• amerikalı tıbbi gerilim yazarı tess gerritsen'ın doğan yayıncılık sayesinde dilimize kazandırılan kitabının orijinal adı. birebir bir çeviriyle, kemik bahçesi adını almış yayınlarımız arasında. henüz okuyamadığım için kitapla alakalı şahsi bir görüş sunamayacak olsam da yazarın bir diğer kitabı olan cerrah gerilim romanları arasında gerçekçiliğiyle adından fazlasıyla söz ettirmiş bir örnek. bunda tıbbi kariyerinin de etkisi büyük olsa gerek. okuduktan sonra birinci elden bilgiler ekleyecek olmakla birlikte, meraklıları için doğan kitap'tan kitap arkasına göz atmakta fayda var:

    boston…
    1830…
    boston tıp okulu’nda okuyan yetenekli ama yoksul öğrenci norris marshall eğitimini sürdürebilmek için o bölgenin “mezar soyucuları” arasına katılır…
    bu korkunç ticaret bile üniversite hastanesinin bahçesinde, bir hemşirenin delik deşik edilerek öldürülmesinin karşısında önemsiz kalır. bir doktor da aynı tüyler ürpertici kaderi paylaşınca, yasadışı kadavra ticareti yapan norris, bir numaralı şüpheli oluverir.
    norris, masumiyetini ispatlamak için, katili gören tek tanığın izini sürmek zorundadır…

    günümüz…
    julia hamill, massachusetts yakınlarındaki yeni evinin bahçesinde dehşet verici bir şey keşfeder: kayalıklar arasında bir kafatası… adli tabip maura isles, kafatasının bir cinayet kurbanına ait olduğu görüşündedir. bu isimsiz kadının kimliği ve başına gelenler ise çözülmeyi bekleyen geçmişe ait bir sırdır.
  • gerilim yönünden yazarın cerrah,çırak, mefisto klübü kitaplarının yanına bile yaklaşamamış.
  • gerritsen'dan beklemediğim klişe sayılabilecek bir hikayeden oluşmakta kitap lakin yine de etkileyici hatta romantik.

    (bkz: reenkarnasyon)
  • ilk bakışta klişe bir konu, klişe bir gidişat gibi görünüyor. (bir iki bölüm geçmiş, bir iki bölüm şimdiki zaman şeklinde ilerliyor kitap)
    ama mümkün mü tess'ciğimin klişe bir şeyler yapması. bir kere kitap bilgi içeriyor. sabun köpüğü değil. araştırmaya sevk ediyor, özellikle bu konularda merakınız varsa. konuya değineyim bu vesileyle:

    1830'ların amerikası. yer boston. günümüzde bile tıp alanında tahmin edildiği kadar ileri olmayan bu ülkede o günün koşullarında karşılaşılaşılan ve eminim bugün trajikomik görünen salgınlar, hastalıklar, ölümler. genç doktor adayları norris marshall, oliver wendell holmes, lackaway ve kingston vasıtasıyla yazar, bir yandan dönemin sınıfsal farklılıklarının boyutunu, insanlar arasındaki uçurumu, ve insanların bu uçurumu ne kadar içselleştirebildiklerini anlatırken, diğer yandan tıbbın bir beceri, yetenek gerektiren bir edim olduğunu vurguluyor.
    bir de rose conolly var bu sırada. kardeşinin baş ucunda doğumunu bekleyen, kardeşine her şeyden çok bağlı sefil irlandalı rose. hayatın tokatını yemiş bir ablamız kendisi, zira fakir, ve irlandalı.
    ve batı yakası katili, bir cerrah ustalığıyla cinayet işleyen seri katilimiz.

    bunlar anlatılırken döneme dair güzel detaylar veriyor yazar, ve tıp tarihinde derinlemesine araştırmalara girdiğini hissettiriyor.

    sonra şimdiki zamana geçiyor, yeni aldığı evinin bahçesinde kemikler bulan bir kadın, kemiklerin tarihini araştırmak için yaz tatilini heba etmeye gönüllü, zira kocasından yeni ayrılmış, duygusal çöküntüler yaşıyor. evin eski sahibesinin yıllardan beri biriktirdiği mektup, gazete vs. incelemeye alıyor, biz de geçmişe böylece iniyoruz aslında.

    neyse, etkileyici bir kitap oldu. kadın doğumla, amerika tarihiyle, cinayetlerle ya da ölümsüz aşkla ilgileniyorsanız, ilginizi çekecek güzel bir yapıt kendisi. tavsiye olunur. yalnız sağlam bir mide gerektirdiğini baştan söylemekte yarar var, özellikle okurken gözünüzde canlandırmayı seviyorsanız.
  • cerrah ve mefisto kulübü kitaplarını okuduktan sonra hayal kırıklığı yaşatan kitap. ama yazarın ismine saygı duyduğumuz için sonuna kadar okuduk tabi.
  • çok klişe konuya sahip bir polisiye romanı... yazarın cerrah, çırak, mefisto klubü, buz gibi soğuk, hasat kitaplarından sonra okuduğum altıncı kitabı... polisiye-gerilim kitaplarını seyahatlerde ya da daha genel olarak kafamı boşaltmak için okurum. çok da severim. ama nitelikli polisiye bulmak çok güç. bu kitap da, tess gerritsen’in diğer kitaplarında olduğu gibi insan vücudunu kesme biçme konusunda fazlasıyla cömert bir anlatıya sahip. yazar, insan vücudunun kesilmesini anlattığı kısımlarda kendinden geçiyor. tıbbi terimlere boğuluyorsunuz. bence bu anlatı, bir edebiyat kitabında genellikle çok yersiz kaçıyor. halbuki kitaptan asıl beklenen nitelikler; olay örgüsü, karakter analizleri çok yüzeysel kalıyor. katil, neden katil olmuş? katil olmak için, hiçbir gerekçeye ihtiyaç da olmayabilir. katil, belki sadece ruhsuz, manyağın tekidir. ama kitap, okuyucusunu, bu konularda ikna etmeli. insan ilişkileri, gerçekçi bir atmosfer içinde anlatılmalı... daha detaya girebilirim. ancak meramım belli ölçüde anlaşılmıştır. bir de açık bir örnekle, spoiler vererek kitabın kötü bir kısmını anlatacağım.
    --- spoiler ---

    norris'in fakirliği
    --- spoiler ---

    arkadaş anladık norris fakir. hatta norris fasfakir. diğer sınıf arkadaşları ile arasında sınıf farkı var. ancak burada o kadar yapış yapış, cıvık cıvık ajitasyon yapıyor ki yazar... insan kesilmesinde gösterdiği hevesli anlatımın, hiç olmazsa yarısı kadar özeni, keşke norris’in psikolojik çözümlemesinde gösterseydi. fakirliği bir emile zola’dan, bir yaşar kemal’den, charles dickens’tan okuyun. bir de tess gerritsen’den. ilk saydığım edebiyat devleri kadar anlatamaz elbette, ancak bu noktadaki bu denli ağır zaafiyet, kitabın bütününü başarısız hâle getiriyor. atmosferden kopup gidiyorsunuz.
  • yıllar önce irlandaca kökenli aurnia ismini hafızama kazımış tess gerritsen kitabıdır.
hesabın var mı? giriş yap