• liv tyler, debbie harry'nin oynadığı, james mangold yönetimindeki bağımsız film
    tombul bir insanın hayatından kesitler
  • (bkz: heavy metal)
  • klasik bir film gibi gözükür önce; hani şu yakışıklı erkekle olan inanılmaz güzel kızlar, önce takmadıkları şişman , sessiz ve yavaş insanlarda ilginç bir pırıltı yakalar da yakışıklıyı bırakıp, vücudu değil kalbi yada aklı seçerler. bir sahnede yakışıklı erkek arkadaşının sığ beyinliliğinden sıkılmış bir köşede victor(heavy)'un resmini kendi resmine yaklaştırır. o zaman tamam dersiniz, ama işler hiç de sanıldığı gibi gitmez ve hayat tüm gerçekliği, yani acılarıyla ortaya çıkar. liv salak ama yakışıklıyı tercih eder, annesi de ölüp kimsesiz kalmış victor da hayatına yine olabildiğince şişman, sessiz ve yavaşça devam eder.
  • ing. ağır...
  • filmin en canalıcı ayrıntılarından biri de dolly'nin son kahvaltısı ve bulaşıklardır. malum olaydan sonra film boyunca dokunulmayan portakal suyu kahverengiye döner, dolly'nin tek bir ısırık alabildiği ekmek küflenir, bulaşıklar öylece durur.
  • filmi tamamlayan muzikleri thurston moore yapmis, lee ranaldo da corbaya biraz tuz katmistir.
  • victor ve callie bardadirlar. victor, o iri islak gozleriyle callie'ye bakar. yan profilden callie'yi goruruz. cok guzeldri. fona the connells,seventyfour seventyfive girer. victor, o agir huznuyle filmden bana kalir.
    unutulmaz, unutulmus filmlerdendir

    uzun ve bombos sinema salonu bugünlerde.istanbuldan ve kuslardan erken kalkanlar bilir, diyor birisi. kim bilmiyorum..
  • victor'un annesinin ölümünü saklaması, uçakların gösterilmeyip tek bir uçağın gösterilmesi, gerçekçiliğin yüzümüze çarpılması gibi faktörleri barındıran film. adı gibi yavaş ilerleyen ve tahminen çoğu insanı sıkacak bir filmdir.
  • 07.07.2003 tarihi itibariyle cnbcede yayınlanan film.sonuna yetiştim ama baya güzel geldi.keşke başına yetişseydim.
    ayrıca liv tylerın çok çok masum göründüğü sahnelerin bulunduğu,beni benden alan hede.
  • sonunda heavy'yi intihar ettirmeyen senaryosuna hayran olmamak elde değil.
    bir de hep şu filmlerde küçümsenen garson kadın meselesi. debbie ne kadar victor ve callie'nin gerisinde duruyor gibi görünse de en az onlar kadar canlı kanlı, kendisi ile didişen bir tip. her ikisinden daha ilginç, çünkü saplantılarının temel bir nedeni yok. ne victor gibi anne temelli bir kilo saplantısı var, ne de gencim, güzelim, ne yapacam bilemiyorum ki bu hayatta, okusam mı, fotoğraf mı çeksem yoksa garsonluk mu yapsam gibi ilk gençlik hezeyanlarından muzdarip.
    yaşamın sıkıcılığı ve aynılığı en çok debbie'yi vuruyor gibi. ne de olsa çözebileceği bir temel sorundan yoksun.
hesabın var mı? giriş yap