığı sonuçlarının hem temel hem de doğru olduğu herkesçe kabul edilir hale geldi. cecilia payne, herhangi bir yıldızın yüzey sıcaklığını spektrumundan okunabileceğini ilk kez gösterdi. cannon'un yıldız spektral sınıfları düzenlemesinin aslında bir dizi düşen sıcaklık olduğunu ve sıcaklıkların hesaplanabildiğini gösterdi. hertzsprung-russell diyagramı olarak adlandırılan yıldızların spektral sınıfına karşı parlaklık diyagramı bu sayede düzgün bir şekilde yorumlanabilir hale geldi ve astrofizikteki en güçlü analitik araç oldu.
payne ayrıca değişken yıldızların fiziksel olarak anlaşılmasına katkıda bulundu. bu çalışmaların çoğunu 1934'te evlendiği rus gökbilimci sergei gaposchkin ile birlikte gerçekleştirdi.
doktora programını bitirdikten sonra payne, 1930'lu yıllardan itibaren öğrencilere danışmanlık yaptı, araştırmalar yaptı ve ders verdi. bunlar bir profesörün olağan görevleri olmasına rağmen bir kadın olduğu için harvard'daki tek unvanı profesör shapley'e "teknik asistandı". yirminci yüzyılın en parlak ve yaratıcı gökbilimcilerinden biri olduğu tartışmasız bir şekilde kabul gören cecilia payne, hiçbir zaman seçkin ulusal bilimler akademisi'ne seçilmedi. adı, galile, newton ve einstein'la birlikte anılması gerekirken akademik kurumların erkek hakim yapısı, cecılıa peyne'in hakettiği payeyi almasına engel oldu.
fakat zaman değişmeye başlamıştı. 1956'da nihayetinde tam profesör (harvard'da profesörlük ünvanı alan ilk kadın) ve astronomi bölümü başkanlığı yaptı. astronom dostları da elbette ki onun dehasını takdir ettiler. 1976'da amerikan astronomi topluluğu, ona prestijli henry norris russell ödülü’nü verdi. kabul konferansında, "genç bilim insanının ödülü, dünyanın tarihinde bir şeyi gören ya da anlayan ilk kişi olmanın duygusal heyecanıdır" dedi. o, tüm bilimsel ödüllerin en önemlisini bizzat yaşayarak deneyimlemişti!
bugün bu gerçeğin değiştiğini düşünenler varsa, bütün fen bilimi ders kitaplarımızın, evrenin temel atomunun hidrojen olduğunu yazıyorken bu hayati bilgiye kimin sayesinde ulaştığımıza dair en ufak bir bilgi sunmuyor oluşuna dikkat etmeliler.
https://www.amnh.org/…-the-composition-of-the-stars
meb'in kağıt sıkıntısı nedeniyle kitap basamaması
-
iyi haberdir. bastıkları kitapları da gördük. bir nesil embesil olarak yetişti.
devlet bahçeli'ye son mesajınız
-
hortumu bize bağladın gittin amk.
eba tv'nin adnan menderes'in idamını izlettirmesi
-
(bkz: siyasal islamcı ahlaksızlığı)
adamlar benim verdiğim vergiyle bana düşman olan ideolojiyi çocukların beyinlerine işliyorlar. allah bin belanızı versin.
akplilerin a101 bim şok boykot kampanyası
burhan kuzu
-
sedat peker'in son iddialarına göre kafasına göre yargıya müdahale edip mafya babalarının serbest bırakılmasını sağlayan, adli tıp raporlarına müdahale eden, bankaların verecekleri kredileri bile etkileyen kişi. yakın zamana kadar tartışma programlarına "anayasa hukukçusu" sıfatıyla katılmaktaydı. şu an bu adamın savunduğu sistemle yönetildiğimizi de ekleyeyim.
2001 krizinin etkilerini hala yaşıyoruz
-
cumhurbaşkanı erdoğan'ın bugün yaptığı açıklama.
https://twitter.com/…ete/status/1437434346848329739
bence 1877-1878 osmanlı-rus savaşının etkilerini yaşıyoruz reis. abdülkerim nadir paşa'ya biraz destek gönderebilseydik bugün dolar 8,5 lira olmazdı. bence bir dahaki konuşmanda prompter'ına bunu da ekle.
çocukların akp'li dayı ile dalga geçmesi
-
son zamanlarda beni en çok mutlu eden anlardan biri olmuştur bu video. hatta bana sorarsanız 2021 'in en iyi videosu budur.
link
--- spoiler ---
ekonomi çok iyi diyen dayıya 12-13 yaşlarında 2 fırlama adeta sakin sakin dalga geçerek kudurtuyor, yine sıradan bir akpli beyin devreleri yanınca ne yapar? elindeki joker kartını oynar ve karşısındakini terörist ilan eder.
--- spoiler ---
müthiş eğlenceli.
bu arada bunu çoğu kişiye tavsiye ediyorum, artık bu dinazorlara otobüslerde, trenlerde yer vermeyin. eşya taşırken yardımcı olmayın. size zulüm eden bu ihtiyarlara yardımcı olmayın. size çektirdiklerini çeksinler. ha bu arada birisi yazmadan cevap vereyim hepsi tabiki öyle değil ama kimsenin alnında yazmıyor nasıl biri olduğu kurunun yanında yaşta yanıyor maalesef. tıpkı bizler gibi bizim seçimlerimiz değildi ama biz de yandık.
14 temmuz 2022 türkiye cds'inin 900'ü aşması
-
ne bekliyordun? cds 100 mü olacaktı? saf mısın mal mısın bilemedim…
suriyelileri vatandaş yapmak için istenen belgeler
-
suriyelileri vatandaşlığa geçirme kriterlerinin ne kadar düşük ve baştan savma olduğunu görmemize vesile olan belgelerdir.
bakınız sevgili arkadaşlar, suriyelilerin vatandaşlık başvuru işlemleri için şu belgeler isteniyor;
https://i.ibb.co/…aa8-ci6-format-jpg-name-large.jpg
bir şey dikkatinizi çekti mi?
pasaport fotokopisi (varsa)
suriye kimlik belgesi (varsa)
sürücü belgesi fotokopisi (varsa)
aile cüzdanı ve aile tablosu fotokopisi (varsa)
diploma fotokopisi (varsa)...
görüyorsunuz bir kişinin kendini ispat edebilmesi için istenen evrakların hepsi "varsa" diyerek isteniyor.
yani bir suriyelinin pasaportu, kimliği, ehliyeti, aile cüzdanı ve diploması gibi kendisinin dünya üzerindeki varlığını ispat edebileceği herhangi bir belgesi yoksa bile tc vatandaşı olabiliyor.
örneğin bir ışidli gelip bunların hiçbiri bende yok diyerek vatandaşlık işlemlerine başlayabiliyor.
işte akp'nin yönettiği, süleyman soylu'nun başında olduğu vatandaşlık verme işlemleri böyle yürüyor ülkemizde.
kimbilir kaç terörist, kaç cihatçı, kaç uyuşturucu kaçakçısı, kaç ışidli bu şekilde vatandaş yapıldı.
lütfen bu belgeyi ve bu yazıyı etrafınızda hala varsa akp'ye oy vermeyi düşünen türk vatandaşlarına gösterin, yapılanları onların anlamasını sağlayın, bu hepinizin boynunun borcudur...
pahalılığın artık sabredilemez noktaya gelmesi
-
marketler pahalı; birçok insan peynir almadan kahvaltı için sadece zeytin alıp alışverişlerini sonlandırıyor. et ve sıvı yağ fiyatlarından bahsetmiyorum bile.
otobüs 8tl, tren yamulmuyorsam 24 tl den başlıyor. işsizken bir ara mülakatlara gitmeye korkar olmuştum, dünya kadar param yollarda boşa gidecek diye.
kıraathanelerde içmezsen çayı; bardağına en kötü 10 lira gidiyor. kafelerde en boktan filtre kahve en az 30 tl.
sinemaların allah belasını versin zaten, ona hiç girmiyorum bile.
iki cips, bir kola, bir paket çekirdek alsan 100 liralık oluyorsun. artık evde keyif yapmak bile zor.
dışarda iki bira içmek en ucuz 150 lira.
öğle arasında 80 liranın aşağısına adam akıllı hiçbir şey yiyemezsin. tabi ben boktan soslu ne idüğü belirsiz tavuk döner yiyorum diyorsan başka.
bir somun ekmek 5 lira. bir somun ekmek 5 lira. kafayı yemek üzereyim. bir somun ekmek 5 lira!
bunların hepsi (bkz: akp döneminde gerçekleşmiştir)