• çevriyazı, çeviri yazı,fonetik yazı veya fonetik gösterim olarak da bilinir.

    fonetik transkripsiyon'un dil bilimi'ndeki tanımı,

    belirli semboller kullanılarak konuşma seslerinin her birinin bir karakter ile gösterilmesidir ve bir kelimenin bir dildeki sesletimi hakkında bize fikir verir.

    bu semboller, international phonetical alphabet* adı verilen, ''ipa'' olarak da kısaltılan bir tablo ile gösterilir.

    bu alfabedeki sembolleri tanıyan bir kişi, ilk defa gördüğü bir kelimeyi okurken zorlanmadan o kelimeyi doğru bir biçimde sesletme ihtimali yüksek bir kişidir.

    sözlükteki harf karakterleri sınırlamaları yüzünden çok detaylı örnekler veremesem de, bir kaç örnekle fonetik transkripsiyonu açıklayalım:

    örneğin, türkçe'deki ''burada'' kelimesini ele alalım.

    hepimizin yıllardan beridir alışageldiği,
    ''türkçe yazıldığı gibi okunan bir dildir'' ibaresini çoğumuz az çok biliriz, ancak dilin sürekli değişen bir kültürel öge olması ve başlı başına sahip olduğu dinamik doğası yüzünden, bu tarz kelimelerin sesletimleri zamanla ve sesletildiği bölgelere göre yer yer değişiklik gösterebilir.

    hadi gelin ''burada'' kelimesini birlikte fonetik şekilde çözümleyelim sözlük.

    öncelikle, ilk sesletim şekli, referans olarak alacağımız istanbul türkçesi ya da trt türkçesi olarak da bilinen telaffuz üzerinden yapıldığında, fonetik transkripsiyonumuz şu şekilde olacaktır:

    /burada/

    ancak bir de bunu, dilin ekonomiklik ilkesi'nin getirdiği hızlı olma eğilimi ile incelersek, bir çoğumuzun gün içinde de kullandığı hali olan,

    /bur'da/ sesletim biçimine dönüşeceğini göreceğiz.

    bir de ingilizce bir kaç kelimeye bakalım,

    örneğin ''batı'' anlamına gelen ''west'' kelimesi ile ''yelek'' anlamına gelen ''vest''.

    west: /west/ olarak, [w] sesi ile sesletilirken,

    vest: /vest/ olarak, [v] sesi ile sesletilir.

    yani bir ingilizce anadil konuşuru**, bu kelimeler arasındaki farkı rahatça anlayabilir ve ayırt edebilir, zira bu iki ses anadilinde var olan seslerdir ve kendisi de bu seslere doğduğundan beri maruz kaldığından, aralarındaki ayrımı yapabilir.

    ancak bu durum, ingilizce'yi yabancı dil olarak konuşan lokütörler için her zaman da kolay değildir.

    örneğin türkçe'de bulunmayan, dudakları yuvarlak bir hale getirip telaffuz edilen bu [w] sesi, ''west'' kelimesini okurken, türkçe anadil konuşurları olarak, beynimiz ve motor hafızamız tarafından otomatik olarak [v] sesine dönüşür. dolayısıyla, ortaya bağlamsal olarak komik hatalar çıkabilir.

    örneğin,

    ''i found a cool marketplace, it's located in the west of the city.''

    yani

    ''harika bir mağaza buldum, şehrin batısında yer alıyor.''

    derken bu telaffuz hatası yapıldığında, bir ingiliz ve amerikan anadil konuşuru için bu cümle otomatik olarak ilk saniyelerde,

    ''harika bir mağaza buldum, şehrin hırkasının içerisinde yer alıyor.'' cümlesine karşılık gelmekte, ve garibimin kafasını yakmaktadır.*

    işte bu durum ise bizi başka bir konuya getirmektedir.

    birbirlerinin yerine kullanıldığında, kelimeler arası anlam değişikliğine yol açan bu seslere, dilbilim'de ''fonem''* adı verilir.

    ancak bir dilde fonem olan bir ses, başka bir dilde fonem olmak zorunda değildir.

    örneğin,

    türkçe'deki ''genç'' kelimesini inceleyelim. yine standart türkçe sesletimini inceleyecek olursak:

    /genç/ olarak, kapalı ''e'' adını da verdiğimiz [e] sesi ile telaffuz edildiğini görürüz.

    ancak hepimiz biliriz ki bu kelimenin bir başka telaffuzu daha vardır, o da daha açık bir şekilde telaffuz edilen ''e'' ile söylenen halidir.
    o da:

    /gaenç/ olarak transkripsiyona girer. [ae] olarak geçen, açık ''e'' sesidir bu.

    hepimiz biliriz ki buradaki farklı sesletimlere sahip olan bu iki ses, birbirlerinin yerine kullanıldığında anlamı değiştirmez, ancak ingilizce'de durum böyle değildir.

    örneğin, ''bed'' ve ''bad'' kelimeleri ele alalım.

    ''yatak'' anlamına gelen ''bed'' kelimesi,

    /bed/ olarak sesletilirken,

    ''kötü'' anlamına gelen ''bad'',

    /baed/ olarak sesletilir.

    ve yine görmüş oluyoruz ki, birbirlerinin yerine kullanıldıklarında anlam değişikline sebep olan bu iki ses, türkçe dilinde birer fonem değil iken, ingilizce dilinde birer fonemdirler.
  • dar transkripsiyon olarak da bilinir, özel simgelerle yapılır. geniş transkripsiyon olarak da bilinen ortografik transkripsiyon, bir alfabedeki mevcut harflerle yapılır ve bu nedenle seslerin inceliklerini gösterme konusunda sınırlıdır.
hesabın var mı? giriş yap