• klasik anarşizmin iki temel dogmasının sorgulanması ve reddedilmesi karakterize eder post yapisalcı anarşizmi, todd may'e göre.

    bu iki dogmayı şöyle özetleyebiliriz:
    a) insan doğası itibariyle iyidir.
    b) güç doğası itibariyle baskıcıdır.

    yeni çıkmaya başlayan siyahî adlı dergi post yapısalcı anarşizm odaklı görünmektedir.
  • amacına uygun soykütüğe sahip düşünce. anarşist olmadığı bariz olan bir düşünür*, yapısalcı olan bir psikanalist* ve (hadi tamam, bu ikili post-yapısalcı) arzu politikalarını çözümleyen iki filozof** bu noktada bir araya gelmişler ve 21.yy'ın ilk yarısına damga vurabilecek bir düşünceye veri sağlamışlar.

    bir ret düşüncesiyle başlıyor serüvenimiz: her biçimde bulunabilecek "özcülük" fikrinin reddi. ister insan doğası olsun, isterse tanrı, isterse de özgürlük inancının ta kendisi; burada-olan varlığın* zincire vurulmasına karşı çıkmaktır bu. burada bir yerlerde bir öz olduğu, mutlak doğruya ulaşıldığı, doğuştan bir şeylerin geldiği ve bu nedenle uğruna savaşılacak bir kutsallık olduğu düşüncesi kadar korkutucu bir şey söz konusu değil. bu özcülük belki naif biçimde kullanılarak gözden kaçabilir. yani tarihe özgürleştirici bir aktör**** sunarak, iktidara karşı durulabilir. ancak bu naif özcülük, iktidarın daha kapsamlı bir şekilde geri dönüşüne sebep olacaktır. nesnel komünizm denemeleri bunu çok iyi gösterdiler. iktidar mantığı, aslında olumsal ve tarihsel olan bir şeyi evrenselleştirmektir. o halde direniş denen mücadele biçimi, bu evrenselleştirmeden kaçmalı ve kendinde bulunan iktidar potansiyelini gözardı etmemeli.

    tanrı'yı öldürdük belki ancak yerini hemen doldurduk. nietzsche 'nin canını en çok sıkan mesele buydu. tanrı'nın yerine insan, devlet vb. kimlikler ya da kurumlar koyulmuştu. o halde tahakküm kesinlikle son bulmamıştı. tarihsel olan bir olgu yine kendini kutsal biçimde meşrulaştırmış ve leviathan misali üstümüze çökmüştü.

    şunu fark etmek gerekiyor: var olmuş, var olan ve var olacak her şey tarihseldir. kesinlikle evrensel değildir. tarih de özgürleştirici bir özneye sahip değildir. özgürlük, adalet vb. de kavramdan öte bir şey değildir. bu kavramların içi doldurulur ve iktidarın aracı haline getirilir. hatta kişinin kendisi olması iktidarın ta kendisidir. çünkü güncel iktidar baskıcılığıyla tanımlamaz. güncel iktidar insanların kendilerini ifade etmelerini, belli öznellik kalıpları içinde yer almalarını sağlar. o halde kişinin kendisi olması, tarihsel olarak kurulduğu öznellik kalıbının içinde yer almasıdır. bu iktidarın dışındaki, ona karşı koyulabilecek nokta değildir. günümüz siyasetinde etnik köken, din ve cinsel kimlik üzerinden özgürleşmeye çalışanlar bu hataya düşmekteler. iktidarın kurduğu öznelerin içinde "özgürlük" arayışındalar. halbuki 19.yy direnişleri tarihi göstermiştir ki, bu öznellik kalıpları içindeki her direniş yeni ve daha güçlü tahakküm biçimlerine yol açmakta.

    o halde yapılması gereken, kişinin kendi kimliğini, nihilist boşluk üzerinde kurmasıdır. kişi kendisi-olmayan olmalıdır. kişi iktidardan kaçtığı kadar kendinden de kaçmalıdır. çünkü kendisi bir iktidar ya da iktidar potansiyelinin ta kendisidir.
  • normaline katlanamıyorum post-yapısalcısı nasıl olur düşünmek bile istemem. hee todd may derseniz.

    (bkz: tanırım iyi çocuktur)
hesabın var mı? giriş yap