• dolar'ın 9.24 ile zirve yaptığı 15 ekim 2021 tarihli günümüzde, özellikle seçimlere doğru yaklaşırken "seçime doğru ekonomik atmosfer" oluşmaya başlıyor gibi. işaret fişeği ilk olarak 8 eylül 2021 tarihinde atıldı ve o günden bugüne aynı düşünceyi teyit ettiren gelişmeleri de sırasıyla izliyoruz. diğer yandan da dolar her gün yeni rekorlar kırıyor ve vatandaş olarak hepimiz daha fazla fakirleşiyoruz. peki bu iş nereye kadar devam edecek? türkiye nereye kadar süreğenleşmiş krizi yaşamaya devam edecek? 2013 yılından beri yaşamakta olduğumuz ve 2018 yılından itibaren şiddetini katlayarak arttıran bu buhranın sonu yok mu?

    1* ayrıntılara girmeden önce "bugünkü hesap ne?" sorusunu ilk baştan ve doğrudan yanıtlayalım. ibrahim turhan, borsa istanbul eski yönetim kurulu başkanı ve genel müdürü ve tcmb eski başkan yardımcısı, dün bir tivit attı. benim de kafamda sorguladığım "bunlar ne yapmaya çalışıyor" sorusunun tam olarak yanıtı gibiydi. başkalarından da* benzer düşünceler okuyunca da kafamda bu şekilde bir nihai fikir oluştu. turhan şöyle dedi;

    --- spoiler ---

    faydası olur mu bilmem ama yine de hatırlatayım. büyüme için daha fazla enflasyonu göze almak ve cari açığı azaltmak için zayıf tl gibi hesabı olan, böyle politika önerileri yapan varsa bunlar çıkmaz sokaktır. bu fikirleri verenler ülkeye de muhataplarına da iyilik yapmamaktalar.

    --- spoiler ---

    2* turhan gibi birçok insanın bu şekilde düşünmesinin ilk işaret fişeğinin 8 eylül'de atıldığını yukarıda söylemiştim. çünkü ondan öncesinde tcmb şöyle bir söz vermişti: "her daim enflasyon üzerinde bir faiz belirlenecektir". peki aylar sonrasında ne olmuştu da, 8 eylül 2021 tarihinde akp bayburt eski milletvekili ve günümüz tcmb başkanı kavcıoğlu, alman iş adamlarıyla yaptığı toplantıda "bundan sonra çekirdek enflasyona bakacağız" diyerek faizin düşürüleceğine dair ilk sinyali vermişti? nitekim o gün o açıklamayla dolar 8.34'ten 8.48'e fırlamıştı. ve ardı ardına benzer olaylar birbirini izlemişti. buna fed'in tapering'i, abd 10 yıllık tahvil faizlerinin ve dolar endeksinin artışı, dolar'ın tüm dünyada güçlenmeye başlaması da eklenince, kurda son bir ayda neredeyse 1 liralık bir değer kaybı oluşmuştu. kavcıoğlu ekseninde bu sorunun cevabı, naci ağbal gibi memleketin üstün yararını göz etmekten ziyade, kavcıoğlu'nun kendi koltuğunu tercih etmesiydi. nitekim ağbal, mart 2021'de görevden alındıktan tam 6 ay sonra ilk kez tivit atarak, tcmb bloğunda yazdığı bir yazının linkini paylaşmıştı. burada aslında kapalı kapılar arkasında tcmb'nin faiz indireceğinin bilindiği, böylece ağbal'ın yine "memleket yararına" böyle bir tivit atarak ilgili kişileri ihtiyaten uyardığını not düşmek gerekir.

    3* işin bir de uluslararası boyutu var. fed sinyallerini ve izleyeceği politikayı zaten aylardır tartışıyoruz. tapering'in geldiğini, son açıklamalardan sonra kasım veya aralık ortası buna başlanacağını biliyoruz. dahası, geçen gün açıklanan abd doları enflasyonunun da (cpi) önceki aya kıyasla yatay seyretmesiyle (%5,4) "enflasyonun geçici* olmadığına" yönelik endişeler de artıyor. dolayısıyla bir an önce fed'in tapering'e başlaması gerektiği yönünde beklentilerin oluştuğunu biliyoruz. nitekim bu yüzden tüm dünyada dolar değer kazanıyor. bir yandan türk lirası arjantin peso'sundan bile daha fazla değer kaybederken, diğer yandan dolar'da enflasyonun geçici olmadığından bahisle ons altın da değer kazanıyor. böylece gram altına girenler ise hem dolar hem onsun yükselişiyle çifte kazanç yaşıyorlar.

    4* altını başka bir entaride tartışırız ama odaklanmamız gereken nokta, türk lirası'nın daha ne kadar değer kaybedeceği sorunsalı. çünkü mevcut aşama itibarıyla türk lirası, 2001 krizindeki değerinden bile daha düşük halde ve fakirleşmemizin temel noktası bu dolar'ın devamlı değer kazanması, diğer bir deyişle türk lirası'nın devamlı değer kaybetmesi hadisesi.

    5* bu kapsamda ilk başta turhan'ın tivitinden alıntıladığımız üzere ve ekonomik gidişatı tcmb yahut ilgili diğer bakanlıklardan ziyade külliye belirlediğine göre mevcut uygulama ile şu çıkarıma varıyoruz: cumhurbaşkanlığında belirlenen politika, tam olarak değersiz türk lirası üzerinden ihracatta artış, ithalatta düşüş, dış ticaret açığının bu suretle kapatılması ve bir noktada kurun dengeye gelmesi, faizlerin de düşürülmesi suretiyle iç piyasada kredi pompalanarak "hiç değilse" vatandaşın eline bir şekilde para geçmesi suretiyle yalancı bir bahar oluşturulması ve aşırı ucuz türk lirası sebebiyle yabancıların ülkeye girişinin sağlanması şeklinde bir strateji izleniyor şeklinde bir görüşüm var. elbette bu durumda enflasyon kaderine bırakılıyor, yani vatandaşın alım gücü düştükçe hükümet buna "yapacak bir şey yok" demiş oluyor dolaylı olarak. buna bir de dünyanın orta doğu politikasını tamamlayarak çin'e karşı aukus paktı üzerinden sıkıştırma hamlelerini ekleyin. 83 güne kadar su altında kalabilen nükleer denizaltılar, bugüne kadar ilk kez britanya ve abd dışında bir üçüncü ülkeyle, avustralya ile paylaşılıyor, hem de 8 tanesi. çin'in kendi içerisinde baskılar sebebiyle cds'inin de rekor seviyelere çıkmasıyla uluslararası sermaye cumhurbaşkanlığına göre en ucuz nereye yönelecek sorusuna dolayısıyla yanıt aranıyor olmalı. yanıt da elbette beklendiği gibi, türkiye olacak. peki bu hesap tutacak mı?

    6* bu oynanan pahalı bir oyun. bir yandan seçimlere giderken, diğer yandan değersiz türk lirası üzerinden makro dengelerin düzeltileceğini sanmak tam olarak bir akıl tutulması. çünkü eğer bu politika haklı ve geçerli olsaydı, diğer ülkeler de bunun çok daha fazlasını yapıyor olurdu. oysa tam tersine, %3-5'lere gelmiş enflasyonu bir an önce fed ve amb düşürme derdinde, ki bu nedenle uluslararası yayınlarda rogoff, galbraith, krugman, el-erian, roubini gibi isimler "düşük büyüme ve yüksek enflasyon" sebebiyle başta abd olmak üzerine dünyanın stagflasyona girebileceğini ileri sürüyorlar. peki ekonominin kitabını yazan bu adamlar gerizekalı mı da enflasyonu salıp değersiz dolar üzerinden yatırımcı çekmeye çalışmıyorlar?

    7* akp ile erdoğan'ı artık ayırmak gerekir. 2018 ile gelen türk tipi başkanlık sisteminden sonra meclisin işlevsizleştiği mevcut durumda, kararların tek adamın külliyesinden alınmasıyla birlikte artık cumhurbaşkanlığı bu konuda ne düşünüyor ona bakmak gerekir. çok bir şey düşündüklerini zannetmiyorum ama yine de cemil ertem, erişah arıcan ve yiğit bulut'un başını çektiği cumhurbaşkanlığı ekonomi yönetiminde seçimlere giden süreç içerisinde ekonominin bu kötü gidişatı toparlanamadığı için, damat zamanından beri buna zaruri olarak uydurulan kılıf "rekabetçi kur" oldu. peki "doları düşüremeyip buna rekabetçi kur diyorsak o zaman bunun üzerinden neler yapılabilir?" sorusuna cevaben de akıllara gelen tek seçenek "kur ve enflasyonun büyümeye feda edilmesi" sözde stratejisi olarak görünüyor. oysa ağbal zamanında konuştuğumuz hadise "kurun ve enflasyonun tutularak gerekirse büyümenin törpülenmesi" idi ve bu nedenle de kur bu kadar düşmüştü. damadın koltuğu bıraktığı boş günlerde de kurun düşmesinin sebebi farklı değildi. zira riski yaratan, bizzat mevcut yönetimdi.

    8* biz bu hikayeyi geçtiğimiz 20 sene içerisinde gördük. ancak akp'nin ekonomi politik manevralarını bence üçe ayırmamız gerekiyor. bunlardan ilki 2002-2013 dönemi. bu dönemdeki küresel finansal krizi ihmal ederek bunu söylerken, tüm dünyada ucuz dolar, müthiş bir goü'lere para akımı ve türkiye'nin "mış gibi" yaparak sözde ab üyesi olma taahhüdü, derviş politikalarını bir bir uygulaması ve özellikle medeni kanun başta olmak üzere borçlar kanunu, sermaye piyasaları kanunu, bankacılık kanunu vb. gibi amir kanunların ab müktesebatı kapsamında iç düzene aktarılarak oluşturulan "yeni türkiye" dönemi cezbediciydi elbette. balyozlar, ergenekonlar, fetö'nün her yerde cirit attığı bu ilk dönem, fatih terim'in uefa kupasını kazandığı galatasaray kadrosuna benziyor. hagi, taffarel, popescu, jardel vb. derken efsane bir kadro. başında kim olsa zaten kupayı alırdı. (bkz: taktik maktik yok bam bam bam)

    9* ikinci dönem ise 2013-2018 arası durgunluk dönemi. 22 mayıs 2013'teki taper tantrum sonrası dolarda küresel olarak kuvvetlenmeyle birlikte; türkiye'de gerek kişi başına düşen milli gelirin dolar bazında düzenli ve sürekli olarak düşmesi, gerek ise de milli gelirin dolar bazında yine düzenli olarak azalması dönemi. tüik'in internet sitesinden herkes bu verilere ulaşabilir ancak sizi uğraştırmamak için buraya görselleri ekleyeyim. ilk görsel emrinize amade; görüldüğü üzere 2013'te 12.582 dolar kişi başı bir yılda kazanıyorken, 2020'de bu 8.597 dolara düşmüş. benzer şekilde şu görselde de görüleceği üzere milli gelir de farklı değil. 2013'te 957 milyar dolar, 2020'de 720 milyar dolar. yükseliş ağırlıklı olarak küreselken, düşüş tam tersine iç sorunlardan kaynaklanıyor.

    10* üçüncü ve son dönem ise 2018'den günümüze olan dönem. bir nevi osmanlı'nın son dönemi. rezalet ekonomi politikaları, hazinenin artık kendi parasıyla değil, dolar ve euro üzerinden sağa sola garanti vermesi. toplumda müthiş bir fakirleşme, paranın gerçek manada pul olması hadisesi. külliyedeki danışmanların sağdan soldan 3'er 5'er maaş alması. erdoğan'ın "ekonomimiz çok iyi" diye yaptığı mitingde vatandaşın yerdeki yiyecekleri toplaması. dış politikada inanılmaz bir yalnızlık ve rusya-abd ekseni arasında sıkışmışlık. bir yandan ikinci parti s-400 alım taahhüdü verilirken, diğer yandan yeni f16 siparişi verilmesi. satın alınan ve milyar dolarlarca para ödenen f35'lerin abd tarafından türkiye'ye verilmemesi. suriye'de köşeye sıkışmışlık. ve daha nicesi..

    11* yazıyı daha fazla uzatmayayım. seçimlere giden yolda bu zaruri oyun tutmayacak. dolar yükselmeye devam edecek. çünkü her şeyden önce yönetime güven yok. magna carta'dan günümüze gelen demokratikleşme yolculuğunda izlenen süreç her daim "iktidar gücünün kısıtlanması" üzerine olmuş. türkiye'de ise devlet tersine evrimleşmiş ve tüm güç tek bir kişiye bırakılmış. bu senaryoda tcmb ile oyuncak gibi oynayan iktidar, seçimlerde tekrar kazanmak uğruna tekrar faizleri düşürmek suretiyle kredi pompalaması yaparak yalancı bahar arayışına girmiş. fakat bu sefer hem kur, hem enflasyon, hem de faizler istendiği gibi gidemeyecek. özellikle vatandaştaki fakirleşme şiddetli bir şekilde artarak devam edecek.

    12* ben 8 eylül tarihine kadar dolardaki yükselişin fed kaynaklı olacağını tahmin ederek 1 eylül'de "köprüden önce son çıkış" diye bir tivit atmıştım. görüşümün halen arkasındayım fakat bu sefer yurtdışından çok daha kuvvetli bir yerel etkinin geldiğini düşünüyorum. bu da, özellikle faizlerin düşürülmesinin devam etmesiyle ve son 3 ppk üyesinin görevden alınmasıyla sarmalın daha da derinleşeceği yönünde. bu bir sarmal ve şu anda da içerisindeyiz. sarmalda faktörler birbirlerini besleyerek daha kötü duruma devamlı sebebiyet verir ve kuvveti giderek artar. o yüzden bana göre bu hatalı kararlar silsilesi devam ederek doların ateşine taze odun atılmış olacak. ağustos 2018 gibi şok olacağını halen düşünmüyorum çünkü o kadar yabancı da memlekette kalmadı fakat damat dönemine benzer bir süreç içerisinde olacağız. 1 ayda kurun 1 tl artması bu kapsamda tesadüf değil. daha buna tapering'i ve abd faizlerinin artışını ekleyin. bunlar tam olarak fiyatlanmadı. gidişat iyi değil.

    yazık oluyor memlekete.

    bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete.

    hadi geçmiş olsun.

    *

    (bkz: 2023'ten önce erken seçim olma ihtimali/@dragonlady)

    (bkz: türk tipi başkanlık sistemi/@dragonlady)

    (bkz: 20 eylül 2021 dolar kuru/@dragonlady)

    (bkz: 23 eylül 2021 para politikası kurulu toplantısı/@dragonlady)
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap