242 entry daha
  • geçen ay bu zamanlar, gidebilmek için deli gibi hazırlık yapıp gün saydığım, güzel izmir'in güzel ilçesi, güzel bir tatil beldesidir.

    hep denir ya, "eylül ayında x bir başka olur", "y'nin tadı eylülde çıkar", "z'ye eylülde gidicen hocam" diye, çeşme için de iddiası boldur bu söylemin. ben de eylül ayında, hatta eylülün sonunda (20-24 eylül) gidip gezmiş, görmüş biri olarak, battaniyenin altından selam çaka çaka yazayım entry'mi.

    öncelikle, daha önce de söylendiği gibi, kalabalığı sevmiyorsanız, maksat sizin için mevzubahis yerleri gezip görmekse, kafa dinlemek istiyorsanız, sevdiceğinizle başbaşa doya doya zaman geçirmek istiyorsanız, evet öneririm eylül ayında çeşme'yi. herkesin şikayetçi olduğu istanbullu tayfa istanbul'una dönmüş olur, ılıca'daysanız etrafta sadece emekli amcalar/teyzeler ve cips sever köpekler, çeşme merkez'deyseniz işinde gücünde, okulunda olan çeşme halkı, alaçatı'daysanız butik, otel, restoran ve hediyelik dükkan sahipleri kalmış olur, bir de oranın yerlisi. eğlence mekanları kapanmış olur, hatta bazı restoranlar bile kapatıp gitmiş olur. ama tabii, alaçatı daha popüler ve daha bir kaymaklı tabakanın mekanı olduğu için, kendi halinde yerlere göre nispeten daha kalabalık olmaya devam eder ama eminim sezon için kalabalıkla kıyaslanamayacak bir kalabalıktır bu.

    biz ılıca'da kaldık. ılıca bomboştu diyebilirim. iki kişi olduğumuz için, sanırım en keyifli yanı boş, sakin ve güzel bir yerde, her yer bize aitmişçesine tatil yapabilmekti. gece biraları, şarapları, cipsleri alıp, kimseyi rahatsız etmeden ve kimse tarafından rahatsız edilmeden gönlünce deniz kenarı sefası sürmek, köpekçiklere cipsleri kaptırmak, tekrar tekrar her yer bizimmiş gibi hissetmek tadı her daim damakta kalacak şeyler. yalnız bu sefa uzun sürmedi, malumunuz çeşme'nin geneline hakim meşhur rüzgardan dolayı... rüzgar, en önemli faktör çeşme'de eylülde tatil yapacaklar için. öğleden sonra saat ilerledikçe rüzgar da artıyor, eylül ayındaysanız günler ilerledikçe daha çok artıyor. bu yüzden gece soğuyan hava için sonbaharda gidecekler yanlarına muhakkak kalın bir şeyler alsınlar, epey soğuk oluyor çünkü. ve rüzgar yüzünden gece belli bir saatten sonra dışarıda yürüyemez hale geliyor insan ki, dışarıda zaten insan olmuyor. bayağı sert esen rüzgar ve ılıca'da yer yer kesilip duran elektrikle birlikte, gecenin bir yarısı otele dönme mücadelesi verirken, sevdiceğinizi, "şimdi bizi baltayla parçalayacaklar, ay hava tam amerikan korku filmlerindeki psikopat otel sahibinin gençleri işkenceyle öldürme havası, elektrikler de yok kesin kesecek bizi." diye bunaltmanız işten bile olmayabilir*

    pahalılık mevzusuna gelince; evet çeşme gerçekten pahalı. eğer bütçenizi korumak istiyorsanız, bu konuda tek ve yegane önerim, elinizden geldiğince esnaftan alışveriş yapmayın ve kurumsallaşmamış yerler dışında karnınızı doyurmaya çalışmayın. ılıca'da tansaş ve 3m migros var. tansaş saat 21:00-21:30 gibi kapanması ve migrosa göre küçük olması bakımından işinize pek yaramayabilir ama migros 10:00'da kapanması ve içinde ihtiyacınız olan her şeyi standart fiyatlardan satması bakımından işinize oldukça yarayacaktır. bir de özellikle belirtmek isterim ki, ılıca tansaş öyle bir bina içinde hizmet verir ki, bizim içimiz acıdı, öyle bir bina nasıl market olarak harcanır diye. neyse, alışveriş hususunda söyleyebileceğim en önemli şey de, sakın çeşme merkez'de kafelerde karnınızı doyurmaya çalışmayın. marinada burger king'ten dominos'a kadar her şey mevcut. sakın gidip bizim gibi dünyanın en iğrenç pizzası ve patatesine 55 lira bayılmayın.*

    malum olduğu gibi, çeşme'nin her yerinde deniz oldukça sığ ama oldukça da dalgalı. hatta o kadar dalgalı ki sığ olmasının pek bir önemi kalmıyor, zira dalgalar dev halde insanın üzerine üzerine geldiği için denize alışma sorunu yaşamıyorsunuz ve dalgalar durulmadan denizin sığlığını fark edemiyorsunuz. dalga sevmeyen ya da denizde kendine güvenmeyenlere de bu yüzden önermiyorum burayı. insan boyunda dalgalar yorabiliyor insanı ama tabii en eğlenceli yanı da bu bana kalırsa; dalgalardan atlamaca. yılın bu zamanı plajlar nispeten boş ve bu bence büyük bir artı. şezlonglar da genelde boş ama o rüzgara rağmen kumun üzerinde oturmaya direnmek pek mantıklı değil, bu yüzden en iyisi 15 liraya şezlong kiralamak. kumu çok övülmüş ılıca'nın. evet kumlar bembeyaz ve incecik. ama biz sarımsaklı'nın kumu mu yoksa buranın kumu mu daha güzel ortak bir karara varamadık. bu arada, öğlen saatlerinde hava ve deniz hiç soğuk olmuyor çeşme'de. ılıca'nın denizi ılık olmasıyla meşhurdur ama sanırım artık eylülün sonunda olmamıza rağmen bir nebze soğumuştu yaz aylarına göre. yine de soğuk hali bile örneğin sarımsaklı'nın temmuzdaki hali kadar soğuk olmuyor, ideal bir soğukluk mevcuttu anlayacağınız. yalnız, öğlen sıcağında denize girip, iki saati denizde geçirip akşamüstü sudan çıktıktan sonra hava sıcaklığının fazlasıyla değişmiş olduğunu üşümekten kendinize gelememenizle birlikte fazlasıyla idrak ediyorsunuz. rüzgar, üşümek, soğuk suda saatler geçirmek derken üşütmeniz ve hatta bağırsakları bozmanız fazlasıyla olası. yarı sarhoş halde, gece boyunca sarhoş sevgilinin ateşini düşürmeye çalışıp, ertesi gün de kendisinin bozulan bağırsaklarını düzeltmekle uğraşan biri olarak dikkatli olmanızı öneriyorum*

    pahalılıktan söz etmişken, bir de ulaşım meselesinden bahsedelim. bildiğim kadarıyla çeşme ve çeşme'ye bağlı her yer için havaalanından ulaşım sadece havaş ile mümkün. başka bir yolu varsa da biz bilemedik. çeşme içi ulaşım da basit diyebilirim, gidilip görülmesi gereken yerleri birbirine bağlayan dolmuşlar 5-10 dakikada bir geçiyor. yalnız ulaşım pahalı. çok gezeriz diyorsanız, kalınan yere gece yarısından sonra döneriz diyorsanız, kalabalıksanız, alışveriş merakınız çoksa araba kiralamanızı öneririm. havaalanından kiralayabileceğiniz gibi, gitmeden internetten de kiralamanız mümkün tabii. biz iki kişi olduğumuzdan ve yukarıda saydıklarım gibi kaygılarımızın olmadığından arabasızlığı seçtik ve pişman olmadık. dolmuşlar 00:00-01:00 civarı son seferlerini yapıyorlar bu arada. taksi de, diğer şehirleri bilmem ama istanbul'a göre oldukça pahalı. 10 dakikalık mesafe için 28 lira ödedik taksiye.

    biz çeşme merkez'i, ılıca'yı ve alaçatı'yı gezdik. bu üçü arasında, alaçatı, ılıca, çeşme merkez gibi bir sıralama yapabilirim. çeşme merkez en son sırada, çünkü belki de artık iş-okul sezonuna girilmiş olmasından dolayıydı, bizim "tatildeyiz" kafamıza tamamen zıt olarak oradaki insanlar çalışma sezonu hayatlarını yaşamaya başlamışlardı ve standart bir ilçeden hiçbir farkı kalmamıştı çeşme merkez'in. pazartesi gittiğimizden ötürü meşhur çeşme kalesi'ni de göremedik, çünkü pazartesileri gezip görmeye kapalıymış çeşme kalesi. çeşme marina da ise, istediğiniz kıyafet mağazasını bulabileceğiniz bir alışveriş alanı mevcut. ilgi duymuyor oluşumuzdan ötürü girip gezmedik içerisini ama uzaktan gördüğüm ve anladığım kadarıyla, istanbul'da gidip görmüşler bilir, ben burayı via port'a benzettim. tabii ege mimarisinin müthiş taş binaları içinde yer alıyordu bu mağazalar, bu bakımdan çok hoş bir görüntüydü. ılıca ise, çeşme merkez ile alaçatı arasında bir geçiş alanı gibi de diyebilirim. ne alaçatı'nın tamamen süslü, mimari harikası taş evli, arnavut kaldırımlı, mutlaka fotoğraf albümü oluşturmalık fotoğraflar çekilesi sokakları gibi, ne de çeşme merkez'in standart yaşam alanı gibi. ama bakıp bakıp iç çektirecek yazlıklara, özenle düzenlenmiş sokaklara ve sheraton çeşme'ye sahip. özellikle sheraton'ın etrafındaki evlerin ve sokakların görülmesini tavsiye ediyorum, sadece kendi evinin önüne özel kaldırım döşettirmiş insanların tatil alanlarını görün diye.

    çeşme'de tatil demek, kumruya boyoza doymak demek öte yandan. daha önce hiç böyle izmirsel şeyler yememiş biri olarak, açıkçası etkilenmedim. kumru dediğimiz, az çok sucuklu kaşarlı tostun yanında turşuyla yenileni. ama işte, çeşme'de adım başı kumrucu var, hatta her sokağın başında kumrucu şevki var ve buralarda yenilebilecek en uygun fiyatlı, en doyurucu şeyler kumru ve türevleri oluyor.*** şahsi kanaatim ise, kumrucu hüseyin'in, şevki'den daha güzel ve daha uygun olduğu. ama şimdiden söyleyeyim, bir süre sonra kumru ve benzeri hiçbir şey duymak istemeyecek ve kokusuna tahammül edemeyecek duruma geliyorsunuz. sakızlı kurabiyeler ve dondurmalar ise söylenildiği kadar var. aldığım duyumlara göre alaçatı civarında kurabiye ve dondurma konusunda en iyisi imren adındaki tatlı eviydi, biz de orayı tercih ettik ve nitekim güzeldi, fiyatları da uygundu. bunun dışında sakız demişken, çeşme merkez'de sakız reçeli almayı ihmal etmeyin derim.

    kısaca, bana hayatımın en güzel tatilini yaşatan, askılılar, şortlar ile yağmurlu, ceketli, şallı istanbul'a iniş yaptıktan sonra, ardından bol bol kalbim ege'de kaldı dinlettiren, huzuru yüksek, günlerin saatler gibi geçtiği, mutluluğa, huzura doyum olmadığının en güzel şekilde idrak edildiği, başlaması kolay, araya ayrı şehirler gireceği zaman bitirmesi çok çok zor olan bir yer çeşme.

    (bkz: sevgili ile beraber tatil yapmak)
    (bkz: sevgiliyle ayrı şehirlerde yaşamak)

    benim için her zaman en özel olarak kalacak. tavsiyemdir, gidiniz, görünüz.
448 entry daha
hesabın var mı? giriş yap