• güzel filmdir.
    vk'den izlenebilir.
  • ilginç bir film.

    ilk öykünün (the tide) harika bir anlatımı ve çekimleri var. sonrasında tarihte geriye gidildikçe anlatım çok değişiyor. ilk öyküye benzer bir dil bekliyorken la bete'den sonra baya bir şaşkınlık yaşadım.

    iki öykünün sinema dili çok güçlü. "the tide" ve "erzsebet bathory". son öyküdeyse sıkılmaya başladım artık.
  • salò o le 120 giornate di sodoma tadı beklediğim ancak tam tersine farklı ve özgün bir tavrı bulduğum film oldu. özellikle dini hicivleri oldukça güçlü. kolay izlenemeyecek bir film olmasının yanında, ilk hikaye sinemasal anlamda oldukça doyurucu idi.

    film aslında 4 değil de 5 hikayeden oluşuyormuş. ancak gevaudan canavarı'nın gerçek hikayesi adlı bölüm filmden atılmış.

    ayrıca lise danvers'a verilen rol ilk başta ısabelle adjani'ye teklif edilmiş.
  • walerian borowczyk yönetimindeki film fransız erotik sinemasında da özel bir yere sahip. film aslında tam bir ahlaksızlık provokasyonu.

    sapkın kadın figürüne odaklanarak ciddi bir provakasyon gerçekleştiriyor. tecavüz, dini saldırı, eşcinsellik ve poligami gibi bir çok alanda saldırılarını görüyoruz.

    özellikle ilk hikayede cinselliğin okyanus gelgiti ile aynı sekansa denk getirilmesi, orgazma martıların ses vermesi gibi çok ufak ve derinlik katan lirik anlatımlar var. benim de en sevdiğim anlatı bu bakımdan ilki oluyor.

    borowczyk herkesin huzurunu bozan, sapkın bir film yapıyor ve sinema kariyerine de bu damga vuruyor zaten. huzurlu bir şekilde oturduğunuz koltuklarda sizi sarsan şeydir sanat.
  • ilk gösterimini 1974 yılında locarno film festivali’nde yapan filmin, borowczyk’in her türe dokunan garip imgeler evreninde önemli bir konumda yer alıyor. gösterime sunulduğu dönemde oldukça tepki çeken ve çeşitli yasaklara uğrayan filmin ilk bölümünde kuzenini kendisine oral seks yapması için ikna etmeye çalışan bir öğrenciyi, ikinci bölümünde genç bir kızın kilitli kaldığı odada bulunan nesnelerle arasındaki erotik bağı, üçüncü bölümde erzsebet bathory’nin öyküsünü ve son kısımda ensest ilişki ağını konu edinen “lucrezia borgia”yı perdeye aktarıyor. katmanlı bir tarihsel çizgiyi bir arada tutması bakımından baya farklı; borowczyk’in üslubunu her saniyede hissettirecek şekilde erotizmin tekinsiz sularında yüzüyor. yönetmenin bir diğer eksantrik filmi la bête‘nin, başlangıçta contes immoraux‘un bir bölümü olarak düşünülmüş.
  • gevaudan canavarı hikayesi dahil 5 filmden oluşan versiyonu mubiden izlenebilir..
  • yönetmen koltuğuna marquis de sade'ın oturduğuna yemin edebilirim ancak kanıtlayamam*. film baştan sona sade yapıtlarını andırıyor ve bu minvalde de bitiyor.
  • ilk üç öykü insanı zirveye çıkarmışken 4. ve 5. öykülerde hayal kırıklığı yaşadım biraz. tempoyu düşüren ve kendini tekrarlayan bir örüntü gibiydi. sonuncu hikayede artık bitse de gitsek derken buldum kendimi. 4 ve 5 daha coşkulu yansıtılabilseymiş sade'ın kaleminden çıktığına ben de yemin edebilirdim. izlerken bir an kendimi bir juliette, bir justine okur gibi hissetsem de, sade olsa burada daha neler neler ederdi, diyerek nabzımı normale çekmeyi başardım. abartmaya gerek yok 7/10.
  • ilk gösterimi 1974 yılında locarno film festivalinde yapılmış korku ve erotik sinemanın ilginç yönetmeni walerian borowczyk’in dördüncü uzun metraj filmidir. the tide, therese philosophe, lucrezia borgia, erzsebet bathory başlıklı 4 hikaye içerir. klasik bir borowczyk filmi olduğundan son derece erotik ve hatta pornografik, kışkırtıcı, rahatsız edici, yıkıcı imgeler içeren bir filmdir. ahlaksız hikayeler adıyla gösterilmiştir. yönetmen filmde özgürlük fikrini ele alırken, özgürlüğün mekanı olarak bedenleri kullanmıştır. (düzeltme: imla)
  • sıra dışı değişik ve erotik fransız filmi.sonuna doğru baymışır.en ilgi çekici hikaye gevaudan canavarlı olanıydı.
    --- spoiler ---

    kontes bathory hikayesinde lezbiyenlik yok, kendilerince yorumlamışlar ama olmamış.son hikaye de sıkıcı ve güzel anlatılmamıştı
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap