• bu adamların türkiye' ye geliş sıklığıyla ilgili tespit sıçıp espri yaptıklarını düşünen gerzekler hala var. yıl olmuş 2011 geyiğine bulaşmak istemiyorum ama ne zaman tükeneceksiniz gerçekten merak ediyorum.

    sevmiyorsan en fazla konserine gitmezsin, dinlemezsin olur biter. bu triplere girmek neden?!

    tc vatandaşlığına geçip, türkçe öğrenip, mahalleye taşınıp her akşam barda da çalsalar, yaptıkları müziği dinleyecek insanlar var.

    o küçük beyninize sokun.
  • ingiltere nin kapalı ve bulutlu havasını müzikle buluşturmuş, tüm şarkılarında bu hüznü hissedebileceğiniz doom metal grubu.
    hoş şarkılarından bazıları;
    (bkz: angelica)
    (bkz: one last goodbye)
    (bkz: lost control)
  • izmir'e gelseler de yine gitsek. özledim.
  • ülkecek attığımız en büyük kazıklardan biri bu heriflereydi herhalde. ben ve arkadaş grubumun da pek kimselere bahsetmekten hazetmediğimiz bir ahbabımız gibiydi biraz anathema. iletilerle, durum güncellemeleriyle vaziyetlerin ifade edilemediği, sağ alttaki pencerelerde 7/24 arkadaşlarımızı bulamadığımız günlerde; yani bizler text bazlı insanlara dönüşmeden evvel, dertlerimizi sabahlara kadar zararsız hale getirene kadar küçültemediğimiz zamanlarda diğer pek çok grupla beraber; en çok anathema vardı. hepimiz biliyorduk ki, bizim arabeskimiz buydu. yalnızlığın, özlemin, aşk acısının ilacı değildi belki ama size her zaman refakat ederdi.

    bundan 5-6 sene önce, türkiye; belki imkansızlıktan, belki dinleyici azlığından yabancı grupların sınırlı uğradığı, tek sevindirici şeyin çoğunlukla iyi türk grupların toplanıp konser düzenlemesi olduğu dönemden bu yana; daha fazla para için değil, bizleri sevdiği için buralara uğrayan; anathema, orphaned land ve rotting christ gibi grupları yeterince sevebildiğimizi düşünmüyorum. her turlarına eskişehir'i de eklemeye uğraşan, antalya'da belediyenin ücretsiz etkinliğinde sahne alabilecek kadar kompleksiz ve naif insanlara biz, 2 sene evvel arkalarına teneke bağlayıp kovalarken vefasızlığı öğrettik, sonisphere konserlerinin iptal edilmesine vesile olarak.

    birkaç yıl önce, rusya'da okurken anathema konserine giden bir arkadaşım, konser çıkışı danny'yi tanıyıp sohbet etmek istiyor. danny arkadaşın türkiye'den olduğunu duyar duymaz, kendileriyle birlikte bara davet ediyor, ve eleman tüm gece adamlarla takılıyor. istanbul anılarından, rockistanbul'dan, buraları ne kadar sevdiklerinden falan konuşuyorlar. sonrası malum; sonisphere konseri iptal olsun diye ortalığı yıkan onlarca insanın gerçekleğiyle yüzleşiyorlar. keşke sevmediğimiz her şeyi kırmak zorunda olmasak.

    http://www.youtube.com/watch?v=cxpy43xn9gk
  • ruh halim ne olursa olsun beni bir anda hüzünlere gark eden grup. güzeldir ama içkiye güzel meze olur
  • şu anda müzikten ne anlıyorsam, vakti zamanında onu şekillendirmiş iki gruptan biri. diğeri için (bkz: queen).
  • şu an moralim bozuk. ve bu grup moralimin en bozuk olduğu anlarda hep benimle yıllardır. her şey değişir, herkes gider, ama anathema kalır. ağıt yakıyorlar sanki benim dertlerime benimle beraber.
  • şüphesiz ki "evrim ne ki?" diyene verilebilecek cevaplardandır.
  • iyi gruptur, güzel gruptur ama kabul etmemiz gerekir ki, peaceville üçlüsü içindeki en kadersiz gruptur. türkiye'de, diğer iki gruptan daha popüler olmasına rağmen, paradise lost'un görkemi ve my dying bride'ın edebi tavrı yanında her zaman gölgede kalmıştır. bu durum, grup üyelerinin vizyonu, kadrodaki sıkıntılar ve tarz değişimleri sebebiyledir.

    anathema, paradise lost ve my dying bride'ın ardından, doom/death metal türünün öncülü olan üçüncü gruptur. herkesin hızlı ve sert olmaya çalıştığı doksanlar başı metal sahnesinde, bu üç grup, death metal'i yapısıyla ters şekilde, yavaş icra ederek yepyeni bir tarz yaratmışlardır. başlangıçta üç grubun da formülü aynıydı, candlemass ve celtic frost etkisini sonuna kadar taşıyan, çoğunlukla death metal ekseninde ilerleyen ağır ve kasvetli bir müzik icra ediyorlardı. ikinci albümlerle birlikte, grupların çizgileri de ayrışmaya başladı. anathema'ya bakarsak, demolar dışında ilk resmi yapıtı crestfallen ve albüm serenades'te klasik doom/death metal formülü işlendiğini görebiliriz. yer yer bayan vokal, keyboard ve akustik gitar da kullanarak, anathema, kendi tarzını oturtmaya başlar. bu iki albümde yapılmak istenenlerin meyvesi, uzun ve atmosfer açısından yoğun, kendi içinde dur-kalkları olan şarkılarla, bence pentecost iii adlı ep'de alınmıştır. ep'nin kaydedildiği '94 senesinde genel olarak üç gruba da bakarsak; my dying bride, turn loose the swans gibi oldukça güçlü bir albüm yapmış, paradise lost, gothic metal'i başlatmış ve icon ile tarzında bir değişime gitmiştir. anathema'da bu noktada, paradise lost ve my dying bride'ın o zamanlar gittiği yolların tam ortasını tutturmuştur, icon'da nick holmes'un benimsediği temiz vokalleri, grubun o zamanki vokali darren white'da denemiştir, şarkı süreleri ve değişkenlikleri ise my dying bride'ın yapıtlarını andırmaktadır.

    darren white'ın ayrılmasıyla grupta vokale vincent cavanagh geçer ve bu değişim, grup için bir kırılma noktası olur. anathema, tarihinin en sağlam albümü olan the silent enigma'yı kaydeder. albüm, öncüllerine oranla farklıdır, başta vincent'in vokallerinin darren'a göre daha temiz bir brutal tarzı olması bu farklılığı direk etkileyen etmen olmuştur. a dying wish, sunset of the age, the silent enigma, restless oblivion gibi çok sağlam şarkılar içerir albüm ama şöyle bir sorun da vardır. albüm, müzikal yapısından şarkı sözlerine kadar, celtic frost'un into the pandemonium albümünün kopyası gibidir. bu durum, anathema'nın '95 sonrası işlerini çok etkileyecek bir sıkıntıya yol açmıştır. ama the silent enigma, yoğun celtic frost etkisine rağmen, çok iyi albümdür, sapık denemeler de içermektedir. anathema'nın bu albümü aşabileceğini sanmıyorum artık, zira 17 senedir aşamadı.

    anathema'ya sonra ne olduysa, the silent enigma'yı takip eternity'de tarz değiştirmeye karar vermeleriyle olmuştur. '96-'97 civarı, üç grubun da tarzında hafifleşmeye gittiği dönemdir. paradise lost, one second ile gothic rock sularına yelken açacaktır, my dying bride, like gods of the sun ile sıfır brutal vokal bir albüm yapmıştır. anathema'da bu devire, bayağı bir değişerek girer, death metal yanını komple siler, brutal vokaller yerine tamamen temiz vokallere geçilir ve progressive rock, daha doğrusu yoğun pink floyd etkileşimli bir albüm yapar eternity ile... grup, ikibinli yılların dream theater'ı gibi, etkilendikleri isimleri artık direkt olarak müziğine entegre etmektedir. eternity, ülkemizde angelica anathema'cısı olarak bilinen güruhun kutsal albümüdür, güzel albümdür de, eternity pt.1 ve 3, cries on the wind, suicide veil, far away gibi hoş eserler içerir. '97'de grubun tarz değişimi sonrası çıkan en üstün albümü alternative 4 yayınlanır. baştan sona ağır damar olan albüm, lost control, regret, fragile dreams, alternative 4 gibi tehlikeli eserlerle bayağı beğeni toplar. fakat bu noktada grup içi sıkıntılar baş gösterir, dave pybus'un araya fesatlık sokması sebebiyle duncan patterson gruptan ayrılır, ki patterson grubun ana bestecisi konumunda olup, birçok şarkıya direkt katkı yaptığı için, yokluğu sonradan fazlaca hissedilecektir.

    '99'da grup, judgement albümünü yayınlar, özellikle türkiye'deki güruhun çok pompaladığı bir albüm olsa da, alternative 4 sonrası bir gerileme olduğu kesindir. şahsi fikrim, one last goodbye, deep, forgotten hopes, judgement ve emotional winter dışında alternative 4 ile boy ölçüşemez olduğudur. duncan patterson'un yokluğu fazlaca belli olmaktadır, yerine ipleri eline alan danny cavanagh, olayı tamamen pink floyd'çuluğa getirmiştir. 2001 senesinde a fine day to exit'i yayınlar grup ve biraz karışık tepkiler görür, çünkü ortadaki çorbaya bu sefer radiohead etkisi de katılmıştır ve grubun, doom metal ile hiç bir alakası kalmamıştır. grubu, eski albümleriyle seven kitle zaten albümün suratına bile bakmamıştır. aslında, eternity'den beri grupta bir gelişim süreci görülmektedir ve bu süre zarfında çıkan tüm albümler, bir nevi geçiş albümleridirler. a natural disaster, grubun eternity-judgement arasında yaptıklarıyla, a fine day to exit'te yapmak istediğini bir potada derlediği bir albümdür ve bence alternative 4'den beri gelen en derli toplu eserdir. a natural disaster'dan sonra olanları ise hepimiz az çok biliyoruz, grubun plak şirketinin kapanması sonrası uzun süren firma arayışları ve bu sürede bitmek bilmeyen bir albüm çalışmasına girilmesi, grup üyelerini zorlayıcı bir döneme soktu. yedi senede, hem müzik piyasası, hem grup üyelerinin hayatları ve zevkleri değişti. bu sebeple, a natural disaster'da doğal olarak bir geçiş albümü olmaya yüz tuttu. en son çıkan we're here because we're here'a bakarsak, grubun olayı artık progressive rock, post-rock, nu-prog ve alternative rock'tan alınan etkileşimler ışığında şekillendirdiğini görüyoruz. we're here because we're here, yedi senelik bir çalışmanın ürünü olarak, anathema'nın gelmek istediği yerin ve değişim sürecinin sonucunu teşkil etmektedir.

    genel olarak bakınca, çok dalgalı ve gelgitli bir kariyer yaptıklarını görebiliriz. doom/death metal'de iyi bir yönde gidiyorken, müziklerinde etkilendikleri isimleri çok ön plana çıkarmaları ve değişen müzik zevkleri, farklı bir yöne gitmelerini sağladı. my dying bride, tarz değişimini becerememişti, paradise lost ise, tarz değişikliğini güzelce kotardıktan sonra tekrar eski sert günlerine dönmüştü. anathema ise resmen intiharı göze aldı, eski hayran kitlesini tamamen bir kenara attı ve geldikleri yönden çok alakasız bir müziğe kaydı. bu saatten sonra, anathema'dan, a dying wish'teki gibi karanlık ve umutsuz bir iş beklenmemesi gerekiyor. anathema'nın melankolisi artık, a simple mistake'deki gibi içinde umut bulunduran daha masum bir hüzün olmuş durumda... dinleyici kitlesi ise, radiohead, sigur ros, muse, coldplay gibi alternatif grupları da dinleyebilen güruha kaymış bulunuyor. gelecek aylarda çıkacak weather systems'te de benzer bir müzik beklemek yanlış olmayacaktır. yeni anathema, kesinlikle daha pozitif sularda yüzüyor.

    grubun tarihçesi hakkında bazı bilgilendirmeler de yapmak lazım. grubun, teorik olarak, eternity ile birlikte, bırakın doom/death metal'i, doom metal ile alakası kalmamıştır. doom/death metal tarzı adına yaptığı son iş the silent enigma'dır. anathema, bazı sitelerde bu şekilde lanse edilse de asla gothic metal yapmamıştır. eternity'den beri grubun tutturduğu tarz, kabaca alternative rock çatısı altına girebilir ama müzikte yer alan farklı etkileşimler sebebiyle daha çeşitli tarzlara da dokunmaktadırlar ve eternity'den beri çıkan her albüm, öncülüne göre temel farklılıklar içerdiğinden, kesin bir tarz bütünlüğünden bahsetmek doğru olmayabilir.

    kısacası, bahtsız ama iyi gruptur. fakat, sevmeme rağmen, anathema'nın türkiye'de paradise lost ve my dying bride'dan daha fazla değer görmesini hala garip karşılıyorum. diğer iki grupta, anathema'yla eşit derecede sevilmelidir. bir de, lütfen, yıl olmuş 2012, hala angelica ile gelmeyin. doom/death metal yaptıkları albümleri de bilin. asıl olay '91-'95 arası dönemdedir. bu dönemi bilmeyen doom metal hayranı olamaz. anathema iyi gruptur.
hesabın var mı? giriş yap