• isyancı bir abimiz
  • çekirdekten yetişme bir sayısalcı olduğum için şiirden anlamam doğruya doğru. ismet özelin edebi yanı hakkında bir yorum yapamayacağım. kendisiyle ilişkim de hep gündem düzeyinde oldu. siyasi yazıları, enteresan fikirleri, anlamsız gelen tv konuşmaları falan. aslında bayağı da takip etmişim düşününce. meramını anlatırken aşırı heyecanlanması mı, kafasında fikirlerini bir düzene oturtamamasıdır bilinmez, pek açıklayıcı gelmezdi söyledikleri. o yüzden ne ırkçı biri gibi gördüm, ne de gizli kapaklı bir ilim deryası gibi gördüm. sadece tertipli, sistematik fikirler sunmak yerine spekülatif konuşmayı seçmiş, sürekli slogan cümleler kuran ünlü bir şair olarak kafamda etiketledim; üzerine de daha fazla düşmedim.

    ancak şu sıralar aslında neyi kastettiğini anlamaya başladığımı fark ediyorum. pek alakam olmayan birini tercüme ediyor gibi olacağım ama ne yapalım yazasım geldi.* işte karşınızda ismet özel sözlüğü:

    öncelikle şunu belirteyim, kendisinin öntürk tarihçileri kazım mirşan-haluk tarcan-feridun celilov - servet somuncuoğlu ekibi ile bir alakası oldu mu bilmiyorum ama söylediklerinin meali büyük oranda bu isimlerin teorileri etrafında olacak.

    "kürt diye bir ırk yoktur": yukarıda saydıklarıma ek olarak, milliyetçi bazı tarihçilerden de sık sık duyduğumuz bir fikir. ismet özel de benzer tonda kullanıyor bu cümleyi. ön asya halklarının bir çoğu gibi kürtlerin de aslında türklerin bir boyu olduğunu düşünüyor. çünkü bu teze göre aslında türkler, büyük iskender ve helen istilasından önce tüm asyaya, mezopotamyaya ve hatta avrupanın en içlerine kadar büyük bir coğrafyaya yayılmış, yerleşik bir halktı. bugün fars ve grek gibi başka kavimlere mal edilen iskitler, pelasglar, hatta truvalılar ve hatta etrüskler türkî kavimlerdi. binlerce yıl önce ta sümerler devrinde, belki de daha önce buralara göçmüş, yerleşmiş, şehirler ve devletler kurmuş topluluklardı. yani ismet özelin kürtlere ve kürtçeye karşı bir garezinin olduğunu düşünmüyorum ama bu saydığım sebeplerden dolayı kürt milliyetçiliğini saçma bulduğu aşikar.

    "türk diye bir ırk yoktur": haydaaa hani herkes türktü bu da nerden çıktı diyebilirsiniz, normal. tezin en can alıcı ve açıklayıcı kısmı burası oldu benim için de. şimdi efendim rahmetli kazım mirşan beye göre m.ö. 15000lerde buzul çağı sona ererken, insanların mağaralardan çıkıp yeryüzüne yayıldığı ilk merkezlerden biri, ılıman iklimiyle orta asya idi. o zamanlar iç denizler henüz kurumamıştı, sulak ve verimli bir bölgeydi. henüz bir kavimden, ırkdan bahsetmek de zordu. ilk tarımsal denemeler, hayvanların evcilleştirilmesi, demircilik, ilk alfabe o dönemlerde, o coğrafyada ortaya çıktı. sonraları m.ö. 9000'lerde, tüm asyadan çeşitli insan toplulukları, tek tanrı inancı etrafında birleşerek federatif bir devlet kurdular, adına bir oy bil(anlamı, birlik inancı devleti) dediler. halk da kendisini tür-ök yani tanrıya inanan, tanrısal tür olarak adlandırdı. yani türk ismi tarih sahnesine bir kavmi temsilen değil, bir inanış ve kültürün ortak adı olarak çıktı. velhasıl ismet özel'in söylemek istediklerini kazım mirşan'la böyle tercüme etmek mümkün.

    "türk müslümandır, müslüman olmayan türk olamaz": ismet bey yukarıda belirttiğim sebeple türk milletinin doğuşunu dini bir birlikteliğe bağladığı ve bu birlikteliği de ilk insanlara kadar götürdüğü için, türkü ve tek tanrı inanışını aynı şey hatta eş anlamlı kelimeler olarak görüyor. bu yüzden müslümanlığı terk eden birisi otomatik olarak türklüğü de terk etmiş oluyor ona göre. burada kritik nokta şu, türklüğü kanla aktarılan bir özellik değil, aslında ümmet de diyebileceğimiz bir kültürel ortaklığın adı olarak tanımlıyor.

    "müslümanın kafirle cenk edenine türk denir": bahsettiğim tarihçilerin ortak kanısına göre, türk milleti, m.ö. 10binlerden itibaren sürekli bir devlet geleneği içinde olmuşlar ve avrasyadaki federatif varlıklarını bir oy bil, at oy bil, türük bil şeklinde göktürklerin yıkılışına kadar sürdürmüşler. ilk olarak bir araya geldiklerinde de, yeryüzüne yayılırken de çok tanrılı pagan kültürleriyle mücadele ülküsü içinde olmuşlar. kendilerini ok halkları olarak görmüşler, tanrısal kökenli olduklarına inanmışlar. tüm törelerini, kültürlerini bunun üzerine kurup yayılmacı bir gelenek izlemişler. tarım, silah, hayvancılık, alfabe gibi dönemin en ileri kültür, teknoloji ve askeri gücünü de ellerinde bulundurduklarından tüm eski dünya halkları üzerinde muhakkak bir tesir bırakmışlar. şair de burada cümlesini bu anlamda kuruyor, bu mücadeleden bahsediyor.

    sözlük burada bitiyor. yine ortalığı karıştırırsa haber verin onu da eklerim.

    şunu da not olarak belirtmek lazım bu tarih tezi akademik çevrede kabul gören bir konu değil. çok tartışmalı ve biraz da kurgusal ama bu tür genel çerçevede ilerleyen, her şeyi açıklamaya çalışan fikirler hoşuma gidiyor. bu fikrin de doğru olma ihtimalini sağduyuma dayanarak yüksek görüyorum. ilgilenenler için de servet somuncuoğlu'nun karlı dağlardaki sır belgeselini tavsiye ederim.
  • gelmiş geçmiş en büyük türk şairidir.
  • eğer o şiirleri hiç yazmamış olsaydı, şair olmasaydı yani ve sadece son yıllardaki malum görüşlerini savunan birisi olarak kamuoyunda yer etseydi yine de onu savunanlar bu haliyle ciddiye alır mıydı onu bu kadar gerçekten merak ediyorum.
  • of not being a jew'u okuduktan sonra karara vardım ki, kendisi benliğinde yarılma yaşayan bir şizofrendir. sanatına halel getirmez bu durum, çok iyi şairdir, ama siyasal saçmalamalarını bir kenara atacak, ciddiye almayacaksınız.
  • ismet özel şiiri ne denli büyük ve güçlü ise,düşünceleri o denli kadük,marazi ve şizoiddir.bu anlamda okuru en fazla şaşırtan kişilerdendir.özel'inırkçı,aşağılayıcı ve yok sayıcı söylemine karşın halen (bilhassa kürtler)okur nezdinde itibar görmesi son derece trajiktir.
  • tevil götürmez zırvaları dolaşımda. hüsnü zan kifayetsiz.

    kredisi bitimsiz demiştim. büyük laf etmişim.

    başına nihat doğan'ı musallat edecek ne kusur işlediğini sorgulamalı.
  • bir zırva adam. fazla lafa gerek yok.
  • üstad kalın türk kitabında gerçek mü’minleri tanımlamak için şöyle dahiyane bir ifade kullanır:
    “ bizler duanın büyü, musa'nın sihirbaz olmadığını fark edenler zümresiyiz.” etkileyici bir tanım olmuş gerçekten.
  • aynı şiirde
    hem
    ''güzel olan hiçbir şey hülasa edilemez.''
    hem de
    ''hiçir şey söylemeyen sözlere varılabilmesi için
    her şeyin sonuna kadar söylenmesi gerekti.''
    böyle bir cümle var.
    ben başka da bir şey demiyorum.*
hesabın var mı? giriş yap