• yaya ermenicede anne demekmiş.

    çeçencede anne nana, baba tata sözcüğüyle ifade ediliyormuş. nana ve tata'da ortak oldukları pek çok dil var, ikisi birden ortak olan dil var mı bilmiyorum.

    doğurmayarak annelikten kaçamazsın -anca anne ruhlu değilsen.

    annenin masumu olmaz, çünkü güçsüzü yoktur.

    anne üstünden seks öğrenilmez, ancak çobanlık ve aile öğrenilebilir. aile ve kabile içinden seks kesinlikle aşılmıştır. kürt kültürünün en geri ve sorunlu tarafı budur.

    anne iktidarını, anne yedirme gücünü türkler için elias canetti masse und macht/kitle ve iktidar'da özel olarak açıklamış gibi.

    ane, biraz âne veya ağne söylenişiyle, divan şiirinde anne eşdeğeri bir sözcüktür. "ane gibi yar bağdat gibi diyar olmaz"daki ane ise bağdat* yakınındaki bir uçurum (yar) imiş, ben de yeni öğrendim.

    "yapı zaten mevcut olandır, yani her halükarda var olan önkoşuldur. bu da anne, tüm deneyimleri içine alan biçimdir. buna karşılık baba, arketipin dinamizmini temsil eder, çünkü o hem biçim hem enerjidir." carl gustav jung - die archetypen und das kollektive unbewusste

    "(ottla* bana şu aralar tam da uzakta istediğim bir anne gibi geliyor: temiz , candan, dürüst, makul, alçak gönüllü ve gururlu, duyarlı ve mesafeli, özverili ve özerk, çekingen ve cesur halleriyle şaşmaz bir denge içinde. ottla'dan bahsetmemin sebebi onun içinde de benim annemin olması, hiç tanınmayacak bir biçimde ama.)" franz kafka - briefe an felice

    "burada ayılarla ilişkili, anne gibi korumacı bir tanrıçamız var, bir tür diana ya da gallo-roman dea artio. gök kadın, bilinçli insanın göğe yükselmesine ve hayvanlar dünyasına inmesine kadar uzanan "düzenüstü kişiliğin" olumlu yönüdür, ayı ise olumsuz yönü." carl gustav jung - aspects of the feminine

    "seviyordum onu*, ama ona kimse saygı duymuyorsa, ben nasıl duyabilirdim?" jean-paul sartre - les mots

    "sabiha hanım'a çocuklar gibi daima anne derdi, valde hitabında bir sahtelik, bir külfet-perdazlık hissederdi." halid ziya uşaklıgil - mai ve siyah

    (ilk giri tarihi: 7.6.2018)

    (bkz: annem/@ibisile), öz annem
    (bkz: annemiz), annelik, annelik içgüdüsü
    (bkz: annesi/@ibisile)
    (bkz: ana/@ibisile), anadil
    (bkz: anne ve çocuk)
    (bkz: güccana), gocana, analık
    (bkz: ökül), öksüz, ök, ökkeş
    (bkz: cici anne), cicianne
    (bkz: üvey anne), üvey ana
    (bkz: nona), mam, nun
    (bkz: majka)
    (bkz: kadın çocuk ilişkisi/@ibisile)
    (bkz: erken çocukluk dönemi/@ibisile)
    (bkz: monogamy/@ibisile)
    (bkz: karı bey)
    (bkz: anne anneanne tartışması)
    (bkz: öz anneyi sikmek)
    (bkz: hypogeum)
    (bkz: toni wolff)
  • uyuyor şu an çiçeğim, çok sıkıldım ben de, açtım eski fotoğraflara bakıyorum. allahım bu nasıl bir güzellik? bazen bele kadar upuzun, bazen de aynı şu anki gibi kısacık, kıvırcık saçlar, hep gece gibi, kömür karası. tek makyajı gözlerine çektiği sürme, fazlasına ihtiyacı yok, zaten bence de gerek yok.
    bir fotoğraf var, anneannemle beraberler, henüz çok küçük bu fotoğrafta, ikimizin fotoğraflarını yan yana koyup bakınca ben ondan daha çok benziyorum anneanneme, zaten o da hep öyle der, sadece gözleri fahriye'den* almışım, geri kalanım komple onların sülaleymiş.*
    gayriihtiyari, keşke anneannemle bu fotoğrafı çekildiği güne geri dönse dedim içimden, hep çocuk kalsa, hep o günkü kadar mutlu olsa. sonra o zaman benim hiç var olmayacağım geldi aklıma ama canımı sıkmadı, sonuçta var olmayan bir şey bunun için acı çekemez, ya da üzülmez ki. 'ben aslında yooooğuuum' deyip kendi kendime güldüm. yanına gidip aşırı pimpirikli ebeveynler gibi yüzüncü kez nefesini kontrol ettim, geçenlerde yine böyle uykuda kontrol ederken bir anda uyanıp " sen benim sapığım oldun galiba" demişti asjfj.
    üstüne fazladan bir örtü daha örtsem mi diye düşünüp sonra vazgeçtim, zira odanın sıcaklığını her daim sabit tutmaya çalışmama rağmen bazen aşırı sıcaklayıp bazen aşırı üşüyebiliyor, böyle yan etkilerin olması normal dedi doktor, ilk kürde de olmuştu zaten, bir iki güne geçer inşallah yine.
    on gün kadar uzak kaldım ondan yakın zamanda, halletmem gereken işler vardı, mecburdum. bu ayrılıkta bir şeyler yapmadığım her saniye onu düşündüm, nasıl şu an yanında olmam, nasıl bırakıp gittim diye kendimden nefret ettim, her akşam içki içtim, önce dışarıda bir ya da iki kadeh, sonra evde sızana kadar.
    neyse, şimdi yanındayım çok şükür, sarılamıyorum, öpemiyorum belki koklaya koklaya. olsun, o iyi olsun, ben uzaktan da severim, sonsuza kadar böyle seyrederim, razıyım.
    tanım: dünyanın en güzel manzarası.
  • biz doğduğumuz anda zaman duruyor onlar için, hep küçük kızı/oğluyuz onların.

    içeride bir salon dolusu insan var ve konuşma yapmak üzereyken izlemeye gelip, o an da “gel bir öpeyim” demeyi düşünecek tek insandır bence dünyada...*.
  • avokado nedir, nasıl yenir hiçbir fikri yokken sırf ben seviyorum diye alıp geleceğim zamana kadar bekleten kadın olur kendisi. ben ne yapsam az gelir senin için, yerim senin avokado diyemeyişini<3
  • her zaman her koşulda yanında olan, koşulsuz seven, kızsa da kıyamayan, hastasın diye 1 dakika uyumadan sabahlara kadar başında bekleyen, gözünden bir damla yaş geldi diye gözleri dolan.

    seni çok seviyorum annem.
  • iki gözümün çiçeği gidiyor bugün. kendi annesi de yanımızda olduğundan biz çok bir şey paylaşamadık bu sefer ama ne yapalım. ha bu arada sanırım annemi annesinden kıskanıyorum.*
  • dizi namına konuşursak , şili de * 2019 un en çok seyredilen türk dizisi olmuş . rekabet ettikleri şöyle sıralı . genel reyting namına da şöyle bir liste bilgilendirici olur.
  • benimkinin süper gücü gittiği yerden minimum 1 saatten önce dönmemesi. her neresi olursa olsun... köşe başındaki market, kuruyemişçi, sıkmacı, yufkacı, kırtasiye... her neresi olursa olsun, mesefe ne olursa olsun. minimum 1 saat.

    çok acılıyım. bugün 9'da teyzem gelecekti ve kahvaltı yapacaktık. teyzem uyuyakalmış. ben de anneme yumurta var mı diye sorma gafletinde bulundum ve bana dedi ki heyecanla "dur gidip alayım sen çayı koy". acı doluyum dostlar. saat şu anda tam 10. annem yeni geldi "kaç yumurta istiyorsun" diye sordu. ben bu 1 saat içinde ondan bundan, dünkü yemekten, doğradığım domates salatalıktan, kuruyemişten atıştırarak sinir içinde kahvaltımı yapmış bulunuyorum.

    ne var yahu diyeceklere; ömrüm böyle geçti. kendisinde zaman mefhumu sıfır. durum üzerine felsefe yapıp kendisinin çok ulvi bir boyutta olduğunu ve zamanın ötesine geçmiş olduğunu düşünüyorum bazen zira başka açıklaması asla ve asla olamaz. böyle bir serin kanlılık, böyle bir leylalık, böyle bir farkındasızlık olabilmemeli. ağlamak istiyorum ama ağlayamıyorum.
  • hasretinden burnumun direği sızlıyor.
  • hiçbir his ile tarif edilemeyen.

    ne denilebilir ki buna...
hesabın var mı? giriş yap