1 entry daha
  • işletme öğrencisiyseniz, hocanız tarafından ne olduğu size sorulduğunda, "cost of transaction" şeklinde yanıtlarsanız, ortam yumuşar, bahar erken gelir o yıl.

    çevrenizle ilişkilerinizi yönetmek için yaptığınız harcamalardır, transaction costs. eğer üretici bir firmaysanız, ürününüzü elden çıkarmak için yaptığınız tüm masraflar bu sınıfa dahil. malı satın alacak olan adama telefon açıyorsunuz örneğin; transaction cost. onu yemeğe götürüyorsunuz; transaction cost. ona küçük sürprizler yapıyorsunuz; transaction cost. onunla ilişkilerinizi yönetmesi için işletme mezunu birini elden geldiğince düşük bir maaşla işe alıyorsunuz; transaction cost...

    ya da, satın alan tarafsınız. yine o alış-veriş için yaptığınız tüm harcamalar, ayırdığınız vakit ve personel bu kategoride.

    içinde bulunduğunuz çevre şartları, transaction cost'u doğrudan etkiliyor, tahmin edeceğiniz üzere. (ara: zaman kötü) örneğin, yeni bir iş partneriyle çalışıyorsunuz. ne oluyor? hoop, transaction cost yükseliyor kendiliğinden. çünkü karşılıklı güven sorunu var. hem zarara uğramamak için ekstra harcama yapıyorsunuz, hem de muhatabınızı sizinle iş yapmanın kazançlı olacağına inandırmak için. you see?

    bir işadamı, işin teorisini bilmeden, bana şöyle ifade etmişti transaction cost'u; "eskiden iş yaptığım bi adam vardı. yıllarca birlikte çalıştık. ancak bir defa olsun yüzünü görmedim. aramızda ikimizin de güvendiği bir dost vardı. o bana kazık atamazdı, ben de ona kelek yapamazdım. o yüzden, yıllarca tek telefonla mal alıp sattık karşılıklı. ne nakit para, ne çek, ne de bir başka şey. dünyanın en güzel işiydi, 'niyazi bana iki bin ton susam yolla' demek."

    batılıların "small numbers" dedikleri olay da etkiliyor tabii. örneğin köyde bi tane gelinlik çağında kız var. 10 tane de damat adayı. noluyor abi? tüm damat adaylarının transaction cost'u tavan yapıyor.

    aslında, kızın dahi bir bakıma artıyor faaliyet masrafları. herkese çay yap, kahve pişir, her gün süslen... kolay işler değil bunlar gençler.

    iş yönetiminde planlama yaparken, dayanak alabileceğiniz iki teoriden -ve daha sağlam olanı- biri, bu transaction cost'u odak noktasına alan transaction cost theory(öteki de resource dependence theory).

    resource dependence theory, organizasyonların elden geldiğince dışa bağımlılığını azaltması gerektiğini söyler ve sizi o noktada motive etmeye çalışırken, transaction cost theory, sağlıklı iş ilişkilerinin bir zararı olmadığını, sadece tüm dikkatinizi bu ilişkilere harcadığınız kaynaklara yöneltmeniz gerektiğini söyler.

    yanisi, resource dependence theory sizi "1-0 olsun bizim olsun"a, minimalizme, bağımsız- bağlantısız organizasyon fikrine yöneltirken; transaction cost theory, "önemli olan güzel futbol" diyor, "sen bir organizasyona bağımlıysan, o da sana bağımlı bir açıdan" diyor, "çevrenden korkma, sadece onunla olan ilişkilerinin sana kaça patladığını hesapla" diyor.

    nacizane, ben de katılıyorum transaction cost theory yanlılarına. sen sadece core competence denen, "en iyi yaptığın ve kimsenin senin kadar başarılı olamadığı iş"e odaklansan ve diğer her şeyi dışardan temin etsen(outsourcing), başarılı olma ve büyüme şansın çok daha yüksek, "kutu gibi evim olsun, kimseye borcum olmasın" düşüncesiyle hareket ettiğin duruma göre.

    örneğin birleşik devletler. dünya'nın en dışa bağımlı devleti. bi karar alacak oluyor, hoop hemen bir müttefikinden "ama bana zarar verirsin böyle yaparsan" itirazını işitiyor. diğer türlü yapsa, bu defa başka bir iş ortağından dargınlık sedaları yükseliyor.

    düşün şimdi, kuzey ırak'a dair, bölgesel yönetimi destekleyici açıklamalar yapsa, bizi kaybedecek washington. kalkıp tamamen türkiye'nin tezlerini destekleseler, bu defa da bölgesel yönetimi ve dolayısıyla oradaki petrol kaynaklarına ulaşımı yitirecekler...

    ironik ama, işte bu karmaşık ve kafa yorucu ilişkiler ağıdır, abd'yi güçlü kılan. eğer yönetebiliyorsanız, transaction cost'unuzun olması iyidir bu bakımdan. dünya ile entegre olduğunuzu gösterir.
hesabın var mı? giriş yap