• kütüphaneye bir gün geç götürdüğünüz için, kitap cezası ödemek zorunda olmak; buraya kadar her şey normal.

    cezanın 50 kuruş olması ve kütüphaneci tarafından kabul edilmemesi.

    cezayı garanti bankasına yatırmanız gerekmesi ve dekontu kütüphaneciye teslim etmeniz gerekmesi.

    ve bunların şaka olmaması.

    neyse ki banka memurunun buna alışık olması; ama yine de bununla ilgili dalga geçmek. ve kişisel olarak dalga geçilmediğinize sevinmek.

    üniversite için (bkz: bilgi üniversitesi)
  • *** 1. ve 2. vize sonuçlarını bilmediğiniz bir dersin finaline girmek.
    *** hiçbir dersine gidilmeyen bir dersin sınavı için sınıfa girerken, ayak altında dolaşan çömez öğrenci edasındaki dersin hocasını benzetmedeki gibi biri zannedip; "bi çekilcen mi yolumdan demek".
    *** bir öğrencinin kopya çekerken yakalanması sonucu, sınıfa gelen profun, öğrenciye karşı vicdanlı eğilimini, onu sınıfa çağıran araştırma görevlisinin;" hocam bu arkadaşa ceza vermeyecek misiniz? arkadaşlarına kötü örnek oluyor" diyerek yok etmesi ve elemanın uzaklaştırma almasına sebep olması.
    *** 20 soruluk test sınavdan 0 (yazıyla sıfır) almak.
    *** termodinamik-2 isimli dersin vize ortalamasının 100 üzerinden 4 (yazıyla dört) olması.
    *** sınav saatlerinin çakışması dolayısıyla oturulan sıradan kalkmamak suretiyle arka arkaya 3 sınava girmek.
  • ingilizce eğitimin olduğu bir bölümde, hocanın sınav kağıtlarını okurken sözlük kullanması.
  • yukarıya doğru çıkıldıkça burun kanamasına sebebiyet verecek kadar yüksek olan istanbul hukuk amfi 1 isimli lokasyonda iktisat bölümünün matematik sınavı düzenlenecektir. hava soğuk, amfi 5 yıldır aynı dersten kalıp yılın muhtelif dönemlerinde bu sınava giren, artık çoluğa çocuğa karışmış kişilerle doludur. bu sebeple amfinin öğrenci kafası manzaralı en arka bölümüne oturulmuş, kağıtların dağıtılmasından önce kah soğuktan kah sınav heyecanından tir tir titreyen insanlar seyredilmektedir. derken bir ses gelir ve manzaradaki kafalardan biri küüütt diye aşağı düşer. düşen kafa fazla titremiş olacak ki oturduğu yeri kırmış, asistanların 'aman gülersek karizma sıfır' diyerek kahkaha atmamak için dudaklarını ısırmalarına ve tavana bakmalarına sebep olmuştur. ama diğer seyirciler ve düşen kafa koyvermiştir kendini bir kere..
  • 1. sınıfın ilk dersleridir. eskiçağda felsefe adlı dersin hocası derstedir ve ders işlenmektedir. geç kalan 3-4 öğrenci kapıyı çalar ve liseli edasıyla sınıfa girmek için izin ister. hocada gidin geç kağıdı alın der. geç kalanlarda kapıyı kapatıp geç kağıdı almaya giderler. hoca hemen fırlayarak nereye gidiyorsunuz ? diye sorar? ozaman suratlarındaki anlamsız ifade ile geç kağıdının aslında bir şaka olduğunu anlayıp dumur dumur bakan ifadeleri vardır.

    ulan hoca bıraksa nereye soracaklardı acaba geç kağıdını eheh.
  • üniversiteye benden 1 sene sonra giren arkadaşımın, okulu 4 yılda bitirip, yüksek lisansa başlaması, asistan olması, 7. senemde alttan aldığım 1. sınıf dersime hoca olarak gelmesi. (bkz: based on a vallahi billahi true story) (bkz: didem hocam'a burdan selam söylemek istiyorum)
  • ders bitimlerinde bildiğin zil çalması.
    la la si do do si la sol…

    (bkz: yıldız teknik lisesi)
  • yine güzel bir ilkbahar günü, çiçekler açmış, kuşlar cıvıldıyor ve güneş bize gülümsüyor. zaten sıkkınız okula gidiyoruz diye. bir de ders "internette güvenlik" diye garip bir şey. dersi veren hocamız sağolsun virüs ve trojan kelimelerini ilk defa derste bizden duydu, öğrendi dersi de o sayede biraz toparlayıp götürüyordu işte. ha unutmadan bu bahsettiğim olay başlıktan da anlaşıldığı üzere üniversitede yaşanıyor. biz de neyse ben devam edeyim. not falan verecek ayağına pek üstüne gitmiyoruz hocamızın. kafasına göre takılıyor yani.

    yine buna benzer bir günde bu virüsten, trojandan bi haber internette güvenlik dersine giren engin bilgiye sahip hocamız projeksiyon cihazını açmış copy-paste slaytını yansıtıyor perdeye. güzelde yansıyor, sorun yok. pür dikkat perdeye bakıyoruz. fakat kısa süre sonra ne görelim perdede bir hafta sonra olacağımız vize soruları. zaten kafam dumanlıydı o sıra halüsinasyon falan görüyorum zannettim arkadaşa dürttüm. meğersem o da aynı şeyi görmüş.

    olay tabii burada bitmiyor. daha sonra zeki bir arkadaşımız bu konuda uyarıda bulundu hocaya. uyarıyla beraber bi panik havası esti sınıfta. lan sanane sınav sorular karşında yaz işte dingil. neyse o andan itibaren tarihe geçecek olay gerçekleşti. internette güvenlik dersine giren bu hoca kılıklı projeksiyon ile bize yansıttığı görüntüyü bir telaşla monütörün önüne ellerini gererek kapatmaya başladı.

    şimdi buradaki sorunsal çok acayip. kadın bir 5 dk monitörü kapatarak projeksiyonu da kapattığını düşündü. üniversitesi hocası bu. yani hala şarhoşmuydum ki diye düşünüyorum. yok yok değildim. yaşadık yani bu olayı.
  • görsel sanatlarla ilgili bir bölümde ödev gösterilmesi ve hocanın beğenmemesi normaldir ama;
    hocanın "ben burdaki herkezin benim gibi düşünmesini istiyorum ama olmuyor" u gayet hüzünlü bir şekilde söylemesi...?
  • 3. sınıfta klinikte üst sınıflara yardım edilmektedir. ders saati gelir fakat yardım edilen kişinin işi bitmemiştir ve biraz daha kalabilir misin diye ricada bulunur. keah tabii ki deyip yardıma devam eder ve iş bittikten sonra sınıfa doğru yola koyulur. sınıfın önüne geldiğinde hocanın derse girdiğini görür ve hocanın da kıl olmasından dolayı "offf hiç azar yiyemem" deyip sınıftan bir arkadasına mesaj atar ve yoklama kağıdına isminin yazılmasını ister. kantine gidip cay içerken mesajın ulasım raporunun bir türlü gelmediğini fark edip baska bir arkadasa da aynı mesajı ceker. ders saatinin sonuna doğru sınıfın önüne gider, kapı acıktır.üstünde mont, bere, atkı üclüsüne sahip kişi kapıdan içeri girer ve kürsüden sınıfa bağıran hocayı görür. ne olduguna anlam veremeyip etrafa bakınırken hocanın sınıfı saydıgı ve 2 kişinin fazla cıktıgı anlasılır. keah "off sıctık" diye düşünürken hoca "kim yazdıysa gelsin, yoksa ben bulurum" türevi tehditlerini savurmaya baslamıstır bile. keah "neyse sadece ben değilmişim bir kişi daha varmıs" gibi ibnelik dolu düşüncelere dalmısken hoca yoklama kağıdını eline alır ve sırayla isimleri okumaya baslar.
    keah ismi okunur ve burada diye cevap verilir, hocayla gözgöze gelinir.hoca bu sarıp sarmalanmıs, kafada bere olan kişiye bir anlam veremez ama okumaya devam eder. keah "ohh yırttık" diye düşünürken tekrar keah ismi okunur. fakat keah olaylardan kopmus "nası yırttım, oh sıyırdık" moduna girmiştir ve ismi duymaz.hoca ismi dört bes kere tekrarlar. o sırada keah in suratı sınıfa dönük oldugu için arkadaslarıyla göz göze gelir.anlamsız hareketler yapan ve sürekli keah i gösteren kişiler de keah in kafada bir soru işareti yanmasına sebep olmaz birtürlü.en sonunda dayanamayan arkadaslardan biri ayağa kalkarak "hocam arkadas orda" diye keah i gösterir* hoca ile tekrar göz teması kurulur.hoca biraz durur ve "evladım salak mısın? hem duymuyorsun hem iki kere yazmıssın adını" deyince keah sonunda uyanır ve "hocam kağıt iki kere gelmiş ee pardon bla bla" diyerek güzelce kıvırmaya baslar.
    hoca yoklama kağıdını alarak sinirli bir şekilde sınıftan cıkar ve sınıftan duyulan ses derin bir "ohh" olur.
    sonradan bu durumun kritiği yapıldıgında hocanın derste sibirya soğuğuna yakalanmıs gibi giyinmeye nasıl takmadığı ve mevzuya uyanmadıgı bir türlü anlasılamaz.ayrıca avea'nın yaptıgı bir güzellik olarak iletim raporu gelmediği halde iki kişiye de mesaj gittiği ve bu iki kişinin de ismi yazdıgı anlasılır.
hesabın var mı? giriş yap