• 19 eylül 2005 tarihinde abd de gösterime girecek korku filmi. paul etheredge-ouzts tarafından çekilen teen slasher tarzı film, cinayet işlenmiş bir parkı cadılar bayramında ziyerete gelen gençlerin korku dolu gecesini anlatıyor.
    http://movies.yahoo.com/…v&id=1808649694&cf=trailer
  • (bkz: hell bent)
  • (bkz: derbent)
  • (ing.) bir şeyi yapmayı kafaya koymak, bir şeyle kafayı bozmak, bir konuda kararlı olmak anlamındaki ingilizce sıfat. hell-bent şeklinde de kullanılır.
  • new order'ın yeni albümünün en şık parçasıdır.

    http://soundcloud.com/…ew-order-hellbent-previously
  • tjardus greidanus'un yazıp yönettiği, martin henderson, isabelle fuhrman, max martini gibi isimlerin yer aldığı bağımsız drama projesi.
  • 2004 tarihli lgbt temalı slasher filmi.
  • gayler için slasher tadında, böyle niş bir korku filmi.
    edit: görsel

    (20/01/2010’da yazıldı)

    yönetmen : paul etheredge
    senaryo : david schmoeller, j. larry carroll
    yapım:2004, abd
    85 dakika
    oyuncular: dylan fergus, bryan kirkwood, andrew levitas, hank harris, matt phillips

    hani korku filmlerinde şöyle bir stereotip vardır: aynı tornadan çıktığını belli eder özellikte kızlardan oluşmuş bir grubun elemanları yaramazlık yapar da başılarını derde sokar ya. çoğu rahatlıkla soyunur; bomba gibi vücutları vardır, gıdım yağ ve selülit yoktur. bazılarının silikon destekli göğüsleri birkaç kez kameraya çarpar. bu kızlar ifadelerindeki masum seksapel kaybolmasın diye fazla mimikten kaçınırlar. işte bu karakterlerin yerine erkek koyarsanız hellbent oluyor.

    teker teker öldürülmeleri için görevlendirilen adamların hepsi yakışıklı bir yüze, tartarı yeni temizlenmiş gibi duran pırıl pırıl dişlere ve kaslı vücutlara sahip. hedef kitlesinin filmden beklentisi; olur olmaz yerde belden üstleri çıplak dolaşan, iri yarı ama duygusal, kıllı ama gereğinden fazla bakımlı, hava oldukça sıcak olduğu halde deri bot giyen iri kıyım aygırlar.

    bu klişeleri bir yere bırakır ve heteroseksüel aktörlerin gaymiş gibi davranmasını göz ardı edersek filmin beklediğimden iyi çıktığını itiraf etmeliyim. kanlı efektler gerçekçi. genelde benzer örneklerde rastlayacağımız sululuğa yer verilmemiş. fakat klişelerden bolca yararlanıldığı için ölüm sırasını tahmin edebiliyorsunuz. bir türlü öldürülemeyen katili yarı canlı bir şekilde ardında bırakan baş karaktere “o daha ölmedi, salak” bile diyemiyorsunuz çünkü (biliyorsunuz ki) film bitmeden o katil zaten ölmeyecek, kesebildiğini kesecek ve filmin tamamlanması için süre sağlayacak.

    temiz aile evladı eddie ölen babası gibi polis olmak istemiş fakat geçirdiği bir kaza sonucu buna elverişsiz hale gelmiştir. oysa (sizi her an bir karyolaya kelepçeleyip kırbaçlayarak köpek yerine koyacak gibi duran) ablası çakı gibi bir polis olmuştur. biraz olsun oyalanmak için karakolda ablasının yanında takılan eddie dün gece, ağaçlık bir bölgede otomobil içinde sevişirken kafaları kesilen gay çift vakasını duyar. ablasının amiri onu, halkı (eşcinsel ahaliyi) olası bir seri cinayet vakası hakkında bilgilendirmek için broşür dağıtmakla görevlendirir. ne kadar homofobik…

    o akşam büyük bir halloween partisi vardır ve eddie ile 3 gay arkadaşı (biseksüel chaz, slim joey ve kadın kılığına girdiği için ne kadar yakışıklı olduğunu gösteremeyen tobey) felekten bir gece çalmaya karar verirler. bir önceki gece cinayet işlenmiş olan alana gelirler; burada ağaçların arkasında biri tarafından izlendiklerini farkederler. biraz araştırınca şeytan kostümlü ve elinde orak benzeri bir bıçak tutan gizemli bir adamla karşılaşırlar. herkes kostümlü olduğu için adamın katil olduğunu düşünmezler ve onunla dalga geçerler. sen misin geçen…

    dediğim gibi. barlarda, tuvaletlerde veya dans eden onlarca kişinin arasında işlenen cinayetler, abartısız dijital efektlerin de yardımıyla oldukça kanlı ve etkili hale getirilmiş. bunların dışında (talihsiz bir şekilde filmin afişinde deşifre edilen) bir “göz” sahnesi var ki gerçekten yaratıcı. sırf bu sahneyle film birkaç kat değer kazandı gözümde.

    maalesef klişelerle devam ediyor film. bu ilginç sahnenin yarattığı etkiyi daha ileriye taşıyamıyor. sadece o değil, konuda bir nedensizlik mevcut; katili azmettiren hadiseler sanırım unutulmuş. kaliteli bir senaryo mevzu bahis olmadığından bu beni şaşırtmadı. devamının geleceğini ilan eden finali de… öte taraftan, gelenek olduğu üzere, klasik filmlere yapılan göndermeler izleyiciye bir nebze haz veriyor. ev içindeki kovalama sahnesinde eddie’nin arkasındaki kapıyı parçalayan katil yoluyla, “the shining”deki eli baltalı jack torrance’e yapılan açık gönderme, bahsedilmesi gereken önemli bir atıf.

    hellbent, slasher’ın patognomonik öğelerinin eşcinsel terimlerle yeniden tanımlanmasına dayıyor sırtını. düşük bir beklentiyle izlemeye başlayıp, aslında üzerinde uğraşılmış ve ucuzluğa düşmekten özellikle çekinilmiş bir filmle karşılaşınca insan ister istemez hakkını teslim ediyor.

    https://youtu.be/nmaxvnhvn9a?si=njihbeyqf7rhcrum
hesabın var mı? giriş yap