• carlik doneminde st. petersburg'un en buyuk sarayi. ekim devriminde carin bakanlari oraya sigindilar.24 ekim 1917 gecesi aurore zırhlısının top atislariyla kislik saraya saldiri baslasi ve birkac saat icinde kislik saray ele gecirildi.
  • güzel bir nazım hikmet şiiri...

    kışlık sarayda kerenski
    smolni'de sovyetler ve lenin
    sokakta onlar
    onlar biliyorlardı ki o:
    "-dün erkendi, yarın geç,
    vakit tamam bugün" dedi.
    onlar: "-anladık, bildik,"-dediler
    ve hiçbir zaman
    bildiklerini bu kadar müthiş ve mükemmel bilmediler...
    işte: cepheden dönen süngüleri,
    kamyonları, mitralyözleriyle,
    hasretleri, ümitleri, mukaddes iştihaları,
    rüzgarda karın üstünde savrulan sözleriyle,
    onlar yürüyorlar kışlık saraya...

    putilovski zavot'tan bolşevik kitof:
    "-bu gün büyük bir gündür yoldaşlar, -diyor,- büyük bir gündür.
    ve ihtar ederim ki çapul yapmak isteyenlere
    artık kışlık saray ve bütün rusya işçinin ve köylünündür."
    tesviyeci topal sergey:
    "-hey gidi dünya, -diyor- hey,
    ben 905'te on yaşımda geçtim bu yoldan:
    en önde iri, mahzun gözlü azize tasvirleri,
    yalınayak çocuklar, kocakarılar
    ve uzun saçlı papaz gapon...
    karşıda, kırmızı pencerede, bütün rusların çarı
    sapsarı bakıyordu biza.
    kadınlar ağlaşarak toprağa diz çöktüler.
    ben kaldırmıştım ki elimi istavroz çıkarmak için
    birdenbire dörtnala kazaklar geldi karşımıza.
    kazaklar şahlanmış bir at ve simsiyah bir kalpaktılar.
    biz çocuklar bağırarak serçe kuşları gibi düştük.
    bir at nalı ezdi dizkapağımı..."

    ve topal sergey bacağını titreterek yürüyor onlarla kışlık saray'a
    rüzgardır
    kardır
    ve insanlardır hakim olan manzaraya.

    lehistan cephesinden gelen köylü ivan petroviç'in gözleri
    karanlıkta kedi gözleri gibi görünüyor:
    "-ehh, matuşka, -diyor,-
    yeşil başlı ördek gibi toprağı attık çantaya..."

    sütunların arkasından ateş açtı kışlık saray,
    ateş açtı yüzü güzel yunkersler ve şişman orospular.
    tesviyesi topal sergey:
    "-hey gidi dünya, -dedi- hey
    kerenski kalmış kimlere..."
    ve topal bacağının üstünden düştü yere...

    köylü ivan petroviç,
    yağlı, semiz toprağı avcunun içinde görüp
    ve kırmızı sakalına tükürüp
    bir ukrayna şarkısı gibi işletiyordu mitralyözü...

    gecenin ortasında kırmızı tuğladan kışlık saray
    ve limanda üç bacalı avrora

    bolşevik kitof haykırdı yoldaşlara:
    "-yoldaşlar,-dedi-
    tarih,
    yani işçi ve köylü sınıfları,
    yani kızıl asker
    yani, bir meşale yakıyoruz, -dedi-
    hücuma kalkıyoruz, -dedi...

    ve neva nehrinde buzlar kızarırken
    onlar bir çocuk gibi iştahlı ve rüzgar gibi cesur,
    kışlık saraya girdiler.

    demir, kömür ve şeker
    ve kırmızı bakır,
    ve mensucat,
    ve sevda ve zulüm ve hayat,
    ve bilcümle sanayi kolalrının,
    ve küçük ve büyük ve beyaz rusya ve kafkasya, sibirya ve türkistan,
    ve kederli volga yollarının
    ve şehirlerin bahtı
    bir şafak vakti değişmiş oldu.
    bir şafak karanlığının kenarından
    karlı çizmelerini onlar
    mermer merdivenlere bastıkları zaman...

    1939 istanbul tevkifhanesi
  • yıllar yılı - sanırım 14 yaşlarından beridir -,

    "ve sevda ve zulüm ve hayat" dizesi ve bütünsel, anlamsal, devrimsel güzelliği ile beni benden alan,

    harikulade nazım hikmet şiiri...
  • son kıtası bu kadar güçlü başka bir şiir var mıdır diye beni düşündürten konsantre duygudur.
hesabın var mı? giriş yap