• j1 vizesi eğer work&travel (work&travel için olan konusunda hiç bilgim yok, belki o da kolaydır) için değilse gayet kolayca alınabilen vizedir. istanbul için randevuyu 2 hafta sonrasına verdiler. konsolosluğa gittim açıkcası elektronik alet almıyorlarmış bunu bilmiyordum. konsolosluk karşsındaki cafelere 5 tl karşılığında telefonunuzu teslime edebilirsiniz. içeri randevu saatinizde aşağı yukarı 15 dakika önce alıyorlar. önce içeride sıra alıyorsunuz daha sonra parmak izi veriyorsunuz(daha önceden parmak izi verenlerde yani vizesi olanlar da tekrar veriyorlar.). daha sonra mülakat kısmına geçiyorsunuz. bana sadece ne için gideceğimi sordu ve gideceğim yerin boston'un neresinde kaldığını sordu. bu arada da bilgisayarda birşeyler yazıyordu. toplam 2 dakika ya sürdü ya sürmedi. ds 2019 formunu imzaladı ve vizeniz onaylanmıştır dedi. ptt'ye de pasaportu 4. iş günü içinde teslim ettiler.
  • almayı düşünen yazarlar msg ile bana ulaşırlarsa yardımcı olabileceğim vize.
  • işsizseniz alamayacağınız vizedir.
  • banka hesaplarının incelenmesinde ki detayları merak ettiğim vize. sadece evrak olarak gösterdiğimiz hesaplarımız mı yoksa bütün hesaplarımız mı inceleniyor, bütün hesaplarımızı zaten görüyorlarsa neden hesap özeti isteniyor. aydınlatılırsam ne kadar mutlu olurum türü vize.
  • bir gunlugune de olsa borçlanarak hesabınıza on bin - on beş bin lira para koyup ertesi gün geri çekip verdiğiniz, evrakları derlemede çok uğraştıran ama bir günde alınan vizedir.
  • yakinda birilerine maaile gerekecek vizedir.
  • başvurduktan sonra buradaki entryleri okuyunca az çok neyle karşılacağımı biliyordum, ben de yazayım bari. eğer başvuru günü sıranızı beklerken telefondan filan okursanız selam olsun şimdiden. sıkıntı yapmayın, olur nasılsa.

    ds 160 formunu doldurunca istenilen belgelerde sadece pasaport yazıyordu. altında da bir ibare vardı, başvurunuzu destekleyeceğini düşündüğünüz tüm belgeleri getirin diye.. danıştığım bir turizm acentesi bir liste verdi ki evlere şenlik.

    izmir'den kalkıp istanbul'a gidip siktiriboktan bi sigorta işe giriş belgesi için eli boş dönmemek adına yardırdım ben de.. ne var ne yok doldurdum, şirket imza sirkülerinden evin tapusuna kadar...

    uçak saatini ayarlayamadığım için erken gittim, konsolosluğun tam karşısındaki karadeniz kafeye oturdum.. etrafa bakınacak 2 saat kadar vaktim oldu. bir güvenlik görevlisi saati gelenlere sesleniyor millet karşı kaldırımdan koşa koşa içeri giriyordu. tuhaf bi görüntü..

    bu arada randevu saatinizden 45 dakika 1 saat kadar önce içeri almaya başlıyorlar, bu sorunun cevabını bulmak bile çok zor oldu benim için, zira ne kadar önce orada olmam gerektiğini bilemediğim için 2 saat oradan ayrılmadım pek.

    otoparka araba girişi için hep açık duran kapıdan girince kızıyorlar bazen, arası 5 metre bile olmayan yaya girişini ise arada bir kapatııyorlar çay saati filan diyerek, ama kapıda herhangi bir uyarı olmayınca otopark girişinden millet dalıyor içeriye, tek tek dert anlatıyorlar, güvenlikler türk ama çok sabırlılar.. hayli de kibarlar.. bi de polis duruyor sol tarafta.. onun derdi ticarilerle, ticari beklemeye yapma, ticari zktir git, haydar çay al la bana ordan, coniye özenmiş güneş gözlüğü filan takmış ama içerik bildiğin polis. bu arada harbiden dapdaracık cadde yoğun olarak gelen ticarilerd e müşteriyi indirmek için tam önünde durmak zorunda, arkadan gelen arabalar kuyruk oluyor, sonra eşşek kadar cipler başyukarı sinirli bi şekilde bağırta bağırta geçmeye çalışıyorlar duran taksiyi. bi düzensizlik mevcut.

    saatim gelince girdim avluya, ellerinde liste var, saatin doğruysa üstünkörü bi çantanın içine bakma, cep telefonu konusunda uyarı, bir ön evrak kontrolü ayak üstü, ds 160 belgen var mı, pasaportun var mı, bi de en önemlisi ds 160 belgesindeki fotoğraf yeni mi ona bakıyorlar.. 1 seneden eski olmaması lazımmış.. kontrol mantığı da çok basit. ds 160 çıktısı ile pasaporttaki fotoğrafın aynı mı ona bakıyorlar, pasaport 1 seneden eskiyse ve fotoğraf aynıysa otomatik olarak fotoğrafın eski oluyor, sıradan çıkartıp karşıdaki fotoğrafçılara yolluyorlar, gezinirken dikkatimi çekmişti, hülya avşarından birçok futbolcu ve antrenöre kadar bi sürü insan orada fotoğraf çektirmiş, demek kapıdan dönmüşler.. fotoğraf çekilen tekrar sıra beklemeden önden giriyor. basit bir mantık, çalışan bir sistem. pasaportunuz bir seneden eskiyse ds 160 a başka bir fotoğraf yükleyin oldu bitti.

    ha bir de fotoğrafınız bu standarta uyuyorsa elinizde basılı bir kopyasının olmasına bile gerek yok, formun çıktısındaki yetiyor. tekrar fotoğraf çektirdiysen elindeki forma yeni fotoğrafları zımbalıyorlar.

    kuyruk yavaş ilerledi, yarım saat sonra güvenlik kontrolünün yapıldığı kapının önüne geldim. çantaya üstünkörü bi bakış daha, sonra kapıdan içeri, normal bir havalimanından sıkı olmayan bir xray taraması, tek farkı elektronik zımbırtıları kabul etmiyorlar, araba anahtarıyla cep telefonunu kafeye 5 tl ye emanet etmiştim, sıkıntı yok yola devam...

    asansörle üst katta bi yere çıkılıyor. orda önce kapı önünde beklemek gerekiyordu, kalabalığa denk gelmiştim. içerde numaratör başdöndürücü bir hızla değişiyor. üstelik random, bi baştan bi sondan karmançorman, otomatikten bi kadın sesi de sürekli anonsla sırası geleni ve gideceği gişeyi söylüyor.

    içeri girince bir eleman sıra numarası veriyor, 2 nüsha.

    numaranız 3 kere yanacak. ilkinde ds 160 ve pasaportunuzu alacak camın arkasındaki kibar arkadaş. değişiyor mu bilmem ya ben gittiğimde 7. ve 8. gişeler yapıyordu bunu.. sıra numarasının bir nüshasını da aldı.

    bir kaç dakika sonra 5. veya 6. gişeye çağrılıp parmak izi vereceksiniz. bunu emniyette 2-3 sefer yapmıştım. yok okumadı, yok parmakların klavye kullanmaktan düzleşmiş bi daha bi daha bi sürü kötü espriyle 5 dakikada halledebilmişti memurlar. burda koyuyorsun tarayıcıya 4 parmak, 4 parmak, baş parmaklar, 3 seferde 20 saniyede hallediyorlar, bunu da yapan türk. ds 160 belgesi ile pasaportu tekrar elime tutuşturdu.

    tabii sonrasında asıl görüşme için 9, 10, 11, 12, 13. gişelerden çağrılıyorsunuz. 3 erkek 2 kadın vardı ben gittiğimde. adamlar tipik yaşlı amerikalılar, kadınlardan biri siyahi, diğeri beyaz, onlar da amerikalı herhalde.

    gözlemleyebildiğim kadarıyla erkek memurlarla görüşme daha uzun ve sıkıcı. kadınlar daha genç ve güleryüzlü. şansınıza kalmış.

    o noktadan sonrası artık görüşmenize kalmış, pasaportunu eline verip bir sürü insanı yolladılar geri gözümün önünde.. sebebini bilmem mümkün değil..

    numaram yandı, pasaportu ve ds 160 ı yine verdim. bana 3 soru sordu,

    - günaydın
    - niye gidiyorsun? (türkçe)
    - bilmemne firmasının konferansına. (güzel türkçemiz)
    - bilmemne firmasında mı çalışıyorsun? (ingilizce)
    - hayır falanca firmasında çalışıyorum (present perfect tense)
    - kaç gün kalacaksın?
    - 6-7 gün (ingilizcem bitti bu arada, gelme üstüme)
    - vizen hazır. (hay gadasını aldığımın)
    - thanks (kibarım)
    - you're welcome. (daha benden ayrılmadan next düğmesine bastın)

    sonra yarım a4 bir kağıt tutuşturdu elime, 2 gün sonra pttden pasaportunu al yazıyordu.

    elimde hiçbirine bakılmamış 5000 sayfa evrak olan bir dosya, bir yarım a4 ile çıktım dışarı.

    telefonumu anahtarımı aldım, ilerledim.

    allah gönlünüze göre versin. (tuğla gibi entry oldu lan kim okur bunu)

    çok okunuyo madem güncelleyeyim: ben şimdi bu vizeyi entry i yazdığım tarihlerde aldıktan sonra bi götveren yüzünden o zamanki seyahatim iptal oldu. senelerce kaldı öyle.. sonra denk geldi bi seyahat ihtimali daha doğdu. tamam vize 10 senelik ama, üzerinden 4 sene geçmiş, almışım gitmemişim, başkan değişmiş, trump gelmiş, bi sürü hikaye.. nerden aklımda kaldıysa okuduğum bişeyden hatırladığım aldıktan belli bir süre sonra gitmezsen tekrar almak lazımmış gibi bişey, herhangi bir kaynakta bulamadım bununla ilgili bilgi, üşendim de sormaya, zaten bileti şirket alıyo en kötü kapıdan döndürürler bana ne dedim...

    bu entryi amerigalardan güncelliyorum; yok öyle bişey.. kıl bi giriş memuresine çattım, otel, dönüş bileti, çalıştığım şirketin kartı filan bişeyler sordu ama sonuçta buyrun dedi aldı ülkeye bu da böyle bi güncellemedir.

    10 senelik vizeyi alıp 4 sene kullanmadıktan sonra da gidebiliyormuşuz özetle.
  • 10 senelik verildiğini duyunca ağzımın sularının aktığı vize.
  • ben de deneyimlerimi paylaşayım belki faideli olur birilerine.

    burdan okumuştum ama ben sanıyorum ki amerikalı amca ve teyzelerle mülakat yapacağız ve onlar uygun olup olmadığıma karar verecekler, ama mülakat dediğim böyle iş görüşmesi gibi bir şey hayal ediyorum tabi. ama nerdeeee. tamamen banka gişeleri gibi, numara alıyosun, birinci numaranın yanmasında pasaport falan veriyosun teyze işleme koyuyor, 2. numara yanmasında parmak izi veriyorsun zaten o gişelerde çok yüksek amk herkes 1.90 mı, sonra soruyorlar tabi ing mülakat yapabilir misiniz ben no no dedim tabi ki, ve 3. olarak numara yanıp mülakata girmek için beklemeye başlıyorsunuz.

    tabi ben yine de bir odaya falan gireceğimi düşünerek bekliyordum ki son gişelerdeki corçların görüşmesine kulak misafiri oldum demeyeceğim duydum herkes duyuyor zaten. lan anladım ki o gişelerden camın karşısından konuşçakmışız, herkes de dinleyecekmiş, iyi ki ingilizce konuşurum demedim amk diye geçirdim içimden bir de rezil olmayak.

    neyse bunlar soruyor neden gidiyorsun, ne kadar kalacaksın falan bayağı uzun uzun sorular, ben de bana sorarlarsa şöyle cevap veririm diye kuruyorum kafamda. sonracığıma benim sıram geldi, yine o boyumu aşan gişeden camın arkasından okyanus ötesindeki aplaya verdim pasaportumu, merhaba xx dedi, önce o xx i bi düzelt bu konuda çok hassasım dedim, (adımı yannış telefuz etti) ok sorry dedi, neden gidiyorsunuz amerikaya dedi, tatile dedim. çok üzgünüz ama şu anda vizenizi onaylayamıyorum dedi. ha siktir lan dedim, yumruk attım kurşun geçirmez cama, ver o zaman 160 dolarımı kaltak dedim, kahrolsun amerika dedim, ağlayarak uzaklaştım.

    edit: belge vermedin mi diye soranlara, istedilerde vermedik mi, tabi ki bi ton belgem vardı, ruhsat, tapu, hesap dökümü vs. vs. vs. ben gelmeden nayır demişler bile.. resmen mülteci muamelesi resmen!
  • 15 dakikada formu doldurdum. 15 gün sonrasına randevuyu aldım. sabah en erken saatte, 7:30'daydı

    hemen konsolosluğun karşısında bulunan fotoğrafçılardan birinde biyometrik 5x5 çektirdim. şark kurnazları, 6 tane çok kötü çekilmiş fotoğraftan 20 lira aldılar.

    önce pasaport teslim, parmak izi ve bingo! herkesin duyacağı ortamda sorulan sorular ve verilen ezik büzük cevaplar. 28. sıradaydım ve 27 kişinin mülakatına şahit oldum. kimisininki iki dakika, kimisininki 5 dakika sürdü. herhalde 10'dan fazla red oldu. gerekçelerden birisi "okula gideceğim diyorsun ama ingilizceni yeterli bulmadım." idi.

    haliyle terledim. ulan bu kadar yorulduk, para verdik çıkmazsa uğraş dur.

    sıra bana geldi. iki kadın, iki erkek görevliden en suratsız olanına, dombili ve yaşlıya denk geldim. hiç selam sabah yok, merhaba'ma bile karşılık vermedi. eyvah yandık dedim.

    adam amerikalı ama türkçe sordu. tek bir soru: nereye gideceksin? cevap: new york. tamam, onaylanmıştır. e belge falan istemiyor musunuz? hayır gerek yok, güle güle dedi gayet ciddi bir eda ile.

    elime de onay belgesi midir nedir ondan verdi ve ben şaşkın şaşkın emanete bıraktığım telefonumu almaya, yola koyuldum.

    hayatımın en kolay vizesi oldu
hesabın var mı? giriş yap