• yazar dursun akçam anısına ardahan'da açılan kültür merkezidir. http://www.dursunakcam.com/ adresinden ayrıntılı bilgi alabilirsiniz, unutmayın, kitap bağışlarınızı bekliyor bu güzel kültür merkezi...
  • ardahanlıların ayıp ettiği kültür merkezi.

    --- spoiler ---

    dursun akçam kültürevi günlerdir kapalı ardahan! farkında mısın?
    ardahan memleketim benim; dağına, taşına, toprağına, suyuna, rüzgârına, duru bir çocukluk aşkıyla vurgun olduğum coğrafya.
    onlarca yıl okulumdan ve işimden bana kalan tüm zamanlarımı orada geçirmeye, bir zamanların akıncı yürekli imececi köylüleriyle birlikte olmaya çalıştım. sabahın dördünden gecenin karanlığına kadar tırpan çektiğim de oldu, gün doğmadan öküzü koşup ot getirmeye gittiğim de; düğünlerde papağa at binip atımın terli boynuna valayı bağlatmayı başardığımda kendimi dünyanın en mutlu insanı saydığım da... orman kaçakçılarının taşımacı, kesimci olduğu bir orman kesimine karşı verdiğim mücadelede aralarında bulunduğum köylüler yüreklerine bastılar beni; köy ortasına kadar gelmiş, zamanın kaymakamının beni işaret ederek kışkırttığı resmi sivil yüzlerce kişilik baskı gücüne karşı tek yumruk olup korudular.
    tıp fakültesi öğrencisiydim; babam dursun akçam, “anladık oğlum seviyorsun memleketini de biraz da deniz kenarlarına git, sosyal yönünü güçlendir,” diyerek beni türkiye öğretmenler sendikası’nın deniz kenarındaki kamplarının yöneticilerine, arkadaşlarına teslim ederdi; sıkılır yine köye kaçardım.
    aradan zaman geçti; dursun akçam’ı çarıklarıyla geldiği kaf dağı’nın ardına uğurladık. onun anısına bir kültürevi yapalım dedik.
    dursun akçam’ın son on yılını aralarında geçirdiği kuşadası belediyesi, gelin yeri de bizden olsun, yapımında da size masraf ettirmeyelim, dedi. başka yerlerden katkılarıyla bizi kolayca bu işi yapmaya çağıranlar oldu… olmaz dedik, biz baba ocağına yapacağız kültürevini… dursun akçam’ın izinden gitsin yoksul yayla çocukları, ayaklarındaki çarığa, elbiselerindeki yamaya bakmadan dünyaya kafa tutsunlar, aydınlık, ışık saçsınlar yörelerine.
    her çivisinden arsasına varana kadar her şeyi dursun akçam’ın tutumlu yaşamıyla, almanya sürgünlerinde biriktirdiği üç kuruşla yapmaya çalıştık. yeri geldi kendimiz kattık. her türlü dedikoduya, yalana, iftiraya karşı savaştık bir yandan da…
    kültürevi açıldıktan sonra da ilk günden başlayarak 30 gün sigortasını ödeyerek insanca davrandığımız bir yardımcımız oldu.
    kendi harcamalarımızdan, gereksinimlerimizden önce oradaki çalışanımızı düşündük. bir gün geç almasın aylığını istedik. annem perihan akçam’a almanya’dan dursun akçam aracığıyla bağlanmış küçük emekli aylığı yetmeyince kendi emekli maaşımızı kattık.
    hem kültürevi yapımında, hem sonrasında kimsenin hakkı geçmesin dedik. neyse aldığımız malın, emeğin karşılığı, kuruşuna kadar ödemeye çalıştık.
    memleketimizin insanına, toprağına yatırım yapmıştık. ne para kazanmayı amaçladık, ne el açıp para topladık, kendimiz için oy istedik… hiç olmazsa altına bir depo bodrum yapın, geliri olsun diyen dostlara, buraya ticaret karışmasın, kazanç ardında değiliz dedik…
    tam on bir yıl üst üste kendi olanaklarımızla kültür sanat günleri yaptık. uçak paralarını, konaklama ücretlerini verip konuk sanatçılar, yazarlar getirdik; ardahan’ın adını ülkeye duyurmaya çalıştık. kendi olanağıyla gelmeyi tercih eden erdemli dostlar da oldu… kapıyı açık, ocağımızı sıcak tutmaya çalıştık. siyasi görüşüne, toplumdaki yerine bakmadık, sağcı solcu demedik herkesi buyur ettik, başımızın üstünde tuttuk. burası bizim değil, sizin dedik ardahanlıya…
    elbette ilkelerimiz de oldu. her şeyin açıkça konuşulmasına, farklı seslere evet; yalana, kültürevi’nin kişisel ve siyasal çıkar aracı olarak kullanılmasına karşı çıktık.
    karşılaştığımız kimi idari baskıların yanında, ardahan esnafı ne yazık ki kimi zaman hacıağa gibi karşıladı hep bizi ve kültürevi’ni… sayıları iki elin parmağını geçmeyen (özkan durmuş, beysafa yılmaz, suat ışıklı, ertan sarıçam, metin onay ve az sayıda dost) kişi dışında herkes, (kendilerine kapımızı açık, ocağımızı sıcak tutmaya çalıştığımız genç kardeşlerimiz de aralarında olmak üzere) bir yerlerden para topladığımız ve dağıtmakta olduğumuz sanısıyla davrandılar. ardahan’da kazananlar başka yere yatırım yaparken biz ardahan’da kazanmadan, başka yerlerde çalışarak dişimizden tırnağımızdan arttırdığımızı ardahan’a harcamaya çalıştık…
    akçam ailesinde ticaret yapan yok, ihale alan yok… her kuruşumuz alın teriyle, onurlu el emeğiyle kazanılmıştır…
    son kültürevi çalışanımız, genç kardeşimizle anlaşamadık. kültürevi zamanında açılmadı, zamanında kapanmadı. kapılar çoğu gün, duvar gibi oldu. üst üste yakınmalar geldi… telefonlar, elektronik postayla başvurular oldu. ayırmak zorunda kaldık arkadaşımızı.
    günlerdir kültürevi’ni nasıl açarız, kimi buluruz çabası içinde kapıları çalıyoruz. kültürevi’nin on iki yıldır açık duran kapısı kapalı ve kimsenin umurunda bile değil. asgari ücret ve otuz gün sigorta az geliyor konuştuklarımıza. vakfımızı denetleyen baş müfettişler, gönüllü birilerini bulamıyor musunuz, çok masraf çıkmış size dediler… müdürümüz metin onay gönüllü yalnızca (sağ olsun)… o da kendi geçim derdinde…
    “canın sağ olsun, zamanım var, verin anahtarı açayım şu kapıyı da gençler gelsin ders çalışsın, birileri tiyatro oynasın, ücretsiz film izlesin, özgürce kitap okusun, çayını içip sohbet etsin...
    siz bu kadar yaptınız, biraz da ardahanlı alsın nöbeti…”
    bekledik; bunları diyen olmadı…
    ardahanlı imeceyi, paylaşmayı, dostluğu, dayanışmayı çoktan unutmuş olmalı… her koyun kendi bacağından asılacaksa, böyle olmalı elbette... ardahan’ın adaleti buymuş dedik…

    21 ekim 2015, alper akçam
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap