3 entry daha
  • canlıların en geniş yaşam alanı, varlığın bütününe duyulan sevgi, içimdeki şey.

    bunda ailemin ve elbet doğu karadeniz'in payı çok büyük. orada doğdum, büyüdüm. çocukluğum bağ, bahçe, dere, bayır, toz, toprak, yağmur, içinde sürüp giderken; anne babalarımız üzerimizi kirletmememizi, evden uzaklaşmamamızı öğütlememişlerdi hiç. evvet küçük bir ilçede büyüyorduk ama asıl sebep onların da orada büyümüş olmaları ve çocukken böyle öğütleri duymamış olmaları idi sanıyorum. hep doğa içindeydik, dedemlerin o metrelerce yüksek toprak duvarlarında az tırmanmadık, evimizin önünde akan derede yağmur filan dinlemeden yüzdük, denizde güreşirken, bir yandan viya yapan insanları izledik, derenin yamacında kumu üzerinde bahçelerden aşırdığımız mısırları közledik, patikalarında bisiklet sürdük, mahalle(köy diyen de var)de bahçemizdeki çeşitli meyve ağaçlarında şarkılar söyledik ve hasat zamanında onlardan dinledik, fındık ağaçlarında daldan dala zıpladık; sohbet ettik, çay bahçelerinde saklambaç oynadık, ormanında öten guguk kuşları ile yarıştık, geceleri el ayak çekilmişken ateş böceklerinin ışıkçılığı üstlendiği, çok sesli çekirge korosuna nail olduk, yağmurunda ıslanmayı hep sevdik ama bazen de o devasa kabak yapraklarının altında bekleştik, çatıya düşen yağmur damlalarının sesi ile mışıla daldık, bazen hiçbir şey yapmadan sadece baktık, dinledik. bu da ''bir şey yapmak'' idi ya bize. hal böyleyken nasıl sevmem ki doğayı? sevgim, salyangoz sonsuzluğunda evvet.

    ''doğayı seviyorum'' demekle, doğa sevgisine sahip olamaz insan. onu sevmek; ona emek vermek, ona karşı sorumluluk hissetmek, onu oluşturan tüm unsurların varlığından mutluluk duymaktır. şahit olduğum kadarıyla, insanların doğa sevgisinden anladığı çoğu vakit yeşillik alanlarda oturmak, oyun oynamak, mangal yapmak, ... üstelik arkalarında bir yığın çöp bırakarak...
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap