107 entry daha
  • üyesi olduğum gruptur. bu grup arasında bir başkanlık seçimi yapılacak olsa bu seçimi ezici bir oy farkıyla kazanacağım kesindir.

    memleketteki durumu daha iyi anlamak ve yalnız olmadığımın sağlamasını yapmak adına domates ve domates sevmeyen insanlar başlıklarındaki entry'lerin tamamına yakınını okudum. şöyle söyleyeyim: entry'leri okurken bile şekilden şekle girdim. kasılmışım resmen. kasılan bedenimin yorulduğunu hissettim. domates yemek bir tarafa, domates hakkında yazılanları okumak bile tiksindiriyor beni. hatta buna tiksinmek demeyelim. tiksinmekten daha öte; ifade edecek bir kelime bulamıyorum bu duyguyu.

    evet, domates yiyemiyorum. görüntüsüne, kokusuna bile tahammül edemiyorum. bir poşet içerisinde bana yaklaşmakta olan domateslerin kokusunu metrelerce öteden alabiliyorum. buna engel olamıyorum. başka hiçbir gıda maddesi ile sorunum olmadığı, hepsi ile gayet iyi geçindiğim halde domates ile anlaşamıyoruz maalesef.

    hayatımda iki kez domates yedim. biri yedi sekiz yaşlarındayken annemin ısrarı üzerine oldu. bugün gibi hatırlıyorum sahneyi. ağzıma attığım anda çıkardım. iğrenç bir duyguydu. kafanız dahil, tüm bedeninizin içi cıvık dışkı dolu bir küvetin içerisinde olduğunu düşünün. buna benzer bir his. kendime gelmem dakikalar aldı. ondan sonra annem bir daha ısrar etmedi domates yemem için.

    ikinci denememde yirmiüç yirmidört yaşlarında, kışın zigana'da kamptaydık. kar bir metre civarında, her yer bembeyaz, hava buz gibi, ortam harika. hava kararmış, çadırımıza yerleşmişiz. açlıktan ölüyoruz artık. arkadaşım makarna pişiriyor. yiyecek başka bir şey yok. benim payımı ayırmış, sonra tencerenin içine domates doğramış. ama bana ayırdığı makarna dişimin kovuğuna gitmeyecek kadar. üç dört çatal hamlesiyle yedim makarnayı ve bitti! hâlâ ölüyorum açlıktan. gözümü kararttım ve tenceredeki makarnadan 'domateslerini ayıklayarak' bir miktar aldım. ayıklama kısmı bile ömrümden ömür almıştı. sonra kendimle savaş vererek bir çatal aldım o domatesi ayıklanmış makarnadan ve bıraktım. kendimi yine çok çok kötü hissediyordum ama çıkarmamıştım bu kez. benim için çok büyük bir zaferdi bu.

    kesilmemiş domatese bir, bilemediniz iki saniye kadar bakabiliyorum. kesilmiş, üstüne üstelik bir de çekirdekleri görünen domatese kesinlikle bakamıyorum. közlenmiş domatese çekirdekleri görünmüyorsa birkaç saniyeden fazla bakabiliyorum. içinde domates bulunan bir yemeği, domatesleri ayıklanarak tabağa konmuş olsa bile yiyemiyorum. kebap istedim ve üzerinde domatesle birlikte mi geldi? o domates üzerinden alındıktan sonra bile o kebabı yiyemiyorum. restoran hikayelerim dillere destandır. hikayeleri anlatmayacağım. özetle şöyle yaparım ben restoranda:

    pih: cospırıklöp kebabı istiyorum ama ne kebap tabağında, ne de gelecek garnitürlerde kesinlikle domates olmasın lütfen.
    garson: peki' (not da alır bazıları)
    pih: teşekkür ederim. bu arada kesinlikle domates olmasın. bu ayrıntı önemli.
    garson: anladım. (tuhaf tuhaf bakar)
    (birkaç dakika sonra garson görülür)
    pih: benim kebapta domates olmayacaktı, aman unutmayalım.
    garson: anladım efendim. domates olmayacak.
    (kebap gelir ve üç uyarıya rağmen domates ayrıntısı umursanmamıştır)
    pih (yanında arkadaşları varsa): şimdi bu kebabı geri götürün. yenisini yapıp, domatessiz olarak getirin.
    pih (restorana yalnız gitmiş ise): 'domates ile ilgili sizi üç kez uyarmıştım' der ve restoranı terk eder. bir daha o restorana gitmez. bir şekilde tekrar gitmek durumunda kalırsa bir daha asla orada cospırıklöp kebabı siparişi vermez. kaşarlı pide gibi risksiz tercihler yapar.

    yukarıdakine benzer diyalogları sayısız defa yaşadım. bir restoranda domatesle ilgili hassasiyetime dikkat ediliyor ise o restoran ekstra puanları topluyor benim nazarımda. oraya daha sık gidiyorum mesela.

    salça ile hiçbir sorunum yok. ketçabı da sıkıntısız şekilde tüketiyorum. ama domates benden uzak size yakın olsun arkadaşlar. gözlerim bile evrim geçirdi domates yüzünden. üzerinde domates bulunan bir yemek masasında domatesin bulunduğu kısmı otomatik olarak blurluyor gözlerim. netlik yapmıyor masanın o kısmına.

    (bkz: #33504231) buyurulmuş ki; "likopenden yoksun oldukları için genç yaşta yaşlı görünecek olan insanlardır." hayır efendim. son derece hatalı bir tespit. yaşım 39 ve şu ana kadar 30'dan fazla gösterdiğimi söyleyen olmadı bana. cildim pambık gibi yumuşak ve pürüzsüz. demek ki neymiş? likopenimiz eksik olmasın diyerek domates tüketmek insanları daha yaşlı gösteriyormuş. tüketmeyin şu mereti. sağlıklı yaşayın benim gibi. yazıktır. meyve mi sebze mi daha o bile belli değil yahu. cibilliyetsiz bir şey!
51 entry daha
hesabın var mı? giriş yap