1064 entry daha
  • aklımızı yitirmiş, taraf olmaktan dudak kenarımızdan çenemize doğru köpükler süzülmüş, kinlenmiş, gözünü kan bürümüş şekilde hazırlanmaya başladığımız seçime denir. tutarsızlıkları, söylenen yalanları, akıl ile alay edilmesini geçiyorum. zaten bir dünya özlü söz ya da ayet/hadis eşliğinde bunları sayfalarca okuyoruz. ilkel insan olmanın temel gerekliliklerini doyasıya yerine getiriyoruz.

    hep şunu düşünürüm, ilkellikten sıyrılmış bireyler olsak nasıl bakardık bu seçime?
    nasıl değerlendirirdik her şeyi en fazla yontma taştan çıkıp gelmiş olan beyinlerimizi bir kenara bırakırsak?

    en kötüsü, yazıyı bir bulsak en azından, değil ki sanayi devrimi veya fransız ihtilaline yetişelim. gelişmiş bireyler olarak değerlendirsek her şey nasıl evrilirdi?

    taraf tutmayı bırakırsak mesela hemen şu an, bütün noktalardan uzaklaşarak sadece var olanlar üzerinden mantık yürütüp kıyaslamalar yaparak; bu değerlendirmelerle, varılan sonuçlarla elde kalan uygulanabilir yöntemler üzerinden ilerlesek?

    deniyorum, tek bir oy hakkına sahip olsam da direniyorum içimdeki yontma taş insanına. 16-17 yıldır iktidar olan ak parti ile başlıyorum mesela.

    ilk adayımız recep tayyip erdoğan. türkiye'nin iktidarda 16 yıl ile aralıksız en uzun süre kalmış ismi. tek başına, kimse ile koltuk paylaşmamış, hiçbir ideoloji ile güç ortaklığına gitmemiş, biraz kibir ile de olsa işini yapmaya çalışmış, asli gayesi ülkeyi kalkındırmak olmasa da (ilk dönemi hariç tutuyorum) öyle veya böyle bir zamanlar kalkındırmayı başarmış biri. parti olarak bahsetmeyelim, daha çok tek bir kişi etrafında dönüyor her şey.

    ilk soru, neden paylaşıyor? demek ki ortalık gerçekten karışık ve umutsuzluk, kendinden emin olamama durumu mevcut.

    bu ülke için güzel şeyler yaptı bu adam. bu ülkeye zararı olan şeyler de yaptı elbet. bunların başında gelen ve aslında bugünlerin başlangıcı olan en kötü mimari yapı: dalkavuk duvarı. etrafa toplanarak el ele tutuşan dalkavuklara prim vermeleri, liyakati önemsememeleri esasen bütün kötülüklerin başlangıcı olmuştur.

    tabandan başlayalım, şu an il/ilçe teşkilatlarına doluşmuş üyesi olsun, başkanı olsun çok insan tanıyorum. aralarında öyle insanlar var ki, muhafazakarlığı bırakın evvelki yaşantısını bilseniz mideniz bulanır, bulantınızı geçirmek için kendinizi duvardan duvara vurur, balkondan atlarsınız. bu adamların il başkanlığı yaptığı yerde ne işim var benim diyerek önünüzdeki masayı devirir, o gaz ile bodrum kata iner 3 günde sizi marsa götürecek aracı inşa edersiniz.

    önemsiz gibi durabilir, fakat orduları bile talan eden bir şeydir bit. sessizce, bir parçanızmış gibi takılır fakat emer durur, emdiğiyle kalmaz çoğalır. çoğaldıkça etrafa sıçrar, tek hamle ile yok edilebilecekken imha edilmediği için artık kalabalıklara hükmedecek, kaderlerini belirleyecek vaziyete ulaşır. etrafınızı sarar, siz müdahale etmedikçe üst üste biner ve yüksek bir duvara dönüşür. bu bahsettiklerim bitlerden biraz daha gelişmiş organizmalar olduğu için her şey hiyerarşi düzeninde pay edilir aralarında. bunların bir kısmı fetullahçı terör örgütünden oluşuyor olsa da, hiçbir yere bağlı olmayan ve kendisini dava neferi olarak tanımlayan kişiler çoğunluğu oluşturmaktadır.

    şimdi ben bunlardan neden bahsettim?

    recep tayyip erdoğan devlet idaresi konusunda en deneyimli siyasetçidir. iyi veya kötü yanlarını saymıyorum. bunlara gerek yok zaten. bir vatandaş olarak, bir bürokrat olarak, bir ne olarak olursa olsun kendisine bir şekilde ulaşmaya çalışalım. sadece ulaşmaya, konuşmaya çalışalım. partililer bilir ki bu imkansızdır. etrafındakiler dudaklarının kenarıyla gülmeye başladı bile bak, kendisine asla ulaşamazsınız. çünkü etrafında, ağızları ile o duvarı aşmaya çalışacak herkesi parçalayarak aşağı atacak bitlerden oluşan yüksek bir duvar var.

    sadece bahsettiğim konu üzerinden bakacak olursak, bizim için gerçekten işlevli bir başkan olacak mı? recep tayyip erdoğan gibi mi düşünüyor gerçekten? yoksa etrafını kuşatmışların istediği gibi mi düşünüyor? gerçekten bir insana nüfuz etmek sanıldığından daha kolaydır. yeni bir ortama girdiğinizde, ne kadar direnirseniz direnin zamanla fikirleriniz o ortama uyum sağlamaya başlar. onlar gibi düşünürsünüz bir süre sonra ki bu durum çok daha farklı.

    her sabah bazıları gazeteleri okur, bazıları sosyal medyayı takip eder. sabah "brifing" mi dersiniz adı ne halt ise, cumhurbaşkanına rapor verirler. x kişi senin hakkında şöyle atıp tutmuş, y kişi demiş ki böyle böyle filan.

    bazıları kitapları okur, özetlerini sıralar. yazarın yazdığı gibi mi anlatır, anladığı gibi mi? bazıları ekonomi hakkında raporlar sunar, şu merkez bankası bence posta koyuyor der. kimin fikri bu? bazıları yabancı ülkenin tutumu hakkında dolduruşa getirir, bazıları düşmanı güzel göstermeye çalışır. fikirlerini bir silaha dönüştürmüşlerse ülke kendini nasıl muhafaza edecek mesela? bunlar yetiştirilmiş, profesyonel kişiler olunca da işin rengi hayli değişmeye başlıyor. zaman içerisinde tamamen olmasa da etkileri ülkenin iç işlerine, dış işlerine, ekonomisine sirayet etmeye başlıyor.

    o zaman elimizde, dalkavuk ordusunun garanti zenginlik kapısı olarak gördüğü, aslında siyasi alanda başarılı ve kıymetli bir adam var. bu adamı kurtarma, tekrar hizmet ile görevlendirme şansımız var mı? bence yok. parçalıyorlar, tehdit ediyorlar, gücü sonuna kadar kullanıyorlar, iftira ediyorlar, cezalandırıyorlar. çünkü etkilerinden çıksın istemiyorlar, milyarlarca doları yönetiyorlar bu şekilde. çoğundan recep tayyip erdoğan'ın haberi bile olmuyordur.

    çok uzun yazmak istemiyorum olur da okumak isteyen bir kara murat çıkar da aman sıkılmasın diye.

    özet olarak "bu seçimde" oy verilebilecek biri olsa da, recep tayyip erdoğan, şartların bizi getirdiği falan filan durumlar göz önüne alındığında maalesef eleniyor. ülkeyi o 'duvar'a ben teslim edemem efendiler. bir tane de olsa, oy oy'dur.

    sonraki aday, ülkenin çeyreğinden biraz fazla oy alan kemal kılıçdaroğlu veya göstereceği/destekleyeceği aday'dır. bir memur profilidir kemal kılıçdaroğlu. naifliği, yakınlığı bana onu hep bizden biri gibi hissettirmiştir. bu ülkeyi başkan sıfatı ile yönetebilir mi? tek başına değil, ülke bu durumdayken kesinlikle değil, devlet kadroları bu kadar sorunluyken hiç değil. adalet bakanlığı bünyesinde fetö ile "devlet kayıtlarında" bağlantısı bulunduğu halde "yargıtay'da görev almış" ve şu an falan ilde hakimlik görevini yürüten kişiler hala mevcut mesela. askeri personeller var, siyasette gizlenenler filan saymayayım şimdi, şahit yazarlar.

    bütün bunlardan sıyrılmak için üst üste ohal ilan etmesi gerekir, yorulur bence bu adam. sistem gitti der, mesai bitti yarın gelin der, tatil şimdi gelecek yılı bekleyeceksiniz mecburen der. 5 yıl sonraya randevu bile verebilir, dedim ya bizden biri, üstelik memur profilli bir abimiz. güvenilebilir ama şimdi değil. göstereceği adayı bilmediğim için şu an değerlendiremiyorum. haliyle eliyorum.

    bir sonraki aday: ihtimal ile abdullah gül.
    ülkede ifade özgürlüğüne balta üzerine balta vuruluyorken sadece hayret eden bir siyasetçi. siyasi hayatı boyunca en çok kullandığı ardışık harf "ı", eski milli görüşçü (bu artı bana göre), ak parti kurucularından, bir nevi tasfiye edilmiş ve muhtemel fetö ile samimi olduğu düşünülmekte. "gül'ü seven dikenine katlanır" diye tehdit ediyor bağzıları ki açık destek verenler bilsin akıbetlerinin ne olacağını. neyse, abdullah gül hakkında pek bir şey diyemeyecek olsam da, perde arkasında çok fazla "bağlantısı" olduğu için ve başkan'a verilen yetki çok çok çok fazla olduğu için bu riske girilmez diyor ve bu kartı da kapatıyorum. (bu kısma fazla detay yazmıyor oluşumun asıl sebebi cımcıriyet savcılıkları ile muhatap olmak istemememdir.)

    elimizde son aday olarak meral akşener kalıyor. cesur bir kadın. yüzü sıcak geliyor, umut veriyor, güçlü duruyor. recep tayyip erdoğan kadar olmasa da, devleti çekip çevirebilecek biri bence. sert olması gerektiği kadar sert, yumuşak olması gerektiği kadar yumuşak. ayrıca kaybedilmiş haklara hakim, bunları yeniden kazanmamız gerektiğini düşünen biri. çalıp çırpanı iyi teşhis edecek, onları alıp devlet kurumlarına teslim ederek vatan mallarını geri alabilecek biri bence. etrafında da dalkavuktan ziyade, şu korku ortamında kimliklerini ibraz ederek "gardaş bu kadın kaybetse hepimizi iftiralarla içeri alacağınızı biliyoruz, ama korkmuyoruz!" diyenlerle dolu. bunlar gerçekten kuvayi milliye ruhu taşıyan insanlar, çalmak çırpmak hesabı yapmıyorlar. çünkü çalıp çırpma yapılacak zaman değil iyi parti için, kaybetme ihtimali herkesçe biliniyor ki öyle ya da böyle yüksek. bu zamanda, bu oluşuma el atmak salt cesaret gerektiriyor.

    başka bir durum da var ki, fetö'ye altın vuruşu yapacak bir ekibi barındırıyor içinde. torpilin, adam kayırmanın, haksızlıkların canına okuyacaklarına nedense inanıyor insan.

    sonuç olarak, her ne kadar ülkemiz büyük bir ekonomik depremin eşiğindeyken bu hale gelmemize yol açan recep tayyip erdoğan'ın (ki aslında etrafındakiler buna sebeptir) tekrar görev başına getirilip her şeyi düzeltmesini talep etmek gerekiyorsa da, yukarıda saydığım sebeplerden ötürü etrafında henüz duvar oluşturulmamış güçlü bir ismi tercih etmek daha mantıklı olacaktır. bu isim de meral akşener'dir.

    işbu entry eleştiriye açık, cımcıriyet savcılıklarının incelemesine mümkünse kapalıdır.
  • şaka maka türkiye game of thrones’un son sezonu gibi oldu, herkes kendi arasındaki sorunları vs. bırakıp ak gezenlere (haha isim bile aynı lan) karşı birlik olmak zorunda, aksi taktirde türkiye için kış geliyor!!
  • tahminimce muhalefet cephesinin çatı adayla girmeyeceği seçimdir.

    ilk turda milletvekili ve başkanlık seçimi olacak. eğer başkan adaylarından biri %51'i alamazsa ikinci turda kalan iki aday yarışacak.

    benim öngörüm çatı aday olmadığı noktada ve hdp'nin ve iyi partinin barajı geçtiği şartta akp ve mhp mecliste çoğunluğu kaybedecektir.

    muhtemelen chp, iyi parti ve sp ittifak yapacaktır. hdp ile ittifak yapmak siyasi intihar olacağı için bu ihtimal dışı. dolayısıyla hdp'nin baraj sorunu olacaktır. barajı geçemediği noktada da akp - mhp ittifakı mecliste çoğunluğa sahip olacaktır.

    ancak herhalükarda 2. tur olacak. bu noktada da ne chp'nin adayının ne de meral akşener'in rte'den fazla oy alma şansı olduğunu düşünmüyorum.

    dolayısıyla önümüzde iki seçenek var. ya cumhur ittifakı hdp'nin baraj altında kalması halinde hem başkanlığı hem meclis çoğunluğunu alacak. ya da başkanlığı alıp meclis çoğunluğunu kaybedecek.

    meclisin bir önemi kalmadı diyebiliriz ancak yine de meclis aritmetiğinde çoğunluğu kaybetmeleri istedikleri gibi at koşturmalarını engelleyebilir.
  • ılk turda çatı adayla girilmesi hata olacak seçimdir. ılk turdan çatı aday belirlenmesi, tabiri caizse 'kol kırılır yen içinde kalır' felsefesindeki sağ seçmeni de kenetlendirip başkanlığı direkt teslim etmek anlamına gelebilir. zira söz konusu çevrede demokrasinin özünde var olan mevcut başkan karşısına onu yerinden edecek aday çıkarma fikri vatana ihanet, dış mihrak kuklalığı, teröre yardım ve yataklık gibi karşılıklara sahip, bunun sinyallerini abdullah gül söylentilerinde bile görmek mümkün.
    abdullah gül meselesine gelince, akşener ilk turda kendisi aday olmaka kesinlikle kararlı gözüküyor. chp akp'den yüzde koparma planıyla tek başına bu hamleyi yaparsa seçmenini akşener'e kaydırmaktan başka bir sonuç bekleyemez. her şeyden önce, akp grubunda gül'e yakın olduğu düşünülen ve destek vermesi beklenen vekillerin halkta karşılığı yok. ayrıca türkiye cumhuriyeti kurucu partisinin aday olarak cumhurbaşkanlıgı döneminde cumhuriyetin adım adım baltalanmasına neden olacak hareket özgürlüğünü sağlayan kişiyi seçmesi kabul edilebilir bir şey değil. chp'nin mevcut durumda kürt seçmeni de üzerine çekebilme ihtimali olan bir aday belirlemesi lazım, bu normal koşullar altında kendi tabanı açısından riskli bir hareket ancak bu denli kritik bir dönemde tolore edilebilir. lakin öte yandan kürt seçmen vekil dokunulmazlıklarının kaldırılmasını sağlayarak kendisini ulusal düzeyde temsil eden hdp vekillerini içeri tıktıran bir partinin adayına ne kadar destek verir, 'demokrasi' vurgularını ne derece ciddiye alır bilemeyiz. ahmet şık tarzı talepler ise sadece komik. her şeyden önce adam kendinin de belirttiği gibi bir gazeteci. ayrıca iktidar tarafından mağduriyetiyle tanınmamış olsa kendi görüşleri gereği chp tabanının sevmeyeceği biri olurdu.
    kimsenin umudunu baltalamak istemem ama en nihayetinde (sol diye tanımlamayı pek uygun bulmuyorum ama) türkiye solunun oy potansiyeli belli. seçmenin büyük kısmı muhafazakar ve politik görüşlerini revize etme niyeti olmayan teyzelerden dayılardan aç karnını doyurma peşindeki alt gruptan oluşuyor. onların gündeminde iki tarafın da sadece kendine işleyen demokrasisi değil ekonomi var, refah var. mevcut durumda ekonomik gidişat hiç iyi değil. sağ seçmeni de alt sınıfı da çekmek isteyen bir aday demokrasiden önce vurguyu ekonomiye yapıp alternatif bir plan sunmalı, rte giderse kolumuzu yeriz algısını kırmalı ki korkudan apar topar seçime gidilirken bundan iyi fırsat bulunamaz. bunu sağlayabilirse ikinci turda iki kesimden de oy çekebilecek tek kişi akşener gibi gözüküyor.
    kişisel duygu durumuma değinecek olursam; oy pusulasında rte, onu palazlandıracak özgürlüğü sağlayan eski cumhurbaşkanı gül ve faili meçhulleriyle mafyasıyla karanlık bir geçmişe sahip akşener'i görme ihtimalim kan basıncımda dalgalanmalara sebep oluyor. her daim beterin daha beteri bulunabilen ortadoğu coğrafyasında bundan ötesini görmeyiz diye ummaktan başka çare yok
  • mühürsüz oylar sayılmayacak olsa recep tayyip erdoğan’ın 2. tura kalamayacağını düşündüğüm seçim.
  • muhalefetin stratejisinin ne olacağını merak ettiğim seçim.

    öncelikle meral akşener erken seçim kararı sonrası anında adaylığını açıklayarak , beklemesi halinde üzerinde giderek artacak abdullah gül'ün olası adaylık baskısını bir nebze hafifletti ve kendisinin pazarlık çıtasını yükseltti. şöyle ki mevcut durumu gül aday olsun baskısından , adaylıktan çekil ne istersen vereceğiz retoriğine evirmeyi başardı. olası bir adaylıktan çekilme senaryosunda önemli görevler,belirleyici ve icracı bakanlıklar , clinton tipi güçlü başkan yardımcılığı istediği çok açık.

    diğer taraftan şu an için akşener hükümete değil muhalefete alternatif olduğunun oldukça farkında. ve olası bir seçimde kaybetse bile chp,mhp ve diğer gruplardan gelen oylarla, baykal'ın akp'nin ilk döneminde ''başbaşa kalmak'' üzerine olan stratejisini tekrarlayarak bir sonraki dönemde etkin muhalefet yapmak istiyor olabilir.

    akp'nin yanında mahallenin küçük ama onurlu bakkalı gibi kalan saadet partisi ise şüphesiz ittifak sisteminin sağladığı baraj geçme sorunu ortadan kalktıktan sonra siyasette özgül ağırlığı olan bir parti olarak çok önemli bir yere oturmayı başardı. akp'den mutsuz , tipik chp seçmeni gibi kerhen akp'ye oy veren kitlenin birden birinci alternatifi oldu ya da bu algıyı yaratmakta oldukça başarılı bir performans ortaya koydu.. ve bu beklenmedik çıkışı birçok siyasi aktör öngöremediğinden saadet partisi'nin ne kadar önemli bir role sahip olduğu siyasi çevreler tarafından tam olarak kestirilemiyor. chp ile olan tarihin en büyük yakınlaşması , iki tarafın ortak aday çıkarma konusunda oldukça pozitif görüşmeler sürdürmesi bugüne kadar görülmemiş bir toplumsal mutabakatın sağlanabileceği izlenimi veriyor. saadet partisi sayesinde bileklerimi kesseler chp'ye oy vermem diyen kitle ile aynı duyguları abdullah gül'e karşı hisseden sol seçmen arasında matematiksel hesaplamalar yapılmaya başlandı bile.

    tam da bu noktada konuya hdp dahil oluyor ve defakto olarak görüşmelerin kilit aktörü haline geliyor. 7 haziran seçimlerinden sonra, akp, artan şiddet ve terör olaylarıyla birlikte özellikle kürt illerinde %10 dan fazla artış sağlayarak hdp'ye karşı önemli bir zafer kazanmış, bölge halkının güvenlik ve şiddetsiz yaşam isteğini sandıklara oy olarak akıtmayı başarmıştı. açılım sürecinin cumhurbaşkanı ve ilk kez norşin diyen gül hdp'nin ''bizce makul'' dediği bir aday. kürt seçmenin güçlü sayısı , akp'den kopan2-3 puanlık muhafazakar kitle ile birleştiğinde chp'nin abdullah gül'e hiçbir zaman oy vermeyecek seçmeninin kılıçdaroğlu tarafından gözden çıkarılmasına bu noktada sebebiyet veriyor.

    ve kılıçdaroğlu...

    parti meclisinden tam yetki alan kılıçdaroğlu bu dakika itibariyle chp nin tüm politikasını belirleme gücüne sahip oldu. 7 haziranda oldukça ince bir siyaset izleyip akp yi tek başına iktidar olmaktan alıkoymayı başaran kılıçdaroğlu, kendisine yapılan tüm itibarsızlaştırma hareketine ve eleştirilere rağmen türkiye siyasetinde önemli bir taktisyen olduğu gerçeğini perçinledi. tabanı çok zor idare edilen chp nin başında çok önemli dönüşümler gerçekleştiren kılıçdaroğlu 15 chp linin iyi partiye geçmesiyle hükümet kanadının iyi parti'yi seçime almama hamlesini baştan boşa çıkardı. abdullah gül'ün adaylığına yakılan yeşil ışık ise kılıçdaroğlu'nun siyaset yaşamamının en önemli riskini aldığını gösteriyor. ilkeler ittifakı denen bu oluşum aslında aşırı pragmatizm yani faydacılık üzerine kurulu. bu ittifakı bir cümle ile: ''recep tayyip erdoğan gitsin,sonra bakarız'' diye özetlemek mümkün. bütün stratejiyi rte karşıtlığı üzerine kuran,ve rte 'nin seçilememesi uğruna muhalefet partilerini tüm kırmızı çizgilerinden vazgeçmesi için zorlayan bu ittifak defakto olarak ilkesizlikler ittifakı aslında. herkesin kırmızı çizgilerinden vazgeçtiği ve tek bir amaç uğruna birleşilen ittifak... bu ittifak somut anlamada iki önemli olguyu sağlamaya çalışıyor:

    1) abdullah gül aday olduğu anda,kazanamasa bile akp'nin kurucu babalarının artık rte'nin alenen karşısında olduğu ve rte karşıtı cephenin oldukça genişlemesi

    2)tek ses oluşturmuş bir güçlü lidere karşı türklerin , kürtlerin , atatürkçülerin ve muhafazakarların yanyana durabilmesi

    bu ittifak kurulmasa ve abdullah gül aday olmasa dahi cin şişeden çıktı ve akp de derin çatlak olduğu herkes tarafından görüldü. bu durumu abdullah gül'ün adaylığını ön plana çıkaran muhalefet kanadına ve kılıçdaroğlu'na şimdiden artı puan olarak yazabiliriz.

    seçimin en az başkanlık kadar önemli milletvekili seçimi ise başlıbaşına satranç. d'hont sisteminin ve her bir milletvekilinin artık muhalefet açısında çok önemli olması, erdoğan başkan seçilse dahi muhalefetin 301 milletvekili çoğunluğu kazanması durumunda türkiye'yi girift,yönetilmesi zor ve çalkantılı günler bekliyor. türkiye muhalefeti şu anda 7 haziran - 1 kasım arasında yaşananların farklı bir versiyonuyla başbaşa ve 7 haziran'da başarısızlıkla sonuçlanan süreci nihayete erdirmek istiyor.

    akp gibi konformist, tek başına karar almayı seven bir oluşumun koalisyonları yasaklayacağız diye yola çıkıp,apaçık tek partilerin iktidarını yasaklaması ve bu yüzden devlet bahçeli'nin mhp sine şimdiden gebe kalması ise bir kara mizah örneği.

    her ne sonuç çıkarsa çıksın türkiye artık sadece akp'nin ve erdoğan'ın söylemiyle yönetilemeyecek. şu anda müttefiki olsa da,zamanı gelince etkin bir iç muhalefet gibi çalışacak mhp, akp nin tüm karar alıcı organlarında dış siyasetten ekonomiye, eğitimden bürokrasiye daha çok etkin olacak. bu yeni duruma en zor alışacak olan parti kuşkusuz, yetkilerini paylaşmak zorunda kalacak olan adalet ve kalkınma partisi.
  • akp-mhp-bbp ortaklığının ve dolayısıyla recep tayyip erdoğan'ın % 53-54 gibi bir rakamla ilk turdan kazanacağını düşünüyorum. tam bilmiyorum ama eğer her parti kendi amblemiyle giriyorsa ve ambleme basılan oylar sayılacaksa mhp'nin meclisteki sandalye ve genel toplamda oy sayısını arttıracağını tahmin ediyorum. burada akp'nin politikalarından memnun olmayan ve akp'ye mesaj vermek isteyen bir kısım sağ seçmenin iyi parti veya diğer partilere yönelmek yerine ittifaktaki mhp'ye oy vereceğini ve gelecek dönem mecliste mhp'nin daha güçlü ses ve yüksek temsil oranı yakalayacağını öngörüyorum.

    7 haziran seçimlerinde akp'ye mesaj vermek isteyen sağ kesim topuzun ayarını kaçırınca tek başına iktidar olamama durumu oluşmuş ve akabinde yapılan seçimlerde hemen telaşla tekrar akp'ye yönelmişlerdi. bu seçimde nasılsa ittifaka verilen oylar erdoğan'ı başkan yapmaya yeteceğinden akp'ye de özellikle ekonomik durum açısından bir mesaj vermek isteyen sağ seçmenin mhp'yi tercih edeceğini ve devlet bahçeli'nin bu seçimden sonra ülkenin yönetilmesi konusunda daha etkili biri olacağını hissediyorum.

    bu yazdıklarım siyasetle pek uzun süredir işi olmayan biri olarak kendi düşüncelerim. tamamen tersi şeyler de çıkabilir. ama genel olarak akp-mhp-bbp ittifakının ilk turda sonuç alacağını düşünüyorum. muhalif kesimle ilgili sözlük halkı kadar yüksek beklentilerim olmadığını da ifade etmeliyim.
  • cb 2014 rte oyu 21 milyon,
    akp 2015 haziran oyu 19 milyon,
    akp 2015 kasim oyu 23,5 milyon,
    referandum 2017 evet oyu 25 milyon

    demek ki ortada 6 milyonluk firildak bir kitle var. zate 2014 yilinda 1 milyon kisi daha ekmel'e oy atsaydi, seçim kesinlikle 2. tura kalirdi. zaten chp secmeninin en az %20'nin sandiga gitmedigini biliyoruz. bunun tekrarlanmamasi icin cati adayin kesinlikle olmamasi lazim, hele o kisi abdullah gul iken. her parti adayini cikarirsa kolaylikla secim 2. tura kalir.
  • kasım 2015 genel seçim sonuçları şöyle;

    akp: % 49,50, chp: % 25,32, mhp: % 11,90, hdp: 10,76, diğer % 2,52

    - 24 haziran seçimleri için akp 'nin stratejileri kabaca şunlar olacaktır;

    -- potansiyeli yüksek rakiplerin adaylığını bir şekilde engellemek, (iyi parti'nin
    engellenmesi çabaları. bu hamle chp 'nin vekil transferi ile boşa çıkarıldı.)

    -- muhalefet partilerinin ittifakını bozacak hamleler yaparak, rakip birliği dağıtmak,
    (önümüzdeki günlerde bu yönde hamleler göreceğiz.)

    -- muhalefetin akp çıkarına daha uygun aday belirlemesini sağlamaya çalışmak,
    (kılıçdaroğlu'nu aday olmaya kışkırtmak, abdullah gül ismini ortalıkta dolaştırmak
    gibi.)

    -- adaylar belli olduktan sonra hile, tehdit, şantaj vs. gibi her türlü yolla seçmenin
    yönelişini engelleme,
    (akşener için imza verenler fişlenecek, biz gidersek kaos olur, chp sosyal yardımları
    keser, iyi parti fetöcü gibi dedikodular yayma, manipülatif anket sonuçları
    yayınlama gibi.)

    -- seçim ekonomisi, bol keseden seçim rüşveti dağıtma, vaatler vs.

    -- seçim arefesinde seçmenin tercihini etkileyecek sansasyonel olayların
    gerçekleşmesi

    -- seçimler esnasında sonucu etkilemeye yönelik hamleler,
    (trafoya kedi girmesi, seçsis, mühürsüz oy vs.) (bu konu herkesçe malum, izaha
    gerek yok)

    - muhalefet ise en küçük kurumuna kadar tüm devleti sarmış olan ve tüm kaynakları fütursuzca çıkarları için kullanan/kullanacak olan hükümet ve cumhurbaşkanı ile mücadele edecek,

    yukarıda sayılan tüm stratejilere karşı stratejiler geliştirerek seçmenin çoğunluğunun oyunu almaya çalışacak,

    yetmeyecek, bu oyların adil bir şekilde sayılmasını ve kendi hanesine eksiksiz yazılmasını temin etmeye çalışacak,

    tüm bunları başarırsa erdoğan'ın mızıkçılık yapmadan makamından ayrılmasını bekleyecek.

    çok zor bir durum.

    - oy hesaplarına gelince;

    erdoğan cephesi kabaca akp+mhp seçmeninden oluşmakta. bu, kasım 2015 genel seçimleri itibariyle % 60 civarında, nisan 2017 referandumu itibariyle ise % 51 civarında seçmeni temsil eden bir blok.

    akşener faktörü 24 haziran seçimlerini son iki seçimden farklılaştıracak nitelikte. akşener'in kazandığı her oy akp+mhp bloğundan geleceği için 2 kat değerli. akşener hem kırsaldan oy alma potansiyeli ile akp'yi tehdit eden, hem de şehirlerden oy alma potansiyeli ile mhp'nin akp'ye yönelmeyen seçmenini çekebilecek bir figür.

    bu nedenle akşener'in akp+mhp bloğundan 10 puandan fazla seçmeni koparması muhtemel bir erdoğan-akşener ikinci tur seçiminde erdoğan için büyük bir mağlubiyet getirebilir. akşener'in böyle bir potansiyeli var mı? bence var.

    bir de hdp var. akp açısından bu konuda bir açmaz yaşanıyor ve seçime doğru net kararı vereceklerdir. mhp ile ittifak nedeniyle hdp tabanı kaybediliyor. mhp gözden çıkarılsa, mhp seçmeni jet hızıyla iyi partiye kayar ama hdp seçmeninden ne kadar oy alınabilir?

    hendek vs. operasyonları, hdp 'lilerin tutuklanması derken kürt oyları üzerindeki hdp/pkk etkisinin eskisi gibi olmayacağı açık. üstelik kasım 2015 seçimlerindeki % 10 içinde ciddi bir romantik türk solcusu seçmen de vardı, o dönem yaratılan havayı hatırlayın. dolayısıyla hdp oyu olarak % 10 'luk veriyi dikkate almak hayli gerçek dışı kalır.

    - bence bundan sonrası için muhalefet partilerinin yapması gereken;

    ilk turda her partinin kendi adayını göstermesi,

    özellikle chp'nin geniş bir çevreden oy alma potansiyeli olan bir adayı belirlemesi (benim adayım yılmaz büyükerşen)

    kısıtlı zaman nedeniyle ilk tur seçim için alan paylaşımı yaparak, şehirlerde chp 'nin, kırsalda da iyi parti'nin seçim çalışmalarına ağırlık vermesi,

    ikinci tura kalınırsa da en çok oyu alan adayın etrafında birleşilmesidir.

    hakkımızda hayırlısı...
  • 16 nisan 2017 anayasa değişikliği referandumunda cumhurbaşkanlığı sistemine "hayır" oyu veren vatandaşların 24 haziran 2018 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan karşısına çıkacak olan herhangi bir adaya oy vermeleri gerekmektedir.
    çünkü cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan' ın rakibi olacak kimse zaten parlamenter sisteme geri dönüşü vazgeçilmez ve tartışılamaz bir propaganda olarak kullanması gerekmekte.
    16 nisan referandumunda sen "hayır" derken parlamenter sistemin devamı için görüş bildirmiştin. şimdi bu sisteme geri dönüş yapacak adaya oy vermeyip boykot etmek akıllara zarar bir hamle olarak görünmektedir.
    eğer seçimler 2. tura kalırsa; akp, mhp ve bbp seçmenleri dışında kalan sağcı, solcu, sosyalist, komünist, orta yolcu bütün seçmenlerin cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan' ın rakibine oy vermeleri 16 nisan referandumunda verdikleri "hayır" oyunun devamı niteliğinde olacaktır. yani cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan' ın karşısında isimler değil parlamenter sistem seçeneği vardır.
    p.s. iyiler kazansın.
3675 entry daha
hesabın var mı? giriş yap