188 entry daha
  • yıllar akıp gitti, yaşlandım sayılır artık. çocukluktan kalan bir özgüven sorunum var. güvenmem gerektiği kadar güvenemiyorum kendime. başkalarının ne düşündüğü benim için her zaman önemli oldu. hala da önemlidir ama artık herkesin düşüncesi değil. ayrım burada. sana seni anlatan, sendeki yanlışı gösteren, yanlış seni doğru bir sen yapmaya yarayacak, olmak istediğin ben olmana katkı sağlayacak başkalarının düşüncelerine önem vermeye çalışıyorum.
    yoksa kendinden başkasınına değer vermeyen, sürekli birilerini eleştirmeye, yermeye, aşağılamaya çalışan, şıçmıklarına mükemmeliyet arz eden, kendini beğenmekten başka marifeti olmayan dallamaların düşüncesi mi olur veya oldu diyelim önemli midir? değil amk.

    yalnız şöyle bir gerçek var; kendi düşündüklerinden başka düşüncelere önem verenler kolay kolay mutlu olamadığı gibi istedikleri benliğede kavuşamıyorlar hiçbir zaman. mesela biri alay edileceğinden, beğenilmeyeceğinden korkarak kendi beğendiği bir gömleği almıyor, alsa bile giymiyor, başkalarının beğeneceğini düşündüğü gömleği alıyor. başkalarına kendini beğendirmeyle sahte bir mutluluk yaşıyor. oysa yolda yürürken aykırı bir tip gördüğünüzde bütün gözlerin onun üzerinde olduğu fark ederiz. başlığın bahsettiği o kişidir yolda yürüyen tip. o kişi yürürken etrafta aşağılayan, yeren, acıyan gözler görürüz, küçümseyen dudakları fark ederiz. acırız o kişiye ama o kişinin ise mutlu olduğunu da görürüz. dünya s..... minare g..... der gibi yürür gider o kişi. başkaları onun s...... değildir. başkalarının düşüncelerine çok önem veren kişi ne yapar, değerlendirme yeteneğini kaybeder. tatile gidecekse nereye gitmesi gerektiğini hep başkasına sorar, nerede kalacağını da sorar. ne yeyip ne içeceğin de. sonra tatilim tatil gibi geçmedi diye yine başkalarına dert yanar. "oraya gitmeyin oğlum, çok kötüymüş"

    kim ne diyecek, kim ne düşünecek diye düşünen, mutlu edeyim herkesi misyonuyla yaşayan
    bir kişinin mutluğu pamuk ipliğine bağlıdır. her an kopabilir. gerçek der ki, başkaları seni senin kadar düşünmez,kendine değer vermezsen kimse sana değer vermez. altının değerini kuyumcular belirliyor. ailenden hariç herkesin seni bir anda silebileceği gerçeğini düşün ve ona göre yaşa.
  • onlar düşünmekten öteye geçemez ama siz gerçekleştirerek hayallerinizin ötesine geçebilirsiniz
  • en doğrusunu yapan kişidir. ben faydasından çok zararını gördüm bugüne kadar.
  • ülkede en basit türkçe sorularında bile başarı oranı %10 değil . yani herif okuduğu paragrafın ne anlattığını anlamıyor, sen de onun düşüncesini önemsiyorsan vay haline. düşüncesini önemsenecek insanlar çok az ve çok değerli, iyi ayıklamak lazım.
  • herkesin ne düşündüğünü önemsemiyordur. kimsenin ne düşündüğünü önemsememek farklı bir boyut.
  • kesinlikle önemseyenden uzun yaşar.
  • ilişkide olmadığı, sevmediği, saygı duymadığı ve değer vermediği insanların sözlerini önemsemeyen kişi de olabilir. hayatına kendi yön veriyordur, biraz inatçı olabilir -kendimden biliyorum-. sonuçta ağzı olan konuşuyor, herkesin dediğine kulak asmamak lazım.
  • gerçekçi olmak gerekirse her zaman değildir ama çoğu zaman eylemler kapsamında kendi canının istediğini yapan insandır.

    başkalarının ne düşündüğü ile kendi düşündüğünüz şeylerin muhakeme ya da eleştirisi düşünsel anlamda kaldığında kimsenin ruhunun duymadığı tamamen içsel bir beyin jimnastiğidir.

    ancak başkalarının ne düşündüğünü önemsemeden bir eyleme girecekseniz o zaman sonsuz bir özgürlüğünüz yoktur, çünkü siz her ne kadar başkalarının ne düşündüğünü önemsemeniz de bazı şeyler yasalarla çerçevelenmiştir. herkesin özgürlük alanı vardır ama bu bir başkasının özgürlük alanına girdiğinde sizi yazılı ve yazısız kanunla sakin ol şampiyon der...

    başkalarının ne düşündüğünü önemsemeyen insanlar en fazla toplumun yazısız kurallarını hiçe sayar ki bu da zaten çoğu zaman kırılması gereken görünmez zincirlerdir.

    bu zincirlerin hiç kırılmaması "yobazlık" çok kırılması da "yozlaşma" dır. her iki uçta insanı da toplumu da rahatsız ve huzursuz eder.

    başkalarının ne düşündüğünü önemsememe noktasında bu dengeleri korumaya çalışan bir insan olarak, benim gibi hassasiyetleri gözeterek canının istediğini yapanları destekliyorum.
  • mahalle baskısı adlı örgütten uzak, stressiz, 100 sene yaşayabilme ihtimali olan insan tipi. hayattaki tüm güzellik ve kötülüklerin anlık olduğunu yaşlanmadan farketmesi de artı özelliğidir.
  • zamanında çevremdeki insanların ne düşündüğünü önemserdim ve bu nedenle de çoğu zaman üzülürdüm. baktım ki bunu yapan hep benim. bir gün şalterler attı, kimseyi umursamayacağım dedim ve bunu uygulamaya başladım; sonucunda ise çevremdeki insanların çoğu yavaş yavaş kaybolmaya başladılar. hepi topu 3-5 tane dost kaldı, onlar da gerçek dostmuş bunu anladım. meğerse kalabalıktan göremiyormuşuz. şimdi kimse umrumda değil, en önemli şey benim ve benim düşüncelerim. bu kadar basit.
107 entry daha
hesabın var mı? giriş yap