• uzun metrajini iki defa seyrettigim mukemmel yonetmen. bu adami acaip seviyorum. yeni film dergisindeki ve trt 2'deki roportajlari beni acaip duygulandirmisti, tuylerim diken diken olmustu. yeni film'deki soylesinde "ben kucuklukten disimi pelikulle karistirirdim" diyor, mini dv ile cekmek biraz burukluk yaratmis sanirim. ayni soylesinin sonunda "bana bu filmi neden cektin diye sor, baska da bir sey sorma" diyordu, soylesiyi yapan da soruyordu, o da "bu filmi cekmeseydim, cildircaktim" diyor.. trt 2'de de karpuz kabugu ile en guzel yillarini, cocuklugunu bir sandiga kapattigini soylemisti.. cok cok ve cok huzunlu bu cumleler... hastaliktan mustarib kendisi, soramadim nedir.. ama umarim kotu bir seyi yoktur... onun filmlerine ihtiyacimiz var.. kendisi filmlerinde sicaklik vaaddediyor.. ve o sicakligi kentte bulamayacagindan koyunda yasamaya devam ediyor.. cok yasa ahmet abi.. seni seviyoruz..
  • şiir de yazmış tabi. edebiyatla da ilgiliymiş.. ilgilenen arkadaşlar söyledi, bir dergide (derkenar) röportajı varmış. 78'de de bir sayılık bir edebiyat dergisi çıkarmış; bir sayılık çünkü gerisi gelememiş. adı da türkümüz. bu da aynı filmi tadında bir şiiri kendisinin:

    parmağıyla ilkokul çantama tık tık diye vurur
    cevizdendir, inegöl işidir kıymetini iyi bil derdi babam
    küçük bir askerdim ben de
    siyah önlüğümün içinde bembeyaz bir yürek
    dökülürdüm yollara hava soğuktu okulum uzak
    bir avucumda közde pişmiş sıcacık bir patates
    hem beslenmeliyim hem üşümesin diye elim
    değiştirirdim ara sıra çantamla patatesi
    dikkat ederek çantama
    cevizdendir, inegöl işidir kıymetini iyi bil derdi babam
    babamın bilmediği bir şey vardı
    her sabah çantamın içine bir gün doğar
    ortasından ekvator geçer
    ve masmavi gökyüzünde çantamın
    güneyden kuzeye göçmen kuşlar uçardı
    gülün bakalım bıyık altından şimdi siz
    söylesem inanmayacaksınız
    siz uyurken çantamın içinde atatürk samsun'a çıkardı
    ve bilirdi yedi kere sekizin kırk iki olduğunu
    bilmeseydi eğer bandırma vapuru sinop burnu'na çarpardı
    ben bir türlü bilemedim aram hiç iyi olmadı hesap kitapla
    nohut ve fasulyeden bir abaküsüm vardı
    hesabını hâlâ verebilmiş değilim hayata
    iyi şiir okurdum ama iyi resim yapardım
    eyvah dediler bu çocuk adam olmaz
    yazık oldu çantaya
    cevizdendi inegöl işiydi...
  • selamun aleyküm abi deyip, sessizce yanına oturup, susup susup sadeleşmek istiyorum. belki böylelikle yıllarca kasıp beynimin içini çöplüğe çevirdiğim malumatlardan, o boktan kuramsal teranelerden kurtarabilirim.

    izlediğim bir kaç çalışmasından çıkardığım kadarıyla sermayesinin bir miktar palazlanması sayesinde dizlerimizin bağını çözecek şiddette korku filmleri çekebilir. evet, neden türk sinemasında korku yok, neden çekilen korku filmleri büzüşmüş it sikine benziyor, neden öyle neden böyle... bu soruların tamamından kurtulabiliriz. çok pratik bir şekilde korkuyu tırmandırabilecek bir yeteneği, kurguyu birden altüst edecek zekası ve yalnızlığından, bir başınalığından beslenen cüreti ona bu başarıyı kazandırabilecektir.
  • nedenini, nasilini aciklamakta zorlanirsin bazi seylerin. bir posta temiz kalmisligina yorarsin, cocuk kadar temiz bir dimagin hayal gücünün ürünü derken anlarsin ki, çok da olgun. allah vergisi de gec. otesine gucun yetmez bi de hayran, bir karis acik agiz izle.
    cok yasa ahmet ulucay abi.
  • bozkirda deniz kabugu isimli yeni cekecegi filmin senaryosunu tamamlamistir. filmle ilgili yaptigi aciklamada "filmin icinde korler, sakatlar, deliler, sizofrenler bulunacak. filmde, bu insanların gozleri yasartan bir dayanisma icine nasil girdiklerini guzel bir oykuyle anlatmak istiyorum." demistir. filmin onumuzdeki yil cekilmesi planlanmaktadir.
  • kendisini sevmemin yanında bugün kısa filmlerini izleme fırsatı buldum. ilk kısa filmde salonun bir kısmı ikinci kısa filmin sonunda salonun büyük bir kısmı boşaldı. film sırasında ön sırada abartı yapmadan söylüyorum 5 kişi uyuyordu. uyumayanların da gözleri kapanıyordu.
    ben çok sıkılmadım ama dikkatli bir günümde olduğumdan olacak; gerçekten çok ama çok durağan filmler yapmış; nuri bilge ceylan'ın kasabamayıs sıkıntısısı bile bunlardan hareketliydi.
    kötü demiyorum; belki de demek istemediğim içindir. sonuçta sinemacılık kendisinin eğitimini almadan kendi arzusuyla sevgisiyle yaptığı sanattır. izlemek hoşuma da gitti. ama sinemayla ilgisi olmayan bir insan bu kısa filmlerde cidden acı çeker; tartışmasız
  • ilk uzun metrajlı film denemesinden sonra aldığı olumlu tepkileri "karpuz kabuğundan gemiler yapmak dedim, bir film yaptım, meğer barbarosun donanmasını yapmışım da haberim yok" diyerek karşılayan yönetmen... yıkanmaktan rengi atmış bir ceketle gezen, çocukluğundan beri yaşadığı yıpratıcı sara nöbetlerinden kalan bir takım izlerle yaşamak zorunda olan ve refakatçisiz gezemeyen bir insandır.

    sinemasında babasıyla kurduğu gerilimli ilişkinin derin tesirleri vardır. mesela karpuz kabuğundan gemiler yapmak filminde "baba" figürü yoktur. aslında bir "yatır" fenomeni içerisinde hep olan ama aslında hiç olmayan, mezardaki bir figürdür "baba".

    kendisini sinema ile uğraştığı için reddeden, para kazanmadığı için ve kısmen de hastalıklarla geçen çocukluk ve gençlik yıllarında bir baltaya sap olamayacağını düşündüğü için baba oğlunu yok saymış, bu yok sayış ahmet uluçay'ın cinli perili, saralı hayal dünyasında karanlık bir dil yaratmıştır. ahmet uluçay'ın yakaladığı sinema dilinin başarısının köklerinde mezarında yatan babaya bir sitem, bir serzeniş vardır.

    ben babama hayatım boyunca sarılamadım, der. çünkü babam ona sarılmama hiç müsade etmedi, der. ama o bir fırsatını bulup babasına sarılacaktır. babası ölmüştür. o babasının yatağında uzanmış ölü bedenine ilk ve son kez sarılmış, göz yaşı dökmüştür. bu sohbet esnasında şunu da itiraf edecektir, "keşke babama hayattayken bir kez olsun sarılabilseydim..."

    onun aslında bir "kara film" üstadı olacak yeteneğinin farkında biri olarak, karpuz kabuğundan gemiler yapmak (tüm sadeliğine ve mükemmelliğine rağmen) çok mütevazı ve vasat bir çalışmadır. gelecek yıllarda mükemmel yapıtlar çıkaracağını umuyorum.
  • en az yönetmenliği kadar takdirimi kazanan başka bir özelliği karpuz kabuğundan gemiler yapmak ta sadece yönetmen olarak değil oyuncu olarak da rol alması ve o naifliği,amatör ruhu aynı diğer oyunculardaki gibi saf bir şekilde perdeye yansıtmış olmasıdır.

    --- spoiler ---
    evet berber o
    --- spoiler ---
  • kendisiyle yapılan amatör ve samimi bir röp için,
    http://www.izdiham.com/…mode=thread&order=0&thold=0
  • söylentiye göre şimdilerde hasta olan sinema yönetmeni. söylenti diyoruz çünkü böyle bir yönetmenden basın yoluyla haber alınamıyor. eşten dosttan ogreniliyor, adam hastaymış, hastaymış tekerlekli sandalyedeymiş. belki yalan belki doğru. umarım yalandır, söylentidir.
    ama kendisi bütün bunları haketmiştir. nasıl film çekileceğini öğrenmelidir bu memlekette. karpuz kabuğuymuş, köy filmiymiş, böyle şeylerle uğraştırmamalıdır bizi. bu ülkenin milli değerleri vardır, çılgın dershaneleri vardır, maskeli beşleri vardır, reenkarnosyan hababam sınıfları vardır, vardır da vardır. uluçay pastayla beslenen bu milleti köy kahvaltısıyla beslemekten vazgeçmelidir. memleketinde hiç mi dershane yoktur? köyünde hiç efsane 5 kahramanı bir arada görmemiş midir? aman uluçay, yapma gözünü seveyim. yapm... yap.. nolur yap.. allah rızası için bir film daha yap...
hesabın var mı? giriş yap