• kemal tahir'in 1955'de yazdığı sağırdere adlı romanının devamı olan, 1957'de yayınlanan gerçekçi bir romanıdır. mustafa, pelvan yakup, ayşe, fadik, topal ismail ana kahramanları olup, ılgaza bağlı bir köyde geçen ve anadolunun 1950lerde nasıl bir kültürel motife sahip olduğunu gerçrekçi şekilde ortaya koyan bir romandır.
  • hakkında duyduğum/okuduğum her değerlendirmede daima "gerçekçi" kelimesi geçen romandır. bu kadar gerçekse "anadolu köylerinde bu kadar çok boynuz hadisesi var mı gerçekten" sorunsalı her daim zihnimi kurcalayacaktır. köy tren olmuş arkadaşlar, bu gerçekten böyle mi? kafamdaki naif ve dürüst köylü imajı yerle yeksan oldu...
  • bir tren yolculugunda karşılaştım kendisine. karşımdaki civangir amca okuyordu. son satırlarına gelmiş, bitirmek uzereydi. ben inene kadar bitişiğinde okuyabilir miyim dedim kibarca. bir kac satırına baktım, dalmısim. kafamı kaldırdığımda amca yanımda yoktu ama yerinde bir kitap daha vardi: sağırdere. gizemli amcaya ne kadar teşekkür etsem azdır.
  • sözcük anlamı sis, pusan.

    şu önündeki kördumanın içindesin şimdi, uzakta gördüğün de senin.

    ***
    çocukluğumun, ilk gençliğin okuma zevki veren aşıcı romanlarından. sebep olan arkadaşımın kültür bakanlığı bürokratı babasıydı. köy kökenli olduğumdan çok da yakın ve tanıdık gelmişti.
    köy ve kırsalın gayet güzel bir öykülemesiydi. zamanında köy gerçekten böyleydi. trencilik kendi dinamiği içinde var ve yaygındı. asıl hem çekici, hem hazmı zor gelen romandaki hala-yeğen ensestiydi.

    bir de romanın gayet görsel, aklımdan çıkmayan enstantenesi karakterlerden burjuvamsı bir köylünün deposundan buğdayı çalınıyor kuşkusundan depodaki tahıl çeçinin üstüne arapça olarak dahilek yazması ve yazı bozulursa hırsızlamayı anlama planıydı. geçmiş gün, hasımları bu numarayı atlatmıştı, gene çalmışlardı gibi anımsamakla birlikte, emin değilim.

    (bkz: kemal tahir/@ibisile)
    (bkz: yamören)
  • çok ama çok güzel bir roman... samimi, hakiki, akıcı, kimi zaman eğlenceli...

    fakir baykurt, kemal tahir, orhan kemal okudukça bu millet ne süreçlerden geçmiş de böyle evrilmiş çok daha iyi anlıyorum... iki cümlesinde bir anadolu çomarı diye tespit sıçanlara tavsiyem okuyun bu adamları, okuyun ve anlayın...
  • bazı köylerde sisin yerel adı. 80 küsür yaşında olan babamın halası hikaye anlatırken tam masallaştırmıştır anlatılanı... körduman ne güzel betimleme
  • kemal tahir'in elinden çıkmış, bin dokuz yüz otuzlarda yamören köyünde geçen bir taşra romanı. mustafa, pelvan vahit, topal ismail ve mustafa'nın ergenliğinden beri göz koyduğu ayse romanın en dikkat ceken kahramanları. kitap konu olarak oldukça ilgi çekici ve sürükleyici ancak kitabın okuyucuyu rahatsız edecek bir yönü var ki o da kadın karakterlere karşı aşırı derecede aşağılayıcı cümleler barındırması.
    (-karı öküzden iyidir. kağnının çıkmadığı yere çıkar inmediği yerlere iner nal istemez mıh istemez.
    -kışın karı beslemek öküz beslemekten kolaydır yalnız bir kötülüğü vardır ölürse gönü satılmaz kesersin eti kavurma olmaz.
    -o yüreksizdir karı gibi.
    -karının küçükken oynağı erbabına makbul.
    gibi daha birçok cümle okurken göze batıyor
    zaten görüyoruz ki romandaki erkeklerin tek derdi köydeki kadınları varsa yoksa aşağılamak mal gibi görmek evli ya da değil farketmeksizin baştan çıkarmaya çalışmak)
    taşra romanı olması nedeniyle normal bir durum çünkü bilindiği üzre ülkemizde özelikle küçük yerlerde kadına olan bakış açısının nasıl olduğunu hepimiz biliyoruz. en acısı da bunca yıl geçmiş olmasına rağmen erkeklerin gözünde özelikle küçük yerlerde hala aynı bakış açısının devam ediyor oluşu.
    bunca karakter içinde hikayede en nefret edilesi erkek karakter benim için kesinlikle mustafa oldu. daha yirmili yaşların başında olan mustafa'nın özelikle bir erkeğe yakışmayacak derecede yalan ve oyunlarla çocuk yaştaki fadik'i kandırmaya çalışması bu da yetmezmiş gibi yine aynı taktiklerle evli bir kadın olan ayse'yi yoldan çıkarması bu karakteri oldukça itici kılmış.
    zaten romanın sonunda da belasını bulduğunu görüyoruz sonuçta yaptığı onca şey yanına kâr kalmayacaktı.
  • sağırdere ile arka arkaya okunduğunda daha bir anlamlı olan kitaptır. kemal tahir'in romanlarında olumlu karakterlere hep murat adını vermesi durumu bu eserde de karşımıza çıkıyor. bu iki kitapta 'kadınların aşağılandığı" iddialarına katılmıyorum. aslolan, kadınların anadolu insanı tarafından hangi gözle görüldüğünün ortaya serilmesidir. aynı zihniyet devam ediyor maalesef ki, kadınların öküz kadar değeri yok anadolu'nun birçok yerinde. hatta romanın sonunda görüyoruz ki -sıpoyler gibi olacak ama- erkeklerin de öküz kadar değeri yok. bu kitapları okuduktan sonra türk edebiyatının maalesef en gerçekçi ve en güzel şiiri olmaya devam eden köylüleri niçin öldürmeliyiz? adlı eser benim gözümde ve gönlümdeki saltanatını daha bir güçlendirmiştir. bence hem bu romanlar hem de şiir hepimiz tarafından okunmalı ve durumumıza bol bol hayıflanmalıdır.
  • 1957 tarihli bir kemal tahir romanı.

    sağırdere ile beraber ele alınırsa bu roman için çankırı ikilemesinin ikincisi benzetmesi kullanılabilir. sağırdere ile peş peşe okunduğunda daha anlamlı olan bu kitabın mekanı çankırı kurşunlu yamören köyüdür. gerçekte böyle bir köy yoktur elbette. sağırdere'de genç baş karakterler ankara'da gurbetçilik yaparken; körduman'da kimisi taşçı ustası olarak kimisi de topal veya marazlı olarak köye dönmüştür. ankara artık hayallerde yaşayan tatlı bir geçmiş halini almıştır.

    bol diyaloglu, okuması kolay bir roman körduman. kemal tahir; betimleme yapma konusunda kendisini hiç zorlamamış bu eserde. köye dair, köy işi ve insanlarına dair ne varsa süslü püslü anlatmak yerine hepsini karakterlerinin sohbetlerine yedirmiş. yerel deyimlerin ve ata sözlerinin kullanıldığı, 1940'lar başı kırsal hayatından enstantaneler sunan folklorik bir eser izlenimi ediniyor insan.

    tahir'in diğer eserleri az çok dönem politikasına değinirken bu eserde politika neredeyse hiç vurgulanmıyor. çok seyrek okunan gazete manşetleri haricinde romanın gündemi tamamıyla köy içi. dönemin kırsal hayatının içe kapalılığı ve kendi dar gündemine sıkışmışlığı nedeniyle herkes aynı olayların içinde yer alıyor. baş karakter mustafa gurbetten dönmüştür ve köyde fiyaka yapmaya, orada burada tozutmaya başlamıştır. babasının gazıyla bir intikam hevesi için eski sevdiği ama şimdi başkasıyla evli ayşe'yi ayartmaya çalışır. romanın çok büyük kısmı bu ayartma sürecinin teknik ayrıntıları ile doludur ve bu durum bir yerden sonra okuyucuyu yorabilir.

    romanda kadınlara bakış; 'tüm kadınlar yolludur yeter ki ikna etmesini bilin' şeklinde algılansa da kazın ayağı öyle değil bence. yüz yıl öncesi kırsal toplumunda kadının konumunu düşündüğümüzde kadının başka seçeneği de pek yok gibi. karşı koymak için ya yaşlanması ya da ölmesi gerekiyor. romanda ahır hayvanı ile evdeki kadını karşılaştıran, kar zarar hesabı yapılan bir bölüm vardı. bu gibi bakış açıları kadınların sıkıştığı cendereyi de güzel tarif ediyor.

    sağırdere yamören'in içinden akan ufak bir dere iken körduman bu dereye ara sıra çöken sistir. sağırdere akışıyla olmalı ankara gurbetinin romanıyken; körduman sisin çöküp kalmasıyla olmalı yamören romanıdır.
hesabın var mı? giriş yap