• dünyanın diğer toplumlarında böyle olup olmadığını ayrı bir başlığa atıyorum; ancak ortalama bir avrupalının bakış açısı şu şekilde gelişiyor:

    1) putin de, erdoğan da "demokrasi düşmanı" -bunun doğruluğu da, demokrasinin dost olunabilirliği de mesele tabii-. ikisi de kötüdür.

    2) peki hangisi daha büyük tehlike? putin rusyası mı, erdoğan türkiyesi mi? -onların gözünde putin rusyası, daha "büyük" olduğundan-.

    3) öyleyse "erdoğan vs. putin" kıyaslamasının cevabı erdoğan'dır -onlara göre-. çünkü putin daha büyük tehlikedir; önce o "savuşturulmalıdır" ve eğer ki ikisi birbiriyle mücadeleye girişiyorsa "bırakınız yapsınlar".

    bu düşünce yapısı sovyet rusyanın ve komünizmin etkisi avrupa içlerine yayılmaması için açık bir rekabete girişinceye kadar hitler almanyasını desteklediğinden, açıkçası çok da büyük beklentilere girmeyin bakış açısı ile alakalı. bencilliklerinden vesaire de değil, suçlamak büyük haksızlık olur; çocukluk travması -faşizm, 2. dünya savaşı, soğuk savaş, ...- geçirmiş bir kitle olduklarından.
  • bitis muzigini cok merak ettigim supersonik bir montaj olmus.
  • fırtınanın şiddeti ne olursa olsun,
    martı sevdiği denizden asla vazgeçmez...

    alfred capus
  • şu videoda karşılaştırmaya çalıştığım versus. ata binme gibi zülfiyare dokunacak konulara girmeden ancak bu kadar oldu.

    https://www.youtube.com/watch?v=r5c40fkvyg0
  • https://www.youtube.com/watch?v=i0zwffqjpk8

    video youtube'da rastgele bulunmuştur.

    balıkları kurtarırım diyen arkadaşa selam olsun.
  • heykellerini yaptırsalar birinin taşşağına beton yetmez diğerininkine taşeron. sad but true.
  • biri iyi bir devlet adamıdır
    diğeri iyi bir politikacı.
  • bazılarının yaptığı benzetmelerin aksine erdoğan ile bir benzerliği olmayan liderdir. gelin bir karşılaştırma yapalım ve karşılaştırmayı direk bireyler üzerinden değil kendi uzantıları olan partiler üzerinden yapalım.

    putin'in uyguladığı politikanın, ülkemizde tam karşılığı olmasa bile (ülkelerin öz kaynak, coğrafik ve kültürel farklılıklarından kaynaklı olarak) ak parti ile bir benzerliği yoktur. illa bir partiye benzeteceksek iyi parti çok daha yakın olurdu mesela.

    ilk olarak üretim alanına bakalım.

    1990 sonrası, yeltsin dönemindeki abd güdümlü kaos, yağma ve yerli sanayinin tasviye süreci (şok terapisi) putin döneminde yavaşlamış ve aksi yönde harekete geçirilmiştir. bu açıdan özal sonrası dönemde gelmiş bir parti gibi kafanızda kodlayabilirsiniz. ancak bu aşamadan sonraki yaptıkları ak parti'nin aksi yönde bu süreci hızlandırmak ve yağmanın daha çok önünü açmak değildir. tam tersine kontrolsüz liberalleşme ve sermaye teslimiyetinin yerine kamuculuk ve özyönetime daha değer veren bir anlayış oturmuştur.

    bu dönemde ekonomik olarak:

    *yerli sanayi kuruluşları tekrar harekete geçirilmiş ve teşvik edilmiş.
    *lada,kamov, gaz vs. gibi ülke değerleri teşvik edilmiş ve sektör öncüsü olmasının önü açılmıştır.
    *1990'larda üretimin durması sonucunda oluşan petrol satışlarına bağımlı olma durumu kayda değer oranda azaltılmıştır(hala büyük bir sorun).
    *oligarklar tasviye edilmese bile büyük oranda kontrol altına alınmış ve ülke yönetimi ile aralarına bir ikinci tabaka oluşturulmuştur(bürokratlar). ülke üzerinde etkileri devam etse de yönetimdeki etkileri putin ve partisinin iznine tabidir.
    *kamu fabrikalarının satış işlemleri yavaşlatılmış ve yeni kamu yatırımlarının önü açılmıştır.

    farkedileceği üzere akp türkiye'sinde bu süreçlerin tersi gerçekleşmiştir.

    putin'in sosyal politikasının da, kulturel olarak benzeyen ve benzemeyen yonleri vardır. rusya'da sovyetler birliğinin konumunu bizdeki 1920- 1938 cumhuriyet dönemi gibi. çarlık sevdasını da liberaller ve (yetmez ama evetçiler) gericilerin osmanlı sevdası gibi düşünebilirsiniz. putin'in farklı yanı hem sovyet dönemini hem de çarlık dönemini karşısına doğrudan almamasıdır. yine bu konudaki konumunun chp'ten çok iyi parti ile uyuştuğunu düşünüyorum.

    bu dönemde ak parti'nin yaptığı gibi ,özal'ın takipcisi olarak,cumhuriyet dönemi mirasını tasviye etmek yerine sovyetler birliği'nin belirli açılardan sahiplenmesi (sermayeyi tehdit etmeyecek kadar), eski sovyet milli marşının sözleri değiştirilerek kullanılması gibi bazı sembolik hareketler hep bu eğilimin yansımalarıdır. ak parti ile benzer yanı çarlık dönemini sahiplenmesi olabilir. ancak bunu yaparken ideolojik bir karşıtlık yaratacak şekilde değil sadece popülizm dozajında yapmıştır. bir çarcı taban yoktur. sadece romanov'lara yeltsin döneminde yapılan iadeyi itibar olayı putin döneminde sürdürülmüştür. kişiler ve tarih politik gerçekliklerinden soyulmuş ve bir bütün olarak sahiplenilmiş ve orta yol tutturulmuştur.

    dış politika ise kanaatimce putin'in en başarılı olduğu konudur. aldığı risklerin neredeyse tamamı öyle ya da böyle bir sonuç getirmiştir. abhazya, osetya, kırım, odessa, sivastapol, suriye politikaları putin'in kgb eğitiminin hakkını verdiği yerlerdir. her biri derin stratejik ve hedefe yönelik hamlelerdir. bu konunun hakkının verilmesi için ayrıca uzun bir analizinin yapılması gerekmektedir. bu yüzden uzun uzadıya değinmeyeceğim. ancak bizim hiç bir kazanç sağlamayan ve herkesle düşman olmamızı sağlayan dış politikamızla bir alakası olmadığını net bir biçimde söyleyebilirim. yağılan tüm hamleler rusya'nın etki alanını korumuş ve genişletmiştir.

    peki putin'le erdoğan'ın hiç mi benzer yanı yok?

    elbette var. bence benzerliğin en bariz olduğu yer, parti ve partiye bağlı yönetim organlarının yönetim şekli. bir kere isimler putin'in emriyle belirleniyor ve kararlarda putin'in lafı geçiyor. ancak parti içi tasviyeler ve muhalefete baskı türkiye'de ki kadar yoğun değil.

    yine de son sözü söyleyen hep putin. tercihleri genelde türkiye'de de olduğu gibi likayat sahibi isimlerden yana değil de kendisine yakın olan isimlerden yapıyor. burada kantarın topuzunu ak parti kadar kaçırmadığını (tübitak'ın başına hayvanat bahçesi müdürü burada geçemez mesela) söylebilsek de son kertede yakınlık ve bağlılık büyük bir rol oynuyor.

    diğer bir benzerlik ise din konusuna bakış. putin kesinlikle radikal bir isim değil. ancak din ve eşcinsel hakları konusunda populizmini sonuna kadar yapıyor.

    özetle her ne kadar ülkedeki dominantlıkları ve tek adam pozisyonları itibariyle benzetilseler de çok farklı iki yönetim şekli sunuyorlar.
  • putin.

    tartışmaya gerek duymuyorum.
hesabın var mı? giriş yap