• ayrintilarinin ortaya cikmasiyla, anlama ve algilama meziyetlerine sahip herhangi bir varligi dehset icerisinde birakmamasi mumkun olmayan, dunya uzerinde bir sifat vermenin dahi mumkun olmadigi...tanimsiz olan, tanimlanamayan... ancak yapanlarin sozleri belki, son anlarina dair o mazlumlarin bir pencere acar utancla dolu dunyamiza:

    ercan çiftçi: yahu önceki gece eleman buraya geldi. biliyor musun ne yapmış?

    kazım atalay: ne yapmış?

    ercan çiftçi: sopayla dövmüş onları, atmış suya...

    kazım atalay: gerçekten mi ya?

    ercan çiftçi: 2 defa oldu biliyor musun? hiçbir şey kalmadı elimizde. sen biliyorsun, herkes birbirini tanıyor, birbirlerine söylüyor, konuşuyorlar. biz böyle nasıl iş yapacağız. para kazanamayız böyle giderse.

    kazım atalay: evet doğru.

    ercan çiftçi: vallahi bilmiyorum. biz sağlam bir şey yapmasak kimse bize artık iş vermez. sopayı alıyor, onları vura vura suya atıyor. kadınlar girmek istemeyince dövüyor. kadınlar kucağında çocuklarıyla suya atılmış. su götürmüş onları. göçmenler ’su çok derin, akıntı hızlı’ deyip suya girmek istememiş. geri zekâlılar da sopalarla dövmeye başlamış. hepsini döve döve suya zor atmışlar.

    kazım atalay: sopayı nerden bulmuş?

    ercan çiftçi: oradaki ağaçlardan kesmişler. islak odun yapmışlar. sonra döverek atmışlar suya.

    kazım atalay: peki sen ne dedin?

    ercan çiftçi: karşı tarafa dedim ki ’biz diğer tarafa dağdan geçirdik. belki tırmanamayınca suya girmişlerdir. böyle olmuştur’ dedim.

    mazlumun, masumun, gucsuzun, sahipsizin basina gelen her seyde oldugu gibi halbuki, es gecip unutmustuk onlari biz. baslarina neler geldigini bugun yine ogrenemeyecekti bazilarimiz; onlari yok edenler kendilerini ele verdiklerinde ortaya cikmasalar, haber bultenlerinde ucuncu dorduncu sirada yer almasalar tekrar ve biz onlarin haberlerine rast gelmesek sansa, kalbimizi sadece o an icin dahi olsa yakmasalar...

    kuruldugundan beri gelismekteligini bir turlu gelismislige donusturememis guzide ulkemizin durumunu, bizim halimizi onu yonetenler hergun ispat edercesine ortaya koyuyorlar, bikmadan usanmadan... birakin insan olmayi, insanca yasamayi, var olma hakkinin en temel haliyler reddinin olabilecek en ileri seviyedeki bu gosterisi, bu eylemi, neyi degistirecek? adeta bir sok dalgasi gibi bir urperme, irkilme ve uyanma mi soz konusu olacak, peki yapisal degisiklikler mi gundeme gelecek.

    aciga cikan haberler esliginde bir kirpi gibi irkilmesi gerekenlerin killari kipirdamayacak. sorumlular bu aksam kafalarini yastiklarina koyup da bu insanlarin yasadigi vahsetin haberinde dahi olmadan rahatca uykularina daldiklarinda, fikri olan, dusuncesi olan, her ne ise, her ne olursa bir seylere inanmis gencecik insanlar istanbulun icinde ve disinda sirf seslerini duyurmak icin ciktiklari yollarda bir araba sopa yemis olacaklar. isin basindaki secilmislerden birisi alakasiz bir yerde, alakasiz bir toplantida, cumartesi isimli resmi bir tatil gununde devletin bir mulkude, devletin memurlarina isvicre bankalarinda olmayan hesaplarinin hesabini verecek. bir digeri, bir digeri ise ondan geri kalmayacak cevabi hemen yapistiracak sicilden bahsedip yana yakila istemeye devam etttigi duellodan dem vuracak. muhatap alinmak, adam yerine konmak ama aslinda deger verilmek. evet deger verlimek. gercekten kendini degerli hissetmek. aslinda hepimizin istedigi ama en cok ihtiyaci olandan, dovulerek itilerek yirmibirinci yuzyilda lyon kiyimini yasayan sahipsizlerden gerektiginde ve sonrasinda esirgedigimiz.

    biz de bu muhtesem vatanimizin emsalsiz evlatlari olarak bos durmayacagiz, bizden olanlara yapilmislari hatirlayacagiz her yil donumunde, burada mersiyeler duzecegiz. katliam, kiyim, mezalim... kelimelerin altini teker teker oyacagiz hergun, politik ajandalarimiz ugruna gidenlerin anilarinin icine sicacagiz. devlet bahceli de geri kalmayacak. pisi pisine olen gencecik bir insan icin ulkucu sehit sifatini yerlestirip karsisinda durdugunu iddia ettigi bati medeniyetinin en onemli enstrumanlarindan birinden twitleyerek bizi mahrum birakmayacak taziyesinden. 13 yetiskin 3 cocuk soplar esliginde inleye inleye olume gidecek, kimsenin sikinde olmayacak. 25 haziran 2010'da insanligimiz tukenmis olacak ve haberimiz dahi olmayacak.

    ne onlari bulan polisin, ne teker teker toplayan saglik gorevlilerinin, ne de mezarlarina yerlestiren mezarlik gorevlilerinin, hicbirimizin adini dahi bilmedigi bu insanlar artik bizim degil topragimizin altida, onun misafirleri olacak. bizse, hicbir sey olmamis gibi o insanlarin, o kadinlarin ve cocuklarin basina hicbir sey gelmemis gibi, o topragin uzerine hayati surdurmeye devam edecegiz. manen canliligini surdurebilenler, bir amac ugruna ciktiklari yolda topragin altina gomulduler olabilecek en vahisi seklide. olurken, giderken bu diyarlardan bir isaret fisegi gonderdiler olmemis ruhlar tekrar ve tekrar. ama biz sozde yasayanlar, atamadik o olu topragini bir turlu uzerimizden.

    ercan çiftçi'nin dedigi gibi hiçbir şey kalmadı elimizde.

    http://www.habername.com/…er/meric-gocmen-49806.htm
hesabın var mı? giriş yap