• zıtlık.

    etimolojik açıdan ilk olarak antik yunan'da “antagonistes” biçiminde karşımıza çıkan antagonizma, “birine karşı yarışmak” anlamını içeren fransızca olan (bkz: antagonisme)dan çevrilmiştir. türkçede; zıtlık, tezat, karşıtlık olarak anlam bulmuştur.

    chantal mouffe antagonizmayı öncelikle düşmanlar arasındaki bir mücadele olarak tanımlamakta ve bu mücadelenin şiddet içeren bir çatışma ortamına sürüklediğini belirtmektedir.

    mouffe'un, antagonizmayı tanımlama çabası sürecinde, düşman kavramını tercih etmesi bir tesadüf değildir. düşman ve hasım kavramsallaştırmalarının farklılığı üzerinden bir yorumlama içgüdüsüyle hareket etmiştir.

    mouffe düşmanı “bizden” olmayan anlamında karşımıza çıkarır ve düşman kavramına mouffe'un antagonizmasında bilhassa zorbalığı, kaba kuvveti, şiddetli bir ayrışmayı teşvik ve temsil ettiği için bu nedenle pejoratif bir anlam yüklenmiştir.

    mouffe, salt ve katıksız bir “biz”i bireyleri tek tipleştirdiği için dışlamakla birlikte, bu “biz”in belirlediği sınırların ardına itilmeye çalışılan “onlar”ı da bir yandan sahiplenmek istemektedir. tam da bu noktada mouffe, antagonizmadaki düşman kavramı yerine şiddet içermeyen, ontolojik bir tehdit oluşturmayan ve antagonistik felsefeden ayrılıp agonistik düşüncenin bir parçası olan “hasım” kavramsallaştırmasını tercih etme eğilimindedir.

    tarihsel sosyolojik açıdan bireylerin ve toplumların, mutlak suretle “biz” ve “onlar” dikotomisi üzerinden şekillendiğini görmekteyiz. mouffe bu durumu kabul etmekle birlikte günümüz modern toplumlarında bu ayrışmaların toplumlara dinamizm kattığının da altını çizmektedir.

    k:international mediterranean social sciences congress (mecas).
  • uzla$maz zıtlık.
    (bkz: ekim) - (bkz: airman) ikilisi gibi.
  • immanuel kant'ın tarih görüşünü serimlediği `dünya yurttaşlığı amacına yönelik genel bir tarih düşüncesi`* başlıklı makalesinde, tarihin ilerletici gücü olarak ele aldığı kavram.

    kant'a göre, akıl varlığı olmayan doğa, doğa yasalarının değişmez kurallarına göre iç işlerini yürütür. akıl varlığı insan ise, bir yandan doğa yasalarına bağımlıyken, öte yandan doğa yasalarından bağımsız eyleyebilme olanağına sahiptir.* bu turum tek tek kişiler için geçerli iken, insan soyu söz konusu olduğunda kant, onun da "doğanın gizli bir planına" göre eylediğini söyler. hatta,

    "evliliklerin, doğum ve ölümlerin sayıları da bir kurala göre önceden hesaplanamaz gibigörünüyor; çünkü insanın özgür iradesinin bunlar üzerindeki etkisi pek büyüktür. oysa büyük ülkelerin yıllık istatistikleri bunların da tıpkı hava değişimleri gibi sabit doğa yasalarına bağlı olduklarını kanıtlıyor. hava değişmeleri kendi başlarına öyle belirsizlerdir ki, tek başına olup bitmeleri önceden hesaplanamaz; ama bitkilerin büyümesinin, ırmakların akışının ve diğer doğal oluşumların bir bütün olarak tek biçimli , kesintisiz süregitmesini sağlar. birey olarak insanlar, hatta uluslar, her biri kendi yolunda ve sık sık da birbirlerine karşı bir amaç güderken, doğanın seçtiği bir yöne doğru bu farkında olmadan gidişleri üzerinde akıl yormazlar. doğanın bilmedikleri hedefine doğru ilerlerler."

    der. işte insanı doğanın hedefine doğru ilerleten, "toplum-dışı toplumsallık" olarak ifade edilen antagonizmdir. buna göre antagonizm, insanın bir yandan toplum halinde yaşama eğilimi taşıması ama bir yandan da bu toplumsal birliği bozacak 'doğayla rekabet', 'mülkiyet isteği' , 'iktidar arzusu' gibi heveslerinin olması durumudur. insan türünde bu istekler çarpıştıkça tarih ilkel toplumlardan dünya devleti'ne doğru evrilir.
  • celiskiden farkli olarak birbirini surekli olarak degilleyen, var olmak icin digeriyle surekli olarak savasmak zorunda olan hatta onun yoklugunu arzulayan iki kavram, kisi, dere, tepe, bayir, arasinda bulunan zorunlu ve sorunlu iliski.

    ornekleri boldur biri icin: proleterya/burjuvazi
  • kişiler, kurumlar, toplumsal grup yada sınıflar, öğreti yada ideolojiler arasında söz konusu olan uzlaşmaz, üstesinden gelinmez çelişki ya da karşıtlık durumu için kullanılan terimdir.
  • iki seyin yanyana geldiginde asla bir dengeye, huzura kavusmayacagini tanimlayan sozcuk. garip olan sudur ki bu iki sey bir birini cagristirir genellikle.(bkz: uzlasmazlik) (bkz: antagonistik celiski)
  • kemoterapide kullanılan herhangi bir ilacın diğer bir ilacın etkilerini yokedecek şekilde etkinlik göstermesi. benzer spesifik hücreler üzerine etkili ilaçların aynı anda kullanılması sonucu meydana gelir. etkisi yiten ilaca agonist denir. antagonizm etkisi kimyasal sebeplerden kaynaklanabileceği gibi psikolojik ve farmakolojik sebeplerden de kaynaklanabilir.
  • yukarıdaki tanımlarından yola çıkarak, antik yunan tragedyası kahramanı antigone'nin isim köküyle filolojik bir ilişki içersinde olduğuna inandığım sözcük. inandım ve çok ilginç geldi bu durum bana.

    gerci kelimenin cagdas yunanca'daki karşılığı bu tezi çürütüyor (bkz: #7074834) ama kavsamsal olarak düşünüldüğünde, kelime kökünün eski yunanca'da başka anlamlara gelmesi mümkün görünüyor. eski yunanca'dan anlayan sözlük yazarlarına selam edeyim o vakit. aydınlanabilmek ister bu gönül.
  • gelirlerin paylaşılmasında işverenle işçinin rakip durumda olduklarını iddia eden teoridir. david ricardo'ya göre, ücretle kârın kaynağı aynı olduğundan, bu gelirlerden birini artırmak diğerinin azalmasıyla mümkündür.
    paul leroy-beaulieu, bu teorinin statik karakterine dikkati çekerek hasılanın sabit olmayıp değiştiğini; üretimden işçi ve işverenden başka kimselerin de pay aldıklarını vurgulamış ve antagonizmin zannedildiği kadar katı olmadığını belirtmiştir.
  • cagdas yunanca'da rekabet, yarisma anlamlarina gelen sözcük.
hesabın var mı? giriş yap