• 1809-1882 yılları arasında yaşamış alman düşünür, dinler tarihçisi ve gazetecidir. kardeşi edgar bauer ile genel edebiyat gazetesi'ni çıkarmışlardır.
    kutsal aile'de marx-engels tarafından eleştirilir.
  • bir dönem karl marx ın dostu ve akıl hocası olan daha sonra marx tarafından eleştirilen hegelci. marxla beraber isimsiz yayınladıkları makale "die posaune des jüngsten gerichts über hegel den atheisten und antichristen" bütünüyle bauere atfedilmiş.
  • hem bauer hem de marx'ı daha yakından tanıyabilme ve kavrayabilme adına bir kitap önerisi.

    bruno bauer ve karl marx

    "elinizdeki kitap türkiye literatüründeki iki önemli eksiğin farkına varmak için muazzam ipuçları sunuyor. ilki, marx'ın entelektüel gelişimi ve onun hegel ile genç hegelciler'e tarihsel referanslarıyla ilgili. türkiyeli okurun ağırlıklı bir kısmı bu ilişkiyi, marx'ın feuerbach ve hegel'e ilişkin kendi değerlendirmeleri üzerinden okuyor ve -işin ilginç yanı- olduğu gibi kabulleniyor. aynı durum özellikle bruno bauer'e odaklanmış eleştirilerin yoğunlaştığı kutsal aile (eleştirel eleştirinin eleştirisi) için de geçerli. marx bu metinde eski arkadaşı bauer'e oldukça nükteli ve hakaretamiz ifadelerle, politik bir kopuşu belirginleştirmek amacıyla saldırıyor. bauer'in teorik konumu hiç bilinmese de, marx'ın güçlü kalemi okuyanları büyülü biçimde kendi yanında saf tutmaya zorluyor. lakin büyü, yazarının bilincinde olduğu ama okurunun hiç tanışmadığı tarihsel bir arka planı da yoğun bir sisle perdelemeye başlıyor. kant'tan başlayıp, fichte, schelling, hegel ve bauer'in de içinde olduğu genç hegelcilerle devam eden alman felsefesi geleneği ve onun en yetkin silahı diyalektiğin tarihsel gelişimi görünmez kılındığında marksist literatürün türkiye'deki çorak coğrafyası ile karşılaşmak kaçınılmaz oluyor. bruno bauer ve karl marx bu çorak uzamı yeşillendirmek için kışkırtıcı bir başlangıç.

    kitabın önemini bir kat daha arttıran ikinci özelliği ise günümüzle oldukça yakından ilgili; lakin bu önem sadece dikkatli okurun gözlerine açık ve oldukça dolayımlı. augustinus'tan thomas aquinas'a, anselmus'tan dun scotus'a kadar işlenen hıristiyan teolojisi spinoza'dan hegel'e kadar uzanan tarihsel aralıkta da oldukça nitelikli bir rasyonelleştirmeye tabi tutuldu ve elbette marx ve feuerbach'ın da dahil olduğu genç hegelciler'in din eleştirisi de, bu kuramsal zemin karşısında bir o kadar nitelikli olarak ortaya çıktı. oysa hakikat ufkunu doğrudan temsil ile kısıtlıyan islam'ın gündelik ahlaki yükümlülüklere odaklanmış 'kuramsal' zemini, karşısındaki eleştirinin de kısıtlı ve verimsiz bir biçimde gelişmesine neden oldu. din ve sosyalizm ilişkisinin revaçta bir tartışma olduğu günümüzde elinizdeki kitap, bu konu üzerine sizi tekrardan düşünmeye zorlayacak.

    kitabın unutulmaması gereken bir önemi daha var: eyüp ali kılıçaslan'ın geniş önsözü. hegel sonrası marx'a kadar uzanan düşünce iklimini anlayabilmek için genç hegelciler'in tarihsel gelişimini sunan metin türkçe okuyanlar için bir ilk."
  • isa’nın gerçek bir tarihsel şahsiyet değil de, hiç yaşamamış bir mit olabileceği görüşünü ilk kez gündeme getiren alman teolog. (bkz: isa miti teorisi)
  • hristiyanlığın köklerini yahudilikten çok stoacılığa borçlu olduğunu temelli iddialarla dile getiren ve bunu diyalektik çözümlemelerle öne süren filozof. algılayabildiğim kadarıyla eski ahitten ziyade “kendime düşünceler”e göz atarsak, incilin öncülü olduğunu söylememiz işten bile değil. bunu da kapalı yahudi toplumundan romaya sıçrayan bir inancın yaşadığı tarihsel kopuşla dile getirmek mümkün.

    mesih mit teorisini ilk ortaya atan filozoftur.
hesabın var mı? giriş yap