8 entry daha
  • kostüm dramanın kadrolu oyuncusu olma yolunda emin adımlarla ilerleyen keira knightley'nin her haliyle baş-rolde olduğu the duchess, artık hepimizin sülalesinden iyi tanıdığı ingiliz üst-sınıfının, lady di paralelli hikayesini anlatıyor. başka bir deyişle, geçtiği dönemle ironik hikayede varolan sınıfların ve bunların getirisinin geldiği nokta olarak; ayrımdan ziyade o zümreye has yalnızlaşma, kısıtlanma, özgürlüğünü yaşayamama üzerine gidiyor daha çok. filmin başlarında düşesin ilk defa yatağa girdiği sahnede, vücudunda gördüğümüz 'sıkı' elbise sebepli iplik izleri ve dans ederken saçı tutuşan düşese kimsenin yardım edemeyişi bu yalnızlığın ve sıkışmışlığın filmdeki iyi yansımaları misal olarak.

    aslında sadece menage a trois ile çekilen lady di paralelinden ziyade; diana'nın kendi hayatının tradejisi olarak yaşadığı, ve sonunu getirdiği, sınıfsal baskıdan, kısıtlanmışlıktan kaçışının alegorisiyle bu benzerliğin üzerini daha koyu çizebiliriz. ondan dolayı da kostüm, oyunculuk ve yönetimle her anlamda vasat üstü olan filmin politik tarafındaki yüzeysellik hikayesine en çok zarar veren etken olmuş; filmi 'pembe'leştirmiş. özetle the duchess, iyisiyle kötüsüyle 'bildiğiniz' gibi bir film, meraklısına.
41 entry daha
hesabın var mı? giriş yap