• babanın olmesi istenmez baba olmamış bir ebeveyinin ki istenebilir belki de..
  • düşünüp düşünüp tek bir güzel anımı hatırlayamadığım babam ölse üzülmem. çocukluğumdan nefret ettirmiş kişidir kendisi.
    annemi kaçırmış, annemi ailesi reddetmiş ve bunun rahatlığıyla kadına etmediği fizyolojik ve psikolojik şiddet kalmamıştı.
    hep aklıma annemin sırtına vururken, annemin onun ismini "vurma x" diye kesik kesik söylemesi gelir.
    küçükken beni dayak atarak yorup, uyuduğum yerde "rol yapıyor bu" diyerek yine döverek uyandırdığı gelir aklıma.
    küçükken halamlar gelmişti. kızıyla yan yana oturmak istemiştim sofrada. 3-4 yaşındayım ama hatırlıyorum. izin vermemişlerdi. ben de odaya gidip ağlamıştım. babam gelip beni bacağımdan tutup ters çevirerek havada dövmüştü. halam "yapma abi" dese de bir işe yaramamış, yemiştim sopayı.
    ilkokul öğretmeni olan babam, şanslı bir dönemde doğmuştu. son zamanlarda hep bunu düşünürüm. onun gibi beyinsiz, vasat bir adam günümüzde genç olsa, iş bulamazdı. öğretmen okuluna girdikten sonra ittire ittire zorla orta dereceyle mezun olup hazır işine devlet kadrosunda girip, sosyal medyanın olmadığı zamanlarda öğrencilerine işkence ede ede, karısının maaşını alıp ona özel dersler verdirtip onun da parasını alarak, tüm evleri kendi üstüne yaparak şanslı bir hayat yaşadı.
    bir gün sınıfına gittiğimde nedense beni yine dövmüştü. vals yapar gibi kolumun birini havada tutup, döner çevirir gibi döve döve dondurdu beni. çocuk aklımla utandım halbuki utanması gereken o. "acımadı ki" deyip durdum ogrencilerine karşı gururumu ezdirmemek adına.
    en fecisi de annem ölüm döşeğindeyken gezmeye yurtdışına gitti. biz almanya'ya gitti sanıyoruz ama meğerse iskandinav ülkelerine gemi turuyla gitmiş, batmayan günü görmeye. 21 haziran en uzun gün ya...
    annem kemoterapi aldı. mahvoldu, tek başıma anneme banyo yaptırmaya çalıştım, altını bezledim. insan eti ağırdır, fiziken de ruhen de çöktüm. telefon açıp yalvardım gelmesi için, çok cimri olduğu için uçak masrafını da ben vereceğim dedim. yok gelemem dedi.
    annemi hastaneye kaldırdım. ise de gitmek zorundaydım. nasıl yapacağımı bilemedim. yalvardım destek olması için. git işinden izin al dedi.
    manevi olarak omuz aradim, yoktu. annem 19 haziran'da vefat etti. kendi kendime gömdüm. çok sonra facebook'ta annemin öldüğü tarihte iskandinav ulkelerinde tatilde olup, karısının öldüğü gün güle oynaya paylaştığı fotoğrafları gördüm. adi pezevenk. ama sonra karısının maaşı için emekli sandığına başvurmaktan da çekinmedi. şu anda hem karısının maaşını, hem karısının katkısıyla aldığı iki evin kirasını almakta da sakınca görmüyor.
    yazarken yine sinirlendim. geberse cenazine gitmem. o derece igreniyorum.
  • babasını zihninde öldürmeyi başarmış kişiler için çok mühim değildir fakat hiçbir baba çocuğunun zihninde tam olarak ölmez.
    örümcek gibi sarar bütün hayatını, kararlarını, geçmişini ve geleceğini.

    babalarınızı öldüremezsiniz.
    babalarını zihninde öldürdüğünü sanan çocuklarının en büyük zaafı olarak yaşamaya devam ederler.

    ölmeleri değil, baba olarak hiç varolmamaları gerekirdi.
  • iyi babaya sahip olanların asla anlayamayacağı bir durum değildir.
    5 senedir yatakta felçli acılar içindeyse eğer, ölmesini istemek iyiliğiyle doğru orantılıdır.
    yaşayan bilir umarım yaşamazsınız.
  • hani yüksek bir noktadan şehre bakarsın da, akşam olurken evlerin lambaları teker teker yanar.
    her yanan lamba bir yaşam belirtir o hanede, her çatı kendi içinde tonlarca dert barındırır.
    işte o zaman kendi dertlerinin büyüklüğünü sorgulamaya başlarsın.

    tolstoy'un dediği gibi "şikayet ettiğimiz hayatlarımız belki de başkalarının hayalidir.".

    bazen gözlemlersin çevreni, babalara bakar, karşılaştırsın. kâh kızarsın, kâh şükredersin babana. yeri gelir sığınmak istersin, yeri gelir kaçmak. ne olursa olsun babam dersin.
    gün gelir ölmesini istersin, sebebi belki sana göre çok doğrudur. belki de ölmelidir, belki de bu herkes için daha iyi olacaktır. bu senin isteğindir.
    bir suser arkadaş bahsetmiş "kafasında öldüren", kafanda öldüremezsin. olmadık bir anı, bir nesne onu çağrıştırır sana, tekrar aynı düşüncelere çark edersin.
    peki ya ölmüş olsa, eksikliğini hisseder misin?
    baba sevgisine hasret büyüyen herkesi tenzih ederek söylüyorum. hissetmeyi sayın suserlar,
    varlığı ne getirdi ki yokluğu ne görürsün.
    hayatından sürekli bir şeyler çalıyorsa, varlığı sana ve sevdiklerine zarar veriryor veya olumsuz etkiliyorsa ve babalık görevlerini yerine getirmiyorsa (getirmiyorsa değil) haklısın.
    bu dünyaya gelmeyi sen istemedin, bu coğrafyada doğmakta istemezdin. şimdi sen bu boktan düzen ile yaşam mücadelesi verirken, baba denen varoluşsal yaratık seni ve sevdiklerini umursamadan yaşamaya devam ediyorsa sonuna kadar haklısın bu isteğinde.

    edit: ben istiyorum.
  • ne zaman kendimi bu duygunun içinde bulsam dostoyevski'yi hatırlıyorum. kendisi; babasının ölmesini istemesinin, vicdanında yarattığı ağırlığı üzerinden hiç atamamış. bu ağırlığı üzerimden atalı çok zaman oldu. hiçbir şey hissetmiyorum. başka bir ağırlık var içimde.

    geçen yaz kendisinin cenazesine katılacağımdan neredeyse emin olduğum bir telefonla, bulunduğu şehre gittim. ancak hastanede 5-6 gün boyunca refakatçilik yapıp geri döndüm. orada başında otururken babamı izledim. öyle anlamsızdı ki. tarif edemediğim bir yabancılaşma. ana rahmine püskürtülmemin kaynağı olması dışında, yandaki yatakta yatan amcadan farkı yoktu. her kaldığım gün, saatlerce öylece oturup düşündüm.
    ''şu an ölse ne hissedersin?'' sanırım hiçbir şey.
    ''ölmesini istediğin zamanlar oldu onun.'' evet.
    ''peki, birinin ölmesini istemekle onu öldürmeyi istemek arasındaki fark ne?'' bulamadım o farkı. birincisi korkaklık gibi geldi, ikincisi de aptallık. elbette ikisi de içsel bir çatışma. kimseyi öldürme gibi bir niyetim yok. ancak kendi şehrime dönüş yolunda, öldürmeyi istemekle ölmesini istemek arasında farkın olmadığı bir noktaya dayanmıştım.
  • siradan insanlarca zor anla$ilan du$unce olsa gerek, zira coppola cekmi$ bir godfather, kesmemi$ 2 si 3 u zirt pirt yayinlanir olmu$ digiturkte, belki bu sefer anlarlar deyu.
  • bu tarz başlıkları görünce kalbim mengeneyle sıkıştırılıyor sanki. babamı çok severdim. en yakın en samimi arkadaşımdı. ve çok erken kaybettim. 19 yıla bi 50 yıl sığdırmışızdır. ama herkesin benim gibi şanslı olmadığını görmek çok üzücü. tanıdığım, bildiğim öyle babalar varki çocukları nefret etmekte yerden göğe kadar haklı.
  • bir arkadasim anlatti, baba avukat anne ogretmen.baba her aksam siselerle eve geliyor anne cocuklari yuksek ses muzik acip bir odaya kilitliyor ve delice dayak yiyor 3 kez evden kaciyorlar ilk ikisinde babalari buluyor 3. de evde icerken kalp krizi gecirip oluyor, haber geliyor ve birak uzulmeyi 20 yil gecmis kiz babasinin mezarini bilmiyor.yasadiklari bu gununu bile etkiliyor... yani evladin hayirlisi derler ya babanin da hayırlısı....
  • kendime sürekli şunu soruyorum bir insan neden sürekli babasının ölmesini ister? neden mi? buyrun anlatayım. eminim benim gibi olan ve bir gün benim gibi sözlüğe bunu yazıp bütün yorumları okuyan biri ya da birileri olacaktır. ben kendimi bu konuda yalnız hissediyorum bazen çünkü çevremde bunu anlatabilceğim ya da anlatmaktan çekinmediğim sayılı insanlar var. babamın ölmesini istiyorum çünkü kendisi bu hayatta tanıdığım en bencil, en alkolik, en korkak, en iğrenç, en vizyonsuz kişi. hangisinden başlayım bilmiyorum fakat küçüklüğümden beri babamın eve sarhoş gelmediği gün sayısı sınırlıdır. üsteli motor kullanıyor ve her gün o motora alkollü biniyor aklımız çıkıyor bir gün bi çocuğu ezer mi? birilerine çarpar mı? ya da bir aracın hata yapmasına sebep verir mi? diye biliyo musunuz bugüne kadar bir kere acaba babam motor kullanırken düşüp ölür mü diye korkmadım aslında bu bir evlat için ne kadar kötü. küçüklükten ergenliğe geçtiğimde ise tabii sıkıntılar da arttı gün geçtikce çünkü paraya ihtiyacım oluyordu. okula giderken harçlık istediğim zamanlarda param yok diye azarlardı beni arkasından akşamları eve geldiğinde zil zurna sarhoş olurdu. sabah bana para vermeyen babam akşam olunca alkole para verirdi. kaç kere bana anneme ablamlara el kaldırdı. şimdi soruyorum size ben bu adamı nasıl sevebilirim? bu adam sadece bana değil hayatına dahil olduğu herkese zulüm. onu sevmeye onu affetmeye çalışmaktan artık yoruldum. amcam da aynı bokun yeşiliydi daha bu haziranda öldü. keşke babam da ölse ve herkes kurtulsa. asla ağlamıcam arkandan baba. seni asla affetmicem. mezarına asla gelmicem keşke hemen ölsen
hesabın var mı? giriş yap