728 entry daha
  • aşağıdaki hikayenin kahramanına benzettiğim ülkeyiz sanırım. biraz önce okudum ve copy+paste yapıyorum. umarım aynısı daha önce yazılmamıştır.

    kirmizi ibikli küçük tavuk

    zamanın birinde bir çiftlikte kırmızı ibikli küçük bir tavuk yaşarmış. tavuk kendi yiyeceğini kendisi bulur ve bu güzel çiftlikte çok mutlu bir hayat yaşarmış. bir gün buğday taneleri bulmuş ve bunları ekerek daha çok yiyecek elde edeceğini düşünmüş. ancak nasıl ekeceğini bilmediği için arkadaşlarından yardım istemiş:

    - bu buğday tanelerini ekmek için kim bana yardım edecek ?

    ördek cevaplamış:

    - ben yardım edemem, ancak istersen sana kahve tohumu satabilirim. buğday yerine kahve ekersen, çok para kazanır ve istediğin kadar buğday alırsın.

    domuz oradan seslenmiş:

    - ben de yardım edemem, ancak kahve ekersen ürünlerini ben satın alırım.

    fare hemen atlamış:

    - ben buğday ekiminden anlamam ancak kahve ekmek için gereken parayı sana borç verebilirim, sonra ödersin.

    ticaretten ve tarımdan anlamayan kırmızı ibikli şirin tavuk, bu sözler sonrasında kahve ekmeye karar vermiş ve buğdaydan vazgeçmiş. ancak kahve nasıl ekilir bilmediğinden yine yardım istemiş:

    - kahve ekmek için kim bana yardım edecek?'

    ördek:

    - ben yardım edemem, ancak kahvenin çabuk büyümesi için gereken gübreyi sana satabilirim demiş.

    domuz:

    - ben kahve yetiştirmekten anlamam ancak kahveleri zararlı böceklerden korumak için ilaca ihtiyacın var, istersen sana satarım demiş.

    fare de:

    - gübre ve ilaç için gereken parayı istersen sana borç olarak veririm demiş.

    sonunda kırmızı ibikli tavuk çalışmaya başlamış, çalışmıııııış çalışmış. kahve yetiştirmek buğday yetiştirmekten daha zormuş ve daha çok gübre ve ilaç gerekiyormuş. ama tavuğumuz sonunda çok zengin olacağını hayal ederek sabretmiş. ve sonunda hasat zamanı gelmiş ve gerçekten de tavuk çok miktarda ürün elde etmiş, kendisine yol gösteren arkadaşlarına seslenmiş:

    - kahveleri satmama kim yardım edecek?

    ördek:

    - ben yardım edemem, ancak kahveleri işlemek ve paketlemek için benim fabrikama getirmelisin.

    domuz:

    - ben de yardım edemem, zaten her önüne gelen kahve ektiği için kahve fiyatları çok düştü, senin kahven beş para etmez.

    fare:

    - ben bu işlerden anlamam, ayrıca artık sana verdiğim borçları ödemen lazım.

    sonunda kırmızı ibikli küçük tavuk gerçeğin farkına varmış ve buğday yerine kahve ekmenin büyük bir hata olduğunu anlamış, çünkü borç içinde imiş ve yiyecek tek bir lokması yokmuş. açlıktan ölmemek için yine yardım istemiş:

    - yiyecek bir kaç lokma bulmama kim yardım edecek?

    ördek:

    - ben yardım edemem, senin hiç paran yok.

    domuz:

    - ben de yardım edemem, zaten herkes kahve ektiği için buğday eken de kalmadı, yiyecek yok.

    fare:

    - ben yiyecek bulamam. ancak bana borçlarını ödemediğin için para yerine senin tarlanı almak zorundayım, iyi bir tavuk olursan, belki senin o tarlada boğaz tokluğuna çalışıp, benim için buğday yetiştirmene izin verebilirim.

    şimdilerde bizim kırmızı ibikli küçük tavuğumuz, artık farenin olan eski tarlasında buğday yetiştiriyor ve karnını doyurmaya çalışıyor.

    sanki öykü değil, türkiye'nin son 50 yılı. ya bu öyküyü yazan türkiye'den esinlendi, ya da türkiyeyi 'kırmızı ibikli tavuk'a çevirenler bu öyküden esinlendiler.
  • enteresan bir ülkedir.

    fırından bir ekmek ya da simit çalıp yakalanacak olursanız bu sicilinize işlenir. adi suç olması nedeniyle ömrünüz boyunca iş bulmakta zorlanırsınız. hatta hırsız damgası yediğiniz için sittin sene iş bulamazsınız.

    ancak bir şekilde devleti dolandırıp trilyonları götürürseniz, suçunuz sabit bulunsa dahi köşkünüzde paşalar gibi yaşar, paranız suyunu çekmeye başlayınca bir partinin genel başkanı seçilebilir ve siyasete girebilirsiniz*. hatta etrafınızdaki şakşakçılar ve 80 yaşında olsanız dahi sizden medet uman kitle tarafından milletvekili bile seçilmeniz mümkündür.

    hastayım bu memleketin kanunlarına yaa..!
  • çelişkiler ülkesidir. neden mi?

    diyelim ki mutlu bir evlilik sonucu dünyaya nurtopu gibi bir çocuk getirdiniz, hatta bu çocuğu binbir güçlük ile okul çağına kadar yetiştirdiniz ancak oturduğunuz yer itibarıyle çocuğunuzun gideceği okulu çeşitli nedenlerden dolayı tasvip etmiyor, onu başka bir mahalledeki -size göre- daha iyi bir okula yazdırmak istiyorsunuz. nah yaparsınız..! ikametgahınız neredeyse çocuğunuz da o muhtarlığın sınırları içerisindeki okulda okumak zorunda. tabi bu devlet okulları için geçerli. çocuğunuzun sizin istediğiniz okula gidebilmesi için ya o okulun olduğu mahalleye taşınmalısınız ya da o mahallede oturan bir akrabanızı devreye sokup çocuğunuzu o evde oturuyor gibi gösterip devleti kandırmanız gerekir. çünkü devlet böyle istiyordur.

    başka bir örnek verelim. çalışmış olduğunuz bankayı tercih ederek* taşıt kredisi çektiniz ya da o güne kadar yaptığınız birikimleri bir araya getirip, eşden dosttan borç alıp bir otomobil almaya karar verdiniz. hatta akaryakıt ve vergi fiyatlarını bile göğüslemeyi göze alarak bu eylemi gerçekleştirdiniz. ulan kendimizi bu kadar sıkıntıya sokuyoruz bari sigorta ve kasko primleri düşük olsun diyerek noter'de aracınızın ruhsatı düzenlenirken araç sahibinin adresi olarak babanızın oturduğu, istanbul'a göre daha ücra(bahsi geçen vergiler konusunda) sayılabilecek adresi verdiniz. o zaman noterden şöyle bir yanıt alırsınız;

    - beyefendi ne yazık ki adresiniz bu şekilde görünmüyor, siz istanbul'da oturuyorsunuz ve aracınız da istanbul'a kayıt edilmek zorunda.

    mecburen ya kendi adresinizi verirsiniz ya da aracınızı babanızın üzerine kayıt ettirirsiniz çünkü devlet böyle istiyordur.

    gelelim çelişki meselesine;

    bir önceki dönem manisa'dan milletvekili olmanız ve milletvekili olduğunuz süre boyunca dişe dokunur bir iş yapmamış olmanız, sizin bir sonraki dönem van'dan milletvekili olarak adaylığınızı koymanıza engel değildir. halk arasında buna;

    "van minit" deniyor çünkü devlet böyle istiyor.
13499 entry daha
hesabın var mı? giriş yap