• elisabeth badinter kitabı. epeydir almak istiyor bulamıyordum. sanırım stokları yenilenmiş, nihayet elime geçti. ilk iki sayfada bile “evet! evet!” diye haykırmak istedim. okuyup bitirince editleyeceğim.
  • 80'ler sonrası kadınlar üzerinde egemen olmaya başlayan natüralist/maternalist perspektifin anneliği nasıl bir çileci/mazoşist bir feda pratiğine dönüştürdüğünü cesur biçimde dile getirmiş badinter. anneliğin giderek büründüğü bitmeyen bir suçluluk duygusu, bitmeyen bir kendini yok sayma, ihtiyaçlarını hiçleştirme haline yaptığı keskin ve müdanasız eleştiri fransız kadınlarında eskiden beri görülen o palavralara karşı külyutmaz tavrının güldüren bir örneği idi. hamilelik sürecinde alkol ve sigara kullanımı hakkında yazdıkları (aslında kanıtlara saygı duymakla birlikte toplumun hamile tiryakilere bu denli katı bir kınama performansı gütmesine daha çok içerlemiş olduğunu anlamama rağmen) abartma istersen dedirdi şahsen bana.

    modern ailede erkek iktidarının yerini çocuk iktidarının aldığını ve bu nedenle ataerkinin yara almasının bile artık hayli uzakta bir hayal olduğunu bize imleyen kitap, sivriliği ve sözünü esirgemez tavrıyla belli ki halen çağdaş feministlerce bile tepki görmeye devam edecek.

    benim için sürpriz olan noktayı da yazarak bitireyim, badinter'in 4 çocuğu varmış meğer :) buna rağmen kitabını eşi robert badinter'e ithaf etmesini hayli komik, hayli özgün bulduğumu belirtmeliyim.
  • çoğu zaman anne olunca kadınlık rafa kalkar özellikle bizim gibi orta doğu toplumlarında, erkeğin anneyi aşırı kutsallaştırması da besler biraz bunu. doğum sonrası sarsılmayan evliliklerde, -bu dengeyi gözetebilen erkekler-
    hem iyi bir baba hem tutkulu bir koca hem de zeki bir insandır. sen lohusa kadına sadece 'anne' gibi davranırsan o kadın da kendini kadın gibi hissedemez. zamanla senin de annen olabilir.

    sonra ağlarsınız, çocuktan sonra cinsellik bitti
    niye acaba? sırf bu yüzden bile çocuk yapmak bana korkunç geliyor bazen. çocuğum olacak diye ilişkimiz bitebilir. böyle dar algılı birinden de çocuğun olsa ne olmasa ne?
    hani en azından alt beyinden çıkmış olsun,
    onca uykusuzluğa, selülite, çatlağa değmeli.
  • kadın olduğumu bana hiç olmadığı kadar çok hissettiren annelik, ve kadınlık birbirinden ayrılmaz bir ikili benim için artık
  • (bkz: kadın anam)
  • biyolojide çok sevdiğim bir terim var totipotent; yani henüz bir şey olmadığından her şey olmaya muktedir olmak desem çok yanlış bir karşılık olmaz kendisine. bu bağlamda olunan her şey bir başka olabilir olma halinden vazgeçmek gibi de yorumlanabilir. vazgeçmek bazen hücreler için geri dönüşü olmayan bir yola girmek, girdiğin yolda o eski halimden eser yok şimdilere varmak gibi olabiliyor. bunlar mümkün.
    sanırsam bazı insanlar da diğer bazı insanlardan aynı bu gelişimin ilk basamaklarındaki hücre kıvamında kalmalarını; ya hiç olma ya da olduğun yolda diğer bütün yanlarını kes at tipinde bir yaklaşımı benimsemelerini uygun görüyor, öyle tabii uymak, uygunluk, uyum, uyumluluk bunlar çok sevilesi pozitif yaklaşımlar; ya kadın ol ya anne, ya sporcu ol ya lezbiyen, ya gay ol ya baba, ya türk ol ya da yokmuşsun gibi davranılmasına ses etme. gibi gibi gibi ağzı olanın sizi taşıyacağı bir uygunluk mutlaka vardır, mutlaka tesis edilmesi gereken bir uyuma uydurulmanız lazım gelir.
    insanın içine doğduğu durumların birer parçası olabilecek potansiyel haller için edilen fazlaca iddialı ve haddini aşan ancak aynı zamanda sefil ve aciz bu söylemler mezbahaları hatırlatıyor;
    toplumumuz bir tür mezbaha gibi çalışıyor diye düşünüyorum. aynı hücrelerde olduğu gibi verilen bir karar, yapılan bir tercih kişinin benliğinden belli yerlerin parçalanması ve kesim için kancaya geçirilmesiymiş gibi onu kesip budamaya fazla hevesli.
    kişinin kendi kararı üzerinden şekillenen bir kimliğin bile daha önce olduğu şeyden toptan bir kopuş, olduğu halinden tamamen bir vazgeçiş olmasını kutsayan, buna ayak uydurmayan kutsallığın tahribatı olarak görüp ortadan kaldırmaya çalışan, can çekişmeye hayat vurgusu yapılan kocaman bir mezbaha.
    ama ben bunlara inanmıyorum yine de. cehennem ayak uçlarımızda cızır cızır ederken,
    insanın her daim bir potansiyel ima eden bir canlı olduğuna, olduğundan hep biraz daha fazlası olduğuna ve hangi kancaya geçirilirse geçirilsin hiç eksilmeyeceğine inanıyor ve zaten cehenneminizi de bu yüzden çok sevdiğinizi biliyorum.
  • çocuk doğurmayan bir dişi, milyonlarca yıllık silsilede bunu yapmayan ilk dişi oluyor. bir ağız ve bir boşaltım deliğinden oluşan bir tüpe ve simetrik bir vücuda sahip ilk solucandan bugüne. yazık ki ne yazık.
hesabın var mı? giriş yap