• 31. uluslararası istanbul film festivali'nin açılışında gösterilecek olan terence davies filmi.
  • terence davies'in bu seneki festivalin açılış filmi olan ve klasik bir aşk üçgenini nefis bir şekilde anlatan filmi.
    http://www.youtube.com/watch?v=dmphogeyk70
    edit: link
  • ismini, aşık kadın karakterin hissiyatını anlattığı bir cümlesindeki bir deyimden* alan masmavi film.
    (bkz: between the devil ana the deep blue sea/#10748191)
  • yönetmeni film öncesi kısa bir konuşma yaptığı için sonunda alkışlanan film. bu film bittikten sonra alkışma kafasını da bir türlü anlayamadım ya neyse.

    haa bir de haberiniz olsun yönetmen konuşma sonrası salondan ayrıldı, boşuna alkışladınız yani.

    film güzel ancak öyle ayakta alkışlanacak bir durumu yok.
  • kendimi yüzeysel bir tespit yapmaktan alıkoyamadığım film, tom hiddleston saçlarını daha sık yandan ayırmalı.
  • bir netlik problemi olan film.
  • izlerken uyuyakaldığım ilk film. benim için bu açıdan yeri çok özel.
    tom hiddleston faktörüne rağmen izlenemeyecek kadar sıkıcı.
  • öyle zannediyorum ki hayatımda izlediğim en sıkıcı film; peki yeni ya da orjinal birşey söylüyor mu, hayır; niçin izleyeceğiz derseniz izlemeyeceğiz.
  • 1950’lerin ingiltere’sinden bir hikâyeyle karşımıza çıkan film; sığ senaryosu, içi boş karakterleri, basit ve sıradan diyalogları ile beklentilerin altında kalıyor.

    yönetmen, karakterlerin konuşmalarından ziyade beden dili üzerine odaklanarak duyguları izleyiciyle daha iyi bir biçimde buluşturmak isterken, gereksiz uzun sahnelerin ortaya çıkmasına sebep olmuş.

    filmin başından sonuna kadar hissedebileceğiniz bir netlik sıkıntısı var. olayların anlatım biçiminden karakterlerin davranışlarına kadar hissedilen bu eksiklik oldukça rahatsız edici...
    yine de terence davies, buğulu çekimleriyle film boyunca devam eden kasvetli ortamı ekranlara yansıtmayı çok iyi bilmiş. ayrıca filmin müzikler sizi başka diyarlara götürmeyi başarıyor.

    --- spoiler ---

    filmin başında güçlü, cazibeli, kendinden emin ve ukala tavırlarıyla göz dolduran rachel weisz, filmin sonunda aciz, yalnız ve çaresiz bir kadına dönüşmesi sürecini bize muhteşem bir şekilde yansıtırken aslında oyunculuğunu da bir kez daha kanıtlıyor. film boyunca elinden düşürmediği sigarasını tutuş biçimi ise görülmeye değer.

    “gerçek aşk, birinin altını temizlemek ve gerektiğinde altını değiştirmektir.” sözü ise aşka bakışımıza yeni bir değer katıyor.

    --- spoiler ---
  • evli ve güzel bir kadın olan bayan hes.'in duygusal tercihlerinin pişmanlığa ve düş kırıklığı romantizmine dönüşümünü konu alan sıkıcı ingiliz movisi. aslında birçok kadının içindeki boşluğu ve hayatında biri olduğu halde yaşadığı duygusal açlığı çok iyi özetlemiş bir kadın karakter portresi çizmiş yönetmen. ağır konuşmalar, kasvetli mekanlar ve kadının aşkı uğruna fukaralığı tercih etmesi kolay ve adi senaryonun bir ürünü. kitabı var mı bilmiyorum ama varsa kitabını okumak çok keyifli ve doyurucu olabilir. fakat film luis bunuel'in sürrealist fimlerinden bile sıkıcı. varın siz düşünün gerisini.
hesabın var mı? giriş yap