• ilk günden son güne kadar katılmayı düşündüğüm festival. adana'da olan ve katılmayı düşünen arkadaşlar varsa birlikte takılalım.
  • bu festivalde inanılmaz güzel filmler var.

    izleyeceğim filmlerin tanıtımını yapacağım burada ve mümkün olan en kısa sürede hakkındaki yorumumu ekleyeceğim ardından.

    filmekimi programıyla paralellik gösterdiği için bir çeşit referans olarak da kullanabilirsiniz bu entry'i, hayrını görün.

    basın kartım var, film kaçırma gibi bir lüksüm yok! bu vesile ile organizasyon yetkililerine teşekkür ederim bu arada.

    hadi bakalım,

    ufaktan başlıyoruz...

    -sıralama yeniden eskiye şeklinde olacak-

    --- cumartesi ---

    12:00 | little crusader | afiş

    15:00 | sofra sırları | afiş

    17:30 | zama | afiş

    20:30 | a fantastic woman / ua mujer fantastica | afiş

    --- cumartesi programı bitiş ---

    --- cuma ---

    12:00 | closeness / tesnota | afiş

    1998, nalchik. a jewish family is in trouble: the youngest son and his bride do not come home, and in the morning, a ransom note arrives. the ransom is so high that the family is forced not only to sell its small business, but also to seek help from its fellow tribesmen.

    15:00 | aşkın gören gözlere ihtiyacı yok | görsel

    2017’de bomba gibi gelen onur ünlü son filmi kırık kalpler bankası’nın ıstanbul film festivali’nde gösteriminin ardından bu kez de adana film festivali’nin hem ulusal hem uluslararası yarışma bölümünde aşkın gören gözlere ihtiyacı yok filmi ile yarışacak. filmin konusuna dair ne yazık ki elimizde hiçbir bilgi yok. filmin birkaç gün önce yayımlanan klibinde ise fatih artman’ı kameraya doğru ateş ederek yürürken görüyoruz yalnızca. elimizdeki bir diğer done ise filmin kadrosunda bir de demet evgar olduğu. bence bu kadar gizem, bu filmi merak etmemiz için yeter de artar bile'

    17:45 | rey | afiş

    ın 1860, a french lawyer dreamed of becoming the king of patagonia. and he did just that. or so it seems.

    21:00 | the killing of a sacred deer | afiş

    kutsal geyiğin ölümü / the killing of a sacred deer / yorgos lanthimos köpekdişi ve the lobster ile aklımızı alan yorgos lanthimos, suçluluk, vicdan ve öç alma kavramlarını tavizsiz bir sertlikle ele aldığı son filmi the killing of a sacred deer ile seyirciyi yine garip bir oyuna davet ediyor. başrollerini colin farrell ile nicole kidman’ın olağanüstü bir performans göstererek paylaştığı film, cannes’da en iyi senaryo ödülünü aldı. hem izleyenleri hem eleştirmenleri ikiye bölen bu cüretkâr film, lanthimos’tan beklenenleri fazlasıyla karşılıyor.

    --- cuma programı bitiş ---

    --- perşembe ---

    17:45 | körfez | afiş

    “geleceğe dair düşüncelere daldığımızda endişeli ya da hülyalı olması farketmez iki farklı şeydir bizi meşgul eden. ilki kendi hayatımız, önümüzdeki yılları neyle dolduracağımızdır. ikincisi ise bizim varlığımızdan bağımsız, yaşadığımız dünyanın, çocuklara bırakacağımız hayatın ne olacağıdır. bu iki fikir aslında birbirinden çok da bağımsız değil. hele ki doğanın farklı biçimlerde alarm vermeye başladığı çağımızda yakın gelecekte bizi bekleyen felaketlerden endişe duymamak mümkün değil. körfez’in hikâyesinde geçmişe duyulan nostaljiyle geleceğe dair böylesi bir endişeyi harmanlayarak, içinde bulunduğumuz durumun ne kadar komik ve saçma olduğunu da vurgulayıp, umuda doğru bir ihtimalin varlığını işaret etmek istiyorum. insanın doğaya karşı yüzlerce yıllık mücadelesinde artık yok etmenin değil uyumun, bir arada var olmanın yöntemlerini aramak gerekiyor. bunun için de hem kendi geçmişimize, hem de insanlık tarihine bakıp geleceği yeniden hayal etmeliyiz. körfez’in bu hayale ufak da olsa bir katkı sağlayacağını umuyorum."

    20:30 | daha | afiş

    4 yaşındaki gaza, yaşadığı küçük sahil kasabasından ayrılarak büyük şehirde liseyi okumayı hayal ederken, babasının onu insan kaçakçılığı şebekesinin bir parçası haline getirmesiyle suçla tanışır. gaza’nın ergenliği, babasının baskıcı karakteri ve sürekli gözlemlediği göçmenlerle geçmeye başlar. gaza, babası gibi şiddet ve baskı üzerine bir hayat mı kuracaktır yoksa o da bir göçmen mi olacaktır?
    hakan günday'ın 'daha' adlı romanının beyazperde uyarlaması olan filmin yönetmen koltuğunda onur saylak oturuyor. saylak'ın aynı zamanda başrolünü de üstlendiği filmin kadrosunda ahmet mümtaz taylan, erkan avcı, selim bayraktar, pervin bağdat, selen öztürk gibi oyuncular yer alıyor.

    --- perşembe programı bitiş ---

    --- çarşamba ---

    12:00 | a gentle creature | afiş

    hapiste olan kocasına bir koli ulaştırmaya çabalayan bir kadının yolculuğunu anlatan yeni loznitsa filmi, alabildiğine iddialı bir sinemayla yozlaşıp suçla aynı potada eriyen rus devletinin, bürokrasisinin hatta halkının portresini çıkarmaya çalışıyor.

    loznitsa’nın filminde başkarakter bir tür araç gibi, odakta daha ziyade onun yol boyunca karşılaştığı ve bize hikayelerini ‘dayatan’ insanlar var. taksici ülkeyi anlatıyor, polis memuru ülkeyi anlatıyor, mafya ülkeyi anlatıyor, şair ülkeyi anlatıyor. yolu yönetmenin kadrajından geçen her karakterin söyleyecek bir sözü, kurulan yapıya ekleyecek bir tuğlası var. daha doğrusu, loznitsa öyle olduğunu düşünüyor. çünkü uzun ve tasarımsal açıdan bütün dikişleri görünen planlarla, hikayeye çoğu zaman hiçbir faydası olmayan, tekrarcı, gereğinden katbekat uzun diyaloglarıyla, a gentle creature, meselesinden ziyade yönetmenini ön plana çıkarmaya çabalayan bir film. kendine sular seller gibi aşık bir “bakın nasıl çektim” şöleni…

    14:45 | the square | afiş

    bir önceki filmi force majeure ile başyapıt seviyesinde bir filme imza atan, ruben östlund, son filmi the square ile 2017 cannes’da “altın palmiye”yi kucakladı. başrollerinde elisabeth moss, dominic west ve claes bang’in yer aldığı film, konuşma özgürlüğü, sanatsal özgürlükler, sosyal sansür vb. konuları iskandinav perspektifinde, politik ve sosyal bir çerçevede inceliyor. the square bu yıl gerçekleşecek tüm festivallerin merakla beklenen filmlerinden.

    14:45 | happy end | afiş

    michael haneke’nin cannes’da yarışan son filmi mutlu son, gitgide duyarsızlaşan toplumumuzu, burjuva bir aile ve sosyal medya üzerinden anlatıyor. filmin başrollerini haneke’nin fetiş oyuncularından ısabelle huppert, jean louis trintignant ve yönetmenliğiyle de tanıdığımız mathieu kassovitz paylaşıyor. the guardian gazetesinin “saf psikopatlığın şeytani pembe dizisi” sözleriyle tanımladığı mutlu son, haneke’nin işlevsiz aile, intikam, suçluluk ve bastırılmış duygular gibi alışageldiğimiz temalarını ele alıyor. mutlu son, avusturya’nın oscar adayı oldu.

    20:30 | where is kyra? | afiş

    bu yıl sundance’de görücüye çıkan ve bir de sinematografi ödülü alan where ıs kyra‘da michelle pfeiffer’in canlandırdığı kyra’nın eğilip bükülen hayatını devam ettirme çabalarını izleyeceğiz. işini kaybedip annesinin maaşıyla geçinme çabalarına giren kyra’nın dünyadan izole hale gelme ve gün geçtikçe daha çaresiz bir hale bürünme sürecine tanık olacağız. diğer yandan kendine benzeyen doug (kiefer sutherland) ile tanışıp sürdürmeye çalıştığı dengesiz ilişkiyi hep birlikte yargılayacağız. üstüne bir de new york’un duygusal anlamda karanlık yönünü göreceğimiz filmi merak etmememiz için hiçbir neden yok!

    --- çarşamba programı bitiş ---

    --- salı ---

    okulum bugün çok ağır olduğu için yalnızca bir film izleyebileceğim.

    21:00 | loveless | afiş

    birbirlerine karşı nefretle dolu bir kadınla bir erkek ve arka odada, korku içinde gözyaşlarına boğulmuş çocukları: loveless

    leviathan (2014), the return (2003), the banishment (2008) gibi güçlü filmlere imza atan başarılı yönetmen andrey zvyagintsev, yeni filmi loveless ile cannes’da jüri özel ödülü’ne layık görüldü. film çiftin çocuğunun ansızın ortadan kaybolması üzerine onu aramaya başlayan, boşanma arifesindeki karı-kocanın bezginlik ve pişmanlıkla yaralı çabalarının hikâyesini anlatıyor.

    adana film festivali’nin uluslararası uzun metraj yarışma filmleri arasında yer alan loveless, şiddetle, kavgayla ve sevgisizlikle yoğrulmuş, hayalleri kırılınca ağlamayı bile unutmuş bir toplumun portresini postmodern bilgi çağı filtresinden çiziyor.

    --- salı programı bitiş ---

    --- pazartesi ---

    bahsettiğim filmlerin hepsini izledim, hakkında yazacağım.

    17:30 | three billboards outside ebbing, missouri | afiş

    ilk filmi olan six shooter (2004) adlı kısa film ile oscar ödülü kazanan yönetmen martin mcdonagh, three billboards outside ebbing, missouri ile bir kez daha oscar heykelciğini havaya kaldıracak gibi duruyor. zira film, toronto film festivali’nden oscar’ın habercisi olarak addedilen seyirci ödülü ile ayrılıp, ayağının tozu ile adana film festivali’nde uluslararası uzun metraj film yarışması’nda yarışacak. kara mizah türündeki filmde, kızının cinayetini aydınlatmak için güvenlik güçleriyle çatışan bir babanın hikayesinin anlatıldığı filmde frances mcdormand, woddy harrelson, sam rockwell, peter dinklage ve john hawkes yer alıyor.

    21:00 | 120 beats per minute | afiş

    kalp atışı dakikada 120 / 120 battements par minute / 120 bpm / robin campillo robin campillo’nun senaryosunu yazdığı, yönettiği ve kurgusunu üstlendiği kalp atışı dakikada 120, cannes’da dört ödül birden kazandı. film, 1990’ların başında, aıds’in hiç durmadan can aldığı umutsuz günlerde, toplumdaki umursamazlığa, tahammülsüzlüğe ve ayrımcılığa karşı eylemlerini yükselten act up paris örgütünü ve eylemcilerini merkez altına alıyor. cannes’da jüri başkanı pedro almodovar’ın gözyaşlarıyla en çok etkilendiği film olduğunu söylediği ve jüriden büyük ödül alan kalp atışı dakikada 120, bunun yanı sıra kuir palmiye, fıprescı ve “dünyamızın gerçeklerini en iyi yansıtan” filme verilen françois chalais ödüllerini de kazandı. filmin oyuncu kadrosunda nahuel pérez biscayart, arnaud valois ve adele haenel yer alıyor. yönetmen robin campillo’nun önceki filmi eastern boys / doğulu çocuklar, 2014 istanbul film festivali’nde gösterilmişti. kutsal geyiğin ölümü / the killing of a sacred deer / yorgos lanthimos köpekdişi ve the lobster ile aklımızı alan yorgos lanthimos, suçluluk, vicdan ve öç alma kavramlarını tavizsiz bir sertlikle ele aldığı son filmi the killing of a sacred deer ile seyirciyi yine garip bir oyuna davet ediyor. başrollerini colin farrell ile nicole kidman’ın olağanüstü bir performans göstererek paylaştığı film, cannes’da en iyi senaryo ödülünü aldı. hem izleyenleri hem eleştirmenleri ikiye bölen bu cüretkâr film, lanthimos’tan beklenenleri fazlasıyla karşılıyor. sevgisiz / loveless / nelyubov / andrey zvyagintsev cannes’da jüri ödülü kazanan loveless boşanma arifesinde çocuklarını gözden çıkaran çiftin hikâyesini anlatıyor. günümüz rus sinemasının büyük ustası andrey zvyagintsev, şiddetle, kavgayla ve sevgisizlikle yoğrulmuş, hayalleri kırılınca ağlamayı bile unutmuş rus toplumunun portresini çiziyor. zvyagintsev’in önceki filmleri dönüş, sürgün, elena ve leviathan filmekimi ve istanbul film festivali’nde gösterilmişti.

    14:45 | patti cake$ | afiş

    “şişman beyaz kızlar rap yapamaz” denilerek hem cinsiyetçilikten hem ayrımcılıktan mustarip kalan patricia "dumbo" dombrowski, hip hop yıldızı “patti cake$”e mi dönüşecek yoksa jersey’deki karanlık mahallesinde bir anlığına parlayıp sönecek mi? sundance film festivali’nde çokça konuşulduktan sonra cannes’da özellikle avustralyalı başrol oyuncusu danielle macdonald’ın performansıyla büyük övgü toplayan patti cake$, 23 yaşında, bir yandan önyargıları ve küçük şehir yazgısını kırmaya çalışırken bir yandan da annesinin aşk acıları ve heyheyleriyle mücadele eden, yetenekli, azimli ve kilolu bir kadının ilham verici hikâyesini anlatıyor. filmin müziklerini de besteleyen yönetmen geremy jasper, sıkışmış, kendini ifade etmekte zorlanan dışlanmış patti’nin hikâyesinin kendi 23 yaşındaki halinden esinlendiğini söylüyor.

    --- pazartesi programı bitiş ---
  • onur ödülleri sunumunu, ödül sahiplerinin video seslendirmelerini yaptım. hayatımın en önemli göreviydi. çok mutluyum lan :)
  • en iyi yardımcı kadın oyuncu ve en iyi erkek oyuncu aşkın gören gözlere ihtiyacı yok filmine gitmiş.

    en iyi yardımcı kadın oyuncu : hare sürel.
    en iyi erkek oyuncu: fatih artman
  • son bir ayda değişen kadrosu, istifa eden danışma kuruluyla çok milyonlar harcanarak düzenlenen festival.

    öncelikle film gösterimlerinin çoğunda teknik aksaklık oldu. altyazısız filmler, çevirisi kötü filmler vs. ise apayrı konular.
    ilk gün açılış filmi olarak duyurulan the shape of water bir saat bekletildikten sonra yanlış kdm gelmiş gerekçesiyle iptal edildi.

    the killing of a sacred deer filmi son 15 dakikasında kesildi ve tekrar açmaya çalışırken 20 kez aynı sahne bir daha oynatıldı. seyriciler söylene söylene çıkıp çoğunluk gitmişken, sorun filmin kısa bir kısmı da atlanarak giderildi ve başlatıldı ve sabırla beklemiş olan bir grup seyirciye izletildi. (bu arada sonunda ne olacağı doğrudan merak edilen filmlerden olduğu için izlenmemesi bütün filmi anlamsız kılacaktı)

    ve daha bir sürü sorun... gösterim ekibi suçun koordinatörlerde olup kdm şifresi, süresi gibi mesleleri çözemediklerinden yakınıyorlardı. sorun nereden kaynaklıdır bilemiyorum ama uluslararası bir festivalde en görünür olan şey bu filmler, yabancı seyircinin altyazı yok diye filmden çıkması, gecenin 11'ine kadar insaları bekletip film çalışmıyor diye göndermek falan ayıp oluyor biraz.

    bugün yapılan ödül töreni de insanları pek mutlu etmemiş gözüküyor. çünkü gerçekten onca film arasından en iyi filmi ve en iyi yönetmen ödülünü aşkın gören gözlere ihtiyacı yok filmine vermek bence de kötü bir seçim. onur ünlü'nün bir çırpıda çekilmiş yeni bir başarısız filmi. şahsıma kalırsa sofra sırlarına ufak da olsa bir ödül gidebilirdi. daha ise en iyi filmi ve kurgu ödülerini de alabilirdi.

    adana belediyesi bu festival için besbelli güzel paralar harcıyor, ama daha sorunsuz bir festivalin yollarını aramakta fayda var.
hesabın var mı? giriş yap