• üzülmedim, aksine çok sevindim..
    yalnızca biraz şaşkınlık var, bir de eskilerden kalma buruk bir tebessüm..

    henüz lise çağlarında, ergen, sivilceli çocuklardık. dertlerimiz küçük, aşklarımız daha masumdu..

    eskidendi, çok eskiden..
    antalya kemer'de bir otel'de staj yapmaktayım. evimden, ailemden, şehrimden ilk uzak kalışım. aylardan temmuz. stajımın ikinci ayı. eylüle kadar da mecburen burdayım.

    aşık oldum..
    ' adı yasemin.'
    ızmir'de bir otelcilik lisesinde öğrenci. eylüle kadar staj yapmak zorunda. benim gibi..

    aşık olduk..
    ömrümüzün en güzel yazını yaşadık. her gece 'eylül gelmesin' diye dua ettik beraber. ve ben, hiç bir gece onu öpmeden uyumadım.

    sevdim. sevdik. gece. şarap. öpüştük. ağustos. sevdik. müzik. seviştik. güneş. sevdik. eylül..

    staj bitti, gitti, gittim..
    ağlaya ağlaya, hüngür hüngür vedalaştık bir eylül sabahında.

    gittik, ama bitmedik..
    birgün geri gelmek üzere, gittik.
    ama bitmedik..

    bitmeyecektik.
    ocakta ben gidicektim izmir'e. o çok sevdiği kordon'da çimlere uzanıcaktık mesela.
    nisanda da o tekirdağ'da olucaktı.
    sonrası zaten iyilik güzellik. sonrası güneş, sonrası çiçek. sonrası hergün yasemin.
    izmir'de beraber okuyup, bir daha hiç ayrılmayacaktık.
    bitmeyecektik..

    ama gitti..
    bir sabah hiç birşey demeden, hiç bir sebep yokken gitti.
    tek bir mesaj attı. "hoşçakal."
    aradım açmadı. mesaj attım. aradım. defalarca, günlerce aradım. hiç açmadı. hiç dönmedi..

    sonra ne yaptı bilmiyorum. üniversite'yi izmir'de kazanabildi mi? mutlu mu? beni unuttu mu?
    hiç bilmedim.. ama hiç vazgeçmedim..

    mutsuzdum, onu unutamadım, üniversiteyi izmir'de kazanamadım. ama hiç vazgeçmedim..

    çanakkale'yi kazandım. buna rağmen, her cumartesi izmir'e gittim. gezdim, ağladım, o çok sevdiği kordonda her cumartesi onu aradım..
    bekledim, gelmedi. her yerde aradım, hiç görmedim.

    zamanla vazgeçtim..

    ne derslere gittim sonraları, ne de sınavlara.. çanakkale de ağır gelmeye başladı bir süre sonra. yapamadım. ayak uyduramadım. dayanamadım..

    lise yıllarında çok sevdiğim bir arkadaşım vardı.
    "adı cüneyt."
    eskişehir'de üniversite kazanmış. halinden memnun, mutlu. benim mutsuz olduğumu bildiğinden sürekli çağırırdı.

    - zaten derslere de girmiyorsun. bu senen yalan oldu. gel biraz kafanı dağıt. burayı seversin..

    - kanka ne zaman istersen buyur gel. inan bana pişman olmıycaksın..

    - kız arkadaşımla eve çıkıcaz. sende gel. beraber çıkalım. lan oğluuum yakışıklı adamsın. sen de bulursun bi tane. dördümüz yaşarız gül gibi. burası tam senlik.

    sanırım mantıklı olan da buydu. daha huzurlu ve daha mutlu hissetmek adına 'tamam' dedim.
    'tamam ulan, haftaya geliyorum.'

    güzel şehirdi eskişehir. sabahın 5'inde indim kampüsün hemen önünde. ben böyle soğuk memleket görmedim.

    az bir zaman sonra cüneyt geldi. yurduna gidip kahvaltı yaptık..

    -kanka çok işimiz var bugün. ev bakıcaz. ucuz burda hem evler. güzel olucak güzel. ehehe.

    öğleden sonra çıktık yurttan. önce atm'den para çekecek, cüneyt'in kız arkadaşını yurdundan alacak, daha sonra da ev aramaya başlayacaktık.

    ayın 7'si. zor da olsa parayı çektik.
    ben böyle sıra görmedim..

    geçte olsa kız çıktı yurdundan.
    ben böyle acı görmedim.

    siz hiç öldünüz mü? ben öldüm..

    adı yasemin.

    sustum. sustuk. kıpkırmızı, mosmor, bembeyaz, ceset gibi sustuk. hiç birşey söylemedim. hiç birşey söylemedi.
    öylece sustuk, yürüdük, sustuk, yemek yedik, sustuk, adalar'da oturup birer çay söyledik, sustuk..

    cüneyt hesabı ödemeye kalktığında, o bozdu suskunluğu.

    -cüneyt'e anlatıcak mısın?
    - evet.
    -gidicek misin?
    -evet
    -onu çok seviyorum. anlatma. gitme..

    neden yapamadım, ne kırdı cesaretimi bilmiyorum ama, anlatamadım. gidemedim..

    ve ben yedi ay boyunca, onlarla aynı evi paylaştım. cüneyt farketmesin diye, yasemin üzülmesin diye, neden gidiyosun? diye sorulmasın diye, kaldım..

    evet, yedi ay. kocaman bir yedi ay. bir kez olsun sormadım neden gittiğini. yüzlerce kez yalnız kalmamıza rağmen, birkez olsun ''benim yaseminim'' gibi bakmadım ona. gerçekten..
    zamanla alıştım, zamanla unuttum, aşık oldum, terkedildim, terkettim, aşık oldum, zamanla unuttum. alıştım..
    mutsuz değildim. mutlulardı. çok mutlulardı.

    mayıs ayına kadar..

    birşey oldu..
    eskisi kadar gülmüyor, eskisi kadar konuşmuyorlardı. sıkılmışlardı, bıkmışlardı..

    yedi aylık duvarı kıran yine yasemin oldu, mutfakta yalnız kaldığımız bir gece.

    '' çok aradın mı beni. ''

    cevap vermedim, veremedim. gittim.
    önce odama gittim, yattım. sonra gerçekten gittim.. veda etmeden, hiçbir açıklama yapmadan, tek bir not bırakıp gittim.

    hoşçakalın!!

    aradılar, açmadım. haftalarca aradılar. hiç açmadım.. o günden sonra birdaha ikisini de görmedim..
    sekiz sene geçti aradan. ara sıra masalsı bir hatıra gibi aklıma gelmeleri dışında, hiç merak etmedim..

    dün davetiyeleri ulaştı elime.

    '' yasemin ve cüneyt''

    nikah törenimizde sizleri de aramızda görmekten mutluluk duyarız..

    13 aralık 2015.

    üzülmedim, aksine çok sevindim..
    yalnızca biraz şaşkınlık var, bir de eskilerden kalma buruk bir tebessüm..

    hep mutlu olun. gerçekten..

    edit: olay gerçek mi diye soranlar oldu mesajla. evet. ne yazıkki gerçek. birkaç isim değişikliği dışında, tamamen gerçek. maalesef.
  • onda o göt varsa bende de o düğünün halaybaşı olacak göt var hadi bakalım!

    anonim
  • beraber yıllar geçirmişsindir.sözler vermişsindir,verilmiştir.araya malum ülke şartları girmiştir sadece o da değil çok yakınlarının yapmış olduğu sanrılı evlilikler hemen hemen her gün sıkıntı yaşanan bir ev.geçimini sağlamak için gerekli olan bir iş ararsın günler,haftalar,aylar geçer bulamazsın.
    kız evine her geçen aydan daha fazla gelen bir guruh''biz hem kahve içmeye hem de kızınız görmeye geldik'' ve bunların bu muhabbeti artık can sıkmaya başlamıştır.üçünü beşini on beşini başından savdık derken ''hani seni seven çocuk vardı o gelmeyecek mi''' sorusuna ''ben seni seviyorum ama inan baba evindeki asgari şartları sağlayamıyorum,sağlayamam diyen bir bünye ve akabinde çok da severken ayrılan iki kalp...maddiyata bağlı bir ilişki değil hayatın devamını sağlamak ve onu mutlu edecek kazanca sahip olamamın vermiş olduğu kahır her gün soğan ekmek yiyelim biz mutlu oluruz saçmalığı da değil.hayalini kurduğun şehri hayalini kurduğun ülkeyi veya çok da güzel olur bir balıkçı kasabasına gitsek orda yaşasak şu arabaya binsek de şuraya gitsek derken bunların hepsini sineye çekerek kızın ve ailesinin karşısına dımdızlak geçip ben hazırım demek.
    sonrası çok basit işte ayrıldığın günün yıl dönümünde eve gelen beyaz zarfın üzerine mavi mürekkep ile yazılmış ''sayın bilmem ne'' yazısı.ardından alınan borç para ve gidilen meyhane...
  • öyle bir olaya hiç denk gelemeyeceğim. çünkü mühendisim.
  • konuyla hiç alakası olmayan birini* uzebilecek eski sevgilidir. bu davetiyeyi alan her sevgili, sevgisinin devam etmiyor olusundan bağımsız olarak sarsilir. olan da o an hayatında olan/olma ihtimali olan karşı cinse olur. bir kadın olarak karşımda eski kız arkadaşı için "degisik" şeyler hisseden bir adam için artık tek duygum "uzuntu" oluyor.

    haber vermeyin arkadaşım, gidin uzakta evlenin.
  • 2 gün önce rüyama giren hadise. hatta şöyle- gelen davetiyeyi pardon yanlışlıkla göndermişiz diye geri almaya gelmişlerdi. artık nasıl bir travmaysa.
  • bilumum sözlük yazarlarına göre budist olma ihtimali çok yüksektir.. eski sevgiliyi dine davet etmek için davetiyenin kıyısına köşesine "buda sana kapak olsun" "ışık yolunu aydınlatsın" filan yazan insandır çünkü..
  • muhtemelen evleniyordur. öyle değilse eğer ruh hastasıdır.
  • eski sevgiliden düğün davetiyesi alıp, düğününe gitmediğim için üzerine bi de trip yemişliğim var.

    tanım: aradan uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen, artık trip atılacak vasıftaki kişinin siz olmadığınızı da idrak edememiş ex.
hesabın var mı? giriş yap