hesabın var mı? giriş yap

hırçın golcü (250)

ibisile'nin arkasındaki, mehmet ibiş'tir.

2015 yılında hayalperest yayınevi'den basılan bela tarr sineması çember kapanır adlı sinema kitabının çevirmenidir. asıl yazarı andras balint kovacs, özgün basım yılı 2013. dolayısıyla bela tarr'ı çok sever.

mehmet ibiş, şimdi 2023 ocak ayında bakışlar mayalar tarihöncesi adlı deneme kitabını yazarı olarak karşımıza çıktı. anlatı, deneme, insan ilişkileri, çağdaş dünya gözlem ve eleştirileri, düş kayıtları, yemek tarifleri, gezi notları, anılardan oluşmuş bir edebiyat kitabı. kitabı hakkında şunları söylüyor:

"yazılar, on yılı aşkın zamanda birikti ve kendi kendilerine birleştiler. burada hem şefim ali nahit babaoğlu'na öykünme ve evlatlığına soyunma, hem dilciliğini paylaştığım kendi babama hediye, hem de meslek atam carl gustav jung'a benzeme çabası var [bakışlar, mayalar, tarihöncesi vs anılar, düşler, düşünceler]. bu kitap bir tür büyüme, erginlenme töreni. hem babalara sunu, hem babalardan bir kurtuluş (babayı öldürmek).

basılı sayfalara yansımak veya çöreklenmek çok istediğim bir şeydi. hatta 2012 hıdrellezinde evdeki saksı ağacının altına kitap niyetine katlı kağıt koymuş ve o gün feyse şöyle yazmışım: "ben üstüme düşeni yaptım, şimdi sıra evrende." hemen 1 yıl içinde herhangi bir şey basılmayınca evren kelek attı sanmıştım. evren meğer unutmamış. ilk büyük ödülüm olarak, şapkadan tavşan çıkar gibi, hiç beklemez ve planlamazken 2015'te sinema çevirim yayınlandı: "bela tarr sineması çember kapanır". o benim dikili ağacım, ölsem de gam yemem yapıtım oldu. onunla bana ingilizce öğreten kadıköy anadolu lisesi'ne minnet borcumu ifade ediyor, ödemeye çalışıyordum.

o kadar yazmış olmak yetmemiş, bitmemiş, hala arzu ve hayal vardı; kendi kitabım. o da şimdi gelmiş oluyor. 45 yaşlarıma kadar içimdeki yazma arzusu ve yeteneğine ihanet etmiş olma pişmanlığım vardı. bunu hep geçmiş zaman kipinde tanımlamak bir açmaz üretmişti: üzüntülü kımıldamazlık. bazı gerçek kişiler, dostlar ve büyük yazar marcel proust'un mezar gerisinden destekleriyle, durup durmayı bırakıp ufak ufak, kum kum tanesi biçiminde yazıp biriktirmeye başladım. ["en büyük korkularımız da, en büyük umutlarımız da gücümüzü aşan şeyler değildirler; zamanla korkularımızı yenebilir, umutlarımızı gerçekleştirebiliriz." m.p.] küçük öyküye yatkın olduğum söylenebilse de kurgu öykü ve roman yazmaya uygun olmadığımı varsaydığımdan vurucu cümle, sözlü öz, didişmeli fikir bildirimi ve düşünce üretimine yöneldim. şiire ilk başlarda hiç ilgi duymadığım ve kendimi şair görmediğim halde zaman içinde şiir üretimlerim de oldu. belki ileride onlar da kitaplaşır.

son kitabımdaki kapak fotoğrafı benim, o içerideki yazılardan birinin fotoğrafı, bir de kitabın ismiyle bağlantısı var:

kitabın kapağındaki ağaç incir. binanın kenarından çıkıyor, ama doğrudan taştan çıkıyor hissiyle umut (maya) doğuruyor. karaburun sazak köyü. o bakımdan, bu rum köyü bizim tarihöncesi ve varoluşsal suçluluğumuz. bir takım gerçel veya sanal referans noktalarıyla bakışlar üretmek, perspektif dokumak zorundayız, zorundayım. ona da fotoğraftaki çift sütun yardım ediyor. incir maya oluyor, tarihöncesi ise taşlar, tüm coğrafya oluyor. bulutlar benim ilham perilerim, tüm destek kuvvetlerim. köşeden ufacık görünen mavi deniz de gerçek çözüm ve doyum umutları. ufak bir umuda karşılık kitabın genelini umut rengi maviye gark ettim."

sonradan fark ettim; ekşi sözlük profil fotoğrafımdaki siyah beyaz ikili, bakışlar, mayalar, tarihöncesi kitabının yazılarından "gürcü horonu"nun kahramanı altun teyze ve ben oluyoruz.

(bkz: ibisile/@ibisile)
(bkz: fethiye/@ibisile)
  • 66554 entry
  • 506 takipçi
  • 34 takip