bit tarağı

• küçük şehirlerde ve kasabalarda kurulan semt pazarlarında hala görülebilen tarak çeşidi.çift taraflı tarak şeklindedir.bir tarafı normal tarak diğer tarafı ise çok sık ve ince dişlere sahiptir.satıcılardan alınan bilgiye göre saçı bitlenen kişi normal tarakla önce saçını tarayıp dolaşmış saçları açar ,daha sonra da ince ve sık dişli tarfıyla saçını sert hareketlerle tararmış.bu tarama esnasındada bitler tarağın dişlerine takılıp saçtan dökülürlermiş.tabii bitlere karşı bir dereceye kadar çözüm olsa da yumurtalara karşı hiç bir çözüm olmadığı ortadadır.
• adı bit tarağı olmasına rağmen, aslında sirke adı verilen yumurtaları ayıklamaya yarayan sık dişli tarak. bitler zıplar gider nitekim. bit tarağıyla ayıklanan sirkecikler yakılarak yok edilir. ya da iğrenmeyenler çıtlatarak öldürürler bit bebekçikleri. yazık ama olsun..
• (bkz: bittorrent)^*
• 80'lerde bitlenen herkesin tanıştığı taraktı bit şampuanı ile beraber. insan merak ediyor tabi hala bitleniyor mu çocuklar.
• genellikle sari renkli olan taraklardir. sik tarafini kullanmadan once saci hafif sabunlamak gerekebilir, zira bu sabunlama tecrubesini cocukken almis olan genc dimaglar bu islemi ileriki hayatlarinda cesitli penetrasyon fiillerini kolaylastirmak icin kullanabilirler ki konu disidir.
  
  haftalik olarak yapilan mendil, tirnak, sac kontrollerinden once kullanilmasi gereklidir, sozu edilen tarakla bitlerin saclardan ayiklanamadigi durumlarda permatikle saci sifira vurmak kalici cozum saglar,
• demirden olanı bilinen en etkili yöntemmiş bitten kurtulmak için
• ölü bitleri yahut yumurtaları artık her neyse, saçtan sökmek üzere kullanılan taraklar. uzun ve sık dişlidirler, bunun yanı sıra saça uygulanacak bit şampuanı yahut türevi kimyasalın ardından eğimle kullanılırlar ve tebrikler; bitlerden kurtuldunuz.
  
  artık ne bitli çocuk, ne bit görüp duymuyorum; yalnız ilkokuldayken her sınıfta bir bitli arkadaşımız olurdu. henüz 1. sınıftayken sınıfın en güzel kızının saçı bitlenmişti ve okula gelmemeye başlamıştı. o zaman bu saç bitlenmesini falan tam bilmediğim, kavrayamadığımdan olsa gerek, sanki ölümcül bir hastalığa yakalanmış gibi değerlendirmişim olsa gerek ki, bir kaç gün ağladım.