• avrupa'da devlet kavramının ortaya çıkışıyla ilgili kallavi bir kitap derlemiş (1975), bir tane de kendisi yazmıştır (1993). bu konuda otoritedir.
  • devletlerin, devlet`-`disi güç ve suç odaklarindan farklarinin devletliklerinden ileri geldigini savunan akademisyen.
  • devletler savaslari, savaslar devletleri yapar demistir. birilerini elestirdiginde, bunu cok usturuplu ve mizah dolu bir sekilde yapar. guzel bir ornek icin, huntington'u mahvettigi, does modernization breed revolution makalesini tavsiye ediyoruz.
  • savaş yapmayı ve devlet yapmayı suç olarak görür. devlet, koruma maliyetlerini de kapsadığını öne sürerek fiyatları yükseltir, fiyatların yükselmesine tepki gösteren insanları ise anarşistler ve iktidarı yıkmayı amaçlayan yıkıcılar olarak tanımlar. yani bir nevi devlet tehlikeyi kendisi yaratıp daha sonra tehlikeye karşı koruma sağlamaktadır. tüm bunlar, devlet var olmasa korunmaya ihtiyaç duyulur muydu sorusunu getirir insanın aklına. kısaca tilly, devletin koruma amaçlı haraç aldığını ve bunun organize bir suç olduğunu savunur.
  • maillerinin sonuna imza olarak chuck yazan pek bir yaşlı hoca.
  • sonunda bogustugu kanserin ensesine bir tokat patlatip aramizdan ayrilmis caliskan entellektuel.

    yazdiklarinin kafa aciciligina ek olarak entellektuel olma yollarinda tokezleyen, bogusan genc akademisyen adaylarina da yasayan bir ornekti kendisi. bundan 3 sene evvel ogrencisi javier aujero'nun kendisiyle yaptigi bir soylesiyi dinleme firsatina erismis, mutevaziligine, kendi uretkenligi hakkinda umarsiz yaklasimina hayran kalmistim.

    soylesinin bir noktasinda javier "chuck, biliyorum cok aptal bir soru ama benim gibi herkez merak ediyor...nasi yapiyosun? ne ediyosun da bu kadar uretken yaziyosun" tadinda bir soru sormustu. chuck da soyle kocaman hafif utangac gulumsemis, "longer working days*" cevabini vermisti.

    gecenin bir korunde terkettigi kutuphaneye sabahin korunde dondugu de rivayet edilir idi. hem ayricalikli bir kafa, hem de ayricalikli bir isciydi tilly.

    topragi ve onumuze tuttugu fener bol olsun.
  • kendisiyle sahsen tanismasam da calismalariyla yakin samimiyetim dolayisiyla soyleyebilirim ki tam bir dusunce adamiydi. "buyuk" meselelerle ilgili "buyuk" sorular soran bir scholardi, ve verdigi cevaplar kaypak, "gel sana masal anlatayim cocuum" turu cevaplar degil, kapsamlica analitikti. nesildasi sosyal bilimci akademisyenler arasinda cokca dinozor vardir, gitsen de bir kalsan da bir denebilir onlar icin. tilly ise hem degisen akademik ortama (konular, metodlar vs.) adapte olusuyla, hem yeni nesil akademisyenlerden kopmayisiyla ve tabii ki dusunmekten, yazmaktan vazgecmeyisiyle "aci" bir kayiptir. sosyal bilimler icin "stand on the shoulders of giants" lafindaki giantlardan biridir, citationlarda yasayacagi kesin.
  • tilly'nin ölümüyle sosyal bilimlerde bir perdenin kapandığını düşünüyorum. aileden birini kaybetmiş gibi de üzüldüğümü söylemeliyim. bu insanlar bizim insana ve bilime inancımızı pekiştiren isimler. maalesef gidişleri sessiz ve sıradan oluyor. yerlerinin doldurulabileceği ise oldukça şüpheli.
  • bıraktığı pek şahane işlerden biri de a handbook of contextual political analysis adlı toplamaydı. daha bugün kafamı tertemiz açmıştır. ayrıca kitabının çıkışı üzerine yazdığı history and theory adlı makale de pek önemlidir. ama gecenin bir yarısı en çok önemsediğim, en çok hüzünlendiğim, tilly'nin yazış şeklidir. huntington eleştirisi olan makalede de görülebileceği gibi mizah dolu, ironi dolu bir adamdır. üslup işin önemli bir kısmıysa, tilly bunu tam olarak dolduruyordu. her yazısında görülebilir, saygısız değil fakat yaramaz bir hava vardır. sosyal bilim böyle olsun istiyorum. biraz yaramaz. sonunda çalıştığı 'nesneler' devrim, toplumsal hareket, devletlerin varolması, savaşlar, vesaire idi. insan nesnesiyle yakınlaşmalı, arkadaşlarıyla takışmalı, düşmanlarına takmalı, tilly tam bir sosyal bilimciydi. belki de en son 19. yüzyıldan kalma bir yazı üslubuna sahipti. günümüzün pek uzmanlanmış, pek soğuk dilinin kimseye özel bir fayda getirmediği açık. sistematik bilgi - kendi dediği şekilde - illa ki evrensel yasalardan çıkmak zorunda değil. ayrıca böyle yazabilmek için gereken zekaya herkes sahip değil.

    sonunda kendisi, sınıf için e. p. thompson ne ise, tüm siyaset analizi için odur. etrafından dolaşılmayacak, öyle ya da böyle hesaplaşılacak adam. istersen sen de mizah kullan...
  • ''devletler suni korkular yaratarak vatandaşının korunma talep etmesini sağlar. onları korumak için harcanmak(?) üzere de vatandaşının sırtına vergi yükler.'' der tilly. böylece yapacağı savaşlarda askeri de, savaş harcamaları için parayı da halktan sağlar. tam anlamıyla günümüz amerikasını tarif etmektedir. ırak'a, afganistan'a giderken halkın, insan katliamına ve gereksiz savaş harcamaları için ceplerinden çıkan paraya itiraz etmemesi tamamen ''korunduğunu'' sanmasındandır
hesabın var mı? giriş yap