• fallout, fallout 2, fallout 3, fallout new vegas oyunlarını oynadım. bu başlıktaki entryler bu oyunlara dair spoiler içermektedir.

    fallout, post-apocalyptic bir dünyadır. (bkz: post apocalyptic era) nükleer bir savaş sonrası mahvolmuş bir dünyada geçmektedir. retro fütüristik bir yapı mevcuttur(bkz: retrofuturism), yani gelecekteki dünyada, eski, ellili altmışlı yıllara ait öğe ve simgeler bulunmaktadır. televizyon programları siyah beyazdır ve amerikanın soğuk savaş dönemindeki propaganda videolarına benzer yayınlar yapılmaktadır. bilgisayar donanımlarında hala lambalar falan vardır. oyunun açılış videosu şöyledir.

    ilk oyunun başında bize (bkz: #2338542) şeklinde de bilgi verilmektedir.

    fallout dünyası alternatif bir dünyadır. bizim dünyamızdan ikinci dünya savaşı sonrasında farklılıklar göstermektedir. mesela amerika birleşik devletleri 1969 yılında 13 parçaya bölünmüştür. bayrağında her bir parçayı simgeleyen 13 yıldız ve ortalarında da devleti ve ulusu simgeleyen 1 yıldızla beraber 14 yıldız bulunmaktadır.

    2000li yıllardan sonra teknolojik gelişmelerle birlikte bilimum robot, silah vb. şeyler üretilmiştir. yalnız, ülkeler arasındaki teknoloji rekabeti, nükleer ve fosil enerji kaynaklarının hızla tükenmesine yol açmış, 2050 yılından sonra ise bu bir krize dönüşmüştür. amerika birleşik devletleri meksikayı işgal etmiş, avrupa ise orta doğuya saldırmıştır. petrol tüketimi yerine füzyon teknolojisi geliştirilmiştir.

    dünyada rezervlerin tükenmesi, kalan kaynaklar için ülkelerin birbirine savaş açmasına yol açmış, birleşmiş milletler yalan olmuştur. sonun başlangıcı olarak çin halk cumhuriyeti, enerji kaynakları paylaşımı için amerikan hükümetince geri çevrilince, 2066 yılında alaskayı işgal eder. amerika da asker sevkiyatını kolaylaştırmak için kanadanın varlığına son verir.

    savaşlarda yeni teknolojiler de kullanılır. mesela bir askeri zarar görmeden bir kent dolusu insana karşı koyabilecek hale getiren power armor denilen zırhlar üretilir.

    muhtemel nükleer bir felakete karşı, amerika, yer altında vault denen mahzenler inşa eder. 1000 kadar insanın, içinde yüzlerce sene yaşayabileceği vaultlar, dışarıdaki savaş, radyasyon gibi şeylerden insanları koruyacaktır. jeotermal yollarla veya nükleer reaktörüyle enerjisi sağlanan, çok uzun süre yetecek stoklanmış yiyeceği ile dış dünyadan izole edilmiş yer altı kentleridir bunlar. dış dünyayı bilmeden nesiller boyunca vaultta yaşayacaktır insanlar. amerikanın çeşitli yerlerinde 120 civarı vault inşa edilmiştir.

    2077 yılında dünyanın sonunu getiren büyük savaş başlar. kimin başlattığı bilinmeyecektir ama bir anda dünyanın tamamı nükleer savaşa girer. amerika yüzlerce nükleer silah ile vurulur. her şey iki saatte olup biter. insan ve canlı nüfusunun büyük bölümü saldırı ile ve daha sonrasında radyasyon yüzünden yok olur.

    sene 2161de, ilk oyun başlar :)

    (bkz: vault 13)te doğmuşuz. çevremizdeki herkes burada doğmuş. dışarı dünya hakkında hiçbir bilgimiz yok, dışarı çıkmak yasak, kapılar kapalı ve muhtemelen yıllar boyunca da kapalı kalacak.

    ama vaulttaki insanların yaşamını sağlayan en temel şeylerden olan su sağlama ve arıtma cihazının bilgisayarı bozuluyor. yedek parça olarak kullanılacak bir çip yok. sadece 150 yetecek kadar su var. birisinin dış dünyaya çıkması ve bir su çipi bulması gerekiyor. o kişi de biz oluyoruz.

    vault yöneticimiz, yani overseer, bize bir tabanca ve biraz mermi vererek vault kapısını açtırıyor ve dış dünyaya adım atıyoruz. http://www.youtube.com/watch?v=8n2g5tf7g2i

    fallout dünyasının kendine aşık eden yaratıcılığını görüyoruz böylece. büyük nükleer savaş sonrasında dünyanın ebesinin nasıl sikildiğini görüyoruz. her taraf wasteland denen bereketsiz topraklara dönüşmüş. hala çoğu yerde radyasyon tehlikeli boyutlarda. radyasyona dayanabilen çoğu canlı mutasyona uğramış, köpek kadar karıncalar ve fareler, eşşek kadar akrepler var, sizi cart diye öldürebiliyorlar. götünüzü kollamanız lazım bu dünyada. artık brahmin denen ineklerin iki kafası var.

    insanlara gelirsek, hayatta kalanlar acayip bir hayat sürüyor. küçük yerleşimler var, şehirler yok olmuş. para yerine gazoz kapağı kullanılıyor, zira şişe kapağı basabilecek bir teknoloji yok yeryüzünde, sahtesi üretilemez bir para birimi olmuş şişe kapağı. kabile gibi yaşıyor çoğu insan, yiyecek ve su kısıtlı. dünyada üretim diye bir şey yok, fabrika yok, televizyon yok, otomobil yok, adam gibi ayakta kalmış bina bile yok. her yer yıkıntı, her yer çöl, her yer tehlikeli varlıklarla dolu. mızrak kullanan da var, pompalı tüfeği olan da var, lazer silahı bulan da var. iti var koğuğu var, haydutu var, zaman kötü yani.

    insanlar arasında da mutasyona uğrayanlar var. bizim vaultun içinde güvende yaşadığımız yıllar boyunca dışarıda radyosyonun etkileri son derece kötü olmuş. kimisi yıllar boyunca değişime uğrayarak ghoul denilen zavallı ucubelere dönmüş, yaralı kavruk ciltleri var, zar zor yürüyebiliyorlar ama yaşıyorlar. normal insanlar onlara tiksintiyle bakıyor, bildiğin zombilere dönmüşler çünkü.

    amerikan hükümetinin büyük savaştan önce ürettiği forced evolituonary virus, kısaca fev denilen bir virus var bu arada. çinle savaşırken, muhtemel biyolojik saldırılara karşı geliştirilmeye çalışılan, bağışıklık sistemini güçlendirici bir şey iken, hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde bunun bir canlıyı çok daha güçlü bir varlığa dönüştürdüğü gözlemlenince, amerika bunu kendi askerleri üzerinde kullanabileceğini düşünmüş. canlıların genetiği ile oynamak üzere araştırmalar yapılırken, deathclawlar gibi değişik canlı türleri de yaratılmış. ancak bir askeri üste bu virüs üzerinde çalışmalar devam ederken büyük savaş patlak veriyor.

    bu virüsten etkilenen insanlar, süper mutant denilen canlılara dönüşüyorlar. düşük zekaya sahip ama son derece güçlü ve dayanıklı bireyler bunlar. yani ideal bir asker*, bunlardan bir ordu yartırsanız dünyaya hükmedebilirsiniz değil mi?

    bir de brotherhood of steel var. parlak power armorları içinde insanlığın geleceği için savaşıyor bu abilerimiz ve ablalarımız. savaş sonrasında, sahip olunan eski teknolojileri bulmaya ve bunları insanlık için kullanmaya çalışıyorlar, bu esnada şerefsiziyle, namussuzuyla kapışıyorlar.

    neyse, siz halkınız için su çipi aramaya devam ediyorsunuz oyun senaryosunda. bir şehirde su tüccarlarına rastlıyorsunuz hatta, vaultunuzun yerini tarif ediyorsunuz, böylece bir süre daha yetecek kadar suları oluyor. sittin tane yer ve insanla karşılaşıyorsunuz bu sürede, başınıza gelmeyen kalmıyor, kah eşkıyaların elinden insan kurtarıyorsunuz, kah dev akreplerle savaşarak bir yeri koruyoruz, kah brotherhood için çalışırken robotlarla, turretlarla kapışıyoruz.

    allem edip kallem edip en sonunda buluyorsunuz water chipi, terk edilmiş bir başka vaultun içinde, en derin katta buluyoruz, oraya gelene kadar gene mole ratlarla falan savaşıyoruz tabi.

    hemen vaultumuza dönüyoruz, overseerı buluyoruz ve su çipini veriyoruz. ama bitmiyor oyun, çünkü çok tehlikeli bir durum var. master adından bir hırbo, mutasyona uğramış acayip bir yaratık, hatta bir kaç insanın ve bir mainframe bilgisayarın mutasyonla birleşmesiyle oluşmuş bir varlık, mutant desen değil, cyborg desen değil, neyse, süper mutantlardan bir ordu kurmakla meşgul. insanları kaçırıyor, onlardan mutant üretiyor piç. hatta kendine bir de children of the cathedral diye dini tarikat kurmuş göt.fev üretilen o askeri üsse gidip mutant ordusuyla kapışıyoruz. master adlı ucube ibneyi de mekanında bulup anasını sikiyoruz.

    başımız dik bir halde vault 13e dönüyoruz.
    ama ne oluyor?
    vault overseerı bizi içeri almıyor. çünkü onlar dışarıdan izole bir halk. çünkü biz artık dış dünyayı görmüş biriyiz. çünkü biz artık diğer insanları etkileyebiliriz, onlar da dünyayı görmek isteyebilirler. çünkü artık biz vault 13 için bir tehditiz. çünkü biz vaulta sokulmaması gereken biriyiz.
    overseer bize teşekkür ediyor ve gitmemizi söylüyor. "you're a hero, and you have to leave."
    overseera, silahımızdaki bütün mermileri boşaltıyoruz, mermi manyağı yapıyoruz.

    orospu çocuğu. ben hayatımı koymuşum ortaya vault 13 için, masterı bile yok edip insanlığı kurtarmışım, senin bu yaptığına orospu çocukluğu derler, götveren overseer.
    vault kapıları yüzümüze kapalı artık. biz de siktir olup gidiyoruz, oyun bitiyor. kahramanımız kendini çöllere vuruyor, hayatını, geçmişini her şeyi ardında bırakarak, unutmaya mahkum olarak.

    ...

    nasıl bir atmosferi varsa artık, anlatırken bile ağzımın suları akar hala. oyun çıktıktan 4-5 sene sonra falan tanışmıştım fallout ile ne yazık ki, hayvanlar gibi oynuyorum. o zamanlar öss için dersaneye gidiyorum, daha doğrusu gideceğim, oyunu bırakıp da gidemiyorum, öyle bir bağımlılık yaratmıştır bünyemde. dersaneye ya da okula gidiyorum, aklıma wasteland geliyor, radscorpionlar geliyor, brotherhood of steel knightları geliyor, elinde minigunlarıyla süper mutantlar geliyor.

    oyun oynuyorum, necropolis kentinde bir ghoul ile konuşuyoruz, şehre su sağlayan mekanizmaları bozulmuş, tamir edebilir misin falan diyor. ben buna ters bir şey söylüyorum, bir anda necropolis şehrindeki bütün ghouller bana düşman oluyor, beni öldürmek için kovalamaya başlıyorlar. hala hatırladıkça tüylerim diken diken olur, başka oyun olsa siklemezsin belki, ben ecel terleri döktüğümü hatırlıyorum gerçek hayatta bütün şehir peşime takılmış gibi. şehirden çıkana kadar beni gören herkes peşime takıldı, arkamdan tabanca sıkıyorlar, ben köşebaşlarından dönüyorum, daha fazlası peşime takılıyor, en sonunda ağır yaralı bir şekilde şehirden kaçıyorum... ne oyundu amına koyayım. üzerinden o kadar sene geçmiş, grafik namına bir sik yok ama oynanıyor arkadaş, öyle rpg öğesi var ki oyunda, grafik mrafik aklına gelmiyor. ben oyunu böyle anlattım ya, istersen böyle oynamazsın. istersen masterı öldürmezsin, gider ona katılırsın mesela. ya da master ile öyle konuşursun ki kendi kendini öldürür, sen silahına bile davranmazsın. haydutlardan insan kurtaracağına haydutlara katılırsın mesela vs vs.

    bu yüzden bu seri, sadece bir bilgisayar oyunu değil, bir film gibi, bir kitap gibi bir sanat eseridir, siz o kadar içindesinizdir ki oyunun, başında harcadığınız belki yüzlerce saati fark bile etmezsiniz, tekrar tekrar oynarsınız.

    ikinci oyuna geçmeden önce, bir kaç şeyden bahsedelim. fallout oyunlarında bir kaç eşya vardır, bilinmesi gerekir. biri (bkz: vault suit) denen, vaultta yaşayan insanların giydiği giysidir, mavidir ve sırtında kaç numaralı vaultta iseniz o sayı yer almaktadır. bazı fanlarda vardır bunlardan.
    diğeri ise (bkz: pip-boy)dur. eski versiyonu pipboy 2000 olup birinci ve ikinci oyunlarda bu cihazı kullanırız. fallout 3 ve sonrasında ise pipboy 3000 kullanırsınız, kolunuza saat gibi takarsınız bu cihazı. bu cihaz, envanter bilgilerimizi, harita bilgilerini, tarih saat bilgilerini, radyasyon değerlerini, sağlık bilgilerimizi vs. tutar. dünyada çok az mevcuttur, zira savaş öncesi dönemden çok azı günümüze ulaşmıştır.

    o meşhur tip vault boydur. oyun içi videolarda, afişlerde vs karşımıza çıkan figürdür.

    silahlar da daha önceden dediğim gibi çeşit çeşit, hayvan gibi çeşit var hem de; taş, bıçak, çekiç, mızrak, levye, taramalı tüfek, pompalı tüfek, tabanca ki bunlar bile çeşit çeşit kendi içlerinde, sniper tüfek olsun av tüfeği vs olsun silahlar var, bunların üstüne plasma rifle, laser rifle gibi değişik silahlar da var. farklı mermi çeşitleri var, teknolojik silahlarda kullanılan energy cell, microfusion cell gibi ammolar da var. bunlar da yetmiyor tabi, molofot kokteylinden lav silahına, bazukadan elektrikli testereye...benzer şekilde çeşit çeşit zırh da var, hep vault giysimizle gezmemize gerek yok, deri ceket, deri zırh, power armor, kurşun geçirmez zırh falan var zira.

    yaralanırsak stimpack basıyoruz kendimize enjektörle, yaralarımız iyileşiyor. radyasyona dayanıklılığımızı bir süreliğine arttıracak ya da vücudumuzdaki radyasyonu azaltacak ilaçlar var. bazen bira, booze falan buluyoruz, içiyoruz kafayı buluyoruz. mentat, buffout ya da psycho gibi uyuşturucular kullanıyoruz çılgın atıyoruz, zihnimiz açoyun yapmışlar lan, çok acayip.

    bir de
    (bkz: nuka cola). kola bile radyasyonludur ha.

    her neyse, ilk oyun böyle bitiyor, aradan yıllar geçiyor...

    --to be continued--
  • devam edelim.

    ilk oyunun geçtiği harita şudur. günümüzdeki amerika birleşik devletlerinin batısı, california taraflarıdır. oyuna başladığımız yer olan vault 13 kuzey doğuda görülmektedir.

    ilk oyunun sonunda, kahramanımız -vault dweller- vaultunu yerk etmiştir. gidecek bir yeri yoktur, serseri gibi orda burada gezecektir.

    ama vault 13 içindeki bazı kişiler de vaultu terk etmeye karar verirler. onlara göre artık dünyaya çıkma vakti gelmiştir. dışarı çıkar ve wastelandda tek başına gezinmekte olan kahramanımızı bulurlar. daha sonra onlara, yolda karşılarına çıkan başka insanlar da katılır. bu insanlar kuzeye giderler ve yeni bir yerleşim kurarlar. kurdukları köyün adı arroyodur. vaultunu terk ettikten sonra, kahramanımız vault suitini bir daha asla sırtına geçirmeyecektir.

    masterın ve askeri üssün yok edilmesiyle, süper mutantlar oraya buraya dağılırlar. insanlar, ghouller ve süper mutantlar kimi zaman çatışırlar, bazı yerleşim birimlerinde ise beraber yaşarlar. arroyo gibi küçük yerleşimler de kurulur. brotherhood of steel varlığını sürdürmektedir. mutantları, insanları, haydutları ve acayip yapısıyla dünyada hayat bıraktığımız gibi devam etmektedir.

    arroyoda, vault dwellerımız aile kurar, kızı olur. yıllar geçer, bu esnada hatıralarını yazar. ve bir gün sırra kadem basar. ondan haber alınamaz ve öldü kabul edilir. arroyo köyünün yönetimi bundan sonra elder denilen kişilerce yönetilecektir. köyün elderı olmak için, kahramanımızın kızı çok sayıda sınavdan geçer. silah kullanma olsun, fiziksel beceriler olsun, bilgi olsun bütün sınavlarını verir ve elder olur. köyünü bilgelikle yönetecektir.

    aradan yine yıllar geçer. fallout 2 başlar :) oyunun trailer videosu, oyunun açılış videosu .
    açılış konuşması için (bkz: #16792287)

    vault dwellerımızın, köyün elderı olan kızının çocuğuyuz, yani ilk oyundaki kahramanın torunuyuz. sene 2241 olmuştur, ilk oyundan itibaren yaklaşık 80 sene geçmiştir.

    arroyo köyü kötü durumdadır. kuraklık vardır ve elde edilen ürünler olsun, brahminler olsun yetersizdir. gelecek pek parlak gözükmemektedir, radyasyon yüzünden de tarımın ve insanların durumu iyi değildir zaten.

    babasının yazmış olduğu hatıraları okuyan elder, garden of eden creation kit yani kısaca (bkz: geck) denilen bir şeye ihtiyaçları olduklarını anlar. bu kitin içinde, nükleer bir savaş sonrası, hayatı devam ettirebilecek şeyler bulunmaktadır, çeşitli bitkilerin tohumları, gübre ve radyoaktif olmayan toprak örnekleri, çeşitli kimyasal maddeler, bir adet soğuk füzyon enerji jeneratörü ve holodiskte ansiklopediler dolusu bilgi bulunmaktadır. arroyo köyü, bu geck sayesinde yok olmaktan kurtulacaktır.

    biz, yani ilk kahramanın torunu, arroyo köyü elderının çocuğu olan biz artık seçilmiş kişi yani chosen oneız. ama o seçilmiş kişi olmak için, oyunun başında tıpkı elderın bir zamanlar yaptığı gibi bizim de sınavlardan geçmemiz gerekiyor. köyün tapınağının bir kapısından girip içindeki çeşitli dev karınca ve tuzakları falan geçerek diğer kapıdan sağ salim çıkarak kendimizi kanıtlıyoruz. elder bize vault dwellerdan kalan vault 13 suitini ve pip-boy 2000i verir ve bizi dış dünyaya uğurlar.

    ikinci oyunun haritası şu şekildedir. arroyo kuzeybatıdadır, güney doğuya baktığımızda vault 13ü görebiliriz.

    köyümüzden çıkınca bizi wasteland karşılar. klamath, den vb. yerleşim yerleri keşfederiz.

    fallout 2 de geçen dünya, ilk oyunda geçen dünya kadar karanlık değildir. new reno adlı kent, dünyanın geri kalanından daha farklı bir hayat sürdürmektedir. mentat, psycho gibi uyuşturucu maddelerin üstüne bir de "jet" denilen bir uyuşturucu üretilmiştir. new reno uyuşturucu, hayat kadınları, kumarhaneler ve mafya aileleri ile doludur. nereye adımınızı atarsanız kafayı bulmuş keşlerle ve para kazanmak için bedenini satan insanlarla karşılaşırsınız. mafya aileleri için pis işler yapabilir hatta bu ailelerden birindeki mafyanın karısını hatta kızını baştan çıkarabilirsiniz.

    bir vaulttan çıkan insanlar ise kendilerine ait gecki kullanarak vault cityyi kurmuştur. şehir duvarlarla çevrilidir ve teknoloji olarak ileri seviyededirler. wastelanddan insanlar, mülteciler bu şehre girebilmek, vatandaş olup insan gibi yaşamak için vault city önünde adeta başka bir yerleşim alanı kurmuşlar, şehrin kapısının önünde, çadırlarında yatmaktadırlar. şehrin içinde orospuluk olsun, uyuşturucu kumar vs olsun yasaktır. her tarafta güvenlik görevlileri vardır, lazer silahları olan turretlar vardır, şehir dışarıdan ve içeriden gelebilecek tehditlere karşı son derece korunaklıdır. şehir bir konsey tarafından yönetilir, başlarında da "first citizen" olarak geçen bir yönetici vardır.

    ilk oyunda gidebileceğimiz bir kent olan "shady sands" adlı şehir artık new california republic olmuştur. büyük bir şehirdir. başında, ilk oyunda vault dwellerın haydutların elinden kurtardığı tandi adlı kız bulunmaktadır, tabi artık yaşını başını epey almış bir kadındır haliyle.

    wastelanddaki insanlar yine yaşam mücadelesi vermektedirler. kimi tarımla uğraşır, kimi brahmin yetiştirir, kimisinin çiftlikleri vardır, kimisi avcılık yapar, dericilik falan yapar. şehirler arası mal alıp götüren karavan şirketleri de vardır, karavan dediysek eşyalarını brahminlerinin sırtlarına yüklerler ve wastelandın çeşitli tehlikelerini aşmak zorundadırlar. vahşi canlılara ek olarak haydutlar vardır, karavan yollarını keserek soygunculuk yaparlar. oyunda karavan koruculuğu, para kazanabileceğimiz bir meslektir. mesela zaten bir şehre gideceksek, o şehre giden bir karavan şirketi kervanıyla anlaşırsak para da kazanabiliriz. tabi bize baskın yapan haydutlarla kapışmamız gerekecektir.

    bununla beraber, insan ticareti de yapılmaktadır. çok eski zamanlarda olduğu gibi kölecilik vardır, kaçırdıkları insanları köle olarak satarlar. ne boktan bir dünyadır lan burası.

    köle denince aklıma (bkz: sulik) gelir, çok delikanlı adamdır, eski bir köledir, bizim yol arkadaşımız olur, beraber savaşırız düşmanlara karşı. acayip bir heriftir kendisi.

    biz geck ararız. şehirden şehire gezeriz. kölecilerle kapışırız mesela, ya da new renoda porno film çekimlerinde oynayıp pornocu olabiliriz. para kazanmak için ringlerde dövüşürüz, gecko avlayıp derilerini yüzüp satarız vs.

    fallout 2 bu çeşitliliği ve oyuncuya tanıdığı özgürlüğü ile rpg aleminin kralıdır. bu alanda black isleden başka ilah yoktur, fallout serisi onun kulu ve elçisidir diyebiliriz. ayrıca (bkz: baldur's gate) (bkz: planescape torment)

    neyse, en sonunda gecki buluruz, hem de vault 13ün içinde. vault 13te insanlar yoktur nedense, ama deathclawlar vardır. ve içlerinden birisi insan gibi konuşabilecek kadar zekidir. vault bilgisayarını tamir ederiz ve o da bize aradığımız gecki verir.

    koşa koşa köyümüz arroyoya döneriz. artık köyümüz canlanacaktır, içimiz umut ve gurur doludur. ama o da ne? köyümüzün girişindeki köprüde bekleyen korucu hakunin yerde yaralı bir biçimde yatmaktadır. koşarız yanına, "yiğit hakunin, sana ne oldu böyle" diye sorarız. askerlerin geldiğini, köydeki herkesi uçan makinelere bindirip götürdüklerini söyler, "onları kurtar" der ve kollarımızda son nefesini verir.

    --to be continued--
  • ...devam

    şimdi, şu ana kadar gördüğümüz (bkz: post nuclear) amerikaya bir daha göz atalım.

    kısaca; yarrağı yemiş durumda.

    her yer çöl olmuş, amerika nükleer başlıklı sayısız füzeyle vurulduğu için şehir mehir kalmamış ortalıkta. sadece, hayatta kalan insanların kurduğu yeni yerleşimler var.

    teknoloji diye bir şey hem var hem yok. savaş öncesi, yani 2070lere kadar yapılan şeyler, yani plasma ve laser silahları, insanlara yardımcı olsun diye üretilmiş mr. handy, robobrain * `: bu robotlar ellilerde insanların hayalini kurdukları geleceğin robotları gibi modellenmiş` gibi robotlar sağda solda görülebiliyor. ama insanların çoğu kötü şartlar altında yaşıyor, kırsalda hayvan falan avlıyorlar mesela çünkü yapabilecekleri başka bir şey yok. barbarlar gibi yaşayan insanlar var ama bazı şehirlerin kendi enerji reaktörleri modern yaşam imkanı sağlıyor mesela. kıtanın veya dünyanın kalanıyla bir iletişim kurmak imkansız.

    brotherhood of steel de teknolojiyi tekrar bulmayı hedefleyen bir örgüt. böyle örgüt deyince ibda-c gibi bir şey geliyorsa aklınıza, gelmesin. zira "bos" ordu temelli bir şey. büyük savaş sonrasında, komutanlarca"ne pahasına olursa olsun" insanlığı kurtarmak, tekrar teknoloji ve bilimi keşfetmek gayesiyle kurulmuş bir amerikan ordusu devamı diyebiliriz. eski askeri üsleri kullanırlar genelde ve bu abilerde power armordan mainframe e kadar pek çok teknoloji mevcuttur. insanlar için mutantlarla, şehirleri tehdit eden haydutlarla falan kapılşırlar. bu oluşuma katılmak çok zordur, kendi içlerinde rütbe, emir komuta zinciri bulunmaktadır. eski araştırma merkezlerini falan ararlar, bulunca teknolojileri ve bilimsel araştırmaları incelerler vs.

    radyasyon yıllarca bilimum canlıda kalıcı etkiler bırakmış. hayvanların çoğu mutasyon geçirmiş ve devasa karıncalar, akrepler çöllerde eşkıya gibi yol kesiyorlar. insanların da bir bölümü yıllar boyunca radyasyona maruz kalarak ghoullere dönüşmüşler. ghouller insanlardan çok daha uzun yaşam süresine sahipler ve radyasyondan pek az etkileniyorlar. ayrıca daha önce bahsettiğimiz gibi; daha önce amerikanın ürettiği fev, yani kısa sürede mutasyon yaratan virüsten etkilenen insanlar da süper mutant denen aşırı güçlü ama aptal ve saldırgan yaratıklara dönüşmüş durumda. ilk oyunda bu yaratıklara ve hala fevi kullanarak bir ordu yaratmayı amaçlayan mastera karşı zafer kazanmış olsak da pek çok süper mutant hala wastelandda dolanmakta. ghouller genelde insanlar tarafından dışlandıkları için gecko gibi şehirlerde kendi halklarını oluşturmuşlar. yine de insanlarla birlikte yaşayabilen ghoul ve süper mutantlar da var.

    büyük savaş öncesi dönemde, amerika hükümetine iş yapan belli başlı firmalar var. enerji ve yakıt buma, işleme ve depolamada dünyanın savaş öncesi en büyük enerji şirketi olan poseidon energy var mesela. general atomics international pek çok robotu geliştiren firma. vault ya da başka yerlerde görüldüğümüz, hala çalışır durumdaki bilgisayarların işletim sistemleri ve pipboy 2000, 3000 cihazları robconun elinden çıkma. insanlığı yok edebilecek bir savaşa karşı vault-tec firması vaultları inşa etmiş ve "geck"i üretmiş. west-tec firması power armorları geliştirmiş, ayrıca hükümet için "fev" araştırmalarını yapmış.

    iyi hoş, bu firmalar gelecekte yok tabi ki, artık robot üretilmiyor, vault inşa edilmiyor vs.

    peki aklımıza hiç şu soru geliyor mu, amerikan hükümetine ne oldu? tarihe mi karıştı?

    şöyle cevaplayalım; hayır, tarihe karışmadı:)
    (bkz: enclave)

    enclave için savaş öncesi amerikasının derin devleti diyebiliriz. savaştan önce, hükümetin bazı üyelerinin, bazı büyük firmalarla, hatta ordu ile birlikte oluşturduğu bir yapılanmadır.

    enclave, büyük bir nükleer savaşın geleceğini öngörmüştü. bu sebeple ileri gelen adamları, savaştan önce güvenli olduğunu düşündükleri yerlere kaçtılar. enclave, amerikanın ileri gelenlerinin hayatta kalması ile, daha sonra tekrar amerika ve dünya üzerinde güç kazanabileceklerini düşünüyordu.

    amerika başkanı ve yanındakiler, poseidon energy firması tarafından işletilmekte olan bir petrol rafinerisine saklandılar. amerika, dünyadaki büyük enerji krizi esnasında, pasifik okyanusunun kilometrelerce altında petrol bulmuştu. poseidon energy, buraya, deniz üerinde bir platform rafineri inşa etmiş, daha sonrasında petrol tükenince de burayı boşaltmıştı. büyük savaş sonrası burası enclavein birincil üssü olmuştur.

    nükleer savaşın felaketinden sonra, enclave çok uzun yıllar boyunca amerikaya dönmedi. üslerinde güvenli bir şekilde beklediler.

    bir de şöyle bir şey var. o vaultlar var ya, hani nükleer savaşın felaketinden vesaireden, insanları korumak için inşa edilmiş o yeraltı sığınakları...

    yüzyirmi küsur tane yapıldı demiştik bu sığınaklar için. ancak, 2070li yıllarda amerikanın nüfusu yaklaşık 400 milyon olmuştu. yani amerika, vatandaşlarını bu felaketten korumak için yaklaşık -400 bin- tane vault inşa etmeliydi değil mi?? ama sadece -120- tane inşa etmiş??

    vatandaşlarının hayatı amerikanın çok da sikinde değildi tabi ki. amerikan hükümeti, vaultları sadece sosyal deneyler yapmak için inşa ettirmiş, vault tech firmasını bunun için finanse etmişti. olay şundan ibaret; muhtemel bir savaş esnasında ve sonrasında, insanların ne yapacakları, nasıl davranacakları için birer gözlem amacı. buna vault experiment denmektedir.

    savaşın yaşanmasının ardından, enclave üste yıllarca gizlense de bilgisayarları ile vaultlarla iletişim sağlayabilmekteydi. vaultlarda "overseer" dediğimiz yöneticiler de zaten hükümetin adamlarıydılar, bilgilerini de daha sonra seçecekleri diğer insanlara aktaracaklar ve "vault experiment"ın başarılı bir şekilde devamını sağlayacaklardı.

    birinci oyun sonunu hatırlayalım. biz su çipini bulmuş, sonra da mutant ordusunu üreten master ve askeri üssü havaya uçurduktan sonra vault 13e geri dönmüştük. ama overseer bizi vaulta sokamayacağını söylemişti. vault experimentin birincil şartı, vaultun ve oradaki insanların dış dünyadan izole olmasıdır. böylece o grup üzerinde sağlıklı gözlem yapılabilecektir. overseer, experimentin bozulmaması adına bizi, koskoca vault dwellerı vaulta almamış, haliyle tarafımızdan eşşek cennetine gönderilmiştir. orospu çocuğu, hala aklıma geldikçe kızarım amına kodumun evladına, experiment götüne girsin.

    enclave, vault experimentı petrol rafinerisinden kontrol edebilmekteydi. vaultların her birinin deney amacı farklıydı. mesela vault 13 tam 200 yıl boyunca kapalı kalması hedeflenen bir denekti, toplumun çok uzun süre boyunca izole hayat yaşamasının sonuçları üzerine bir deneydi. ancak su çipinin bozulması ve ardından gelişen olaylar ve popülasyonun bir bölümünün vaultu terk etmesi ile birlikte bu experiment yalan olmuştur.

    vault 12 ise aksine, kapıların hiç kapanmayacağı bir vault idi, böylelikle deney grubu üzerinde radyasyonun yıllarca sürecek etkileri gözlemlenecekti. nükleer felaket esnasında vault 12nin kapıları kapanmadı ve mutasyon geçiren vault halkının tamamı ghoullere dönüştü. daha sonra da necropolis kentini kurdular.

    vault 8 kapıların 10 sene sonra açılması, insanların felaket ardından neler yapacağı, dünyada tekrar yerleşik hayat, şehirleşmeyi nasıl halledeceği üzerine bir deneydi. buradaki insanlar da 10 sene sonra vaulltan çıkmış ve geck yardımıyla vault cityyi kurmuşlardır.

    aklınıza hayalinize gelmeyecek vault experimentlar mevcuttur. bin kişilik kontenjanı olan vaulta 2000 kişi doldurmak olsun(vault 27), vaulta olabilecek en zıt din, görüş, ideoloji vs özelliklerde insanları doldurmak olsun(vault 15-bunun sonucunda kapılar açılınca önce shady sands, ardından da new califormia republic kurulmuştur), sürekli olarak kişiyi şiddete yönelten ilaçların havalandırmaya verildiği(vault 106-millet birbirini parçalıyor sonunda tabi), vault halkının tamamının 15 yaşını doldurmamış kişilerden seçildiği... bu vaultların bazıları fallout oyunlarında karşımıza çıkmatadır, bir bölümü ise (bkz: fallout bible).

    new vegasta gördüğüm ve dumur olduğum bir vaultu anlatmak istiyorum sevgili fallout dünyası hayranları.

    sene 2281, büyük savaşın üzerinden 200 seneden fazla geçmiş. brotherhood of steel için bir mekanizma bulmam gerekiyor, bu mekanizma için vault 11e bakmam gerektiğini söylüyorlar, orada muhtemelen varmış...

    neyse, nevada çöllerini aşıyorum, vault 11i buluyorum. giriyorum, tabi vaullta kimsecikler kalmamış. girişte bir kaç insan iskeleti var nedense, kimbilir kaç yıldır burada böylece yatıyor zavallılar.

    vault içinde her tarafta afişler var. hani bizim seçimlerde de afişler olur bi onları düşünün, şöyledir değil mi afişler aşağı yukarı "ahmeti seçelim, çünkü bizi en iyi o yönetir", "dürüstlük için, şeffaflık için mehmeti seçin" falan feşmekan. buradaki afişler, overseer seçimi olduğunu gösteriyor, ama afişler çok garip zira şöyleler; "ahmeti seçelim çünkü o nefret edilecek biri", "şerefsizlik için, ibnelik için mehmeti seçin".

    noluyo lan diyorsunuz tabi.

    vaultta ses kayıtları olsun, bilgisayarlardan edindiğiniz bilgiler olsun işleri daha da garipleştiriyor. öğreniyorsunuz ki, zamanında kadının biri, kocası overseer adayı olarak -gösterilmesin- diye bir grup insanın hepsiyle yatmış. ama yine de kocasını overseer adayı olarak seçeceklerini öğrenince de tabancayı çıkarıp hepsini öldürmüş? lan??

    vaultta bir savaş gibi bir şey yaşandığını anlıyoruz, zira sağda solda bombalar, bubi tuzakları, barikatlar falan kalmış.

    olay ne biliyor musunuz? vault 11 experimentında, insan doğasının feda etme kavramını incelemek amaçlanmış. daha doğrusu feda etme veya başkasını kendisini feda etmeye zorlama.

    vault 11in hikayesi şöyle; bu vaultun bilgisayarı -bilgisayar dediysek koca vaulttaki her türlü donanım ve yazılımı yöneten anabilgisayar diyelim- vault halkına aralarından birini kurban seçmelerini, kurbanın hayatını feda etmesini istediğini söyler. yoksa anabilgisayar vaulttaki herkesi öldürecektir (öldürme sadece elektriği suyu havalandırmayı kapatarak değil, lazer silahlarına sahip robotlar herkesi öldürün komutunu vererek olacak tabi). vault kapıları mühürlüdür, insanların kaçma şansı yoktur.

    vault halkı ne yapacağını şaşırır. anlaşılır ki overseer, vault experiment denilen bir şeyin parçası, bu olayın sorumlusudur. insanlar hemen bir oylama yaparlar ve overseerın kendisini kurban etmesine karar verirler. bundan sonra da bilgisayar bir kurban istediğinde o anki overseer kim ise o kendini kurban edecektir!

    bu yüzden de haliyle kimse overseer seçilmek istememektedir. overseer seçimleri demokrasiyle yapılmaktadır yani oylamayla. insanları overseerlığa aday gösteren gruplar vardır, bunlar nüfuslarına göre insanlara etki güçlerine göre birisini aday gösterebilmekte, hatta overseer olarak seçtirebilmektedirler. biraz önce bahsini ettiğim kadın da bu gruplardan birisinin tüm üyeleriyle yatmış ki kocasını aday göstermesinler. ama bu yavşaklar yine de kocasını aday gösterince de üyeleri tek tek öldürmüş. ele geçirilip sorgulandığı zaman her şeyi hemen itiraf etmiş ve bu sefer kocası yerine overseer olarak kendisinin aday gösterileceğini umduğunu söylemiş.

    burada acayip bir durum var. kadın, kocası aday gösterilmesin diye herkese veriyor, sonrasında da o gruptaki herkesi öldürüyor. sorgu kayıtlarında, "planıma göre, böyle olunca kocam değil bir başkası aday gösterilecekti" diyor. sorgucular da "tabi ki yakayı ele vermeseydiniz" diyor ama kadın "tam aksine, planım buydu. beni aday gösterecekler" diyor. kadına bir soru geliyor "sizce insanlar bir katili overseer olarak seçerler mi?". neticede böyle bir insanı yönetici olarak seçmek son derece sağlıksız sonuçlar doğurabilir değil mi. kadın da "seçecekler, çünkü birini ölüme zorlamak ve sonrasında da bunun vicdanıyla yaşamak zorunda insanlar" diye cevap veriyor.

    insanların, birisini fedaya zorlamanın ahlakını sorguluyor. çok ilginç bir experiment değil mi. vault experiment kadar orospu çocuğu bir deney yoktur herhalde.

    kadın gerçekten de overseer olarak seçiliyor. yani insanlar, zamanı geldiğinde-bilgisayar yeni kurban istediğinde- onu kendisini feda etmesi için seçiyorlar?

    kadının ilk yaptığı iş, overseer seçimini kaldırmak oluyor. çıkardığı yeni vault yasasına göre bundan sonraki overseerlar seçimle değil, kura ile atanacaktır. en azından insanların vicdani sorumluluğu azalacaktır.

    ama insanların bir bölümü ayaklanıyor. özellikle de overseer adaylarını seçen grup, zira kendi üyelerinden birinin seçilme ihtimali var, daha da kötüsü(!) bu yeni yasa, grubun vault toplumu üzerindeki gücünü azaltacak bir sonuç doğurmaktadır. neticede millet, kendisi ya da sevdikleri aday gösterilmesin diye bu topluluğun istediği her şeyi yapabilecek durumdadırlar eski sisteme göre, grup bu gücünü kaybetmek istememektedir(gücünüzü sikeyim)

    vaultta bir iç savaş çıkar. vaultta gördüğümüz o tuzakların ve barikatların sebebi bu iç savaştır. çok kanlı çatışmalar yaşanır, yani insanlar "bizim için hayatını feda edecek kişiyi biz seçmeliyiz(cinayet hakkı gibi bir şey)" "hayır, feda edecek kişi insan vicdanını etkilememeli" kavramları için birbirlerini öldürürler.

    öyle birbirlerine katleder ki insanlar, en sonunda sadece beş kişi sağ kalır. bu insanlar birbirlerini öldürmemeye karar verirler ve daha önemlisi, artık içlerinden kimseyi kurban etmeyeceklerdir. overseerın ofisindeki geçitten, anabilgisayarın olduğu yere, yani normalde kendisini feda edecek insanların gittiği yere giderler. uzun bir koridor vardır ve burada şu süreç işlemektedir, koridorun sonunda ışık gözükmektedir ve hoparlörlerden anabilgisayar "ışığa gel! yaşamdan sonraki muhteşem dünyaya adım atacaksın!" diye anons vermektedir. bilgisayarın odasında bir projeksiyon makinesi vardır ve kişiye ölmeden önce ne kadar kahraman olduğu, diğer insanlar gibi torunlarını falan göremeyeceği ama bu yaptığı şeyin, kendisini diğer insanlar için feda etmenin ne kadar yüce bir şey olduğunu falan söyleyen bir video izlettirmektedir. normalde, video bittiği anda duvarların açılmakta, arkalarındaki öldürücü robotlar ve laser turretları kurbanı saniyeler içinde öldürmektedir.

    o son beş kişiden biri, bilgisayar odasında bağırır "beni duyduğunu biliyorum amına kodumun makinesi, bundan sonra hiçkimse kendisini feda etmeyecek, bundan sonra kimseyi ölüme yollamayacağız, senin ta amına koyayım, şimdi istersen üzerimize zehirli gaz sal, ister lazer silahlarınla vur, sikimizde değilsin".

    ölümü beklerlerken bilgisayardan bir ses kaydı duyulur. "vault 11 insanları, tebrikler! bundan sonra içinizden birini feda etmemeyi tercih ettiniz. insanlık adına bu idealist hareketinizle gurur duyabilirsiniz. vault halkının katledilmesi süreci yaşanmayacak, onun yerine bundan sonra vault kapıları açılmıştır, yaptığınızla gurur duyarak dışarı çıkmakta özgürsünüz"

    ananın amı bilgisayar, ananın amu vault experiment, ananın örekesi ey vault anabilgisayarı.

    bundan sonrası da acayip. bu son kalan beş insan bundan sonra özgürdür ama bugüne kadar yaptıkları için, insanları ölüme yolladıkları için vicdanları sızlamakta, kendilerinden tiksinmektedirler. hatta dış dünyada, insanlığa nasıl hesap vereceklerini bile bilemezler, kendileri için birini kurban seçmek çok ağır gelmiştir. ve bütün bunlar sadece bir vault experiment içindir. bunun ağırlığını kaldıramazlar. o dört kişi intihat etmeye niyetlenir, yükü taşıyamayacaklarını, bu utancın onlarla birlikte ölmesini, yok olmasını istemektedirler, insanların burada yaşananları asla öğrenmemesini dilemektedirler. ama içlerinden birisi onları vazgeçirmeye çalışır, ancak başarılı olamaz. son ses kayıtlarında dört el silah sesi duyulmaktadır. vault 11 in girişinde yerde dört tane insan iskeleti bulunmaktadır ama sağ kalan beşinci kişinin cesedi yoktur. demek ki bu beşinci kişi intihar etmemiştir, vaulttan çıkmış gitmiştir ve akibeti asla bilinemeyecektir.

    fallout new vegas: the amazing story of vault 11

    vault experimet e daldık, enclave i unuttuk ne yazık ki

    --to be continued--
  • devam edelim, vault experiment, enclave falan diyorduk.

    vaultlar, dış dünya ile bağlantısı olmayan yerlerdir. daha doğrusu sadece vault kapısının önünü falan kameralarla izleyebilmektedir güvenlik amacıyla. bunun dışında birbirleri ile dahi haberleşemezler. ama hükümet bilgisayarıyla basit iletişime açıktırlar. vaulta giren insanlar, experimentten habersiz olduklarından, vault içinde sadece dış dünya tekrardan güvenilir bir yer olana kadar kalacaklarını sanmaktadırlar. ama vault üzerindeki sosyal deneyin sonuçlarına göre, dışarıdan "tamam çıkabilirsiniz" diye bir sinyal gönderilebilmektedir. bu esnada da tabi ki dışarıdan vault gözlemlenmektedir.

    vault experimentler için ayrıca kontrol grupları da kullanılmıştır. yani bazı vaultlar, sadece diğer vaultlarla kıyaslanmak, böylece deney sonuçlarını gözlemlemek için vardırlar.

    vault experiment, pek çok vaultta başarısız olmuştur. bunun genelde nedeni, vault kapılarının zamanından önce açılması/açılmak zorunda kalmasıdır. vault 13 bildiğimiz gibi su çipinin bozulması yüzünden dışarı dünya ile zamanından önce etkileşime girmiştir. ya da vault 3teki su baskını, vaultun bir süreliğine tahliye edilmesine sebep olmuş, kapıları açılan vault fiends namlı haydutlarca talan edilmiş, halkın tamamı katledilmiştir.

    ama bir önceki entryde anlattığım vault 11 gibi vaultlarda deney başarılı olmuş, istenilen gözlemler yapılabilmiştir. savaştan sonra, enclave bu vaultlardan deney sonuçlarını elde edebilmiştir. mesela, kapıları açık bırakılan vault 12de, radyasyonun insan üzerine etkilerini falan gözlemlemiştir.(sonuç-ghouller) savaştan bir süre sonra enclave, vault 8e "tamam çıkabilirsiniz" mesajını göndermiş, vault halkı da dünyaya çıkıp vault cityyi kurmuşlardır vs.

    savaştan sonra, enclave amerikaya uzun süre gitmemiştir. üsleri olan petrol rafinerisinde teknolojik olarak geniş imkanları vardır. mesela, dünyada başka hiçbir gücün elinde olmayan (bkz: vertibird) denilen uçan savaş araçları vardır. arroyonun yakınlarında bunlardan biri düşmüştür, chosen one ile bu aracı görürüz fallout 2nin başında, ama ne ske yaradığını, nereden geldiğini falan bilemeyiz tabi. enclave askerleri de gelişmiş silah ve zırhlara sahiptirler. enclave mühendisleri, brotherhood of steel in de sahip olduğu power armorlar üzerinde upgrade çalışmaları yapmışlardır.

    oil riglerinden havalanan ve enclave askerlerini de taşıyan vertibirdler, kara üzerinde keşifler yapmışlardır yıllar boyunca. gördükleri manzara hoşlarına gitmemiştir, her taraf süper mutant, ghoul gibi değişime uğramış insanlarla doludur. bir gün tekrar güç sahibi olmak, yönetici olmak, "eskisi gibi" amerika halkını oluşturmak isteyen enclave için mutantlar tehlike arz etmektedirler. enclave son derece "faşist" bir yapıya sahiptir, mutantların yok edilmesini amaçlamaktadır.

    enclave, keşifleri esnasında, eskiden fev araştırmalarının yapıldığı askeri üssü de bulur. burada fev örnekleri alıp inceler, insanlar üzerindeki etkilerini de araştırır. hatta bu esnada, askeri üste, masterin süper mutant ordusundan sonra ikinci nesil süper mutantlar yaratılır ama bunlar bir ordu gibi kontrol edilemez ve en sonunda askeri üssün altındaki maden ve tünellerde kapalı bırakılarak üs terk edilir.

    enclave, petrol platformuna gönderdiği virüs üzerinde araştırmalar yapar. bu virüs için bir serum geliştirir. bu serumun amacı, mutasyon geçirmiş canlıların yok edilmesidir. yani enclave, böyle bir serumdan yeterince üretip de bir şekilde anakara üzerindeki topraklara yayabilirse(havadan ilaçlama gibi mesela), yok olmasını istediği mutant popülasyonunu, göğüs göğüse savaşmadan kolayca imha edebilecektir.

    ancak bu serumun mutasyon geçirmemiş insanlar üzerindeki etkilerini araştırmak gerekmektedir. zira enclave sadece süper mutant, ghoul gibi değişime uğramış popülasyonun katledilmesini istemektedir, sağlıklı, mutasyon geçirmemiş amerikalı bireyler enclave için lazımdır, devlet idealleri bu nüfus üzerine kurulmuştur zira. yani adamlar nazi gibiler, sadece üstün saf amerikan ırkı sağ kalsın diğerleri ölsün istiyorlar. şimdi sen serumu salarsın amerika üzerine, bir bakarsın mutantıyla beraber normali de ölmüş, e ne anladım ben bu işten.

    şimdi çok az öncesini hatırlayalım. kahramanımızın yolu, garden of eden creation kiti ararken sonunda vault 13e düşmüştü. vault 13, ilk oyunda, kahramanımızın yaşadığı vault, burada kendisi gibi insanlar yaşamaktaydı. ama ikinci oyunda oraya gittiğimizde, insan minsan olmadığını görüyoruz orada nedense? hatta deathclawlar vardı vaultun içinde sağda solda?

    sebebi şu tabi. enclave, fev serumu sayesinde, bir şekilde mutasyona maruz kalmış insanların tamamını öldürmesini ama radyasyona maruz kalmamış ve değişime uğramamış insanların hayatta kalmasını istiyordu.

    üzerinde deneyler yapması gerekmekteydi, bunun için de radyasyona maruz kalmış bireyler ve kalmamış "temiz" bireyler gibi deney gruplarına ihtiyacı vardı. tabi ki de enclave, temiz bireyler üzerinde yapılacak deneyler için kendi üyelerinden kimseyi kullanmak istemiyordu.

    temiz kalmış grup bulmak daha zordu. enclave onun için de şöyle bir çözüm buldu, kolayca. yakınlardaki vault 13 bilgisayarına "tamam çıkabilirsiniz" mesajı gönderdi. zavallı vault halkı, 2242 yılının mayıs ayında, dünyanın artık güvenli olduğunu düşünüp kapılarını açtığı zaman, karşılarında tam teçhizatlı enclave askerlerini gördüler. onlar da vertibirdlere bindirilip petrol platformuna götürüldüler.

    vault 13e, daha sonra enclavein üzerinde bilimsel deneyler yaptıkları deathclawlar gelmiştir. fallout biblea göre, bu deathclawlar, enclave tarafından konmuştur. enclavein amacı, vault popülasyonunu yok edenlerin deathclawlar olduğu süsünü vermekti. fallout 2 intro cinematicinde de görüldüğü gibi, vault kapılarını açınca enclave askerlerini görmekte, askerler canının istediğini öldürüp canının istediğini zorla alıkoymaktadır. deathclawlar sayesinde enclave suçsuz gözükecekti, hatta sağa sola dağılan deathclawlar vault 13 civarına hiçbir insanı yaklaştırmayacaktı bile böylece vault 13te yaşananlar keşfedilemeyecekti. ancak deathclawlar böyle davranmadılar, hatta chosen one ile iletişim kurdular.

    enclave, vertibirdlerini yolladı ve "arroyo" denen yerleşimi buldu. arroyo radyoaktif bir ortamda yaşayan insanlar toplamak için güzel bir yerdi, insanlar uzun yıllardır wastelandda yaşamakta, radyasyonu ta ciğerlerine kadar çekmekteydi. arroyo küçük bir köy olduğundan tüm insanları alıp götürebilirlerdi, fazla çatışmaya girmelerine gerek yoktu çünkü insanlarda zaten basit silahlar vardı ve enclavein power armorlarına karşı bir tehdit oluşturamazlardı.

    arroyo köyü, 20 temmuz 2242de enclave baskınına uğradı. direnmeye çalışan hakunin gibi yiğitlere orantısız güç uygulandı. tüm köy vertibirlere doldurulup enclavein üssüne götürüldüler.

    bu sebeplerle, biz vault 13e gittiğimizde boşaltıldığını görmekteyiz. köyümüz arroyoya elimizde geck ile döndüğümüzde de zavallı hakunini yerde son anlarını yaşarken buluruz ve o bize sadece askerlerin köyü basıp tüm halkı uçan makinelere bindirip gittiklerini söyleyebilir ve ardından ölür.

    halkımızı kurtarmamız lazımdır. ama enclave üssü nerededir, nasıl gidilir?

    --to be continued--
  • arroyoda son sözlerini edip hayata veda eden hakunin, bize sadece uçan araçların güneye gittiğini söyleyebilmiştir, ne bilsin fukara güneydeki navarro askeri üssünü?

    enclave, petrol platformundan yıllar sonra çıktığında, amerikanın doğu kıyısında keşif ve gözlem amacıyla çok sayıda birliği devriye görevlerine yollamıştır. devriye olarak power armor giymiş bir grup asker ya da bir adet vertibird yollanmaktaydı genelde. navarroya yaklaştıkça bu devriyeler sık sık insanların karşısına çıkmaktadır.

    wastelandda gezerken, bu devriyelerden birini görürüz, daha enclave falan bilmiyorken, köyümüz için gecki ararken daha. bir grup enclave askeri, bir kaç silahsız zavallıyı öldürmektedir. askerler işleri bitince bize "yanlış zamanda yanlış yerdeydiniz" der ve giderler. bu askerlerden biri de frank horrigandır.

    frank horrigan falloutta önemli bir karakterdir. enclavein gizli servis denilen en önemli ve pis işlerini yapan grubuna mensuptur, hatta enclave yani amerika başkanının özel korumasıdır. enclave daha önce fev araştırmalarının yapıldığı üsleri incelerken frank horriganı da bu göreve göndermiştir ancak fev frank horrigana bulaşmıştır. bu önemli asker derhal "oil rig"e geri gönderilerek enclave bilimadamlarınca üzerinde araştırmalar yapılmıştır.

    nihayetinde frank horrigan, fevin bulaştığı insanlar gibi bir süper mutanta dönüşmüştür ancak üzerinde yapılan deneyler neticesinde frank horrigan bir süper mutanttan daha iri, daha güçlü biri haline gelmiştir. zeka seviyesi düşmüş olsa da enclave e sonuna kadar bağlı oluşu ve gücü, onu vazgeçilmez birisi haline getirmiştir. mühendisler ona özel bir power armor üretmiştir, bu armor çıkarılamaz biçimdedir. frank horrigan yürüyen bir tank, bir ölüm makinesidir.

    navarroya dönelim, navarro askeri üssü eskiden oil rigde çıkarılan petrolün işlenmesi için kullanılan bir rafineri iken, büyük savaşın çok sonrasında enclave tarafından bir askeri üsse çevrilmiş, özellikle vertibirdlerin konuşlandırılması, tamiratı ve yakıt aktarımı için kullanılmaya başlanmıştır. vertibirdler, uçuş menzillerinin kısa oluşu sebebiyle görevlere bu noktadan gider gelirler. deniz kıyısındadır ve oil rige çok uzak değildir haliyle. ayrıca enclave tarafından deathclaw üzerinde yapılan araştırmalar da burada yürütülmektedir. vault 13e bırakılan deathclawlar, hani zeki, içlerinden birisinin insanlarla konuşabildiği deathclawlar buradan götürülmüşlerdir.

    arroyo halkı önce navarro askeri üssüne götürülmüştür. chosen one güneye gider ve navarro askeri üssünü bulur. giriş çok zordur ve bu üs sıkı biçimde korunmaktadır, askerlere ilaveten çok sayıda turret da bulunmaktadır. chosen one bir şekilde üsse girmeyi başarır. bilgisayarlardan birine bağlanarak, navarronun daha da güneyinde san francisco adında bir şehir olduğunu öğrenecektir.

    yanlış okumadınız, bu san francisco, bizim bildiğimiz san francisco kentidir. bizim bildiğimiz san francisco full house dizisinden, jessie amcadan ibaret olsa da ikibin ikiyüz bilmemkaç yılında böyle bir yer olduğunu görmek fena gelmiyor.

    san francisco, günümüzün san franciscosundan epey farklıdır haliyle. kısaca durumu şöyle özetleyebiliriz; büyük savaş zamanlarında, bir çin denizaltısı san francisco kıyılarında karaya oturmuş ve mürettebatı da karaya çıkmıştır. şu anda san francisco halkının neredeyse tamamı bu çinli arkadaşlarımızın soyu tarafından oluşmaktadır.

    san franciscoda iki güç hakimdir. birisi shi denilen çin kökenliler, diğeri de (bkz: hubologists) denen ilginç bir dini akıma mensup insanlardır. hubology bir tür scientologygibi bir şey olmaktadır. hem shiler hem de hubologistler teknolojiye çok önem vermektedir. hubologistler bir acayiptir ama, aydınlanma olsun, pozitif enerji olsun zırto zırto şeylere inanırlar. uzaya gitmek, "yıldız babamız" dedikleri tanrılarına kavuşmak falan isterler. gayet keko bir güruhtur. scientologyye gönderme olarak, oyunda bu tarikatın mensupları arasında "juan cruz" ve "vikki goldman" adında iki insan da bulunmaktadır. normal dünyamızda, bu iki insanın, scinetology mensubu olan "tom cruise" ve "nicole kidman" olduğunu çakozlayanlar fallout 2nin göndermelerine ve black islea daha bir saygı duymaktadır. bu arada, oyundaki joan cruz ve vikki goldman, aslen new renolu iki porno yıldızıdır, ehehe, hubology çok güzel, gelin siz de aydınlanın falan diye zırvalarlar.

    ayrıca san franciscoda, chinatown denen mahallede iki adet sokak çetesi vardır. birisi dragon, diğeri ise lo pan adındaki çinki kung fucu abilerin önderliğindeki bu gruplar birbirine rakiptir ve ikisi de diğerinin ölmesini istemektedir. kendilerine ait mekanları vardır, san francisco sokaklarına adımımızı attığımızda lo pan ve dragonun kapıştıklarını ancak birbirlerine üstünlük sağlayamadıklarını görürüz. mekanlarına gitmemiz lazımdır, bize de çıplak elle dövüşme sanatının inceliklerini göstereceklerdir. karakterimiz chosen one, bunlardan birisini seçerek diğerine karşı savaşabilir, rakip çetenin lideriyle ringde teke tek, silahsız bir şekilde kapışabilir, kung fu dediysem harbi yani, adamlar martial arts uzmanı. ha, dragonu seçip onun adamı olursanız, en sonunda lo panla kapışırken adam ağzına ağzına yumruğu yedikten sonra gizlediği tabancayı çıkarıp ibnelik yapmıyor değil ama olsun, en sonunda tabancayı götüne sokup alemin kralı oluyoruz.

    san franciscoda aynı zamanda bir de brotherhood of steel outpostu bulunmaktadır. burada da bos mensupları teknoloji ot bok adına araştırma falan yapmakta ancak fazla dikkat çekmeden takılmaktadır.

    san francisco neden önemli bir şehirdir ona gelelim. enclave in ana üssü olan oil rig nerede? denizde. san francisco nerede? deniz kıyısında. o zaman? belki de bir şekilde buradan üsse gidebilir miyiz acaba?

    gidebiliriz ağalar. anamız, bacımız, köylümüz, navarrodan sonra üzerlerinde deneyler yapılması için götürüldükleri oil rigle aramızda deniz olsa da, deniz neyle aşılır? gemiyle :)

    san francisco rıhtımına iniyoruz. pek gemi memi yok tabi, büyük savaştan sonra denizcilik kalmamış. ama bir tane antika sayılabilecek gemi görüyoruz. gemi o kadar eski ki, modern zaman gemilerinin aksine füzyon ile değil hala sıvı yakıtla çalışıyor, yani petrolle(ya da dizelle ne sikimse).

    geminin adı pmv valdez. çok eski bir gemi, eskiden poseidon energyye ait olup petrol nakliyesinde kullanılırmış. dizel motordan füzyon motora çevirilmeye gerek görülmemiş zamanında(maliyetine değmez demişler), o kadar eski bir gemi yani. yine de bir zamanlar enclave tarafından kullanılıyormuş. geminin kaptanı abimiz hala içinde. kaptan abi de eski enclave subaylarından, ama bakmış ki enclave denen bok kendilerinin prppagandalarında höykürdükleri gibi daha güzel daha iyi bir amerika için uğraşan insanlar değil de bir grup zengin ve güce ihtiras duyan orospu çocuğu, ordudan kaçmış, san franciscoda gizleniyor.

    gemi artık bir yerleşim yeri olarak kullanılıyor. wastelandın sağından solundan gelmiş insanlar doluşmuş gemiye, yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. kaptan abi de bunlara kol kanat geriyor. yani birisine yamuk yaparsak birbirine kenetlenmiş komün tek yumruk olup üzerimize inecek kadar sağlam bir topluluk halinde. saygı duyuyoruz.

    geminin alt hangarlarında insan yaşamıyor ama, centaur denen ucube hayvanlar, floater denilen mutasyona uğramış saldırgan bitkiler(devasa sinekkapanı gibi bir şey) falan dolu. geminin baş mühendisinin kız arkadaşını buradan kurtarıyoruz hatta oyunda, yoksa bizimle konuşmuyorlar.

    gemi bulduk da gemi çalışmaz halde. artık gemiler kaptana ihtiyaç duymuyor zate, kendi yönlendirme mekanizmaları falan var. ama bu gemide yok, bozuk. hadi bulduk diyelim, geminin bilgisayarına erişebilmemiz için gereken kart yok. hadi bir yerden bunu da bulup uydurduk diyelim, yakıt yok? yakıt olmadan gider mi gemi, aç ayı oynar mı?

    ne yapacağız lan diye kara kara düşünüyoruz. oil rig e gidebilmemiz için gereken şey bir gemi ama yürümüyor gemi. "bulacağım lan" diye azimle dolmak gerekiyor, gerekirse tüm amerikayı dolaşacağız gene de gerekenler ne ise bulacağız, çünkü tüm sevdiklerimiz esir.

    bu arada, san franciscoda shi, hubologists ve brotherhood of steel denilen üç grup var dediydik. üç grup da teknolojik şeylere ilgi duyuyor. ayrıca shi ve hubologists birbirinden nefret ediyor, zira ikisi de san francisco üzerindeki tek egemen olmak istiyor.

    bu adamlara gittiğimizde, bize görevler veriyorlar. mesela hubologists denen gudik güruh, geminin önemli insanlarından birisini öldürmemizi ister, zira o adam yüzünden gemi halkı hobologistlere soğuk bakmaktadır. ayrıca hem shi, hem hubologists hem de brotherhood of steel, enclavein vertibirdlerinin planlarını istemektedir. adamlar teknoloji hastası abi, enclave de uçurup duruyor tabi vertibirdleri gökyüzünde, millet merak ediyor "bu uçan zamazingoların işleyiş şemaları falan nasıldır acaba" diye. navarro, vertibirdlerin üssüydü hatırlarsak, üste vertibird planları da var bir yerlerde.

    buluyoruz gereken parçaları. vault 13te, "navcom" denen, geminin navigasyon sistemleri için gerekli olan donanımı buluyoruz. "tanker fob" denen, gemi bilgisayarını kullanmamıza olanak sağlayacak hedeyi almamız için navarro askeri üssüne geri gidiyoruz. planları da çalıyoruz. san franciscoya geri dönüyoruz.

    gemiye gereken parçaları monte ediyoruz, ama kaptanla konuştuğumuzda "yakındaki oil rig denilen, eşinin dostunun götürüldüğü enclave üssüne gitmek için tek eksiğin yakıt, yoksa gidemen" diyor.

    --to be continued--
  • san franciscodaki hubologists ve shi oluşumları birbirine düşmandır ve berikini ortadan kaldırmak istemektedirler. shi; genetik üzerine, nükleer enerji üzerine, uzay yolculuğu vs üzerine fizik kimya ve biyolojik olarak çeşitli araştırmalar yapmaktadır. bunların içinde deniz canlılarından bir tür yakıt üretme teknolojisi de vardır. san franciscodan oil rige gidecek gemi için kullanılabilecek yakıt sadece shinin elinde bulunmaktadır.

    shi, emperor tarafından yönetilmektedir. ancak emperor bir insan değildir. hatırlanacağı üzere bir çin denizaltısı san franciscoya gelmiş ve mürettebatı günümüzdeki shi nüfusunu oluşturmaktaydı. emperor, bu denizaltının süperbilgisayarıdır. tabi ki bunu pek kimse bilmemektedir. onun danışmanıymış gibi çalışan, emperordan aldığı emirleri insanlara ileten bir şahıs bulunmakta, emperora sadece kendisi erişebilmektedir. emperor, force barrier denen, insanların geçmesi engelleyen engellerce korunmaktadır.

    hubologists denen çılgın tarikat da yakıta ihtiyaç duymaktadır. inançları doğrultusunda(scientology çakması bir şeydi bunların dinleri) "star father" dedikleri ulu varlığa ulaşmak, dünya dışı yaşamı bulmak vb. amaçlarla uzaya gitmek istemektedirler ve büyük savaş öncesinden kalma bir uzay mekiğini kullanabilmek için de yakıta ihtiyaçları vardır.

    fallout 2 oyununda karakter "chosen one" bir şekilde tankere yakıtı aktarabilmektedir. bundan sonra da san francisco rıhtımından ayrılarak oil rige yani enclave ana üssüne, bilgisayarının yönlendirmesiyle otomatik olarak gidecektir.

    oil rig gelebilecek saldırılara karşı oldukça güvenli olsa da, tanker gemisindeki bilgisayar donanımı/yazılımı poseidon oil iff protokolüne sahiptir, bu geminin bir enclave gemisi olduğunu göstermektedir. bu yüzden ana üsteki bilgisayar, gemiyi düşman olarak görmeyecek ve yanaşmasına, chosen one ın karaya çıkmasına mani olacak bir defansif harekette bulunmayacaktır.

    şimdi enclave üssünü biraz inceleyelim. enclave üyesi yüzlerce asker bulunmaktadır ve bu askerler güçlendirilmiş power armor mk ii lere ve en gelişmiş ağır silahlarına(big guns/energy guns) sahiptirler. turret savunma mekanizması ve ayrıca sentry bot denen güvenlik robotları ile savaş sonrası amerikasının en sıkı korunmakta olan lokasyonudur.

    vault 13 ve arroyodan kaçırılan insanlar üssün bir yerinde hücrelerde tutulmaktadır.

    üste araştırma laboratuarları ve çok sayıda bilim adamı bulunmaktadır. hem silah ve zırh modifikasyonları hem de fev üzerine genetik araştırmaların yapıldığı bu laboratuarlarda da güvenlik personelinin en dandiğinde bile gauss rifle ve power armor bulunmaktadır.

    üste bir bilgisayar donanımlı, nükleer enerji üreten bir güç reaktörü bulunmaktadır.

    enclave yani amerika birleşik devletleri başkanı da bu üstedir. başkanlık ofisinde başkan yardımcısı ve sekreter bulunmakta, güvenlikleri üsteki gizli servis elemanlarınca sağlanmaktadır. (bkz: frank horrigan)

    bunun dışında enclave vatandaşı insanlar bu üste yaşam sürmektedir hem de çok uzun yıllardan beri(büyük savaş 2077de yaşandı, sene olmuş 2242). vault giysisine benzer giysiler giymektedirler.

    ayrıca üste bir adet (bkz: geck) bulunmaktadır.

    önce bir şekilde hücrelerin bulunduğu alana giderek arroyo köylüleriyle ve vault 13 insanlarıyla konuşulduğunda, üssü yok etmenin yolunun reaktörü patlatmak olacağı öğrenilir. reaktöre geçiş ancak başkanın odasındaki gizli bir yol ile sağlanmaktadır ve geçiş için başkanın geçiş kartı gerekmektedir.

    amerikan başkanı dick richardsonın ofisine sızılır. kendisini öldürerek ya da zor kullanarak ya da tehdit ederek geçiş kartı elde edilir ve reaktör bölümüne inilir. bilgisayardan reaktörün soğutma sistemleri devre dışı bırakılır ya da bilgisayar patlatılır ve bu şekilde geri dönülmez bir süreç başlar. 10 dakika içinde aşırı ısınma sonucu muazzam bir termonükleer patlama gerçekleşecektir.

    üsten kaçmaya çalışan chosen oneın yolu frank horrigan tarafından kesilecektir. frank horrigan denen embesil çıkışı tutmuş ve kimsenin orayı terk etmesine izin vermemektedir. ilginç bir şey olur ve bir kaç enclave askeri, frank horrigan engelini aşmak için ikna edilir. frank horrigan denen mutant azmanı mahluk, buradan sağ kurtulamayacağımızı, yaptıklarımızı ödeyeceğimizi söyler ve çatışma başlar.

    frank horrigan elindeki "end boss plasma gun" adlı silahı ile çok tehlikelidir ve gerek fiziksel yapısı gerek ona özel üretilmiş power armoru ile ölümsüzcesine, istediği kadar hasar alsın ölmemekte, sayısız mikrofusion mermisine bana mısın dememektedir.

    ancak en sonunda yere yıkılır. "beni yenmiş olabilirsin ama başaramayacaksın, sen ve mutasyona uğramış dostların da benimle birlikte gebereceksiniz" der ve ölür. çok az zaman kalmıştır.

    kılpayı da olsa tekrar tankere binilir ve patlamadan kaçılır. fallout 2 bu şekilde bitmektedir.

    --to be continued--
  • amerikanın batı kıyısının, büyük savaş sonrası fallout dünyasında, birinci oyun bittiği zaman yani 2162 yılında ne durumda olduğuna bakarsak;

    mariposa askeri üssü; savaştan önce fev araştırmalarının yapıldığı üs, savaş sonrasında master tarafından hem askeri üs, hem de insanlardan mutantların üretildiği yer olarak kullanılmıştır; vault dweller tarafından havaya uçurulmuştur. fev stoklarının yok edilmesi ile süper mutant tehlikesi ortadan kalmıştır.

    cathedral; masterın insan takipçileri, yardakçıları tarafından oluşturulan bir tarikat yani children of the cathedralin mekanıdır. buradaki kerizler masterın yaratacağı yeni dünyaya ait olabilmek, master tarafından mutanta çevrilebilmek için dualar etmekte, tanrı gibi gördükleri master ne derse yapmaktadırlar, bilimum mutant da bu oluşumun içindedir haliyle. ayrıca master burada ikamet etmektedir; master; fev kullanarak mutant ordusu oluşturan varlık; ile beraber vault dwellertarafından yok edilmiştir.

    süper mutantlar; askeri üssün ve fevin imhası neticesinde bir ordu olarak tehdit arz etmeseler dahi, masterın ordusundan kalanlar wastelandın çeşitli yerlerine dağılmışlardır. sağda solda karşımıza çıkabilirler yani.

    necropolis; nükleer savaş sırasında kapıları kapanmayan ve bu yüzden tüm insanlarının ghoullere dönüştüğü vault 12nin devamı niteliğinde bir yerleşim yeridir. ghouller tarafından kurulmuştur. masterın mutant ordusunca sürekli taciz edilmekte, saldırıya uğramaktadır. masterın yenilgiye uğratılmasından bir ay kadar önce süper mutant ordusu şehre saldırmış ve çok sayıda ghoulü öldürmüştür, sağ kalanlar gecko, broken hills, the glow gibi başka kasabalara kaçmak zorunda kalmışlardır.

    boneyard; vault dwellerın notlarında şöyle geçer- " the city of los angeles must have been the largest in the world before the war. the l.a. boneyard stretched forever, the skeletons of buildings lying under the hot sun. not even the wind entered this dead city."

    burası, savaş öncesi los angelesından kalan şeydir. yani şehir un ufak olmuştur, geriye bu yerleşim kalmıştır. insanların neredeyse tamamı öldüğünden, halkının çoğu savaştan sonra gelmiştir buraya. gelecekte, burası new california republic in en önemli şehirlerinden biri olacaktır(merkez bankası bu şehirde olacaktır mesela). burada kurulan followers of the apocalypseadlı dini oluşum da(hristiyanlığın devamı gibi) gelecekte de varlığını sürdürecektir.

    shady sands; geck kullanılarak vault 15 insanları tarafından kurulmuş yerleşim. yıllarca raider ve radscorpion saldırılarına maruz kalmıştır. ama yılmayan halk her şeye göğüs germiş ve new california republic denen fallout dünyasının en büyük organizasyon/devletini kurmuşlardır. birinci oyundan sonraki yıllarda ncr sadece çevre kentler üzerinde etkisi olan bir oluşum iken, gelecekte çok daha büyük bir alanda güç sahibi olacaktır.

    junktown; küçük bir yerleşim yeri, gelecekte ncr ye katılacaktır.

    brotherhood of steel; savaş sonrası kurulan, insanlığın faydası adına eski teknolojileri bulma ve geliştirme amaçlı askeri/dini oluşum. çeşitli yerlerde garnizonları vardır. mutant ordularına karşı savaşmışlardır. teknoloji ve özellikle power armor olayında aşmışlardır. öyle takılırlar.

    hub; epey büyük bir şehir, karavancıların takıldığı, diğer şehirlerle alış veriş takas işleriyle yaşayan bir yerleşim idi. mutantlar bu şehire giden veya şehirden çıkan pek çok karavancıyı askeri üsse götürüp mutanta dönüştürmek üzere kaçırmıştır. şehir daha sonra ncr ye katılacaktır. şehirde insanlarla birlikte pek çok ghoul de yaşamaktadır.

    vault dweller; vault 13ten gönderilmiştir, o da kendini çöllere vurmuştur. (bkz: allahım kör et beni)

    fallout 2nin bitişi yani 2242 senesi ile beraber ise;

    arroyo; zamanında vault dwellerin takipçileri olan bir grup wastelander ve vault 13ü terk etmiş insan tarafından kurulan küçük yerleşim birimi. enclave tarafından halkı kaçırılmıştı.; vault dwellerdan kalan vault giysisini sırtına geçiren chosen one tarafından kurtarılan insanlarca geck kullanılarak yeni bir yerleşim birimi kurulmuştur. bu insanlara, enclave tarafından kaçırılmış ve chosen one tarafından arroyo köylüleriyle beraber kurtarılmış vault 13 insanları da dahildir. chosen one, elderın huzur içinde ölümünden sonra da köyün elderı olmuş, gül gibi geçinip gitmişlerdir. zaten arroyo halkının ataları da, bir zamanlar vault 13ü terkeden insanlardı hatırlarsanız.

    modoc; küçük bir yerleşim, tarımla hayvancılıkla falan uğraşırlar.

    den; kölecilerin falan takıldığı bir yer, köleleri vault cityye, new renoya götürüp satarlar. millet uyuşturucuyu çekip kafa bi milyon dolanır sağda solda. jet denen uyuşturucunun mucidi myron, 2243te bir barda içerken öldürülmüş, adı hemen unutulmuştur.

    vault city; vault 8 insanlarınca geck ile kurulmuş bir şehirdir. şehir teknolojinin nimetlerinden oldukça faydalanmakta, refah bir şehirdir ancak surlarla çevrilidir ve vatandaşları ve özel izin sahibi kimseler harici insanlar içeriye sokulmamaktadır. sonrasında bağımsız yönetimine devam mı ettiği ya da ncrye katılıp katılmadığı konusunda bilgi yoktur.

    new reno; wastelandın ortasında kumarın, uyuşturucunun ve parayla yapılan seksin merkezi, batakhane şehri, birbirine düşman mafya ailelerince yönetilir. ailelerden bazıları enclave ile sillah-uyuşturucu işine bile girmişlerdir. şehir çok uzun yıllar boyunca varlığını sürdürecektir. bishop ailesinden bir kadınıyla ilişkiye giren chosen oneın çocuğu doğacak, bishopların başına geçecek ve renodaki diğer ailelere üstünlük kuracaktır. çok uzun yıllar sonra, gerçek babasının kim olduğunu bilmeden de ölüp gidecektir.

    gecko; eski bir "poseidon energy" nükleer santrali etrafına kurulmuş yerleşim. santral sızıntı falan yapmaktadır ama ghouller radyasyondan pek etkilenmemektedir tabi. halim selim ghouller yaşar burada, kimisi tekrar insan olmak istemektedir. bunun için de santralden gelecek enerjiyi vault cityye satmak, karşılığında da tıbbi araştırmalar yapmalarını istemektedirler. akibetleri bilinmemektedir.

    redding; eski bir madenci şehridir. çıkardıkları altın çevresindeki ncr, new reno ve vault city gibi büyüklerin ağzını sulandırmakta, hepsi de reddinge kendilerine katılması için yavşamaktadır. gelecekte ncrnin bir parçası olduğu sanılmaktadır.

    broken hills; uranyum madeni vardır burada, ghouller insanlar ve mutantlar beraber yaşamaktadır. insanlar arasında mutantlardan nefret edenler de vardır, madenin havalandırma sistemini falan kasten bozarak pislik yapar bunlar. zamanla uranyum tükenince kentin yavaş yavaş boşaldığı sanılmaktadır.

    new california republic; shady sandsin devamı olan şehir.; gitgide büyümüştür. chosen one sayesinde, o zamanlarda çok yakınındaki(ncrnin temelinin vault 15 olmasının sebebi ile zate) vault 15te yaşayan insanlar ile politik ilişkilere geçmiş ve onu da bünyesine dahil etmiştir. zamanla savaş sonrası amerikanın en büyük gücü haline gelecektir.

    san francisco; shi ve hubologists gruplarının yaşadığı şehir. akibeti bilinmiyor. hubologist denyoların bir şekilde uzay mekiğiyle yolculuğa çıkıp mortiyi çektikleri sanılıyor.

    navarro; ncr tarafından işgal edildiği sanılıyor.

    ...

    ilk iki oyunun sonunda dünya böyle şekilleniyor. bundan sonra fallout 3 zamanında olan olaylara bakacağız, amerikanın bu sefer doğusuna, capital wastelanda gidiyoruz.

    --to be continued--
  • amerikanın doğusundan devam ediyoruz. ilk iki fallout oyununun geçtiği topraklardan çok uzaktayız, maryland, washington, virginia taraflarındayız. büyük savaşın üzerinden 200 yıla yakın süre geçmiş.

    batıdaki dünyayı aşağı yukarı gördük, nükleer felaketin ardından yaşanmaz hale gelmiş topraklar, yıkılmış kentler, hayatta kalmaya çabalayan insan toplulukları, sil baştan kurulan şehirler, büyüyen güçler, mutantlar, ghouller, brotherhood of steel, new california republic ve enclave.

    peki amerikanın doğusunda durum nasıl? savaştan nasıl etkilendi? amerikanın savaş öncesi başkenti ne durumda?

    amerika kongre sarayı, capitol hilli hepimiz görmüşüzdür, savaş sonrası halini de gördüğünüzde başkentin durumu hakkında biraz fikir sahibi olabilirsiniz.

    lincoln memorial de tahribattan nasibini almış durumda.

    jefferson memorial da biraz "şey" olmuş.

    meşhur washington anıtına da göz atabiliriz.

    washington artık yıkık bir yer. metropol dışında kalan yerleşimler de çok hasar görmüş durumda.

    new california republic buraya çok uzakta kaldı. washington yakınlarında bir faaliyetlerine rastlanmamakta. brotherhood of steel teknolojiyi aramak için capital wastelandda üs kurmuş ve harıl harıl bir şeyler bulurum diye dolanmakta. eski pentagon binasını citadel olarak adlandırmış. süper mutantlar sağda solda görülmekte, taa masterın ordusunun kalanları bunlar. insanları kaçırmak gibi amaçlarla it gibi dolanıyorlar ortalıkta, brotherhood of steel de bundan haz etmiyor tabi ki.

    enclave hala var, ama nerede bilmiyoruz. sağda solda eyebot denen sikko robotlar radyo yayını yapıyor, propaganda yayınları wastelandda beyin yıkıyor.

    özellikle eskinin metro istasyonlarının yıkıntıları çok sayıda feral ghoule ev sahipliği yapmakta. bu ghouller artık sağlıklı düşünme yetilerini yitirmiş durumdalar ve önlerine çıkan herhangi bir şeye saldırabilecek durumdalar.

    oyunun trailer videosu, intro videosu şu şekildedir.

    oyunun senaryosu şu şekildedir; vault 101 denen bir yerde doğuyoruz. bir gün, babamız vaulltan kaçıyor, nereye gittiğini bilmiyoruz. 200 küsur senedir vault experiment başarıyla devam etmekte, babamızın bir şekilde kaçması üzerine vault overseer delleniyor, bize saldırıyor falan. biz de eşin dostun yardımıyla kaçarak canımızı kurtarıyoruz ve capital wastelande adım atıyoruz.

    "buba, bubaa" diye dolanırken ortalıkta rivet city diye adlandırılmış bir yerleşim buluyoruz, yerleşim birimi eski bir uçak gemisi. savaştan sonra insanlar gemiyi kendilerine ev yapmışlar. ayrıca megaton denen, patlamamış bir atom bombasının etrafına kurulmuş bir yerleşim ve tenpenny tower diye eski bir gökdelende yaşayan insanların oluşturduğu yerleşimler de var.

    babamızın izini buluyoruz sonunda. şimdi project purity denen naneye göz atalım. 2250lerde babamız jamesin önderliğinde bir araştırma ekibi kurulmuş. bu kişilerin amacı, jefferson memorialda bir su artıma tesisi kurmak. brotherhood of steel de bu muhteşem projeyi duyunca gözyaşlarına hakim olamamış ve desteğini esirgememiş. bu tesis ile su boktan püsürden ve özellikle de radyasyondan arıtılarak tüm capital wastelanda temiz içme suyu sağlanması hedefleniyor.

    seneler evvel, jamesin karısı yani anamız, bizi doğururken vefat ediyor. james de kırıyor hafiften, sikerim projesini de suyunu da diyor. biz aslında yedi kuşak vault vatandaşı değiliz yani aslında. babamız vault 101e gelerek overseerdan sığınma talep ediyor, diyor ki "ben de size doktorluk yaparım karşılığında". overseer kabul edince de bizim vault hayatımız başlıyor.

    şimdi babamız, yıllar önce iptal edilen project purity namlı projeyi tekrar canlandırmak istiyor. babamızı buluruz ümidi ile jefferson memoriale gittiğimizde bir bakıyoruz ki süper mutantlar burayı kendilerine üs yapmışlar.

    wastelandda dolaşırken, galaxy new radio binasını buluyoruz. burada brotherhood of steel radyo yayını yapmakta, maksat enclave radyosuna karşı yayın yapmak. biz geldiğimiz esnada süper mutantlarca saldırıya uğramış. hele aralarında süper mutant behemoth denen bir ayı var ki off, beş metre boyu var türlü türlü huyu var. fev artık nasıl yaramışsa hayvanoğlu hayvana, önüne geleni iki saniyede mefta ediyor. brotherhoodun kahraman askerleri sapır sapır dökülürken içlerinden birisi "çabuk ol! ölülerimizin birinde (bkz: fat man) var!" diye haykırıyor. fat man, mini nuke denen zayıf nükleer bomba atan bir silah. onu kapıp zar zor öldürebiliyoruz behemothu.

    daha sonrasında, bunların radyolarının yayını kuvvetlensin diye verici anten falan bulup, bos tarafından kullanılan washington monumentin tepesine dikiyoruz, şanımız yürüyor brotherhoodda.

    bu arada, babamızın eski bir bilim adamını bulmak için vault 112ye gittiğiniz falan öğreniyor ve hemen peşinden seyirtiyoruz. aradığımız bilim adamı ne kadar taşşaklı biliyor musunuz? adam savaştan önce gecki icat eden adam. bir şekilde hala hayatta ve vault 112de bir haltlar karıştırdığını fark etmek zor olmasa gerek.

    vault 112de bir "sanal gerçeklik" sistemi kurmuş bu yavşak bilim adamı dr. braun. savaştan beri vaultta yaşıyor ve araştırmalarını sürdürüyor. bir virtual reality simülasyonu yapmış. vault insanları, yaşam destek ünitesi olan podların içine girdikleri zaman zihnen bu simülasyonun da içine girmiş oluyorlar. adam bildiğin matrix gibi bir şey yapmış yani.

    ancak dr. braun geçen uzun seneler sonunda kafayı çizdirmiş hafiften. tranquility lane diye bir simülasyon oluşturmuş, savaş öncesi fallout dünyasında güzel bir amerikan kasabasının bir eşi. böylece vault insanları, bu simülasyona adım atıyorlar ve sonsuza kadar(yaşam destek üniteleri sağolsun) gayet güzel bir dünyanın içinde olduklarını sanıyorlar. dr. braun da bu simülasyonun içinde, bir kız çocuğu olarak geziniyor tranquility lanede. sıkıldıkça insanları öldürüyor, artık insanları oyuncak gibi görüyor şerefsiz. tüm yetkiler onda olduğu için canı sıkıldıkça simülasyonu resetleyebiliyor, insanlar ölünce tekrar simülasyonun içine koyabiliyor vs.

    babamızı bulmak için bizim de simülasyona girmemiz gerekiyor, boş olan podlardan birine giriyor ve tranquility lane e adım atıyoruz. dr. braun yani oradaki kız çocuk bizim onu eğlendirmemiz için isteklerde bulunuyor hemen, yok efendim git şu çocuğu ağlat, yok efendim git bilmemkimi öldür. kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor piç doktor bizimle ve tüm insanlarla. biz ise bir şekilde sistemin açığını buluyoruz, evlerin birinde gizli bir hedeyi çalıştırarak simülasyona "çin ordusunun istilası" modunu ekleyip çalıştırıyoruz. çin askerleri kasaba kasaba simülasyonundaki herkesi öldürüyor(dr. ve yanındaki köpek hariç). bu mod sayesinde simülasyonda öldürülen kişiler matrixte olduğu gibi gerçek hayata da ölüyorlar. böylece dr. braun denen hırbonun elinden insanları hayatları pahasına kurtararak onları huzura kavuşturuyoruz. kızın yanında duran köpekcik de babamız jamesmiş meğer.

    podlar açılıyor. babamızı bulduk. james buraya project purity de kullanmak için geck ve bir takım holodiskler bulmak için gelmiş ancak bulduğu tek şey delirmiş bir dr. braun olmuş. babamız ideallerinin peşinden koşuyor, rivet city ye gideceğini söylüyor, orada yaşayan dr. li yi bulacak ve project purityye devam edecekler.

    --to be continued--
  • sözün özü yarrağı yemiştir bildiğin

    (bkz: muhabbetin amına koymak)
hesabın var mı? giriş yap