• yillarini insan egitimine veren, istanbul beyefendisi, edeb ve zevk sahibi ilim adami.
  • dedesi servet efendi mekke kadiligi yapmistir
  • altunizade de mahir iz caddesi mevcuttur.. ayrıca pendik kurtköy yakınlarında da sanki bir mahir iz ilkokulu vardır..

    http://www.kiptas.com.tr/yasam_alanlari.asp?id=103 adresinden alıntı :
    "çeşitli dergi ve gazetelerde sosyal ve edebi konularda yazılar yazan türk düşünce dünyasının değerli kalemlerinden mahir iz’in isminin verildiği ilköğretim okulu 5.396 m2’lik arsa üzerinde 1052.73 m2’ye kurulmuştur. 1000 m2’lik tören platformu ve 3343.27 m2’lik oyun bahçesiyle birlikte toplam 4.343 m2 açık alana sahiptir."
  • “bir iş için aradığınız adamda sırasıyla şu üç vasıf bulunmalı” derdi hoca:
    1. işini iyi bilen ve yapan (liyâkat ve ehliyet sahibi),
    2. doğru, dürüst, güzel ahlaklı
    3. inançlı ve dindar.

    biz derdik ki: “hocam inançlılığın ve dindarlığın birinci sırada bulunması gerekmez mi? siz onu üçüncü sıraya bıraktınız.”
    hoca’nın cevâbı çok ârifâneydi:
    “oğlum siz câmiye imam veya tekkeye şeyh arıyorsanız dediğiniz doğru. ama işe adam arıyorsanız, doğrusu adamın önce işini bilmesidir. din ekmek kapısı değildir. kuran-ı kerim’de adı geçen peygamberlerin tebliğinden bahsedildiğinde “buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. benim ecrimi verecek olan, ancak alemlerin rabbidir.” [şu’arâ:109] buyrulur. bütün peygamberlerin hayatı anlatırken bu “ücret istememe” den bahsedilir. işini bilmeyen bir doktor, beceriksiz bir avukat veya âciz bir siyasetçi inançlı ve dindar olsa, ama doğru ve dürüst olmasa ne faydası var? öyleyse doğru sıralama budur.”
  • alman şarkiyatçı oscar rescher (osman reşer), hocası ismail saib sencer’in cenazesinde mahir iz’e, “siz türklerde ve genel olarak doğulularda bir şey var. öyle şeyler var ki nasıl olup da bildiğinize şaşıyorum, öyle şeyler de var ki nasıl olup da bilmediğinize şaşıyorum,” diyor. mahir iz de, “işte ona ‘metotsuz şark usulü’ derler,” diye yanıt veriyor.
  • "mahir iz hocamız, ansiklopedik malumatı geniş bir insandı. tasavvuf derslerine gelmesine rağmen normal bir program takip etmez, çoğu defa, söz sözü açar kabilinden ama heyecan yüklü, edebiyat ağırlıklı konuşmalar yapardı. mehmet akif ersoy ile yakın arkadaşlığı veya talebe-hoca ilişkisi olduğunu bilmeyen yoktu. son devrin osmanlı efendisi denilmeğe layık, oldukça temiz, dürüst bir beyefendi idi. bazen kendisine bir kahve getirttiği olur, kahve parasının iki mislini de getiren garsona bahşiş verirdi. ona göre, insan aldığı maaşın zekâtını, maaşı aldığı günde vermeli idi ki geri kalanı gönül rahatlığı ile yiyebilsin."

    ahmet lütfi kazancı, kendimi anlatayım dedim, s. 232.

    bilhassa son cümle, maddi manevi ne kadar mühim bir inceliğe işaret ediyor, örnek almaya çalışmalı.
  • ismail erünsal hoca, "yirmi iki mürekkep damlası"nda bazı anı parçacıklarından bahsederken mahir iz hoca ile ilgili de enteresan, insanı gülümseten detaylar veriyor: "ikinci eş" söylentilerinin ardındaki "sır", kalkan balığı maceraları ve merdivenlerine dantel serili konak onlardan mesela.* ah ah, yedikleri içtikleri onların olsun ama o konağı nasıl merak ettim, nasıl!*
hesabın var mı? giriş yap