1 entry daha
  • yazar çetin altan 1960’ların sonunda tip milletvekili sıfatıyla kürsüde konuşurken, kendisine müdahale eden meclis başkanı’na iki kürsü arasındaki yükseklik farkı için ’marangoz hatası’ demiş, kıyameti koparmıştı. yıllar sonra bir avukat, literatüre geçen bu deyimi, tartıştığı mahkeme başkanına söyleyince, davadan da salondan da atıldı ama bu tartışmayı yeniden hukuk dünyasının gündemine taşıdı: mahkemede savunmayla savcılık eşit midir, değil midir?

    istanbulhukuk87 mail grubuna gönderilen bir duruşma öyküsü, avukatla savcı arasında öteden beri devam eden eşit statü tartışmasını yeniden alevlendirdi. o bildik "sanık ayağa kalk!" talimatı bu kez "avukat ayağa kalk!" biçiminde zuhur etti.

    yer, eyüp asliye ceza mahkemesi’nde yargıcın odası. duruşma, binaları yetersiz pek çok adliyede olduğu gibi yargıcın odasında yapılıyor. davanın konusu elektrik hırsızlığı, tutuksuz sanık biraz tedirgin, avukatı rahat.

    yargıcın sorduğu soruya avukat yerinden kalkmadan cevap verince ikisi arasında bir tartışma başlıyor. yargıç elbette kuvvetli. ama avukat ömer kavili de dişli: baroda avukat hakları merkezi’nin kurucusu. avukat hakları konusundaki mevzuata belki de kürsüdeki hakimden daha hakim. zaten avukat hakları merkezi’nin amaçlarından biri de savunmanın, savcılık kadar saygın bir makam olduğunu benimsetmek.

    yerinden kalkmayinca avukatliktan azledildi

    avukat ömer kavili konuşmasını oturduğu yerden yapmaya devam edince gereği düşünüldü, davadan azledildi, salonu terketmesi sağlandı. ancak çıkışta hemen baro başkanı’nı, avukat hakları merkezi’ni ve bölge temsilcisini aradı. tutulan tutanakla hakimin kararına ağır ceza mahkemesi’nde itiraz edildi. ağır ceza heyeti, avukatı haklı bularak hakimin kararının yasal dayanağı olmadığına karar verdi. haklı olduğunu tescilleten avukat bu kez bu kararla birlikte hakim hakkında bakanlığa şikayette bulundu. hakim hakkında yasada yazılı olmayan bir yetkiyi kullanmaktan soruşturma izni verilmesini istedi. ancak adalet bakanlığı bu izni vermedi.

    avukatlar mail grubunda tartişiyor

    yargıç için tam bir açmaz: duruşma yargıcı açısından ne büyük bir açmaz. sayın kavili ’ayakta mı yoksa oturarak mı konuşacağım, mahkeme karar versin, buna uyacağım’ diyor. ancak yargıç bu konuda bir karar vermediği gibi, sonuç olarak ’mahkeme dinlemiyor’ diyor. tam bir açmaz. ’ayakta konuşun’ dese, yasal dayanağı yok. oturarak konuşun dese, sayın kavili’nin argümanını kabul etmiş olacak. zor bir durum! hakan eren

    emriniz olur efendim: tamam efendim, muhterem efendim, emriniz olur efendim, siz nasıl takdir buyurursanız efendim, vs... bir tarafta bu türden davranışlar, diğer tarafta da avukat kavili var. ergün vardar

    cüppenizi çıkarmasaydınız: sayın kavili, cüppenizi neden çıkardınız? cüppenizi çıkarmadan konuşmaya devam etseydiniz. avukatlar hakkında duruşma düzenine ilişkin inzibati tedbirler uygulanamaz. hala savunmanın ayrılmaz unsur olduğunu belirtmeye uğraşıyoruz. ne diyeceğimi bilemiyorum.

    muzaffer erdoğan

    teşekkür ediyorum: sayın kavili’ye yapılan muamele ile hukuk göz göre göre çiğnenmiştir. kendisine de bir meslektaşı olarak teşekkürü borç bilirim. her zamanki gibi sonuna kadar hukuku savunmuş. işil yilmaz

    mahkeme kadıya mülk değil: ömer beyefendi; bu konu ile ilgili göstereceğiniz her türlü haklı tepkinizde fiili ve duygusal olarak yanınızdayım. mahkeme kadıya mülk değildir. saygılarımla...v.o.

    avukat seni beğenmedim: benzer olayları çok duydum, dinledim ama hakimin vekalet ilişkisini bu şekilde sona erdirebileceğine ilişkin yetkili olduğunu düşünebileceği aklımın ucuna bile gelmemişti. bir tek, "seni beğenmedim avukat bu davada avukatlık yapamazsın"ı duymadığımız kalmıştı.vay avukatların haline... avukat sinem

    büyüklerimle gurur duyuyorum: hukuki olarak ömer bey’in bir kazanımı olmasada bir hakimin savcı ve izleyiciler önünde kendini o duruma düşürmesi kötü bir durum... tebrik ediyorum,meselenin hukuki boyutuyla ilgili bir şey söylemek için yeterli tecrübe sahibi değilim ama şunu söyleyebilirim ki, böyle durumları ve meslektaş büyüklerimin tavırlarını gördüğümde bu mesleği çok seviyorum ya... koray özyurt

    işte o tartişma

    yargıç, sanığa görevsizlik kararına itirazı olup olmadığını sordu. sanık şaşkın şaşkın bir yargıca, bir avukatına baktı. soruyu anlamamıştı. avukat soruyu sanığa açıkladı. soruyu anlayan sanık itirazı olmadığını söyler söylemez, yargıç avukata çıkıştı. işte o tartışma:

    yargıç: soruyu size sormadık!

    avukat: biz müvekkile açıklayıcı bilgi verdik.

    yargıç: size söz vermedik, söz vermeden konuşmayın

    avukat: görevsizlik kararına zaten itirazımız yok ki.

    yargıç: kalk ayağa, mahkemeyle ayakta konuşabilirsiniz!

    avukat: (oturduğu sandalyeye yaslanıyor) savunma makamında görevli avukat olarak üslubunuzu kabul etmem mümkün değil. savunma makamında görevli avukat olarak cmk’nın verdiği yasal hakkı kullanarak oturduğum yerden konuşacağım. aksine kanun hükmü gösterilecek olursa itaat edeceğim.

    tamam, mahkeme dinlemiyor

    bunun üzerine yargıç zabıt katibine avukatın sözlerini, "sanık avukatı ayağa kalkmadan konuşacağım, aksine kanun varsa bana gösterin dedi" diye yazdırdıktan sonra notebookta avukatın söylediğinin aksi yönde kanun hükmü arıyor. aradan 1 dakika, 2 dakika, 4 dakika, 5 dakika geçiyor.

    yargıç: (savcıya) savcı bey bulamadım, o hangi maddeydi?

    savcı: hakim bey, kanun değil de ben onu, avukatların teamülen ayakta konuştukları şeklinde biliyorum.

    yargıç: yok, burada olacaktı, bir daha bakayım... (biraz daha arıyor, aksine hükmü bulamıyor. bunun üzerine avukata) neyse, ne diyorsunuz?

    avukat: söz bizde mi?

    yargıç: evet, konuşun!

    avukat: tartışmak istemiyor ve sayın mahkemenin bu konuda usul bakımından ara karar vermesini istiyorum. mahkemenin vereceği karar hangi yönde olursa olsun (konuşurken ayağa kalkma veya kalkmama), vereceğiniz karara itaat edeceğimi beyan ediyorum.

    yargıç: oturarak mı konuşuyorsun?

    avukat: mahkemeniz ara kararını açıklarsa, mahkeme kararına göre hareket edeceğim.

    yargıç: tamam, mahkeme dinlemiyor. avukat davadan azledildi.

    tut kolundan çikar

    avukat: benim hukuk bilgime göre ölüm, azil ve istifa dışında vekaletnamenin sona erme sebebi yoktur. borçlar kanunu açık. vekalet akdi ancak o suretle sona erer. siz okuduğunuz kararın yasal dayanağını açıklar mısınız?

    yargıç: kaynak maynak yok, çık dışarı!

    avukat: cüppemi çıkarıp bir yurttaş olarak bu salonda bulunacağım.

    yargıç: o zaman ara verdim, salon boşaltılsın!

    avukat: avukatın çıkarıldığı salondan savcı da çıksın, savcı bey kalıyorsa ben de kalıyorum.

    yargıç: polis çağıracağım. mübaşir, polisi çağır.

    savcı: hakim bey, gerek yok...

    yargıç: (savcıya) rica ederim siz oturun. (polise) tut kolundan çıkar!

    avukat: (polise) bana sakın dokunmayın, konusu suç olan bir emir yerine getirilemez, dokunduğunuz anda müessir fiil suçunu işlemiş olursunuz. (bu sırada bağırmaya devam eden yargıca) yurttaşlar savunmasız bırakılıyor, savunma çökertiliyor, savunması çökertilmiş bir yargılama asla onurlu olmayacak. (salondan çıkıyor.)

    http://www.hurriyet.com.tr/…98.asp?gid=229&sz=61305
87 entry daha
hesabın var mı? giriş yap