• her şeylerini kaybeden ama insanlıklarını kaybetmeyip dağ gibi duran 2 tane karakteri mann ustamın üstün bir şekilde kareleştirdiği filmde; ilk olarak russel crowe, sessiz sedasız cigara şirketinden istifa eder ve pardesüsünü ağır çekimde sırtına atar ve ayrılır filmin bitişinde fonda safe from harm-perfecto mix çalmaya başlar, pacccino abüm cool bi biçimde alırım başımı giderim efeler gibi heeyyy die cbs in kapısından cıkıp ağır çekimde pardesüsünü omuzuna atar ve yolunu tutar. tüm o 2 saat küsür film sadece bu 2 plan ın verdiği güsellik için bile izlenir, ağlanır, hıçkırıklara gömülünür.
  • turkiye cumhuriyeti sinirlarina "kostebek" ismiyle duhul eden uc me$hur yabanci filmden biri. diger ikisi icin,

    (bkz: the departed)

    (bkz: donnie brasco)
  • belli bir seyrediş sayısından sonra, acaba böyle bir dünyada bu adamların bu kadar sağlam kalabilmesi, bu kadar mücadeleci olabilmesi mümkün müdür? mümkün olabilmiş midir diye düşündürten film. aslında internet üzerinde olayların aslında tam da filmde anlatıldığı gibi olmayabileceğine dair birşeylere rastgelmek de mümkün.

    http://backissues.cjrarchives.org/…sider-review.asp

    herşeye rağmen realist bir ahlak anlayışı ve ona bakış açısı yönünden dünya üzerinde michael mann gibi şaheser şahsiyetlerin bulunduğunu bilmek hatrına tekrar tekrar izlemekten bıkmadığım film olmuştur.
  • ağır ağır işleyen konusu ve sahnelere uyumlu müziği ile mest eden bir film.

    insanoğlunun içinde bulunduğu her niyetin bir süre sonra nasılda u dönüşü yapabildiğini gösterir bize.
    başlangıçta iyi niyetler, yardım etme, insanlığa faydalı olma gibi amaçlarla birleşen bi grubun bile zamanla paraya tapan insanların kendilerine paraları doğrultusunda verdikleri değeri görmeleri ile, insani yönlerini her gün azar azar kaybetmeleri ve kaybettikleri manevi yönlerini maddiyatla doldurma tecrübesini kazanmalarıyla her gün daha ruhsuz ve vicdansız mahluklara dönüşmesini anlatır. kırk yılda bir biri çıkar ulan burda bir hata var, yıllardır zehirlediğimiz, kanser ettiğimiz, öldürdüğümüz insanlara bir vicdan borcumuz var der lakin haklılığı bu kadar açık ve net olmasına rağmen kendisine destek olabilecek bir tek insan evladı bulamaz (taa ki al pacino sonunda gözünü karartna kadar) yani çirkinleşen dünyamızdan tipik bir sahne.

    --- spoiler ---

    +burası özgür basına sahip büyük bir ülke.

    -"özgür basın"? basın özgür !?!
    evet; gazetesi olanlar için

    --- spoiler ---
  • dün gece güçlü iki oyuncunun arasındaki tenis maçını izler gibi seyrettim filmi, kafamı her döndürüşümde bakışlarımı sabitleme ihtiyacıma rağmen bir diğerini kaçırmamak için oyunun aktığı tarafa döndüm. film boyunca top hiç yere düşmedi desem yeridir.

    ezcümle güzeldi.

    --- spoiler ---

    bir kaç sahne:

    * çocuğun astım krizi sırasında babanın konuşması ile annenin babaya olan güveni.

    * filmde al pacino'nun ikinci evliliğinin yapısı.

    * karısının russell crowe'u terk etmesi ve biçimi. *.

    * russell crowe'un ilk kimya dersine girmeden önce sınıf ile tanışma sahnesi.

    * sigara tekellerinin avukatının mississippideki duruşmada azarlanma sahnesi.

    * al pacino'nun karısının "yaptıklarını yapmadan önce bil" uyarısının yapıldığı sahne.

    --- spoiler ---
  • gerçek hikayeden uyarlanmış birçok film gibi uzun ve düşük tempolu bir film. ancak al pacino ve russell crowe öyle bir döktürmüşler ki, iyi ki filmin süresi uzun tutulmuş diye düşünüyor insan. özellikle russell crowe çok zor bir rolün üstesinden çok ustaca gelmiş.
    filmde modern insanın kapitalist düzende sistemin dişlilerinden biri haline gelmesi, ideallerini, özgürlüğünü ve ahlaki değerlerini ise sistemin çarklarının ona izin verdiği ölçüde koruyabilmesi kusursuzca anlatılmış. özellikle basın özgürlüğü açısından düşündüğümüzde filmin çekilmesinden bu yana geçen on yıllık sürede dünyada bu konuda pek bi değişiklik olduğunu söyleyemeyiz. şartlar hala aynı, gazeteciler ve televizyoncular medya patronlarının kendilerine çizdiği sınırların dışına çıkamıyorlar ve "özgür basın" sözü içi doldurulamayan bir klişe haline geliyor. son olarak sigara içenlere russel crowe'un filmde başarıyla canlandırdığı dr. wigand'ın itiraflarını tekrar tekrar dinlemelerini öneriyorum.
  • sanırım al pacino'nun oynadığı son iyi filmdir.
  • kursun sikilmadan tamamlanan ender gerilim filmlerinden biri. mesela bir digeri de eastern promises'tir, onu da analim. gerci onda bir sekilde surekli kan golune donuyordu ortalik.
  • muhteşem iletişim çağında gerçeğin , simulasyon ile nasıl önemsizleştirildiğini, tersine dönüştürüldüğünü ve gerçeğin nasıl ırzına geçirilebileceğini de gösteren bir filmdir kendileri. küresel (emperyalist) şirketlerin medya,hukuk ve bilimi de nasıl kullandıklarını seyircisine sunmaktadır.
  • russel crowe al pacino'ya sessizce haykırmaktadır bu filmde , sen babaysan ben de babayım ulan şeklinde. dikkatle izleyiniz duymamanız mümkün değil.
hesabın var mı? giriş yap