• doğan hasol'un -eski- ali sami yen stadı'nın arsası için önerdiği projedir

    hayali bile güzel, ama halk sağlını zerre önemsemeyen toki'nin böylesi bir işe girişeceğini sanmak akp'nin demokrasi getirdiğini düşünmekle eşdeğerdir. zaten , seçim öncesi kömürle birlikte kapıya bir tutam biçilmiş çimen dağıtılmasıyla bu iş de kotarılır, değil mi canlar?

    "
    bir hayalim var…

    mecidiyeköy’deki stat arsasının bir parka dönüştürülmesi. böylece, eski dutlukların yok edilmesi sonrasında anormal derecede yoğun yapılaşmaya açılmış olan şişli-mecidiyeköy bölgesi nefes alabileceği bir yeşil alana kavuşmuş olur.

    hattâ bu parka, hemen yanıbaşındaki eski tekel likör fabrikası arsası da eklenmeli. modern mimarlığın seçkin örneklerinden biri, ünlü fransız mimar robert mallet-stevens’in yapıtı olan oradaki eski fabrika binası da korunarak kültürel bir işlevle halkın hizmetine sunulmalı.

    parkın adının “ali sami yen parkı” olması da bir değerbilirlik örneği sayılır.

    bu hayalin bedeli çok mu ağır? bence değil. bu çözüm, genelde istanbulluların, özelde de o çevrede yaşayanların doğal hakkıdır. konu bir plan bütünlüğü içinde ele alınsa, bugünün şehircilik bilimi ve anlayışı da böyle bir çözümü zorunlu kılar.

    gelelim işin öteki yüzüne… karşı karşıya olduğumuz gerçeklere… bilindiği gibi, galatasaray spor kulübü, ali sami yen stadı arsası üzerindeki haklarını kamuya devretmiştir. karşılığında, kulüp için, belli bir süre kullanabileceği bir stat seyrantepe’de inşa edilmektedir. bu takas işlemi sonucunda başbakanlık toplu konut idaresi’ne (toki) geçen mecidiyeköy’deki arsanın, şimdi anılan kuruluşça paraya çevrilmesi gündemdedir. toki, stadın yapımı için gerekli finansmanı buradan sağlarken, bu alışverişten daha da kârlı çıkmak istemektedir.

    şu anda izlenen yol tümüyle ticari bir anlayışa dayanıyor. imar planında spor tesislerine ayrılmış arsanın imar durumu toki ayrıcalığıyla değiştirilerek yoğun, yüksek yapılaşmaya olanak sağlanmıştır.

    35 bin metrekarelik stat arsası için imar izni 2,5 emsal olarak belirlenmiştir. bu, orada zemin üzerinde 87 bin m2’lik bir inşaat alanı demektir. ancak bu rakam aldatıcıdır. kaç kat olarak yapılacağı bilinmeyen bodrumlar bu hesabın içinde değildir. bunlarla, 300 bin m2’lik bir inşaat söz konusu olabilir. ayrıca, yükseklik serbest bırakılmıştır. arsanın yeni sahibi isterse istanbul’un en yüksek binasını buraya dikebilir.

    görüldüğü gibi, zaten yeterince yüklenmiş olan bölgeye aşırı bir yapılaşma ve yoğunluk getiriliyor. bütüncül bir planlama anlayışı yerine parsel bazında uygulamalara gidildiğinde, rastlantısal biçimlenmeler şehir için kader oluyor.

    ihalenin, cumhuriyet tarihinin en büyük arsa satış ihalesi olacağı bizzat yetkililerce belirtiliyor. basın haberlerine göre, toki başkanı, “burası istanbul’un en değerli arsası. ihalede önceliği satışa vereceğiz. istediğimiz parayı verirlerse hemen satarız, yoksa hasılat paylaşımı yöntemiyle yeniden ihaleye çıkarız” diyor. satış bedelinin 1 milyar dolar dolayında olması bekleniyormuş.

    toki başbakanlığa bağlı bir devlet kuruluşu. bu nedenle ticari anlayış yerine, sosyal ağırlıklı bir projeye imza atmasını toki’den beklemek istanbulluların hakkıdır. başbakanlığın da böyle bir öneriyi destekleyeceğini umarım. ayrıca, mecidiyeköy’deki arsadan, böylesine bir kâr elde edilmesi olgusu karşısında, galatasaray’ın bu alışverişten kayıplı çıktığını rahatça söyleyebiliriz. kanımca toki de galatasaray gibi, bir özveride bulunmalı ve ali sami yen parkı’nı istanbullulara armağan etme sağgörüsünü göstermeli."
    ___
    http://itumd.org.tr/index.php/dergi/141-bsm
  • çok stresli bir gündü. euro'nun dalgalanması, işlerdeki belirsizlik herkeste bir tedirginlik yarattı. belli ki seçimlere kadar bu böyle gidecek. ben de işten çıktım, kahvemi elime aldım ve ali sami yen parkı'na doğru yola koyuldum.

    mecidiyeköy tam bir hengame. o ne kalabalık. iş çıkışı herkes birbirinin üzerinde, trafik keşmekeş. kornalar kulakları tırmalıyor. her yer egzoz dumanı derin nefes almak imkansız.
    15 dakika yürüdükten sonra ali sami yen parkı'na ulaştım.
    içeri 10 metre girmem bile dünyamı değiştirdi. püfür püfür baharı koklayabiliyordum. ağaçlar tamamen yeşermiş, çiçekler dans ediyorlardı.
    biraz daha içerilere doğru gittim. boş bir bank buldum oturdum. elime dergimi alıp sayfalarına göz gezdirmeye başladım. o sırada yanımdan hızla iki kedi geçti. belli ki bahar kovalamacası başlamış. dişi en yakın ağaca attı kendini. erkek de başı yukarıda nöbete geçti.
    ilerideki alanda çocuklar basket oynuyorlar. içlerinden bir tanesi gerçekten çok kabiliyetli. ahh dedim gençken biz de oynardık. ama şimdiki nesil çok şanslı. mecidiyeköy'ün göbeğinde basket oynayabiliyorlar.
    parkın bir bölümüne sadece meyve ağaçlarından oluşan özel bir bölüm oluşturmuşlar. anneler çocuklarını getirip canlı canlı meyve ağaçlarını çocuklarına öğretiyor. incir, dut, elma, kiraz, vişne. her ağaç neredeyse var. ve hatta ayva da çiçek açmış. ne güzel harika değil mi? gerçekten gözlerim yaşardı. biz bu ağaçları kitaplardan bile öğrenememiştik.
    parka tartan bir pist yapmışlar, insanlar ne güzel koşuyorlar. biz de arkadaşlarla anlaştık. bu hafta sonu parkta koşacağız. bundan önce belgrad ormanı'na gidiyorduk. insan yeşili arıyor. dibimizde böyle bir imkan varken yararlanmak lazım.

    allah bu parkı yapanlardan razı olsun.
hesabın var mı? giriş yap