11 entry daha
  • vaktiyle milenyuma bir kala antalya kemerde vakit mütehayyil akşam üstüyken ben ve bir kaç arkadaşım dağ manzaralı bir kır gazinosunda lak lak edip içerken aklı evvelin birinin çok güzel kaset yaptım takayım da dinleyin diyip dinlediğimiz ve bu suretle bu şarkının karşıma çıkması ile beni bed triplere sokan şarkıdır.

    bir yerde deniz var bir yerde dağ var. sırtımı geriye dönüyorum dağ karşımda sırtımı başka yere çeviriyorum karşımda deniz. fondan bu şarkı geliyor ben ve bütün bunlarla berbaer kadehi şiseyi kırmıyorum sadece şarkıyı dinliyorum.

    sözleri dinlerken sanki ruhum bedenimden çıkıyor ve ruhumu bir el alıyor sıktıkça sıkıyor bir top haline getiriyor bir bakıyorum deniz kafamı çeviriyorum karşımda dağ. tezatların birliği bu olsa gerek. üzerine de cem karaca'nın nöbetçinin türküsü binince tam oluyor.

    çok uzun zaman geçti üstünden zamanlar değişti suretler değişti. hayat bu dedik geçtik gittik ama o an hiç bir zaman zihnimden silinmeyecek.

    baba hayat bu mu? niçin her merhaba bir elveda oluyor, niçin neden geceler uzun gündüz yok? niçin gelecek ışıltılı vaadiyken mazinin kelekliğini arar olduk ve niçin rahmet kefene çalana diyoruz?

    yaşamak ilerlemek değil galiba yaşamak duraklamak ve geriye gitmek galiba ve nihayetinde the end yazısının çıkması. oysa hayatın bir başı ve sonu olduğunu düşünmek ne büyük küstahlıktır. ama düşünmesen bile hakikat bu, katlanmak gerek - ne yazık ki-

    vel hasıl-ı kelam, elbette hüzündür en çok yakışan bize, elbette yaşadım diyebilene.
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap