*

  • iyice boka sarmis cok afedersiniz. reklam mevzusu hakkinda konusacagim biraz. eskiden duz 7 dk olan reklamlar kisaltilacak mi ne dendiyse artik 4 dakikaya dusurulmus sozumona. boyle ekranin sag alt kosesinde bidibidi'ya 3:58 57 56 falan diye zaman akiyor. coguzel. ama o zamanin akisi tanitici reklam mi ne boksa ondan sonra basliyor. o tanitici reklam da kisa falan degil ha, biri bitiyor oteki basliyor. kosede akan saniye sifirlaninca kanal kendi reklamlarini vermeye basliyor. simdiden neredeyse 7 dk etti. sonra kanalin logosu falan cikiyor sanirim, hemen sonra az evvel hicbir sey yasanmamiscasina yeniden reklamlar basliyor yeniden dakika sag alt kosede akmaya basliyor. ben omru hayatimda boyle sefersizlik gormedim sayin seyirciler. bu seyirci dizisini internetten online da izler efendime soyleyeyim indirir de izler sansursuz de izler. kimse de vay hainler diyemez. basta serefsizin krali olmayin, biraz is ahlakiniz olsun, sonra konusalim cok sevgili kanal sahipleri. kodugumun para cambazlari.
  • arçelik beko vestel gibi örnekleri vardır.
    ha bi de türk televizyon kanalları
  • seyredecek hiçbir şeyin olmadığı, en düzgün programların belki de reklamlar olduğu televizyondur.
  • satılık televizyondur. bu adını sanını siktiğimin şeyinde açık kanaldan birkaç futbol ligi ve futbol turnuvası dışında spor izlemek imkanzıdır. nba, euroleague, wimbledon, şampiyonlar ligi, premiere league, la liga say say bitmiyor ızdırabını siktiğimin. ben bunları izlemek için neden ayrı ayrı domalmak zorundayım orospuçocukları soruyorum size.
  • gariptir.
    bilgisayardan two and a half men izlerken mola vereyim dedim aldım elime kumandayı geziyorum kanalları bir haber kanalını açıyorum rte gezizekalılaaaaar diye bağırıyor neyse diyorum kanalı değiştiriyorum bir spor kanalında mahmut uslu ve aziz yıldırım'ın bağırtılarını görüyorum lanet ediyorum kanalı yine değiştiyorum bir dizi karşıma çıkıyor klişeler havuzunda yüzen bir senaryo,beş para etmez oyunculuklar kısacası rezalet.
    özetle izlemeyin.
  • sanırım çirkin olmayanların çıkamadığı bir platform.
    özellikle bu kuşakta. açın bi gezinin şu an, iğrençlik ve çirkinlik akıyor resmen.
  • istisnasız her şovunda, dizisinde kavga, şamata dönen yapımlar barındırır. kıyafet, gelin-kaynana, kuaför yarışmalarında kadınları bakteriyel canlılar gibi gösteriyorlar. çünkü sürekli tartışıp, didişen tek hücreli gibi davranıyor bu programlarda kadınlar. şu son dönemde çıkan şef yarışmaları da tamamen bir bağırmaya dayalı ve sado-mazo bir fetişizmi çağrıştırıyor. ayı ayı herifler, yarışmacıları ağlatana kadar bağırıyorlar. adı da yemek programı oluyor, yersen.

    lan yemekte kavga, sokakta kavga, kuaförde kavga... allah'ın tropik adasına gidiyorlar, bir de orada kavga ediyorlar anasını satayım.

    gün içinde yaşadığımız manyaklıklar yetmezmiş gibi bir de tv'deki manyaklıkları, kaosu izliyor millet.
  • şu anda kaçan fırsatlar televizyonudur bence. kısa vadeli kar hırsları yüzünden kendi kendini sabote etmektedir.
    mesela bu güz döneminde onlarca yeni dizi yayına başlayacak. hemen hepsinin hikayesi güzel. bazıları bence çok da iyi.
    ama süre o kadar uzun ki, bir noktadan sonra herhangi bir tanesinin sapıtmama ihtimali yok. hikayelerin birbirine benzememe ihtimali yok. en iyi ihtimalle yapım şirketi işi tadında bırakmayı kabul edecek ve hikaye tavsamadan final olursa belki. ama yayın süresini kısaltan hiçbir yapım göremediğim için kar uğruna ikinci-üçüncü-beşinci sezona uzamaması şaşırtıcı olur.
    bundan on-15 yıl önceye bakınca 45 dakikadan yavaş yavaş uzamaya başlıyor, 75-90 dakika aralığındaymış süreleri (bkz: aşk-ı memnu). o da uzun aslında ama en azından hikaye akabiliyor.
    şimdiyse hikaye gündelik hayat temposunda ilerliyor. yavaş, yavaş, alta şarkı döşemeli, klipli, uzuun bakışmalı, saçma uzun bakışmalı, saçma uzun öpüşmeli (ama sadece öpüşmeli). gerçekle aralarındaki bağ koparken hepsi pembe dizi kıvamına gel-mek zorunda kalıyor çünkü bu kadar uzun bir yayın süresini başka türlü doldurma şansın yok.
    durum reality şovlarda da aynı. dünyanın hiçbir yerinde yemekteyiz programı üç saat sürmüyordu. ya da masterchef'in diğer ülkelerdeki versiyonunu izleyenler herseyin ne kadar hızlı aktığını, sulu zırtlak drama yer olmadığını görürler. drama içerenlerin de (hell's kitchen) temposu çok daha hızlı.
    yapım şirketlerinin insiyatif alarak ortak bir karar alması lazım ama buna yanaşan da yok galiba.
  • ne çirkin ne gereksiz bir televizyondur o televizyon. bu gereksiz dizilerle, göz kanatan isimlerle ve iq düşüren senaryolar ile ne amaçlanmaktadır ve nereye ulaşılmak istenmektedir?

    (bkz: gel dese aşk)

    (bkz: kazara aşk)

    (bkz: afili aşk)

    (bkz: çatı katı aşk)

    (bkz: tatlı intikam)

    (bkz: baht oyunu)

    (bkz: sen çal kapımı)

    (bkz: maraşlı)
hesabın var mı? giriş yap