• jane austen'in sense and sensibility isimli romaninin turkce cevirisinin adi.
  • jane austen.
    ...
    -"sebep olduğum ızdırabın boyutlarını
    bilmiyordum, çünkü o zaman aşkın ne
    olduğunu bilmiyordum.aşkı hiç tanıdım
    mı?
    -bundan şüphe edilebilir; çünkü
    gerçekten sevseydim, duygularımı kibire,
    açgözlülüğe kurban edebilir miydim? -
    hatta dahası, onun duygularını kurban
    edebilir miydim? -ama ettim."
    ...
    yakınlığı belirleyen şey zaman ya da imkan değildir;
    sadece karakterdir.
    ...
    "mantığının eleştirdiğini, merhametinin savunmasına izin verme."
  • "akıl inanmak istemeyince her zaman şüphe edecek bir şey bulur."

    "insan ne ederse kendi eder.
    sorarsan suçlusu ya hayat ya kader der."

    "hareketlerin o kadar açık konuştuğu bir yerde hiçbir kelimeye ihtiyacım yok."

    "ve aşkın hiçbir zevkini yaşayamadan tüm cezasına katlandım."

    “geçmişi düşündüm; geçen güz onunla tanışıklığımızın başından beri olan davranışlarımda kendime karşı bir dizi sağduyusuzluk, başkalarına karşı da nezaketsizlik dışında hiçbir şey görmedim. kendi duygularımın kendi acılarımı hazırladığını, acılar karşısındaki dayanıksızlığımın beni neredeyse mezara götürdüğünü gördüm.”

    "birazdan bütün mutluluğumu elinde tutan kişiyi göreceğim."

    "hayatımın en mutlu saatleri onunla birlikte geçirdiklerimdi. düşüncelerimin namuslu, duygularımın lekesiz olduğu saatler."

    "demek ki durumlarımız aynı. ikimizin de söyleyecek bir şeyi yok; sen hiçbir şey anlatmadığın için ben de hiçbir şey saklamadığım için."

    "öyle ya, insan evli erkeklerin çapkın olduğunu düşünmez -yapacak başka işleri var."

    "marianne yarım sevemezdi. zamanla bütün kalbi kocasına adandı, tıpkı bir zamanlar willoughby'yle olduğu gibi."

    "bütün kalbimle dilerim karısı canından bezdirsin onu."

    "vaktiyle güzel olan bir genç kadının kişisel cazibesini kaybetmesi zor bir şey."

    "ve herkes diğerinin hatırı için mutlu görünmeye çalıştı."

    "herkes kendi tarzında mutlu olur."

    "asla affedilmeyen kırgınlıklar insanın karakterine gölge düşürür..."

    "herkes onu beğeniyor ama kimse onu umursamıyor; görmek herkesin hoşuna gidiyor ama, kimse onunla dönüp konuşmuyor."

    "kendine aynı şekilde umutlanmamasını söyledi. ama artık çok geçti. umut bir kez doğmuştu.

    "böyle şiddetli üzüntü elbette ilelebet sürdürülemezdi. birkaç gün içinde daha sakin bir hüzne dönüştü."

    "hayat onun için hiçbir şey yapamazdı, ölüme hazırlanabilmesi için zaman vermek dışında."

    "tavırları ağır başlı da olsa yumuşaktı; ciddiyeti doğal bir kasvetlilikten çok kendini kontrol etme eğiliminin sonucuna benziyordu."

    "ayriyeten, diye haykırdı marianne, "ne zekası, ne zevki, ne de ruhu var. beyninde tek bir pırıltı, hislerinde tek bir yoğunluk, sesinde tek bir ifade yok."

    "o kendi başına daha güçlüydü;kendi sağduyusu onu öyle iyi ayakta tutuyordu ki, acıları ne denli şiddetli ve ne denli tazeyse kararlılığı o denli sarsılmaz, neşeli görünümü o denli değişmezdi."

    "ben insanların bilip bilmeden ağzından düşürmediği her türlü laftan iğrenirim, bu yüzden arada duygularımı kendime sakladığım olmuştur, çünkü herkesin ağzında dolaşmaktan anlamını ve duygusunu kaybetmiş zırvalar dışında hissettiklerimi tarif edecek bir dil bulamıyorum bazen."

    "tüm yapabildiği üzüntüsünü geçirmek, korkularını hafifletmek ve dargınlığı ile mücadele etmekti."

    "hayır; bu hayata devam edeceksiniz; bu olanların zevkine de, acısına da aldırmadan, gölgenizde kim yürüyormuş oralı olmadan!"
  • jane austen bu romanında, diğer romanlarında yaptığı gibi yine bir kadını başkahraman olarak seçmiş. genel itibariyle aile ilişkilerini irdelediği, ikili ilişkilerde yaşanan çekişmeleri ve aşkın pençesine düşen insanların ruh hallerini bizlere aktarmaya çalışıyor. biraz heyecan, biraz ironi çokça merakla bitirdiğim bir kitaptı. okumanızı tavsiye ederim.
  • .. onun için yazdığı müzik satırlarına gözleri dikili halde piyanonun başında oturdu, ta ki kalbi daha fazla kederi kaldıramayacak denli ağırlaşıncaya kadar ; bu ıstırap gıdası her gün alındı.
    .. sesi sık sık gözyaşlarınca tümden susturuldu .
    ..
  • iş bankası hasan ali yücel klasikler dizisi çevirisi gerçekten bok gibi. "acaba virgülü mü eksik yoksa iyelik eki mi unutulmuş" diye düşünmekten kafayı yedirten upuzun, anlamsız ve yazım yanlışı içeren cümlelerle dolu... çevirmeni hamdi koç beyefendiye ve kitabın editörüne türkçe öğretenin sülalesini sevgiyle anıyor ve bu vesileyle tahsin yücel'e de bir kez daha sövmeden geçmek istemiyorum.
  • akıl sıkıcıdır, tutku ise size yaşadığınızı hisettiren eşsiz ve yoğun bir duygudur. ama günün sonunda aklı seçmekte fayda vardır. akıl ve tutku aynı anda var olabiliyorsa tadından yenmezdir ama bu pek mümkün değildir :’(
  • bendeki akıl ve tutku değil, akıl vs tutku
    kızıyorum, susuyorum, uzaklaşıyorum kedi gibi gelip dizime yatıyor yine o kazanıyor :')
hesabın var mı? giriş yap