hesabın var mı? giriş yap

  • kelimenin kökü latincede alev anlamına gelen flamma'dan türetilmiştir. aynı şekilde flamenko de flama da hep kırmızıya işaret eden kelimelerdir.
    kırmızı beyaz renkteki peru bayrağının da esin kaynağı olan canlıdır kendileri.
    hem erkeği hem dişisi süt üretme özelliğine sahip. bir diğer süt üreten kuş için (bkz: güvercin)
    sütannelik/sütbabalık flamingolara arasında yaygındır. başkasının aç yavrusunu doyururlar.
    yüksek oranda tuzlu veya sodalı sulak alanlarda yaşar hatta 50 yıl kadar yaşayabilirler. tek ayak üzerinde uyumalarına bittiğimdir.

  • ilkokulda cuma gunleri istiklal marsi okunduktan sonra dagilirken kapiya kadar kosan cocuklari hatirlatan cemaat-i muslimin. biz turkler boyleyiz haci, isimiz biter bitmez topuklariz hemen ekstradan baska bir sey cikmasin diye, genlerimizde var.

  • dışarıda 50 kişi duruyor demek iki şey hakkında fikir veriyor; biri herkesin aklına gelen, diğeri de o dışarıdakilerin bile bu iğrenç durumdan haberi olduğu. başta o doktorun ifadesine göre gevşek gevşek, bıyık altından gülerek cevap verenle birlikte, buna bulaşan herkese müebbet vereceksin. ondan sonra içeride kendi kendilerine gülerler artık.

    2 yaşında çocuk lan bu, birinizde bile mi vicdan yoktu?

  • ekmek (mümkünse köy ekmeği, şu bir dilimi tabak kadar olanlardan)
    domates salçası
    k e k i k
    kaşar peyniri dilimleri
    sosis dilimleri
    k i m y o n
    zeytin yağı
    kıyılmış ceviz
    kaşar peyniri dilimleri
    domates salçası
    ekmek

    edit: üzeri yağsız, en kısık ayardan esmerleşinceye kadar.

  • o garsonlardan biri şu an 55 yaşında olan babamdır. küçüklüğünden beri yurtiçi-yurtdışı lokantalarda çalışmış yani bu sektörde ömür çürütmüş. her mevkide çalışmış ve en son bir kaç sene önce yaşanan olumsuz olaylar sonucu garsonluğa geri dönmek zorunda kaldı. babamın bunca yıldan sonra birilerine hizmet edecek olması fikri beni başlarda çok üzüyordu. daha sonra bunu neden yapmak zorunda olduğunu düşündüm; emekliydi ve evde oturabilirdi. ama bakması gereken ben ve 3 kardeşim vardı. en büyük amacı bizim hayatımızı kurtarmamızdı. bunu garson maaşıyla başardı. 2 ablam meslek sahibi oldu, ben üniversitedeyim ve kardeşim bu sene üniversiteye gidecek. belki de görseniz hüzünleneceğiniz adam dünyanın en gururlu en mutlu adamı. eve gece gelişinde asla çok yoruldum demiyor hep bizden bahsedecek bir konu açıldığında ne kadar gururlandığını anlatıyor. ona terbiyesizce, kabaca davranan birinden bahsederken ben ve kardeşlerimin asla böyle olmadığımızı düşündüğünü ve bizimle gurur duyduğunu söylüyor. hüzünlenmeyi bir kenara bırakıp insanların hangi yaşta olurlarsa olsunlar yaptıkları işleri takdir etmeyi öğrenelim. bir de garsonlara teşekkür etmeyi, elinize sağlık demeyi unutmayalım *

  • arkadaşın yanına gidiyordum. yolda karşılaştık. bir baktım elinde bar var.(içki içilen mekanı söküp sırtında taşımıyor tabii ki spor salonlarında bulunan direk gibi bir şey) dedim bu barı nerden buldun. lazım olursa diye çaldım dedi. ulan lazım olduğundan bile çalmamış, lazım olursa diye çalmış. lavuğa bak. neyse bindik metroya. ankara’nın metrosunu bilen bilir, çok ani durur. neyse oturduk, arkadaş barı dikti yanına. şansa bak ki tutulacak direkle bar aynı renk. havalı kızın teki bindi metroya. direk diye arkadaşın barı tutmasın! arkadaş dürttü beni, "bak bak, kıza bak bizim barı tuttu, bak şimdi napacam." dedi, barı bıraktı. kız barı tutuyordu öyle, biz de ona bakıp bakıp gülüyorduk. kendisi de bana asılıyorlar diye bi havalara girdi, artisliklere girdi. içimizden sen birazdan görecen havayı diyorduk.

    yaklaşıyorduk durağa. ve sonunda anons geldi. metro durur durmaz bizim kız bar ile beraber 5 metre öteye uçtu. tabi yaptığımız piçlik sona ermemişti, arkadaş bağırdı "oha direği kopardı!!"

  • başbakan'ı eleştirenin işinden atıldığı, hapislerde çürüdüğü, başbakanın konvoyuna uzaktan metalci işareti yapanın iki gün nezarete atıldığı, parasız eğitim istiyoruz diye pankart açanların yıllarca hapiste kaldığı bir ileri demokrasi ülkesinde hala başbakan protesto edebiliyorlar. gerçekten aşk olsun.