• beklentilerinin altında ezmek.
  • ona boktan bir anne ya da baba seçmektir. sonra da oluşan boşluğu doldurayım derken iyice sıçıp sıvamaktır.
  • ailemin bana, ikizime ve ablama yaptığı en büyük iyilik bizi olabildiğince özgür yetiştirmekti. bir gün bile notlarıma karışmadılar, takdir mi aldım, teşekkür mü aldım, ne ile geçtim sormadılar. ödevin var mı? sınavın var mı? demediler. 15 yaşından itibaren yok şunu yap, yok bunu yapma diye baskı kurmadılar. kendi bildiğim şeyleri kendi bildiğim şekilde yaptım. sınavıma annem dedi diye değil, kendi sorumluluğum olduğu için çalıştım. lisede dersime babamlara mesaj gitmesin diye değil, derse girmem gerektiği için girdim. hep kendi kendime kararlar aldım. ben de ablam da ikizim de aynı şekilde yetişti.

    şimdi
    ablam 30 yaşında uluslararası fortune 500de ilk 50deki firmaların birinde avrupa-afrika-asya e-ticaret bölge direktörü.

    ben 24 yaşında, avrupanın en iyi 10 mühendislik grad school'undan birisinden mastera kabul aldım.

    ikizim, 24 yaşında mezun olmadan şantiyede saha mühendisi olarak işe başladı, mühendis maaşı alıyor.

    bunların hiçbirisi de tesadüf değil,
    bu durumda olmamızın nedeni ailemizin taa 5-6 yaşında kazandırdığı özgüven duygusu. 15-16 yaşında kazandırdığı kendi başına karar alabilme yetisi. aldığı kararları sorgulama yetisi. zorunluluk değil sorumluluk duygusu.

    bakın çocuğunuza her şeyin doğrusunu sizin bildiğinizi, her hareketini ve her başarısını sizin için yapıyormuş gibi ya da bir sonuca sadece sizin ona gösterdiğiniz yoldan ulaşılabileceğini gösterirseniz, kendisi hiç bir kritik karar alamaz, sorumluluk bilinciyle iş yapmaz, yapamaz. üniversiteden mezun olduğunda 25 yaşında kazık kadar olduğunda bile sudan çıkmış balığa döner.

    bırakın hata yapsın, bırakın başarısız olsun, bırakın başarısızlığıyla kendi yüzleşsin. bu hayatta başarısız olmadan başarıya ulaşabilen bir tane bile adam yok.

    edit: 13eddmaner uyardi, deyim yanlisi duzeltildi.
    edit 2: birden fazla suser uyardı, "hiç birisi" yanlışı düzeltildi.

    2 yıl sonra editi: ben polonya, abla hollanda birader de sao pauloda, keyifler yerinde.

    4 yıl sonra editi: ben ingiltere, abla hollanda, birader polonyada, keyifler yerinde, iş hayatında d/c seviyeye geldik hepimiz.
  • her istediginin, istedigi anda gerceklestirilmesi.
  • korumak için de olsa kontrol etmeye çalışmak,yön vermektir.bu çocuğu öz güvensiz ve muhtaç hale getirir.
  • bana kalırsa her isteğini yaparak şımartmasıdır.yaramaz,asosyal,hiperaktif,küfürbaz çocuğa bir çare bulunur da şımarık prenses ve prenslere çare bulunmuyor.
  • güvenini kaybetmek.

    annesine, babasına güvenemeyen bir çocuğun neler yapabileceğini bilseniz, altınıza sıçarsınız.

    şahsen, elimde olsa, geçmişe dönüp kendime sarılır; kendime çok değerli olduğumu ve bana güvenebileceğini söylerdim. biraz çelişkili bir durum tabii ama anladınız işte. geçmişe dönüp, küçük dkt'yi şefkatle kucaklamak istiyorum.

    çünkü 33 yaşında bir kız çocuğu olarak kaldı. güveni ilk önce aile içinde sarsıldı. bağlanmaktan korkar, o yüzden de bağlanmaktan korkan adamlara koşar. sağlıklı sevgi nedir bilmez, insanları boğar; onlara bağımlı hale gelir. hem saf hem paranoyaktır. ve malesef elinde çocukluğunu değiştirecek bir sihirli değnek yoktur.

    bazı yaralar, insanı tanımlıyor. mutsuz çocuklar birbirini tanıyor. kokusunu mu alıyoruz, nedir...

    bi de, şöyle bi şey okumuştum; çok haklı buldum:

    bir babanın çocuklarına yapabileceği en güzel şey, annelerini çok sevmektir.
  • psikolojik olarak; küçük yaşta dinle tanıştırmak.
  • (bkz: terk etmek)

    kendimden biliyorum.
  • iyimser anne baba tutumuyla yetiştirip çocuğun özgüvensiz beceriksiz bir hayat sürmesine neden olması.
hesabın var mı? giriş yap