bezginlik

• yorucu hayat mücadelesinin, bireyin kendisini tüketmesinin, hayatta gerçekleştirilmesi istenen şeylerin yolunda köpek gibi didinip durmanın ve sonunda bir arpa boyu yol gidememenin doğal sonucudur
• stefan zweig’in kisa oykulerinden… o kadar kisa ki bezgin bir zweig’in kaleminden cikmis olmasi cok muhtemel...
  
  “bu alinyazisi yalnizca kendisine mi ozguydu? daha binlerce insanin ayni yazgiyi paylastigini, kendi basindan gecenlerin her gun rastlanan bir trajedi oldugunu biliyor, ama yine de simdiye kadar hic kimsenin bunu boyle sert bir bicimde yasamadigini dusunuyordu”
• damarlara yayılan yasama inhibitörü
• heyecanların can vermesi,sabahların aydınlığının solması,içten kahkahaların azalması,tembellik de bu duruma eşlik eder..
• önünde yapılması gereken şeyler vardır ama elin değmez hiçbirine. ne her gün dinlediğin müzikler tat verir ne de gezdiğin yerler.hepsinden sıkılırsın. içinde kocaman bir hava balonu vardır sanki. şişer de şişer. sen umutsuzca o balonun patlamasını beklersin ki her şey normale dönsün diye ama o patlamaz bir türlü. öyle gider hayat...
• tdk büyük türkçe sözlük der ki; bezgin olma durumu, usanç, yorgunluk..
• hani bazen böyle aklına bir şeyler gelir hani onlar kafanda kelimelerde hayat bulmaya başlar da onları toparlamaya, yazmaya o kadar üşenirsin ki, o kadar anlamsız gelir ki sana onları bütünleştirip paylaşmak.
  bana göre bezginlik siktir etdemenin siktir edememiş hali.
• gunde iki paket sigara icen birinin sigara almak icin bile olsa kendini kaldirip disari cikamamasidir!
  kahvalti yapma isini ertesi gune birakmasi ve diger ogunleri de atlamasidir.
  toplasak yarim saat surecek bir isi halletmesi gerekirken kisinin bunu tam 3 gun ertelemesidir.
  hastalaninca doktora gitmemektir.
  
  gunesli bir gunde acilmayan perdedir bezginlik..
• öyledir ki sizi bu bataktan kurtaracak şeyleri yapmaya bile haliniz yoktur. saatler dakikalara, günler saatlere dönüşür ve bir sürü güzel fırsatı ve anı kaçırmaya başlarsınız. göbek çıkar, tip kayar, hayat standartınız düşer, değerli gençliğinizden boşu boşuna zaman öldürmeye başlarsınız.
  
  gündemi takip etmek istersiniz, aynı teraneden bir haftada sıkılırsınız. sosyalleşmek istersiniz, monotona bağlar. sevgili yapmak istersiniz ama kendisine zaman ayırmaya hiç hevesiniz yoktur. zaten ya olmaz, olsa da uzun süreli olmaz ve zamanınızı öldürür düşüncesiyle hareket ediyorsunuzdur.
  
  bu arada eski sevgililer yollarını bulmuş, hayatları gittikçe daha iyi bir hale geliyordur ve bunu fark etmek sizi ne kadar da mutlu hissettirse de bir yandan da kendinizi daha aşağı, daha başarısız görmeye başlamışsınızdır.
  
  notlar düşmeye başlar, takmazsınız bile. biliyorsunuzdur 2 sene sonra çok "keşke" diyeceğinizi ama şu an yapılacak hiç bir şey yoktur. üşengeçlik hat safhadadır. bir sigara yakarsınız, bir anlık kurtulursunuz vicdan azabından.
  
  genellikle hissiz ve yorgun gezersiniz, bazen, çok seyrek, patlarsınız sinirden. bezginlik o kadar germiştir ki, bir anda her şeyi düzeltebileceğinize inanırsınız ve boş boş oturduğunuz için kendinize kızarsınız. 1 gün sonra o his geçer, bezginliğe geri dönersiniz.
  
  bataklık gibidir bezginlik. bir bezen zor çıkar içinden. belki biri gelir çıkartır sizi, ama siz debelenmeye devam ettikçe daha da çok batacağınızı bilirsiniz. hareketi keser ve yavaşça batmaya devam edersiniz...
• şu bitsin, bu bitsin, bunu da yapayım, hadi bir şey daha yapayım o zaman kesin bitecek bu diye düşündüğünüz sürece kurtulamayacağınız bir tür hastalık. neden? çünkü her şey bitiyor orası doğru; ama yerine yapacak başka şeyler geliyor. o yüzden sonuç odaklı değil süreç odaklı yaşamak lazım. hayat bir hedefleri gerçekleştirip, işleri bitirme yeri değil, siz bir şeyleri yaparken yaşadıklarınız, deneyimledikleriniz hissettikleriniz... yoksa öbür türlü "ee ben hep bişileri bitiriyorum; ama bir türlü her şeyi bitmiyor ve istediğimi elde edemiyorum." diyip bezginliğin derinliklerine doğru yol alırsınız. yapmaya çalıştıklarınızın yanında, hayatın tadını da çıkarıp, minik minik istediklerinizi de gerçekleştirmek önemli.